11 Mart 2017 23:11

Sevgili Picasso sana anlattığım bir Nusaybin resmidir...

Çağrı Sarı'dan Picasso'ya mektup: Bombalar patladı, gencecik insanlar öldü. Kurşunun bazen adres sorduğu bazen sormadığı zamanlara tanık olduk.

Paylaş

Çağrı SARI

Sevgili Picasso,

1937 yılında 3.5 saat boyunca bombalanmış bir kentin resmini yapmaya karar verdiğinde o fırçadan hangi acının rengini akıttın bilmiyorum. Mesela gözyaşların karıştı mı boyaya?  Bazı yaralar asla kapanmıyor, sanki akan kan değil de zifir... Ne zaman bir kent bombalansa ne zaman bir anne kuytuya çekilip oğlu için ağlasa, o zifir hep yeniden yeniden sızdığı için belki de. 3.5 saat dile kolay. Bombalanmış yıkılmış bir kent... Ölen insanlar, annelerin çığlıkları, hayvanların yok oluşu, evlerin enkaza dönüşü...  Guernica’da (Gernika-Lumo) enkaz olan sadece evler miydi?

80 yıl geçmiş Picasso.. Nazi uçakları  bir kenti dakikalarca saatlerce bombalandığında bir kent yok olmuş, bir gazete “Bu sabah artık Guernica yok”  manşeti atmış... Herkes sessiz sedasızmış...

Bir gecede binlerce kişinin öldüğünü, sakat kaldığını, bir kentin yok olduğunu, birçok kişi senin resminden öğrenmiş. Öğrenmeye de devam ediyor. Tuvale fırçanı vururken acaba bu resmin ilerleyen yıllara taşınacağını, bu kadar büyüyeceğini hiç tahmin ettin mi?

Bir acıydı anlattığın, o acı şekil değiştirmiş haliyle hep yaşandı. Sen alıp başını gidene kadar bu diyardan, tanık oldun.  Her bombalamada aklına geldi mi Guernica... Yaran hiç kabuk bağlayabildi mi?

Ah Picasso şimdi ben sana başka bir acıdan bahsedeceğim, kanayan yaradan...

2015-2016 yılı Türkiyesi’nin de kalbi çok kanadı hâlâ da kanamaya devam ediyor zifir akıyor. Bombalar patladı, gencecik insanlar öldü. Kurşunun bazen adres sorduğu bazen sormadığı zamanlara tanık olduk... Oluyoruz... Eğlenmeye giden de, barış isteyen de bombaların hedefindeydi; hatta savaşın çocuklarına oyuncak götürmek isteyen de.  İşten çıkıp yorgun argın eve dönmek isteyen de.

Geçen yıl Türkiye’nin doğusunda bir sürü yerde sokağa çıkma yasakları vardı biliyo’ musun? Günlerce, haftalarca, aylarca sürdü... Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya yerle bir edildi. O kadar çok insan öldü ki; 2 bin rakamını veriyor resmi kaynaklar.  Rakamla da 2 bin yazıyla da... Çocukları bile öldürdüler bu topraklarda çocukları bile...

Beyaz bayraklarla evlerinden çıkan ve ‘barış’ isteyen insanlara ateş açıldı. Bodrumlarda insanlar öldürüldü de en kötüsü insanlığın ölmesiydi belki de ... Nefret koktu çünkü ortalık... Bodrumda ‘su su’ diyerek ölenlerin yakıldığını raporladı çeşitli kurumlar da yazmadı gazeteler... Yazamadı!  Halbuki yanık insan eti kokuyordu bodrumlar...

Binalar yıkık döküktü... Artık o binalarda yaşamak imkansız hale gelmişti. Zaten yüzlercesi yollara döküldü. Toplu göçler yaşadı. 500 bin insandan bahsediyor raporlar... Eğitim ve sağlık mı? Yaşayabilmekten, nefes alabilme çabasından bahsediyorum burada. Sokakta cansız bedenler vardı diyorum... Kemikler molozların içinden çıktı mesela Cizre’de. Anneler kızlarını teşhis edemedi. Bir kadının cansız bedeni haftalarca sokakta kaldı; yaklaşmak isteyenin üzerine ateş açıldı.

Kimse yazmadı, yazamadı.. Birkaç gazete, internet sitesi hariç... Yazmak isteyene de kurşun sıkıldı. Kimisi yaralandı. Kimisi gözaltına alındı...Kimisi tehdit edildi.

Mesela Sur tarihi bir kent.. Evlerinin mimarilerini, hanları görseydin kim bilir ne resimler yapardın... Tabii 2015’ten önce... Medeniyetler geçirmiş bir kent... Daracık sokaklarda koşan çocuklar... Sonrası mı: Hayalet... Tarih mi? Kimin umrunda?

Nusaybin’de 5 ay sürdü yasak. 5 ay sonra yasağı kaldırdık dediler de yine de çıkamadı insanlar sokağa... Zaten sokaktan geriye ne kalmıştı ki... 4 çocuğu olan 39 yaşındaki Emire Gök öldürüldü mesela. Hayvanlarına yem vermek üzere bahçeye çıktığını görmüştü komşuları, sonra da vurulduğunu gördüler. Çocukları ile evinin merdivenlerden inen Selamet Yeşilmen de öldü mesela.

Bir yıl geçti üzerinden bu anlattıklarımın... Fotoğraflar yayınladı kendilerine resmi diyen kurumlar. Bir fotoğraf vardı... Yıkık dökük binalar üzerinde kocaman Türk bayrakları... Her yerde... Ne demek istemişti bu fotoğraf ne anlatıyordu. Dev bir Türk bayrağı ne anlatır?

O bayrak ile hangi mesaj verilmişti mesela kurşunlanarak ölen Emire’nin çocuklarına? Barış çok zor Picasso, görünce o fotoğrafı ne düşünmüştür Emire’nin çocuğu bilemiyorum. Barışa hâlâ umudu var mıdır mesela?

Bu yaşananlar not düşülmeliydi elbette. ‘Haberi olmayan’a ulaştırılmalıydı. Birçok gazeteciyi tutukladılar haber ulaştırmaya çalışan... Zehra Doğan da onlardan biriydi. Tutukladılar. Zehra aylarca cezaevinde kaldı. Zehra sadece tarihe haberlerini değil başkaca şeyleri de bırakmak istiyordu belli ki. Yaşananlar vahşiceydi ve her şey hem de her şey kayıt altına alınmalıydı. Yeteneği vardı resim yaptı. Türk bayrakları ile donatılmış bir Nusaybin’di tuvalindeki...

Bir sene geçti neredeyse... Ceza verildi Zehra’ya.... Nusaybin’i anlattığı resmi sosyal medyadan paylaşmış. Ne büyük suç... Sen demişsin ya Nazi askerine “siz mi yaptınız” diye sormuş Guernica sergilenirken... “Hayır siz yaptınız” demişsin. Zehra da öyle söyledi. “Bu fotoğrafı çeken onlardı. Ben sadece resmettim” dedi.

Guernica... Sopsoğuk... Gri... Mavi ölmüş.... Nusaybin’de de renk yok artık; geriye kalan yıkımın siyahı. Peki o siyah nasıl dağılır?

Guernica’nın üzerinden yıllar geçmiş... Bu kadar zamanda ne değişti? Yoksulluk, acı, savaş, öfke... Hayır! Senin resmindeki insanlık manzaraları ne yazık ki  hâlâ varlığını sürdürüyor. Ama dur! Bu dünyayı değiştirmek için bugün durmaksızın eskizler biriktiren, emek harcayan bir mücadele de var. Ve o eskiz dünyanın en büyük resmine dönüşecek... Belki de bu sefer diyecekler: Siz mi yaptınız.... Evet diyeceğiz Picasso, ‘Biz yaptık.’

  • Picasso, Alman işgali altındaki Paris'te yaşarken Gestapo tarafından sorgulanır. Ünlü ressamın, Guernica eskizlerini göstererek "Bunu siz mi yaptınız?" diye soran Nazi subayına "Hayır, siz yaptınız" yanıtını verdiği söylenir.
ÖNCEKİ HABER

Aile devasa bir mahkumiyettir

SONRAKİ HABER

Elindeki kalemi yavaşça yere bırak ve derin bir nefes al

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa