Doğanın mükemmel strüktürünün sanata yansıması
Başak Şahindoğan doğada sıklıkla gözlemlenebilen strüktürün sanata yansımalarını yazdı.
Başak ŞAHİNDOĞAN
“Gördüğümüz, algıladığımız her şey dağınıktır, akıp geçicidir. Doğa hep aynıdır. Ama onun görünen görünüşü daima değişir. Bizim sanatımız, bu değişen görünüşlere bir süreklilik, yücelik vermektir. Sanat onlara tasavvurumuzda bir ölümsüzlük vermelidir”
Cezanne
Eş ya da birbirleriyle bağlantılı, benzer formların, iki ya da üç boyutlu yüzey üzerinde, bir araya gelerek tekrarlanmasından oluşan içyapının ölçüsel sistemi ve düzenini strüktür olarak tanımlayabiliriz. Başka bir deyişle strüktür, birimlerin bir araya gelmesiyle oluşan sistemler bütünüdür.
Strüktürün sistemsel tekrarlarıyla oluşturduğu bütünlüğü,objenin içyapısal dokusunun oluşumu olarak ifade edebiliriz.
DOĞANIN STRÜKTÜREL DOKUSU
Doğadaki strüktürel yapı, çeşitlilik bakımından oldukça zengindir ve her varlığın kendine özgü doğal bir dokusu vardır. Doğaya bakıldığında da görüleceği gibi varlığın strüktürünü meydana getiren birimlerin dokusu ve bir araya geliş sistemleri işlevsel bir zorunluluktan kaynaklanmaktadır.
Buna örnek olarak insan iskelet yapısının ayakta tutma işlevini ve yılan isketini verebiliriz.Yılan iskeletindeki strüktürel yapı birim biçimler, bağlantı sistemleri ve birimlerin büyükten küçüğe doğru sıralanması yılanın sürünmesine yarayan yaşamsal bir işlevdir.
Bal peteklerin altıgen şekilleri hem birbirleri arasında boşluk olmadan birleşebilmeleri hem de toplam kenar uzunluğu en az olan geometrik şekil olması nedeniyle mükemmel bir strüktürel yapıya sahiptir.
Aslında bu tür örnekler doğanın her yerinde görülebilir. Kar taneciklerinin hepsinin birbirlerinden farklı altıgen şekilleri, bitki tohumlarının dizilişlerindeki spiraller, mineral kristallerindeki geometrik yapılar ve değişmez açılar, tavus kuşunun kuyruğundaki lekeler, sümüklü böceğin kabuğunun yapısı, örümcek ağlarının bağlantıları… Tüm bunlar görünüm olarak kusursuz olmalarının yanında her biri müthiş bir strüktürel düzen de gösterirler.
Doğadaki çeşitli bitki, ağaç, ağaç kabukları, yaprak, çiçek, kozalak, taş, kaya ile hayvanların dış görünüşlerindeki yüzey oluşumları onların doğal dokulardır. Ve tüm bu dokular kendi içerisinde bir denge oluştururken, birbirleri arasındaki uyum ve etkileşim de başlı başına strüktürel bir yapıdır. Başta doğanın genel yapısı olmak üzere nesne ve varlıkların tüm bu strüktürel oluşumları ve dokuları dinamik bir yapıya sahiptir.
Doğa insandan da sanattan da daha eski bir geçmişe sahiptir. Onundinamik, benzer ve birbirlerini takip eden formları ilkçağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. Sanat ise o dönemlerden itibaren bir anma ve taklit etme görevi taşıyarak insanın kimi şekil ve araçlarla doğayı yansıtması olarak karşımıza çıkmıştır.
Doğanın büyülü dengesi kale duvarlarını örmekten, modern sanatsal yapıların oluşumuna kadar yüzyıllardır insanların tasarımlarına ilham kaynağı olmuştur. Doğa ve onun parçası olan tüm dokuların yenilenebilir, dinamik ve değişken yapısı, yaşamın ritmini taşıması ve geometrisiyle, tasarımcıların her zaman en önde gelen malzemesi olmuştur.
Bir eserin strüktürel biçimi, onun karakterini yakından etkiler.
Strüktürel çalışmalar heykel, resim, seramik, grafik gibi sanat alanlarının yanı sıra mimarinin de ayrılmaz bir parçasıdır.
Tasarımcılar doğanın strüktürünü inceleyerek, işlevsel ve biçimsel dokularından faydalanarak, yaratıcılıklarını geliştirerek yeni özgün ürünler ortaya çıkarırlar. Kimi tasarımcı, doğanın yarattığı mucize çözümlerden strüktürel ilhamlar alırken, kimi de organik dokuları sanatsal dil olarak benimseyerek eserler ortaya koyalar.
Kaynağını doğadan alan eserler sanatçıların ellerinde değişip, birbirine eklenip, birleşip, form bütünlüğüne ulaşarak yeniden biçimlenirken, adeta doğal yaşamdaki strüktürsel yapısına yeniden dönerler. Kısacası malzeme dinamik bir denge ile özüne döner.
Başlı başına sanatsal bir oluşum olan doğa ile insanın yaşamsal bütünlüğü sürdükçe sanatçıların yaratıcılıklarında doğanın strüktüründen esinleri de sürecektir.
BARCELONA FİSH AV FRANK GEHRY 1992
Barselona’nın popüler bölgesi Olimpik Limanı üzerinde bulunandünyaca ünlü mimar Frank Gehry’nin bakırdan örme tel kafes sistemi tasarladığı dev balık heykeliyle hem tasarımsal hem de dokusal olarak en dikkat çekici strüktürel örneklerden biri olarak ortaya çıkmıştır.
TARA DONOVAN
Amerikalı sanatçı Tara Donovan doğadaki kümeleşme içgüdüsüyle oluşan strüktürlerin davranışlarını analiz ederek oluşturduğu heykelleri anlatırken doğanın altını çiziyor. “Çalışmalarım doğanın farklı hallerini taklit ediyor gibi geliyor, başlı başına doğayı değil” diyor.
İLHAN KOMAN - AKDENİZ
1981 yılında ‘Sedat Semavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü kazandığında, yaratıcısı İlhan Koman heykeli şu sözlerleanlatır: “İnsanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim.”
JÜRGENMAYER - HERMANN - THE METROPOL PARASOL
İspanya’nın Sevilla şehrinde bulunan ve Alman mimar JürgenMayer-Hermann tarafından tasarlanan “The Metropol Parasol”,dünyanın en büyük ahşap yapısı. Altıadet petek dokulu dev mantarın birlemesinden oluşan bu ilginç yapı 150 metre uzunluğunda ve 70 metre genişliğinde olup yüksekliği ise yaklaşık 26 metre.