17 Mart 2017 22:52

Ücreti eriyen işçi ama teşviki alan patron

Bülent FALAKAOĞLU

Bugünlerde, 2009 yılını hatırlamak çok önemli. Çünkü 2009 yılına benzer bir süreç yaşıyoruz.
O zaman, Türkiye’yi ‘teğet geçtiği’ söylenen bir kriz vurmuştu. 
Ekonomi küçülmüştü.
Patronlara teşvik üstüne teşvik veriliyordu.
İşsizlere verilmeyen İşsizlik Fonu’nda biriken para patronlara aktarılıyordu. O zaman da buna ‘istihdamı teşvik’ deniyordu. 
Türkiye sanayi tarihinde bir ilk yaşandı. 2009’da ücretler düşürüldü. 
Sonra ne oldu?

Krizde kaybedilen üretim, daha az ücret ödenerek yeniden çoğaltıldı. Üretim arttı artmasına ama işçi sayısı azaldı. 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ortada. Bu verilere göre 2008 yılının (kriz öncesi) son baharına göre 2010 ilk baharında sanayi istihdamı yüzde 11 geriledi. 

Yani üretim arttı, işçi sayısı azaldı. 

Üstelik işçi başına ücretler de yüzde 11 azaldı. Yani sanayi, hem çalışan sayısını azalttı, hem de ücretleri yüzde 11 geriletti. 
Sanayi çalışanlarına ‘krizden çıkış’ adı altında oldukça ağır fatura ödetildi.

ÜCRETLER SÜREKLİ ERİYOR ORTALAMA ÜCRET AZALDI

Aslında ücretler o yıldan sonra bir daha toparlanamadı. 

2011 yılında yüzde 10.5 oranında gerçekleşen enflasyona karşılık ücret artışları bu oranın yaklaşık üç puan altında kalarak yüzde 7 seviyesinde gerçekleşti.

2013 yılı sonunda Türkiye Ücret Araştırması Raporu yayımlandı. Raporda şu çarpıcı sonuç yer alıyordu: Son 10 yılda enflasyonla ücret arasındaki bağlantı zayıfladı. 2002 krizi sonrası ücretler enflasyonun altında kalarak eridi. 

Bu süreçte karşılaşılan bir diğer gerçek ise şu oldu: Çalışanlar arasındaki ücret farklılığı kapandı. Bu kapanış az ücret alanların ücretlerinin artması şeklinde olmadı. Yüksek ücretler eritildi. Ortalama ücretler azaldı.

2014 yılına geldiğimizde ülke sanayiinin temeli olan imalat sanayiinde ücret ortalaması aylık 1500 TL civarındaydı. Bu düzey ücretlerin giderek düştüğünün somut göstergesi. Bu yıllarda dayatılan üç yıllık sözleşmeler ise ücret düşüklüğüne tuz biber ekti. 

Enflasyon oranlarına bakınca vahim tablo daha bir anlaşılır oluyor. Son 5 yıl (2011-2016 sonu) enflasyon yüzde 45.6 oldu. Gıda fiyatları yüzde 60 arttı. Emekçilerin gıda ile birlikte en önemli gider kalemi olan kiralar son 5 yılda yüzde 42 (Türkiye ortalaması) arttı. Konut fiyatları ise adeta uçtu. Son 5 yılda konutlar yüzde 95.8 prim yaptı. 

Enflasyon alıp başını giderken şimdi bir de metal sektöründeki duruma bakalım. 2014 yılında 3 yıllık sözleşme dayatıldı. Sendika yöneticileri işçilerin, çocuklarının geleceğinden çalan bu sözleşmeyi şöyle savunmuştu: Enflasyonun üzerinde zam yaptık. 

Oysa gerçek hiç de öyle olmadı. Asgari ücretin artmasıyla birlikte metal sektöründeki ücretler iyice asgari ücrete yanaştı. 

2 BİN TL’NİN ALTI DEĞİL 2 BİN 500 TL ÜSTÜ OLMALIYDI!

Bugün, metal sektöründe ücret ortalaması 2 bin liranın altında. Oysa ücretler sadece enflasyon oranında artsaydı çok daha fazla olurdu. 

Hesabı kolay. 

Şu iki soruya cevap verirsek durumu görmüş oluruz. 

Soru bir; 2005 yılında ücret ortalaması neydi? 

Soru iki; o günden bu güne enflasyon ne kadar arttı, buna göre ücretler ne kadar olmalıydı? 

İmalat sanayiinde 2005 ücretlerine ilişkin, 29 Mart 2006 tarihli Hürriyet gazetesi haberi diyor ki... Kişi başına aylık ortalama brüt ücret ise 1216 YTL olarak gerçekleşti.

Enflasyon ne kadar arttı? Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre... 2005 yılı şubat ayından 2017 yılı şubat ayına kadar ülkemizde genel mal fiyatları yüzde 164 oranında artış gösterdi. Yani o zaman 1216 YTL olan brüt ücret bugün enflasyon oranında artışla (yüzde 164) 3 bin 210 lira olmalıydı.

Net ücretler de 2 bin 500 liranın üzerinde olmalıydı.
Onca üretim rekoruna... Onca ihracat artışına rağmen ücretler artmadı eridi. Şayet işçi üretim artışından da pay alsaydı... Enflasyon artı üretim artışından pay derken ücret ortalaması 3 bin lira civarında olurdu. 

İŞÇİYİ VURACAK TEŞVİK SİSTEMİ

Tıpkı 2009 yılında olduğu gibi yine ‘teşvik ve istihdam’ paketleri devreye sokuldu.

2009 yılında teşviklerden sonra ne olmuştu?

Ekonomi canlanmış hatta iki yıl üst üste, yüzde 10 gibi, büyüme rekorları kırmıştı. Ama işsizlik oranı hiç de azalmamıştı.

Aksine, iş kazaları ve işçi ölümleri arttı. Geçici işçilik çoğaldı. Taşeron işçi sayısı milyonları buldu. Ucuz işçilik yaygınlaştı.

Bugün işsizlik, resmi rakamlara göre, 3 milyon 600 kişi. Gerçek işsizlik rakamı ise 6.5 milyon. 

Yine teşvik gündemde peki ne olacak?
“Hem patron hem çalışan hem de işsizler kazanacak” deniliyor. 
Lakin durum böyle değil. 

TÜİK verilerine göre her ay 400 ile 500 bin arasında kişi işsiz kalıyor. ‘İşçi atmak yasak’ denmiyor. Böyle olunca patronlar işçi çıkarıp yerine teşvikle işçi almayı tercih ediyor.

Alınan işçi için milyonlarca işsizin yararlanamadığı İşsizlik Fonu’ndan patrona para aktarılıyor.

Patron teşvikle işe alınca sadece işsizlik fonunu yağmalamıyor, aynı zamanda ucuz işçilik fırsatçılığı yapıyor.

Bedava stajyer sömürüsü yapıyor. Stajyerlik bitince istihdam zorunluluğu yok. “Üç yıl istihdam şart denmiyor” mesela. Bu nedenle stajyerlerin sadece bir kısmı işe alınıyor. Gerisi tekrar işsizler ordusuna dahil oluyor.

Stajyerler eğitimden sonra işe alındıkça eski deneyimli işçilerin alanı daralıyor, ucuz işçiliğin önü açılıyor. Zamanla yüksek ücretli işçiler kovuluyor. Teşvik sistemi orta ve uzun vadede işsizliğe çözüm getirmek yerine dönüp işçiyi vuruyor.

Evrensel'i Takip Et