Futbol topuyla bunamak
Galler'de, futbol oynarken topa yapılan kafa vuruşları ile bunama arasında anlamlı bir ilişki olduğunu tespit edildi.
FUTBOL TOPU İLE BUNAMAK
1980-2010 yıllarında Galler'deki bir psikiyatri servisine sevk edilen 14 eski futbolcuyu detaylı bir şekilde incelemeyen bilim insanları, bu süre zarfı içinde ölen futbolculardan 6'sının beyinini inceledi; ekip, futbol oynarken topa yapılan kafa vuruşları ve sahada yaşanan çarpışmalar ile bunama arasında anlamlı bir ilişki olduğunu tespit etti.
Üniversiteden yapılan açıklamada futbolcuları bekleyen riskleri derinlemesine kavramak için daha geniş çalışmalar yapılmasının gerekliliği vurgulanırken, açıklamada görüşlerine yer verilen araştırma ekibinden Dr. Ling de kendi çalışmalarının eski futbolcuların beyinlerinde, demansa neden olan fiziksel ve kimyevi değişimi tespit eden ilk çalışma niteliğinde olduğunu kaydetti.İncelenen 14 futbolcunun tümünün küçük yaşlarda futbol oynamaya başladığı ve ortalama 26 yıl düzenli olarak futbol oynadığı belirtilirken, incelenen futbolcularda demans emarelerinin 60'lı yaşlarda görülmeye başlandığı ve bunu takiben ortalama 10 yıl daha yaşayan futbolculardan 12'sinin ölüm nedeninin de ileri demans olduğu kaydedildi.
İngiltere'de Profesyonel Futbolcular Derneği de geçen yıl yetkililere 10 yaşından küçük çocukların topa kafa vuruşu yapmasını yasaklamaları çağrısında bulunmuştu. Derneğin çağrısı, Stirling Üniversitesi'nin, kafa vuruşlarının futbolcularda hafıza kusurlarına yol açtığını bulmasının ardından gelmişti.Bazı araştırmalar Amerikan futbolu ve boks ile demans arasında da ilişki tespit etmişti.Futbolcuların, Amerikan futbolu veya bokstaki gibi bilinç kaybına yol açan darbeler yemeseler bile, yıllar boyunca gerek topa kafa vuruşu yaparak, gerekse yaşadıkları çarpışmalarla kafalarına tekrar tekrar darbe aldıklarının altı çiziliyor.
8. KITA
Bilim insanları uzun zamandır, Yeni Zelanda'nın en yüksek ucu Mount Cook dağının önünde bulunan ve Zelandiya olarak adlandırılan parçanın kıta olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.Zelandiya ismi ilk kez jeofizikçi Bruce Luyendyk tarafından 1995'te koyulmuştu.Zelandiya'nın yeni bir kıta olduğuna dair ilk teorilerden biri ise 2007'de konuyla ilgili bir araştırma kitabı yayınlayan Hamish Campbell tarafından ileri sürüldü. Zelandiya'nın Avustralya ve Antartika'dan tamamen ayrı bir kıta olduğunu söyleyen Campbell kitabında, Zelandiya'nın geçmişte tamamen su altında olduğunu ancak kıtaların çarpışması sonucu Yeni Zelanda gibi bazı büyük kısımlarının su üzerine çıktığını öne sürmüştü. Araştırmacılar, Amerika Jeoloji Topluluğu dergisinde yayımlanan son çalışmada, Zelandiya'nın yüzölçümünün 5 milyon kilometrekare olduğunu belirtiyor. Bu rakam neredeyse Türkiye'nin yüzölçümünün altı katından daha büyük bir alana tekabül ediyor.Araştırmanın baş yazarı Nick Mortimer, Zelandiya'yı bir kıta olarak tanımlamanın bilimsel değeri, kıtaların listesine bir isim daha eklemekten çok daha fazla olduğunu belirtiyor ve Zelandiya'nın suyun altında bütün şekilde durabilmesinin, toprağın birbirine tutunma özelliği ve kıtasal kabuk üzerindeki araştırmalara yardımcı olacağını ekliyor. Zelandiya: Açığa Çıkan Kıtamız' adlı kitaplarında da araştırmacılar Nick Mortimer ve Hamish Campbell, Zelandiya'nın aynı zamanda Yeni Zelanda'yı 'ada' konumundan 'kıta' konumuna taşıyacağı için önemli olduğunu söylüyorlar.Mortimer ve Campbell, kıtanın potansiyel enerjisinin, mineraller ve doğal kaynaklarının ülkeyi ekonomik anlamda güçlendireceğini vurgulayarak, ileride ders kitaplarında Asya, Avrupa, Afrika, Antarktika, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya kıtalarının yanı sıra Zelandiya’nın da okutulabileceğinin sinyallerini veriyorlar.
http://www.nature.com/news/geologists-spy-an-eighth-continent-zealandia-1.21503
http://www.bbc.com/news/world-asia-39000936
KİTAP ÖNERİSİ
DOĞANIN DİYALEKTİĞİ
DOĞANIN Diyalektiği, Friedrich Engels'in çok önemli yapıtlarından biridir. Bu yapıt, 19. yüzyıl ortalarında, doğabilimlerin ulaştığı başlıca başarıların, diyalektik materyalist bir genellemesini verir, materyalist diyalektiği geliştirir ve doğabilimlerdeki metafizik ve idealist kavramları eleştirir.
Geçen yüzyıl içinde, birkaç on yılı aşkın sürede, kapitalist üretim tarzında ve kapitalizmin üretici güçlerinde sağlanan gelişmeler; teknolojide ve doğabilimlerde, özellikle sanayi ile azçok bağlantısı olan doğabilimlerde, hızlı bir ilerleme sağlamıştır.19. yüzyılın başı ve daha çok ortaları, matematikte, gökbilimde, fizikte, kimyada ve biyolojide bir dizi başarıya ve buluşa tanık olmuştur. Yeni olgular ve doğa yasaları ortaya konmuştur, yeni teoriler ve varsayımlar kabul edilmiştir; yeni bilim dalları ortaya çıkmıştır.(Tanıtım Bülteninden)