Mutluluğu avokadoda aramayın

Yeşer SARIYILDIZ

Hayatı ne renk görenlerdensiniz bilmiyorum, ama bana kalırsa, hayat hiçbir zaman siyah ya da beyaz kalmıyor; tam tersine, hep gri tonlarda geziyor.

Çok acayip öğretme yöntemleri de var üstelik. Mesela insanlara koşulsuz olarak güveniyorsanız, size insanlara güvenmemeniz gerektiğini ardı ardına tokat atarak öğretiyor. İnsanlara hep şüpheyle yaklaşan ve güvenmeyen biriyseniz de, aksine güvenmeniz gerektiğini gösteriyor. Siz onun ne anlatmak istediğini anlayana dek, aynı olayı defalarca size farklı koşullarda yaşatıyor. Zaman değişiyor, mekan değişiyor, karşınızdaki kişi değişiyor ve tarih hep tekerrür ediyor, ta ki siz değişene kadar. 

Bu değişim gerçekleşene kadar kelimenin tam anlamıyla “kanırtıyor”. Bazen insan gerçekten ilaç alıp bileklerini kestikten sonra bir binanın 47. katından atlamak istiyor ve bu gibi anlarda, çevrenizde hemen her şeyi bilen ve her konuda doğru bir fikri olan bir arkadaş müthiş bir öneriyle beliriyor: “Ben her sabah ılık suya bir yarım limon sıkıp içiyorum. Sen de kesinlikle yapmalısın, detoks görevi görüyor. Hem metabolizmaya hem de strese iyi geliyor.” 

Önünüzdeki ekranda her saniye okunmamış mail sayısı artarken, açık excel tabloları yüzünden bilgisayar kilitlenmişken, hayatınızın nereye gittiğini bilmemeniz yetmezmiş gibi yarın bir patlamada ölme ihtimaliniz varken ve daha trafikte yetişip çocuğu okuldan almanız gerekiyorken, sizin de aklınızda bir anda aynı müthiş fikir beliriyor: “Her sabah bir bardak ılık suya yarım limon sıkayım, iyi olur.”

Arkadaşlar, delirdiniz mi? Yani evet aslında, muhtemelen delirdiniz, muhtemelen delirdik. Son dönemlerde etrafımdaki herkes stresle baş etmek için birbirine farklı yöntemler sunuyor, sağlıklı besinler tüketme trendi alıp başını gidiyor. Dikkat edin, ortamlarda siyaset ve gündeme dair olaylar konuşulup bittiyse, fındığın ve avokadonun faydalarına geçiliyor. Evde adaçayı tütsülenmesi, bir avuç ceviz ve avokado yenilmesi, her sabah ılık suya bir şeyler konulup içilmesi gibi şeyler tavsiye ediliyor.

Evet, gerçekten hayatlarımızda inanılmaz bir stres var. Referandum gerginliğini ve sokaklarda dolaşan özel timleri görmezden gelsek bile, tüm ülkenin üzerinde biriktirdiği bir tahammülsüzlük mevcut bir kere. Herkes kavga etmeye hazır geziyor, hepimiz aşırı gerginiz. Yine de sizce çözüm her gün bir avuç fındığı hayatımıza sokmaktan geçiyor olabilir mi? Yoksa, öncelikle hayatımızdan bir şeyleri çıkarmaya ihtiyacımız mı var?

Ne bileyim, her gün 45 dakika daha az trafikte kalsanız size havuçtan daha iyi gelmez mi? Varsın yediğiniz bisküvide glikoz şurubu olsun, arkanıza yaslanıp eşinizle dostunuzla birkaç kadeh bir şey içip gözünüz arkada kalmadan, içiniz burulmadan kahkaha atabilseniz o glikoz şurubu size koyar mı? Her güne bir avuç fındık eklenmeden önce, o günden kendinize 5 dakika daha fazla ayırmayı ve bomboş bir tavana bakmayı düşündünüz mü hiç?

Bazen durmayı deneyin, hiçbir şey yapmamayı ve sakin olmayı. Sadeleşin. Bana başka yolu yok gibi geliyor. “Hayatınızdan fazlalıkları çıkarın” gibi klişe bir kişisel gelişim lafı etmek istemiyorum; ama sadeleşirken net fayda sağlayabilirsiniz gerçekten. Mesela gardrobunuza bir bakın, son 2 senede hiç giymediklerinizi çıkarın. Mutlaka ihtiyacı olan birileri var etrafta, soğukta montsuz oturan yüzlerce insan varken, sizin neden 7 tane montunuz olsun ki? 

Evinizdeki eşyaların hepsi sahiden gerekli mi? Yoksa ev kurmaya çalışan ve gerçekten parasız olan insanlara verebilecek bir şeyleriniz var mı? Eşyalara bağımlı olmak zorunda mısınız? Sonuçta bir gün, milyonların başına geldiği üzere, kapıyı çekip bir daha dönmemek üzere evden çıkmak zorunda kalabilirsiniz.

Twitter’da gerçekten troll bir hesapla tartışmanız sizin gerilmeniz dışında bir fayda sağlıyor mu? Yoksa o vakti, gerçekten potansiyeli olan birinin aydınlanmasına harcayabilir misiniz?

Nasıl stresi yeneceğinizi düşünerek harcadığınız vakitle, bomboş bir film izleyip kafayı boşaltabilir misiniz? Kesin daha faydalı olacak değil mi? Yapın o zaman, bugün pazar. İyi pazarlar!