Müjde paketlerden kadınlara güvencesizlik ve işsizlik çıktı
KEİG üyesi Semiha Ari, hükümetin müjde olarak sunduğu istihdam paketlerinden kadınların payına düşenin güvencesizlik ve işsizlik olduğunu söyledi.
Zuhal ATLAN
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) verilerine göre, son bir yılda sigortalı çalışan 40 bin kadın işten çıkarılırken, özellikle OHAL ile birlikte kadın istihdamında ciddi gerileme yaşandı. Kadın istihdamını arttırmaya yönelik olduğu iddia edilerek "müjde" olarak sunulan paketleri, OHAL'in kadın istihdamına etkileri ve Türkiye'nin kadın istihdamı politikalarına ilişkin sorularımızı Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) üyesi Semiha Ari cevapladı.
Türkiye, kadın istihdamın da muhafazakar politikalar mı güdüyor? Neden?
Neoliberal ve muhafazakar politikalar birlikte belirliyor. Hükümet neoliberal politikalarla işgücü piyasasını güvencesiz, esnek hale getirip sermayenin lehine düzenleyecek yasaları geçirirken, bakım hizmetleri gibi normalde kendisinin üstlenmesi gereken sorumluluklar için özel alanı yani kadınları işaret ediyor. Kadın istihdamını artırma iddiasında olan bütün girişimler aile ve nüfus, iş ve aile yaşamını uyumlulaştırma temalarıyla kuruluyor. 'Kadınlar da çalışsın, ama yarı zamanlı, kısmi süreli, esnek işlerde ve hatta mümkünse evden çalışsınlar ki çocuklara da baksınlar' deniyor. Çünkü evler artık sadece erkeğin maaşıyla dönmüyor ve kadınlardan da eve ek gelir, destek getirmeleri bekleniyor. Yani kadın istihdamı konusu hem siyasal olarak muhafazakâr hem de ekonomik olarak sermayeyi de devleti de rahatlatan kullanışlı bir çerçevede şekilleniyor. Muhafazakar söylemler aynı zamanda kadınlara uygun görülen esnek işleri meşrulaştırma rolü de oynuyor. 'Kadının en büyük kariyeri anneliktir', 'güçlü aile' söylemleri bunun örnekleri.
Özellikle son 2 yıldır devam eden çatışmalı süreç ve darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL, kadın istihdamını nasıl etkiledi? Elinizde buna dair veriler mevcut mu? Şu an istihdamda olan kadın sayısı ile geçmiş dönemlerdekini karşılaştırırsak ne gibi bir fark söz konusu?
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) verilerine göre, son bir yılda sigortalı çalışan 40 bin kadın işten çıkarıldı. Kayıtsız çalışanlarla birlikte sayının yüz binleri bulduğu tahmin ediliyor. OHAL ilanından sonra çıkarılan KHK’lerle binlerce memur, öğretmen, akademisyen meslekten ihraç edildi. Belediyelerde ve belediyelere bağlı kadın danışma merkezlerinde yaygın olarak istihdam edilen kadınların işlerine de kayyımlar tarafından son verildi. Zaten istihdam yaratma kapasitesi olmayan bir ülkede bu durum kadınların istihdamdan kopması demek. Bu binlerce kadının görece daha güvenceli olan işleri kaybetmesi anlamına geliyor.
Geçtiğimiz yıl OHAL koşullarında Özel İstihdam Büroları yasalaştı ve bu yasa emek alanında çalışanlarca "kiralık işçiliğin" yasal hale getirilmesi şeklinde yorumlandı. Özel İstihdam Büroları kadın istihdamını nasıl etkiliyor?
Evet, bu tasarı 'kiralık işçiliği' yasal hale getirdi. AKP bu yasayı kadınları ve gençleri istihdama katma vurgusuyla gerekçelendirdi. Bunu daha önce yarı zamanlı çalışmaya ilişkin yapılan tasarı ve düzenlemelerle birlikte ele almak gerekiyor. Ocak 2015 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yayımlanan Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Yasa Tasarısı, 11 Ekim 2015 tarihli Orta Vadeli Program gibi girişimler özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılması ve geçici iş ilişkisinin kurulmasına yönelik unsurları içeriyordu. Daha sonra çalışan kadınlara doğum halinde yarı zamanlı çalışma seçeneği sunulduğunda, yarı zamanlı çalışmanın 'kiralık işçiliğin' yasalaşmasında bir atlama taşı görevi göreceğini söyledik. Örneğin doğum iznini kullanan ya da doğum sonrası yarı zamanlı çalışan kadınların yerine 'kiralık işçilerin' çalıştırılacağını öngörmüştük. 'Kiralık işçi' olarak çalışmak sosyal güvencesiz, hiçbir hakka sahip olmadan, hayatınızı idame ettirmeye yetecek gelirden yoksun bir şekilde ve emekli olamadan çalışmak demek. Bu tasarı yasalaşmadan önce yaptığımız araştırmada birçok ülkede 'kiralık işçi' olarak çalışan kadınların ücret yetersizliği nedeniyle aynı anda birkaç işte çalıştığını ve Özel İstihdam Büroları'nın yaygın olduğu yerlerde geçici çalışmanın kalıcı bir duruma dönüştüğünü görmüştük.Yani bu iddia edildiği gibi sürekli istihdama geçişte de bir basamak olmuyor. Dolayısıyla kadın istihdamının artışına nitelikli bir etki yaratması söz konusu değil.
Hükümet yetkilileri tarafından "kadınlara müjde" diye çıkarılan paketler nelerdir? Bunlarla ne hedefleniyor? Ve Bu tür paketlerin kadınların istihdamına dönük olumlu girişimler olduğunu düşünüyor musunuz? Neden?
Son birkaç yılda kadınlara torba torba 'müjdeler' geldi gerçekten! Hepsi de aileyi temel alan, kadınlar için yarı zamanlı çalışmayı düzenleyerek iş ve aile yaşamını uzlaştırmayı hedefleyen paketlerdi. Mesela Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Yasa Tasarısı aslında çalışan kadınları çocuk doğurmaya teşvik etmeyi ve yarı zamanlı çalışmalarıyla ortaya çıkacak boşluğu Özel İstihdam Büroları ile doldurmayı öngörüyordu. Ekim 2015’teki Orta Vadeli Program ve arkasından yayımlanan Analık İzni ve Ücretsiz İzin Sonrası Yapılacak Kısmi Süreli Çalışma Hakkında Yönetmelik de yine kadın istihdamını güçlendirme olarak sunulan, ama temelde doğurganlığı teşvik eden ve aileyi güçlendirme hedefi olan bir yönetmelikti. Bu yönetmelik 'Anneye her ay 823 TL maaş' başlığıyla haber yapıldı. Bu da aslında bir torba yasa ile aylar önce düzenlenen ve doğum yapan kadınlara ilk çocukta 2, ikinci çocukta 4 ve üçüncü çocukta 6 ay yarı zamanlı çalışma ve tam maaş alma hakkı veren maddeyle ilgiliydi.
'HAK KAYBI GETİRDİ'
Bu olumlu gibi görünen maddeyi incelerken hem eşitsiz bir durum yarattığını hem de hak kaybı getirdiğini fark ettik. Önce bu uygulamanın hem işçi hem memur kadınlar için uygulanacağı söylendi ancak daha sonra sadece memur kadınlar için geçerli olduğu ortaya çıktı. Burada yarı zamanlı çalışmak isteyen işçi kadınların maaşları ve sosyal güvenlik hakları yarı yarıya düşüyor. Hem memur hem işçi kadınlar yarı zamanlı çalıştıklarında süt izni kullanma hakkını kaybediyor. Bir de yarım gün çalışılsa bile kalan zaman için çocuk bakım sorunu devam ediyor.
Özellikle kayıt dışı çalışan birçok kadın var. (Ev işçileri, mülteci kadınlar gibi) Sizin elinizde veriler var mı? Kaç kadın Türkiye'de kayıt dışı çalıştırılıyor.
Kesin bir sayıya ulaşmamız zor. Ancak Haziran 2016 TÜİK verilerine göre, kadınların işgücüne katılma oranının yüzde 33 ve bunun yüzde 45,5’ininde kayıt dışı olması bir fikir veriyor. Yani çalışan kadınların neredeyse yarısı kayıt dışı çalışıyor.
"Büyükannelere müjde" denilerek torunlarına bakacak olanlara ev bakım ücreti verilmesi şartı koşuldu. Nedir bu ve nasıl yorumluyorsunuz?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu bu projeyle amaçlarının hem kadın istihdamına destek olmak hem de işverenin özel sektörde kadınları çalıştırma konusundaki tereddütlerini azaltmak olduğunu söyledi. Bakana göre, hükümet kamuda çalışan kadınlara yarı zamanlı çalışma hakkı tanımış ve bakım sorununu bu şekilde çözmüştü ama özel sektörde çalışan kadınların bu sorunu devam ediyordu. Özel sektörde çalışan kadınların tam zamanlı çalışmaya devam etmesini sağlamak için de büyükanneye torun bakması için ücret ödeme gibi bir formül buldular. Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya 'nesiller arası etkileşimi artırarak aile bağlarını güçlendirmeyi amaçlıyoruz' diye bir açıklama yaptı. Büyükannelere verilecek ücret de aylık 425 lira olarak belirlendi. Görüldüğü üzere hükümet ayda 425 liraya çok büyük hedeflere ulaşma niyetinde.
İKTİDAR ÇOCUK BAKIMINI KURALA DÖNÜŞTÜRÜYOR
İşin bu muhafazakar, patron dostu ve popülist söylemleri bir yana KEİG olarak bu uygulamayı birkaç nedenle eleştirdik. 2007’de 500’e yakın olan kamu kreşlerinin bugün 50’lere düşmesi devletin erken çocukluk bakımı ve eğitimi sorumluluğunu nerdeyse tamamen özel sektöre ve aileye devrettiğini gösteriyor. Ya çocuğunuzu pahalı ama çok da nitelikli olmayan özel kreşlere göndereceksiniz ya bakımı ailedeki diğer kadınlara devredeceksiniz ya da iş hayatından çekileceksiniz. Çocuğuna tek başına bakan ve hiçbir yakınından desteği olmayan kadınlar için durum hepten açmaz. İşe gitmek için çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kalan ve sonucunda çocuklarını yangında kaybeden ev işçisi Döndü Yenilmez’i unutmayalım.
Bu kadar sistematik ve yapısal bir sorunun 'sıcak yuva', 'büyükanne sevgisi', 'aile bağları' gibi söylemlerle yine kadına yüklenerek çözülmeye çalışılmasına ve işi ucuza getirmek için kadın emeğinin kullanılmasına karşıyız. Hükümet tıpkı yarı zamanlı çalışma meselesinde olduğu gibi evde çocuk bakımını da seçenek olmaktan çıkarıp kurala dönüştürüyor. Bunu da tabandan gelen talep diye gerekçelendiriyor.
ÇOCUK BAKIMI KAMUSAL HİZMET OLARAK SAĞLANMALI
Bebek ve küçük çocuk bakımı gibi zahmetli, emek ve zaman emen bir işin zaten hayatı boyunca çocuk bakmış ve artık belli bir yaşa gelmiş kadınlara devlet eliyle yüklenmesi de bizce sorgulanması gereken bir şey. Büyükannenin torunuyla vakit geçirmesi, zaman zaman bakımını üstlenmesi başka, bu ilişkinin devlet tarafından bir bakım hizmetine dönüştürülmesi başka şey. Yoksa isteyen torununa bakar, buna da ebeveyn karar verir. Herkes çocuğunu kreşe de göndermek istemeyebilir. Ancak yine de bunun bir kamusal hizmet olarak sağlanması gerekir. Bunun yolu da sanki büyük bir iyilikte ve lütufta bulunuyormuş gibi müjdeli projeler uygulamak değil. Çocuk bakımı kamusal bir hizmet olarak sunulduğunda hem seçenekler artar hem de çocuk bakım işinin 'kadın işi' olduğu algısı kırılabilir. Tabii böyle bir istek ve niyet yok.
Türkiye’de kadının iş gücüne katılım oranı yüzde 30 civarında. Kadınların ekonomideki istihdamı nasıl artırılabilir? Sizin buna yönelik önerileriniz neler? Ne tür politikalar izlenebilir?
Çok klasik ama eşitsizlik algısı yıkılmadan eşitlikçi politikaların izlenmesi mümkün değil. Bu denli cinsiyetçi, kadınların çalışmasını ancak aile hayatıyla uyumlu olduğu sürece onaylayan ve destekleyen, sadece sermayenin çıkarlarına hizmet edecek adımlar atan bir hükümetin kadın istihdamını artırması zor görünüyor. Kadınlar pazarlık gücü o kadar düşürülüyor ki en kötü işlerde çalışmaya razı ediliyoruz. İstihdam edilmek doğrudan hayatınızı idame ettirmeye yetecek bir gelir elde etmek anlamına gelmiyor. Bayılana kadar çalışıp yoksul kalmaya devam ediyoruz. Çalışma koşullarının ve saatlerinin insani bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor önce. Hala işleri kadın işi-erkek işi diye ayıran bir politika izleniyor. Örneğin Van Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyımın belediye otobüslerinde şoförlük yapan kadınların görevine son verip onları başka birimlere göndermesi bu algının güncel örneklerinden biridir.
Bunun yanı sıra kadınların çalışma hayatına katılmasının önündeki en büyük engel çocuk bakımıdır ve bu sorun büyükannelere, teyzelere maaş bağlayarak çözülmez. Çocuk bakım hizmetinin yerel özelliklere, ihtiyaçlara ve taleplere göre çeşitlendirilmiş ücretsiz, anadilinde ve nitelikli bir kamusal hizmet olarak sunulması gerekiyor. Burada özellikle belediyelerin rol alması önemli. İşyerlerinin de çalıştırdığı kadın sayısına göre değil, çalışan sayısına göre kreş açmaları gerekiyor. 150 kadın çalışanı olan işyerlerinin böyle bir sorumluluğu var şu an ve Türkiye’de bu sayıda kadın çalışanı olan işyeri çok az. Özetle, kamu bütçesinden ayrılacak kaynaklarla ve işverenlerin ödemeleri ile de bakım meselesinin çözümü için yollar aranabilir.
8 Mart mesajınız nedir?
Kadınlar bu 8 Mart’a öncekinden de coşkulu ve bir o kadar da öfkeli gidiyor. Dünyanın birçok yerinden gelen grev çağrıları ve burada çağrılara cevap veren sokak eylemleri hepimizi umutlandırıyor. Biz de bütün kadınları emeğimizin erkek, devlet ve sermaye tarafından hoyratça kullanılmasına, sömürülmesine 'Hayır' demek için alanlara çağırıyoruz. Emeğimiz için mücadeleye devam. (DİHABER)