26 Şubat 2017 01:50

Aydoğan Topal: O sandığı boş bırakmamak için üretmek gerek

İkinci albümü Kuzey ile yeniden ‘merhaba’ diyen Aydoğan Topal, Karadeniz müziğinin yer aldığı sandığı boş bırakmamak gerektiğini ifade ediyor.

Paylaş

Ezgi GÖRGÜ

Karadeniz’in hırçın dalgalarının dışarıya taştığı vakitler vardır, zamansız ama güçlü salınır dalgalar. Bu da onlardan biri olmaya aday: Kuzey. Aydoğan Topal’ın yeni albümü Kuzey, Heyyamo’dan sonra ikinci solo albümü. Esen Müzik etiketiyle yayımlanan albümde 12’si Topal’ın bestesi olmak üzere 13 eser var. Aranjörlüğünü Selim Bölükbaşı’nın yaptığı albüme birçok Karadenizli müzisyen de ses verdi, emeğini kattı. 8 yıllık aradan sonra gelen Kuzey’i, bahara göz kırptığımız bugünlerde Aydoğan Topal’la konuştuk. Topal, Karadeniz müziklerinin, bestelerinin yer aldığı sandığın, hazinenin içini boş bırakmamak için üretmek gerektiğini ifade ediyor.  

Adından başlamak gerekir, albümün ismi neden Kuzey?

Şimdi herkesin aklına kuzeyli olduğumuz ve kuzey müziği yaptığımız için bu ismi koyduğumuz fikri geliyor ama oğlumun ismi Kuzey. Bu iş de çok önemli benim için, o yüzden adı Kuzey oldu. 

Karadenizli sanatçı dostlarınızın çalışmalarına katılıyorsunuz, onlar da sizin çalışmalarınızda yer alıyor. Bu dayanışma ruhunu anlatabilir misiniz?

Kendi aramızda dayanışma içinde gidip geliyoruz yıllardır. Bizde, Karadeniz müziğinde genelde öyledir. Kim müsaitse gidiyor, vokallerde destek oluyor. Genel pop kafasında hep paralı yapılır bu işler, bizde öyle değil, belli bir plan program yapılır, vokaller tarafından ne okunacaksa okunur, dayanışma içerisinde oluruz yani. Bahsedilen olumsuz rekabet ruhu yok bizde. 

‘O SANDIK ON DEFA BOŞALTILDI, DEĞİŞTİRİLDİ’

Karadeniz müziği denilince akla gelen bir şey de, geniş bir müzik arşivinizin olması. Tüm Karadenizli müzisyenler için bu büyük bir fırsat. Doğru kullanıldığını düşünüyor musunuz?

Ben şöyle özetliyorum aslında. Bir sandık var, Karadeniz müziklerinin bestelerinin olduğu, bir hazine yani. Genelde o hazineden çıkarıp evirip çevirip sunuyorlar. Üretim çok az, ha ben de çok iddialı değilim, “Ben üretiyorum, yapıyorum” anlamında değil. İlk albümde 6 tane eserim vardı, bu albümde 11 tane eserim var. Arkadaşlarıma verdiğim eserler var, kimi yayınlanmış, kimi yayınlanacak. Üretilmesi lazım. O sandık on defa boşaltıldı, değiştirildi, farklı farklı varyasyonlarla tekrar sunulmaya devam ediliyor. Sandık boşaltıldığı zaman yerine bir şeyler daha koymak gerektiğini düşünüyorum. Çoğu bu bilinçte olan arkadaşlarımız yeni bir şeyler yapıyor, o sandığın içini boş bırakmamak için üretmek lazım sonuçta. Örneğin bir Çarşamba eseri alındı, milyon kez değiştirilip çalındı söylendi yani...

Coverla parlayan, popüler olan birçok müzisyen var. Karadeniz müziğinde böyle bir tarza niye itirazınız var?

Bu tarza itirazım yok. Demin örnek verdik, Çarşamba eseri. Ona bir rock grubu farklı bir şeyler yapabilir ama bunun 20-30 kez aynı şekilde yapılması beni rahatsız eden, farklı şeyler de üretmek gerekiyor, diyorum. Güzel şarkıların tarza göre, yoruma göre farklı şekillerde coverlar yapılmasında bir sakınca görmüyorum. Benim çizdiğim nokta biraz daha üretmek. Hani iyi de olsa kötü de olsa üretmek. Müzikle uğraşan herkes beste yapmalı, söz yazmalı. Bunu da dinleyicilerine sunmalı diyorum. İşin özeti bu.

‘MÜZİK BANA GÖRE İÇ İÇEDİR, BİRDİR, FARKLIDIR’ 

Kuzey, geleneksel Karadeniz düzenlemelerinden farklı mı oldu? Enstrümanlar nasıl kullanıldı?

İlk albümde de, şimdiki albümde de deneysel şeyleri seviyorum. Hani ilk defa yapılan şeyler değil tabi ki, sound olarak da, kullanılan enstrümanlar olarak da. Bazı armonileri farklı kullanıyorum. Alışılmışın dışında ters köşe yapabiliyorum. Ama bu albümde o kadar olmadı, ilk albümde deneysel şarkılar vardı. Lazca şarkı, horonluk şarkı gibi görünüyordu ama country gitar takılıyordum orada. 

Bir yanıyla yerel bir müzik anlayışından geliyorsunuz, bunun evrenselliğini nerede yakalıyorsunuz?  

Müziğin bir bölgesi olduğunu düşünmüyorum, klişe bir laf ama müzik evrenseldir, hepsi iç içedir. İşin özü ritimdedir, ritim de anne karnında duyduğumuz kalp ritmidir, böyle başlar serüven. Tüm insanlar, tüm müzikler eşittir, yan yanadır. İsteyen istediği tarzda harmanlayıp sunabilir. O’su bu’su yoktur bence. Müziğin nota olarak belli bir kalıbı vardır ama onun belki de milyonlarca varyasyonunu oluşturabilirsin. Dizilişi, armonik olarak yapısı, tüm dünyada aynı şekildedir. Ama bu kalıp sınırsız bir biçimde kullanılabilir, açılabilir, ama temeli aynıdır. O yüzden hepsi bana göre iç içedir, birdir. Farklıdır ama ben o farklılığı bütün olarak tek alıyorum.

CERATTEPE’DE KİMSE MADENİ İSTEMİYOR

Karadeniz’in pek çok bölgesinde doğa katliamına karşı yaşam hakkı mücadelesi veriliyor. Özellikle Artvin  Cerattepe’de. Müziğinizde halkın bu mücadelesinden esinleniyor musunuz? Bunla ilgili neler yapıyorsunuz? 

Genelde Karadeniz deyince akla gelen maniler, atma türküler, ağıt oluyor. Son dönemde öne çıkan sorunlarla ilgili besteler çok yapılmıyor. Yapılanlar da marş oluyor, bir projede toplanıyor, 15-20 sanatçı bir araya geliniyor, o şekilde yapılıyor. Apolas Lermi’nin, Bayar Şahin’in yaptığı vardı. Bu konuları önemseyen sanatçıların bir arada olduğu projeler var, oralara dahil oluyoruz. Hatta vardı böyle bir konser, Cerattepe ile ilgili. 18 Aralık’taydı, son iki gün kala valilik kararıyla iptal edildi. Beşiktaş’ta yaşanan bombalı saldırının ardından da biz kendimiz ertelemiştik. Şimdi Artvin’de yine 11 Mart’ta düşünülüyor bu defa. Bu sefer Artvin’e yoğunlaşıp konser yapacağız, onunla ilgili bazı şeyleri netleştirmeye çalışıyoruz.   

ÖNCEKİ HABER

Doğanın mükemmel strüktürünün sanata yansıması

SONRAKİ HABER

Bir kuyudan diğer kuyuya: Soluksuz ve susuz kalmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa