Kadıgil: Bu değişiklik en halim selim kişiyi diktatör yapar
CHP PM Üyesi Avukat Sera Kadıgil, 'Hayırcılara 8 güçlü yanıt'a yanıt verdi. Sonuç: 8 yanıt o kadar da güçlü değil.
Meltem AKYOL
İstanbul
Türkiye çok kritik bir eşikten geçiyor, 16 Nisan’da gerçekleşecek referandum öncesi ‘hayır’ diyenlere baskılar artıyor. İktidar hayır diyenlere yönelik söylemlerini sertleştiriyor, hayır diyenleri ‘terör örgütleri’ ile iş birliği yapmakla suçluyor. Hükümet tarafından hayır diyenlerin hanesine yazılan son örgüt IŞİD. İktidar böyle propagandaya sarılınca yanına hizalanmış medya da hızını alamıyor ve ‘yazdıkça’ yazıyor. Hakaretler, tehditler gırla... Bir süredir medya üzerinden yaptıkları hakaretlerin yanına ‘hayırcılara yanıtlar’ türünden haberler dolaşıma sokuldu. Bunlardan en popüleri ise “Hayırcılara 8 güçlü yanıt” denilerek dolaşıma sokulan 8 madde oldu. Bütün bu tartışmaları hayır dediği için hedef gösterilen, gözaltına alınan ve ardından hakkında 7 yıl istemiyle iddianame hazırlanan CHP PM Üyesi, Avukat Sera Kadıgil ile konuştuk. Kadıgil, “Hayırcılara 8 güçlü yanıt”a yanıt verdi. Sonuç 8 yanıt o kadar da güçlü değil.
YARATTIKLARI GARABETİ YASALLAŞTIRMAK İSTİYORLAR
Sizin ‘hayır’ınız çok tartışıldı, hatta ondan sonra başınıza da gelmeyen kalmadı adeta. Peki, şöyle başlasak, siz, Sera Kadıgil olarak temelde neye itiraz ediyorsunuz?
Bir kere başlarken söyleyelim, evet, parlamenter sistemin mevcut sorunları var, bu konuda hemfikiriz. Kaldı ki son 15 yıldır bu sorunlar çözülsün diye vermediğimiz kanun teklifi kalmadı. Seçim kanunu değişsin dedik, tek adam sultası ve seçim barajı kalksın dedik... Bunların hiç birini yapmadılar, şimdi bu sorunları çözmek yerine “Aman canım zaten aksıyor, o zaman bunları anayasa haline getirelim” diyorlar. Özetle, bir garabet yarattılar, sonra da hadi gelin bunu legal hale getirelim diyorlar.
BAŞKAN MECLİSİ FESHEDEBİLİR
Peki, bu sistemde, getirmek istedikleri, cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilir mi edemez mi? Ne olacak Meclise.. Şu bilmeceyi bir çözelim önce. .
Bir kere güvenoyu ve gensoru kaldırılıyor. Yani Meclis ne kabine oluşturabiliyor ne de oluşmuş kabineye herhangi bir şekilde soru sorabiliyor, ne de bir suç işlediğinde gereğini yapabiliyor. Ve evet üstüne bir de cumhurbaşkanına, ben ona başkan diyeceğim, Meclisi fesih yetkisi diye bir şey getiriyor bu değişiklik. 116. madde çok açık bunu söylüyor: “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” Bu şu demek, başkan erken seçim kararı olabilir, eşittir, başkan Meclisi feshedebilir. Orada şöyle yazmaz zaten, “Cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilir”, “Cumhurbaşkanı seçim karar alabilir” yazar, yazıyor.
Ama o zaman kendi de fesholur...
Evet, karşı argüman da bu zaten. Başkan Meclisi feshederse, kendisi de fesholur. O zaman, birlikte seçime giderler. Ama zaten şöyle bir garabet var, birlikte seçime gidecekler de, iktidar partisinin başı olan kişi zaten o başkan. Yani diyelim başkan erken seçime gitti, eee, zaten bütün propaganda aygıtları başkanın elinde, bütün vekilleri liste dışı bırakır, kendine yeni vekiller yazar, seçime gider... Bunun adı da Meclisi fesih yetkisidir.
BAŞKAN TEK BAŞINA OHAL İLAN EDEBİLİR
Eee ama, Meclisin bu sistemle daha da güçlendiği iddiaları nedir o zaman?
Kesinlikle doğru iddialar değil. Meclisin nasıl güçlendiği yönünde bir sürü şey koymuşlar doğru, yani baksan aslında teorik olarak Meclisin yetkileri varmış gibi, ama bir sürü arka kapı yerleştirmişler, mesela biz başkanın sınırsız yasama yetkisi var, Meclis etkisiz kalıyor dedikçe öne sürdükleri bir madde var, 104. madde, orada yazılmış, işte başkan kişi hak ve ödevleri ile ilgili düzenleme yapamaz, kanunla düzenlenmesi gereken konularda düzenleme yapamaz, Meclis aynı konuda bir kanun çıkarırsa başkanınınki geçersiz olur vs. vs. Arka sayfayı çeviriyorsunuz, başkanın tek başına OHAL ilan etme yetkisi var. O uzun uzun anlattıkları şeylere karşı tek bir cümle var: OHAL yetkisi, olağanüstü halin varlığı halinde 104. maddenin B bendinde geçen bu maddeler uygulanmaz. Yani o güzel cümlelerin hiçbir anlamı kalmıyor. Haydi de ki OHAL ilan etmedi ama yetkilerini aşıyor. Nereye şikayet edeceğiz bu kişiyi? AYM’ye. AYM kim? 15 üyesinden 12’sini doğrudan başkanın atadığı bir yer zaten! Sonra çıkmışlar denetimden bahsediyorlar.
BAŞKAN SEÇİLECEK KİŞİ YAR-GI-LA-NA-MAZ, ÇÜNKÜ...
Siz cumhurbaşkanının bu sistemle yargılanamayacağını söylüyorsunuz. Ben size karşı argümanları hatırlatacağım. Diyor ki şu anda evetçiler, “Asıl şu anda yargılanmıyor, yeni sistemde yargılanacak?”
Şimdi mevcut duruma göre cumhurbaşkanı, görev süresi boyunca, yalnızca vatana ihanet suçundan yargılanabiliyor. Getirdikleri bu sistemde, başkan adam öldürme suçundan da, adi suçtan da yargılanabilir, teoride bu mümkün.
Peki nasıl olacak bu?
Meclisteki 600 tane vekilden 400 tanesi başkanın yargılanması gerektiği kanaatine varacak, bu kanaate varılırsa, Meclis başkanı Yüce Divana sevk edecek. Yüce divan dediğimiz şey ne, AYM. AYM demek, 15 üyesinden 12’ni bu yargılanması istenen başkan tarafından seçilen yer demek. Yargılanabilir dedikleri şey bu. Dönelim 17-25 Aralık sürecine, 4 bakan meselesine. O zaman 276’idi ve bu Meclis yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmışken Meclis 276’yı bulup da 4 bakanı Yüce Divana sevk edemedi. Şimdi bu örnek dururken bize diyorlar ki, bu başkan seçilecek kişi suç işlerse kendi yazdığı vekillerden 400 tanesi yargılanmasına tamam der, biz bunu Yüce Divana sevk ederiz ve o 15 üyesinin 12’si bu kişi tarafından atanmış Yüce Divan da başkanı ‘tarafsız’ biçimde yargılar. Bitmedi, diyelim ki bu başkanın görevi bitti, 80 yaşına geldi, öğrendik ki görev süresi içinde çok ağır bir suç işlemiş ve bu ortaya çıktı, görev süresi boyunca geçerli olan tüm hükümler yine geçerli. Yani bu yargılanamazlık zırh bu kişiyi Ömür boyu ‘güvenceye’ alıyor.
BU SİSTEMİ ATATÜRK GETİRSE ONA DA OLMAZ DİYECEĞİZ
Siz tek adamlık geliyor falan diyorsunuz ama iktidar ve destekçileri, nereden çıkardınız bunu, yok öyle bir şey aksine daha demokratik oluyor her şey diyorlar?
Tek adamlık nereden çıktı o diyorlar... Eeee taslaktan. Orada yazıyor, ‘Nasıl yazıyor’un yanıtı çok basit. Yargı, yürütme, yasama. Bu üçü birden bu kişide toplandığında bunun adı tek adamlıktır. Tek tek anlatalım. Şimdi bu sistemle başkan olacak kişi, aynı zamanda bir partinin genel başkanı oluyor, yani o partideki vekil olacak kişilerin adını o yazıyor. Yani meclis dediğimiz yerdeki milletvekillerinin çoğunu tek başına belirledi mi. Dolayısıyla yasamayı aldı mı, aldı. Eee yeni yasaya göre yürütmenin başı zaten o, madde var, yürütmeyi de aldı, aldı. Gelelim yargıya. İki tane ana kurum var, biri AYM, diğeri HSYK. İkisinin de tamamını aynı siyasi iktidar belirliyor bu taslağa göre. AYM’nin 15 üyesi var, bunun 12’si cumhurbaşkanı ve onun başkanı olduğu çoğunluk partisi milletvekilleri tarafından atanıyor. HSYK’de 13 üyenin 6’sını cumhurbaşkanı atıyor, bir kısmını da kendi yazdığı vekiller eliyle atatıyor. Aldı mı yargıyı da, aldı... Özetle, bu sistemle tek adam düzeni geliyor, ya da yasallaşıyor. Mesele Tayip Erdoğan meselesi değil, mesele birini sevmek ya da sevmemek de değil. Bu sistemi Atatürk getirse ona da olmaz diyeceğiz.
HUKUK KİMSE KAFASINA GÖRE FİİLİ DURUM YARATMASIN DİYE VAR
Cumhurbaşkanı fiilen bütün yetkileri kullanıyor, yani zaten fiili durum yok mu?
Yahu hukuk dediğimiz şey zaten, zaten insanlar kafalarına göre fiili durum yaratıp, hak gaspları, yetki aşımları yapmasınlar diye var. Fiili durum yaratmak diyerek masumlaştırdığınız şeyin adı anayasaya uymamak, tarafsız olacağına dair ettiğin yemini tutmamak demek. Ben yasaya uymuyorum o zaman gelin değiştirelim, yasa bana uysun demek olur mu? Mesela ben Sera Kadıgil olarak, diyelim ki canımın istediğini her şeyi yaparım, o kadar güçlüyümdür ki kimse de bana karışamıyor, derim bak ben burada fiili durum yarattım, hadi yasayı bana göre yapalım. Mesela benim adam öldürmem suç olmasın, çünkü ben zaten şu anda adam öldürüyorum ve kimse de bana dokunamıyor. Eee, fiili de bir durum var, “İstediğimi öldürebiliyorum zaten” gelin bunu yasal hale getirelim. Böyle bir şey olabilir mi?!
RIDVAN DİLMEN, EKONOMİ BAKANI DA OLABİLİR MALİYE BAKANI DA
Peki, başkanın yardımcıları ve bakanlar.. Onlar nasıl belirlenecek, neye göre belirlenecek?Bununla ilgili de çok tartışma var...
Bu konuda durmadan yalan söylüyorlar, madde var ama “Yok, öyle değil” diyorlar. Bir daha anlatalım. Mesela başkanın yardımcılarını ve bakanları başkan tek başına atıyor, seçilmiş değil bunlar. Başkan en az bir olmak koşulu ile istediği kadar yardımcı atayabiliyor. Hiçbir engel yok bunun önünde. Neye göre atama yapacağı konusunda tek ölçüt yine başkanın kendisi. Verdikleri tek ölçüt milletvekilliği seçilme yeterliliğine sahip olmak ki, o da ilkokul diplomasının olması. Misal Rıdvan Dilmen, spor bakanı olabilir, maliye bakanı da olabilir, ekonomi bakanı da olabilir... Önünde hiçbir engel yok.
OĞLUNU, DAMADINI, TORUNUNU ATAYABİLİR
Başkan seçilecek kişi isterse oğlunu başbakan yardımcısı yapabilir mi?
Kesinlikle atayabilir. Torununu, oğlunu, damadını... Tek ihtiyaçları bir ilkokul diploması... Üstelik sadece cumhurbaşkanı yardımcısı olarak da değil, büyükelçi olarak atayabilir, PTT’nin, SGK’nin genel müdürü olarak atayabilir, bakan olarak atayabilir, Japonya Büyükelçisi olarak da atayabilir. Çünkü kimi, nasıl atayacağına karar vereceği yönetmeliği yapma yetkisi de yine kendisinde... Bir de diyelim ki başkan hastalandı veya yurt dışına çıktı, onun bu sonsuz yetkileri bu hiç seçilmemiş yardımcıları tarafından kullanılır.
BANA BİR ŞEY OLMAZ DİYORSUN YA, YANILIYORSUN
Sera Kadıgil, olacakları da kısaca şöyle özetliyor:
- Siz beş yılda bir tane adam seçeceksiniz, geri kalan her şeyi o adam sizin yerinize o seçecek.
- “Kimseye bulaşmazsam, devletimle papaz olmazsam bana bir şey olmaz” diyorsanız, artık olur. Başkanlığı konuşmaya başladığımız andan itibaren, son 2 ayda 600 binin üzerinde yeni işsizimiz var, bunlar başkanlık dedikçe dolar yükseliyor, bunlar başkanlık dedikçe istikrarsızlık artıyor. Yani tam da size dokunuyor.
- 18 yaş meselesi, gençlere bu kadar kıyak yaptığını iddia eden bir partide şu anda sanıyorum 30 yaşın altında 2 vekil var... Bir de bu sitemde 25 yaşında bir genç başbakan olabilir, ama getirmek istedikleri sistemde böyle bir şansı yok. Yani 40 yaşından küçük biri yönetime talip olamaz.
- Vekil sayısının 600’e çıkartılmasının 5 yıllık maliyeti 188 milyon TL!
- Cumhurbaşkanını çok sevenler, hayır derlerse, sanki hükümet düşecekmiş, Erdoğan artık cumhurbaşkanı olmayacakmış gibi düşünüyorlar. Hayır öyle değil, buradan hayır çıkarsa Erdoğan yine cumhurbaşkanı, iktidar yine AKP.
HAYIR DİYORUM DİYE BAŞIMA GELMEYEN KALMADI
Diyorlar ki ‘hayır’cılar baskı altında falan değil, çok özgürler hatta...
- Mesele benim başıma gelenlere bakalım.. Ben ‘hayır’ diyorum, korkmuyorum diye bir video çektim. Bu videodan korkacak hale geldiler, hemen 7 yıl önceki tweetlerim bağlamından koparılarak yeni imiş gibi servis edildi, hedef gösterildim, savcı bey gözaltı kararı çıkardı, tutuklama istemiyle mahkeme sevk edildim, mahkeme baktı, “tweetler cımbızlanmış, ortada suç falan yok” dedi, serbest kaldım. Ama buna rağmen apar topar hazırlanan iddianame ile 7 yıl hapsim isteniyor, 12 Nisan’a da duruşma günü vermişler, hayırlısı...
- Hayır diyenler özgürlüklerinden oluyor. Üstelik OHAL var, gazeteciler hapse atıldı, medya kuruluşları, dernekler, STK’ler kapatıldı, zaten halihazırda haber alma hakkımız ve örgütlenme hakkımız da gasbedilmiş durumda.