Tehlikeli bölge: Şiir ve eleştiri
Kuşaktaşlarımız neden şiir eleştirisine ve şair eleştirisine uzak ve mesafeli duruyor? Şairler neden hep şiir ağacından meyve toplamak istiyor?
İsmail AFACAN
Şiir ve eleştiriyi yan yana getirerek mayınlı bir arazinin içine ilk adımımızı atmış oluyoruz. İçinden çıkması kolay değil. Her ne kadar tartışmalı bir konu gibi gözükse de aslında pek tartışıldığı söylenemez. Kimi çevreler dil ucuyla konuşur sadece. Şiiri verimli bir araziye benzetelim. Eleştiriyi de mayına... Arazinin içinde dolaşana da şair diyelim o zaman. Tehlikeli bölgedeyiz. Mayın patlayabilir, şair şiir tarlasında dolaşırken ölebilir.
***
Bu nedenle şiir eleştirmenleri sevilmez genellikle... Ki şiir gibi duygu ve düşüncenin en yoğun işlendiği alanda yapılan eleştiriyi şairler kendine yapılmış sayarlar. Şairin hayatı şiire dahil kuşkusuz ama şairden bağımsız bir yönü de var. İlimi, irfanı var. Artık şair, mayınsız arazide dolaşıyor. Doğal olarak nereye basması ya da basmaması gerektiğini pek önemsemiyor. Nasıl gül dikensiz olmazsa şiir tarlası da mayınsız olmaz.
***
Şöyle Çağdaş Türk şiirine kısa bir yolculuk yaptığımızda şiir eleştirisinin ne kadar önemli olduğunu görürüz. Denemeleriyle öznel-izlenimci eleştirinin doruklarını ulaşan Nurullah Ataç’ın şiirimizdeki yerini hatırlamak yeterlidir. Ya da nesnel eleştirinin iki kurucu babası Asım Bezirci ve Hüseyin Cöntürk’ün şiir eleştirisine yaptığı hizmetler oldukça önemlidir. Ve olabildiklerince acımasızdır. Olması gereken de budur.
***
Şiir eleştirisinin bereketli olduğu dönemde “şair eleştirisi” gelişimine de bakmakta yarar var. Cemal Süreya’nın tanımıdır “şair eleştirisi”. Kendi kaleme aldığı poetik yazılar için yaptığı bir değerlendirmedir. Ve yazdığı poetik yazılar Çağdaş Türk Şiiri’nin başucu makaleleridir. Şiiri evinin içinde başka bir deyişle arazi çalışmasındaki deneyimlerinden yararlanarak yapılan eleştirilerdir.
***
Şiir eleştirisi ve şair eleştirisi neden gelişmiyor? Soruyu gaibe değil de doğrudan öznelere yöneltelim. Kuşaktaşlarımız neden şiir eleştirisine ve şair eleştirisine uzak ve mesafeli duruyor? Şairler neden hep şiir ağacından meyve toplamak istiyor? Elbette şiir tarlasından ürün toplamak da güzel... Bakımsızlıktan kurumaya yüz tutan ağaçlarla da ilgilenmek gerekmez mi?
***
Korkulu alan eleştiri... Evet, samimi söylemek gerekirse şairleri eleştirmekten korkuyoruz ve bu alana dair bir mücadeleye girişmekten çekiniyoruz. Çağdaş Türk Şiiri bize cesaret vermesi gerekirken şiir eleştirisinden ve edebi polemiklerden uzaklaştıkça uzaklaşıyoruz. Nâzım Hikmet, putları kırıyoruz dediğinde puta benzettiği şairler Mehmet Emin Yurdakul ve Abdülhak Hamit Tarhan değil miydi? Nâzım Hikmet 30’lu yaşlarına bile basmamıştı. Ya da Orhan Veli dönemin edebiyat iktidarına ve algısına başkaldırmadı mı? Hem de Ahmet Haşim’e... Hakarete varan eleştirileri göğüslemeyi göze alarak. İkinci Yeniciler, 40 Kuşağı Toplumcular ve Maviciler, Garip şiirini kendi bakış açılarıyla acımasızca eleştirmedi mi?
***
Geçmiş dönemlerde şairlerin birbirlerine yönelttikleri eleştirilere baktığımızda kanlı bıçaklı düşman olduklarını zannederiz. Ama çoğu birbirinin dostudur. Rakı masalarında birbirleriyle yan yana fotoğraflarını görürüz. Dostluk başka, şiir davası başka... Solcu solcuyu, arkadaş arkadaşı eleştirmez gibi bir yaklaşım kesinlikle yoktur. Garip, İkinci Yeni ve Toplumcu Gerçekçi şairlerin birbirlerine yaptığı eleştirilere bakıldığında görülecektir. Çoğu da sosyalisttir bu şairlerin...
***
Neye ihtiyaç var? Her şeyden önce kuşaktaşlarımızla birlikte iyi bir şiir eleştirisi yapmaya ihtiyacımız var. Her dönem kendinden önceki dönemlerle hesaplaşarak yol aldı. Bu eleştiriler Çağdaş Türk Şiiri’ni geliştirdi. Fazıl Hüsnü’nün, Behçet Necatigil’in, Ataol Behramoğlu’nun, İsmet Özel’in, Haydar Ergülen’in, Küçük İskender’in, Ahmet Telli’nin, Şükrü Erbaş’ın, Birhan Keskin’in, Didem Madak’ın; Birinci Yeni’nin, İkinci Yeni’nin, Toplumcu Gerçekçiler’in ve daha nicelerinin şiiri üzerine düşünmek tartışmak ve eleştirmek gerekiyor. Şiirin de şairin de buna ihtiyacı var.