06 Mart 2017 02:29

Şengal’den Rakka’ya nüfuz savaşları

Arap Coğrafyasında Geçen Haftanın gündeminde Şengal’de peşmerge ile Şengal Direniş Birlikleri arasındaki çatışma, Filistin ve Palmira'nın alınması var

Paylaş

Ali KARATAŞ

Ortadoğu yine çok hareketli bir haftayı geride bıraktı. Şüphesiz bu gelişmelerden biri Şengal’de (Sincar) Rojava peşmergeleri ile Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ/YJŞ) arasındaki çatışmaydı. Londra’da yayınlanan el Arap gazetesi, çatışmalarla ilgili olarak, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barzani’den son Ankara ziyaretinde aldığı taahhütler uygulanmaya başlandı” yorumunda bulundu. Gazete ayrıca Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’nin ziyaretinin Washington, Ankara ve Körfez ülkelerinin İran’ı kuşatma siyaseti uyguladıkları bir süreçte gerçekleştiğine dikkat çekti.

Türkiye’de referandum süreci ile ilgili boyutunu bir tarafa bırakırsak, olan bitenin anlaşılması için son birkaç haftada yaşananları hatırlamakta fayda var. Yeni seçilen ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın uzun menzilli balistik füze denemesinden sonra İran’a karşı sert bir politika izleyeceğini ve bölgedeki etkisini kırmak için “Sünni ekseni”ni yeniden kurma niyetini ortaya koydu. 

Bu süreçte hiç beklenmedik bir çıkış yaparak Suriye sınırında “güvenli bölge” inşa edilebileceğini söyledi. Sonrasında Türkiye ile Amerikalı yetkililer arasında ardı ardına görüşmeler yaşandı. Hemen akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan’a Körfez turu düzenlerken, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Kuveyt ve Umman’ı ziyaret etti. Bu ziyaretleri Suudi Arabistan’ın Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr’in Irak ziyareti takip etti. 

Şüphesiz ki Şengal’deki çatışmaların Türkiye’nin kendi Kürt sorunundan kaynaklı boyutu var.  Ama son süreçte Türkiye ile İran arasındaki hızlı diplomatik ataklara bakıldığında “İran’ı kuşatma” ve “nüfuzunu kırma” stratejisi ile ilgili boyutunu da dikkate almak gerektiği ortaya çıkıyor. 

RAKKA’YI KİM ALACAK?

Bölgede böyle bir iklim varken, Rakka operasyonuna kimin katılacağı meselesi de bu nüfuz savaşından bağımsız düşünülemez. Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan, antik kent Palmira’nın IŞİD’den geri alınmasını büyük bir başarı olarak değerlendirdi ve bunu askeri sahada Rusya-Suriye ittifakının zirvede olduğunun kanıtı olarak nitelendirdi. Atwan’a göre, “ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri mi, Türkiye tarafından desteklen Fırat Kalkanı kuvvetleri mi Rakka operasyonunda yer alacak” tartışmaları sürerken Palmira’nın alınması, “Suriye ordusunun başta IŞİD’in başkenti Rakka olmak üzere diğer kentleri geri almak için hazır olduğunun” bir ifadesi.

FİLİSTİN, İSTANBUL İLE TAHRAN ARASINDA

Geçen hafta Filistin’le ilgili iki konferans toplandı. Birincisi İran’ın başkenti Tahran’da 70’e yakın ülkeden parlamenter heyetlerin ve Filistinli direniş guruplarının katılımıyla gerçekleşti. İkinci konferans ise İstanbul’daydı. İstanbul’daki konferansa farklı meslek gruplarından ve ülkelerden toplam 63 Filistin kökenli Arap entelektüel, konuşmacı olarak katıldı. Konferanslarda Filistin halkının taleplerinden çok, iki konferansın düzenleyicilerinin birbirlerini suçlayan açıklamaları öne çıktı. Son altı yıldır Ortadoğu’daki Suriye, Irak, Yemen krizleri nedeniyle unutulan Filistin davası, şimdi de eksenler arası mücadelenin mağduru olacak gibi görünüyor. Rai al Youm gazetesi yine de süreçte mızrağın sivri ucunu el Fetih örgütüne çevirdi ve dava için sorumluluklarını yerine getirmemekle suçladı. Merkez Komite Sekreteri Orgeneral Cibril Rajoub’un Kahire Havaalanından geri çevrilmesini de hareketin prestij kaybının bir göstergesi olarak yorumladı.


BARZANİ ANKARA’YA VERDİĞİ KÜRT SÖZÜNÜ YERİNE GETİRİYOR

Al Arap

Kürt peşmerge birlikleri, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin attığı adımla Türkiye’de yasadışı olan PKK birliklerine karşı saldırı düzenlediler. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, son Ankara ziyaretinde Barzani’den aldığı taahhütler uygulanmaya başlandı. 

Bu gerginlik, Türkiye ile İran arasında bölgesel nüfuzu arttırmak için Irak Kürtlerin de sürece katılmak istendiği bir dönemde geldi. Çatışmalarda taraf olmayan Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin liderlik ettiği Kürdistan Yurtseverler Birliğinden bir kaynak, iki taraf arasındaki gerginliğin perşembe akşamı başladığını söyledi. Çatışma, Barzani’nin Türkiye’yi ziyaretinden ve Erdoğan’la ve Binali Yıldırım’la buluşmasından kısa bir süre sonra geldi. 

Analistler, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanının ziyaretinin Washington, Ankara ve Körfez ülkeleri arasında İran’ı kuşatmak ve Irak’taki kontrolünü kırmak için oluşturulan ittifak sürecinde gerçekleştiğini dikkat çektiler. 

Analistler kuşatma stratejisinde Türkiye’nin rolünün ekonomik, askeri ve güvenlik işbirliği ile Kürtleri sürece katmak olduğunu belirtiyorlar. Bu, Barzani’nin daha fazla  yardım alması ve ayrıca bölge petrolünün Türkiye üzerinden ihracatının muhafaza edilmesi anlamına geliyor. 

Iraklı Araştırmacı Yazar İhsan el Şamri, Facebook sayfasında, Sincar’da (Şengal) peşmerge ile PKK arasındaki çatışmanın “büyük Kürdistan” hayalini yok ettiğini yazdı. Talabani’nin partisinden ileri gelen birisi ise Sincar’da olanı “Ninova tam olarak kurtarılmadan, Türkiye’nin yeni bir savaş başlatmak için proaktif planı” olarak nitelendirdi. Böylece Ankara kolayca Ninova’ya müdahale edebilecek. 

Burada açık olan İran’ın, Talabani partisini kullanmaya; böylece Barzani’nin Kürdistan’daki kontrolünü vurmaya başladığı. Böylece Türkiye’nin kendisini kuşatma stratejisini engelleyecek.


PALMİRA’NIN GERİ ALINMASI BÜYÜK BİR BAŞARI

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Suriye ordusunun Rus hava bombardımanının desteğiyle antik kent Palmira’yı IŞİD’in elinden yeniden geri alması, Suriye liderliği için ihtiyaç duyduğu manevi desteği vermesinin yanı sıra büyük bir askeri ve siyasi başarıdır. 

Bu adım birçok mesaj içermektedir. Askeri sahada Rusya-Suriye ittifakının zirvede olduğunu doğrulamaktadır. Suriye ordusunun başta IŞİD’in başkenti Rakka olmak üzere diğer kentleri geri almak için hazır olduğunu da doğrulaması gibi. Altı yıldır savaşmasına rağmen ivmesini ve kuvvetini kaybetmedi.

Diğer bir açıdan, Musul’un geri alınmasıyla beraber Rakka’da IŞİD’e karşı savaş tartışmalarını çözecek. ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri mi, Türkiye tarafından desteklen Fırat Kalkanı kuvvetleri mi operasyonda yer alacak? Belki de cevap her ikisi de değil, Suriye ordusu. İnanıyoruz ki her hâlükârda burası bir Suriye şehridir. 

Belki de Suriye ordusunun, bu zaferi, Suriye rejimi heyeti ile muhalefet heyeti arasında Cenevre 4 görüşmeleri yapılırken ilan etmesi tesadüf değildi. Bu görüşmelerde diğerlerinde olduğu gibi siyasi çözüm için hiçbir somut ilerleme kaydedilmedi.

Rusya, Suriye, İran ittifakı iki yönlü strateji izlediği izlenimi vermektedir. Birincisi, “terörle mücadele” başlığı altında Suriye topraklarını geri almak üzerine kurulu. Çünkü toprakların çoğuna terör listesinde yer alan İslami güçler hükmetmektedir. İkincisi daha önceki turlarda olduğu gibi masada görüşmeleri uzatarak muhalefetin sabrını taşırma ve çekilmesini sağlama üzerine kurulu. Özellikle stratejinin ikinci şıkkını doğrulayan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’nın Rusya’nın muhaliflerle toplantısından bir gün sonra Suudi Arabistan’ı Cenevre görüşmelerini bozmakla suçlaması oldu. 

Oyunun bütün dizginleri Rus ayısının elinde. Kendisinin ve müttefiklerinin istediği sonuçları için yönetiyor. Bunun dışında bir şey söyleyen Cenevre’nin gölünün taze ve soğuk suyundan içer.


EL FETİH’E DÜŞEN GÖREV

Rai al Youm

Geçen hafta Filistinliler için konferanslar haftasıydı. Tahran, “Filistin İntifadasına Destek” konferansına ev sahipliği yaptı. Konferansa 70 devletten parlamenter heyetler, laik ve İslamcı bütün Filistinli direniş gruplarının temsilcileri katıldı. İstanbul ise kapılarını Hamas’ın organize ettiği farklı siyasi yelpazelerden Filistin diasporasına açtı.

Ramallah’taki Filistin iktidarı, ilk konferansta ikinci konferansa öfkesini döktü. İktidarın partisi el Fetih, yaptığı açıklamada konferansa saldırdı ve organizatörlerin niyetlerini sorguladı. Filistin halkının tek meşru temsilcisi FKÖ’ye karşı bir organizasyon olarak nitelendirdi. Böyle bir zamanda ve bu şekilde konferansın toplanmasının Benyamin Netenyahu’nun liderlik ettiği İsrail’in aşırı sağcı hükümetine ve Filistin davasını tasfiye etmek isteyenlere hizmet ettiğini söyledi. 

Son yıllarda el Fetih hareketinin misyonu dava için harekete geçmek isteyen herkesi mahkum etme ve kınamaya dönüşmüştür. Esas faaliyeti, 150 binden fazla memura maaş vermek, dünyanın başkentlerine dağılmış 90 büyükelçi, ordunun, büyük yetkililerin kız ve erkek çocuklarının ‘yatma yeri’ haline gelmesi oldu. Hiç birisi ülkesinin davası için “asgari görevlerini” bile yerine getirmiyor. 

İsrail kapılarından giriş yapmadan Ramallah’tan uzak bir yerde el Fetih hareketi niçin aynı şekilde faklı ülkelerdeki Filistin diasporasıyla konferans yapmıyor? 

Bütün acılığı ile yeniden soruyoruz, niçin Ramallah’taki liderlik, çöküş yaşayan Filistin davasını istişare etmek için “Filistin Ulusal Konseyini” acil bir şekilde Ürdün’de veya Cezayir’de hatta Somali’de toplamıyor?  

Başkan Mahmut Abbas, el Fetih hareketini “hareketsizleştirdi, öldürdü”  demiyoruz. Daha doğru nitelendirecek olursak kim derdi ki hareketin liderlerinden Merkez Komite Sekreteri Orgeneral Cibril Rajoub, Kahire Havaalanında aşağılamaya tabi tutulacak ve suçlu gibi ilk uçakla geri gönderilecek. Eğer hareket prestijini, ulusal pozisyonunu korusaydı ve direnişi yükseltseydi kimsenin hareketin ve Filistin halkının tümünün karşı karşıya kaldığı bu adımı atmaya cesareti olmazdı.


HÜSNÜ MÜBAREK SUÇSUZMUŞ!

Mısır Temyiz Mahkemesi, Hüsnü Mübarek’in, 2011’de devrilmesiyle sonuçlanan protestolardaki yüzlerce kişinin ölümünden sorumlu olmadığı kararına vardı. 2011’de Tahrir Meydanında 18 gün boyunca süren protestolarda 900 yakın kişi hayatını kaybetmişti. Protestoların sonunda Mübarek, 25 Ocak’ta 30 yıldır devam eden iktidarını bırakmak zorunda kalmıştı. Reuters’a göre böylelikle yeniden yargılama ve temyiz yolu tamamen kapanmış oldu. Bu kararla, Mübarek serbest bırakılabilir.

Al Kuds al Arabi gazetesi gelişmeyi “karşı devrimin simgesel bir zaferi” olarak nitelendirdi. Şark al Awsat gazetesinden Abdulrahman Raşid ise avukatının “2211 gündür suçlu olmadığı bir davadan yatıyor” sözlerini aktararak bir nevi kararı savundu. 


 

ÖNCEKİ HABER

20 yıldır sigorta, 3 yıldır zam yok!

SONRAKİ HABER

Türkiye nasıl Almanya’nın iç politikası haline geldi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa