22 Şubat 2017 01:23

Öğretmenlikten neden ihraç edildik?

KHK ile ihraç edilen Eğitim Sen Zonguldak Şube Sekreteri İsmet Akyol, Gökhan Taner Günsan'ın ve kendisinin neden ihraç edildiğini yazdı.

Paylaş

İsmet AKYOL
Eğitim Sen Zonguldak Şube Sekreteri

7 Şubat 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi Gökhan Taner Günsan ve ben Eğitim Sen Zonguldak Şube Sekreri İsmet Akyol öğretmenlikten ihraç edildik.

Öğretmenliğe başladığım 11 Aralık 1996 tarihinden bu güne; Çaycuma Muharremşah İlköğretim Okulu, Nebioğlu İlköğretim Okulu, Burunkaya Şehit Emrah Kartal İlköğretim Okulunda görev yaptım. İhraç edildiğim tarihte ise Çaycuma Sipahiler Ortaokulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapıyordum. Eğitim Sen Çaycuma Temsilcimiz Gökhan Taner Günsan ise eylül 2011’den bugüne Çaycuma Nebioğlu Ortaokulunda görev yapıyordu.

Ben 2004 yılından bugüne Gökhan Taner Günsan ise 2014 yılından bugüne Eğitim Sen’de yönetici olarak görev yapıyoruz. Benim ve Gökhan Taner Günsan’ın öğretmenlikten ihraç edilmesini, Çaycuma’da yapılan, yapılmak istenen birçoğu da özellikle son bir yılda Türkiye gündemine oturan uygulamalardan ve tüm bunlara Eğitim Sen’in itiraz etmiş olmasından ayrı düşünmüyoruz. İsimlerimizin ihraç listesine de Çaycuma üzerinden eklendiğini düşünüyoruz. 

Çaycuma’da, Zonguldak merkezi ve ilçelerinin 3-4 katı olup sayıları 30’a yaklaşan, sübyan mekteplerine karşı okul öncesi eğitimi kararlılıkla savunduk. 4-6 yaş grubu çocukların alanında mezun olmuş okul öncesi öğretmenlerinin görev yaptığı okul öncesi eğitim kurumlarına ve ana sınıflarına gönderilmesi gerektiğini savunduk. Okul öncesi eğimin zorunlu olmasına yönelik imza kampanyaları yaptık, billboard ilanları verdik, afiş ve broşürler çıkardık. Okul öncesi eğitimin zorunlu olmasına yönelik imza kampanyasında farklı sendikalara üye ya da üye olmayan Çaycuma’da görev yapan 42 ana sınıfı öğretmeninden 38’inin imzasını aldık. Okul öncesi öğretmenlerimizle birlikte bir hafta içinde 10 bin imza topladık. Bu imzaları Milli Eğitim Bakanlığına gönderdik. 

Sübyan mektebi gerçeğini ülke ve TBMM gündemine taşıdığımız için Çaycuma’da birilerinin hedefi olduk. 

Geçtiğimiz yıl Çaycuma Milli Eğitim Müdürü, yılbaşı kutlamalarının Hıristiyan batı kültürünün bir geleneği olduğunu ileri sürerek okullara ‘yılbaşı yasağı’ yazısı gönderdi. Buna itiraz ettik ve bu itiraz nedeniyle söz konusu yazı Türkiye gündemine oturduğu için hedef olduk. 

Geçtiğimiz kasım ayında Çaycuma Milli Eğitim Müdürünün tüm okul müdürlerini ‘emir’ ile camiye hatim indirmeye çağıran resmi yazısının Anayasanın 24. maddesinde belirtilen ‘Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz’ hükmüne aykırı olduğunu belirttiğimiz için hedef olduk. Yetmezmiş gibi hatim indirme yapıldığı günün akşamı Milli Eğitim Müdüründen sokak ortasında küfür yedik. 

Çocukların eline silah verip yayımlayan Çaycuma Milli Eğitim Müdürünün haberini gazetelerde okuduk, ürperdik. “Öğretmen çocuğa silah verir mi” dedik.

Geçmişteki darbelerin mağduru en çok Eğitim Sen’in önceli öğretmen örgütleri olmuştur. Eğitim Sen 15 Temmuz darbe girişimini kınayan ilk sendikadır. Darbe girişiminin hemen sabahında, “Göreceksin bak; dönüp dolaşıp en sonunda muhalifler, Eğitim Sen ve KESK hedef alınacak” demişti bir arkadaşımız. Evet, yaşanan tam da budur bugün. 

İhraç edildiğimiz ve Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu imzasıyla yayımlanan yazıda, “Ekli listede adı bulunan ve terör örgütleriyle iltisakı olduğu düşünülen kişilerin, ayrıca bir tebligata gerek duymaksızın kamuyla tüm ilişiği kesilmiştir” yazıyor. 

Kesinlikle kabul etmiyoruz yazılanları. Bizler ölümün ve şiddetin simgesi silahı çocuğumuzun ya da öğrencilerimizin eline veren, öldürmeyi kutsayan eğitimcilerden değiliz! 

Çaycuma Nebioğlu İlköğretim Okulunda görev yaparken öğrencilerimin pazardan almış oldukları oyuncak tabancaları kırıp, paralarını cebimden karşılamıştım bir keresinde.

Öğretmenlik yaşamım boyunca da öğrencilerime hiçbir canlıyı öldürmemek gerektiğini; barışı, kardeşliği, sevgiyi anlatmaya çalıştım. Tahsin Saraç’ın ‘Ana Öğüdü’ şiirini ise öğrencilerime ya okudum ya da defterlerine yazdırdım. Ölmeye, öldürmeye, şiddete, teröre karşı oldum ve yaşamımda tek bir canlıya dahi zarar vermedim. Silahın nasıl kullanıldığını ise bilmem. 

Yerellerden birilerinin belirlediği isimlerin kimler olduğunu bilmeden ihraç edilmemizde imzası olan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı ve diğer Bakanlar Kurulu üyeleri ile adlarımızı listeye ekleyenlere soruyoruz: Biz neden ihraç edildik? Açıklayın, elinizde somut deliller varsa ortaya koyun madde madde. Gönderin müfettişleri, verin bizi mahkemeye. 

En başından bu yana söylüyoruz. Eğitim Sen olarak açıklayamayacağımız, hesabını veremeyeceğimiz hiçbir eylem ve etkinliğimiz yoktur. Bize isnat edilen herhangi bir suç olmadığı gibi, bu konuları içeren herhangi bir yargılama da yaşamadık. Sizin ‘yargısız infaz’ınıza boyun eğmeyeceğiz. 

Çocukların eline silah ve idam ipi veren yönetici ve öğretmenlerden olmamaya devam edeceğiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da savunduğumuz doğruları söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz.

“Sübyan mektebi değil okul öncesi eğitim” demek, “laik ve bilimsel eğitim vazgeçilmezimizdir” demek suçsa bizler; çağdaş, bilimsel, laik eğitimden yana olan birer aydın eğitimci olarak bu suçları işlemeye devam edeceğiz!

Cezalandırılmak istenen yürüttüğümüz sendikal eylem ve etkinliklerimizdir, özellikle Çaycuma’da laik ve bilimsel eğitimi kararlılıkla savunuyor olmamızdır. Bu hukuksuzluk sona ermeli ve biran önce görevimize iade edilmeliyiz.

Hiçbir hukuksal dayanağı olmadan isimlerimizi belirleyip ihraç edilmemize neden olan mülki amirler ve yöneticilerin hukuk önünde hesap vereceğinden en küçük bir şüphemiz yoktur. 

Şundan eminiz ki mutlaka geri döneceğiz, çok sevdiğimiz öğrencilerimizle yine sınıflarda buluşacağız!

ÖNCEKİ HABER

Belediye ödemediği maaşı geri istedi

SONRAKİ HABER

Akdeniz Sabah gazetecilik değil, tetikçilik yapıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa