Schindler’in çalışkan çocuğu
Alper Kaya, ‘Nazi’ temalı eserler içerisinde nispeten daha az bilinen Stephen King’in ‘Apt Pupil’ini kaleme aldı.

Alper KAYA
“Şeytanla dans edersen şeytan değişmez; sen değişirsin”
(8mm filminden)
Yıllardır en çok satanlar listesinde Kavgam kitabı olan bir ülke olarak, Nazizm’e çok yabancı değiliz ama muhtemelen 2. Dünya Savaşı’nda dahi diplomatik seviyede bu kadar fazla ulanmamıştır ‘Nazi’ kavramı.
Dünyanın güleç yüzleri kadar kanayan yaralarını da işlemeye ant içmiş olan sinema ve edebiyat sektörünün de dönem dönem hayli rağbet gösterdiği bir temadır Nazi ögesi. Schindler’in Listesi, Hayat Güzeldir gibi kült olmuş yapımların yanı sıra kıyıda köşede kalmış eserler de mevcut tabii ki.
Bunlardan benim nazarımda en ilginçlerinden birisi, Stephen King’in filme de çekilen kısa öyküsü “Apt Pupil”.
PSİKOLOJİK ŞİDDETİN ŞANTAJA EVRİLMESİ
Todd Bowden isimli, hayli çalışkan ve geleceği parlak bir öğrencinin derste gördüğü bir konudan sonra aklına düşen şüpheyle hareket etmesiyle başlıyor hikayemiz. Komşuları Kurt Dussander’ın kimliğini gizleyerek yaşayan eski bir Nazi subayı olduğunu ortaya çıkarıyor çalışkan çocuğumuz.
Hikayenin kırılma noktası ise Dussander’ın karşısındaki liseli çocuğun tehdit ve şantajları sonrası Nazi üniforması giyip evin içinde, çocuğun gözleri önünde, dolaşmasıyla gerçekleşiyor. Adamın kimliğini açığa çıkarmaması karşılığında, kamplarda yaptığı işkenceleri anlatmaya zorluyor Todd komşusunu. Okuyucu için, ironik bir şekilde, o ana dek zulüm gören taraf Dussander’ken; üniforma sahnesi sonrasında emekli Nazi subayının içindeki zulüm ile beslenen yapı harekete geçiyor ve okuru bir çıkmaz sokağa sürüklüyor hikaye:
Dışarıdan çok parlak bir öğrenci olarak görünen Todd’un kız arkadaşına uyguladığı psikolojik şiddet, keza Dussander’ın kabuğunu ısrarla kaşıyarak içindeki katili açığa çıkarması ve benzeri unsurlar Todd’a da sempati beslememizi apaçık bir şekilde engelliyor.
Tipik olmayan bir antikahraman hikayesiyle karşı karşıya olduğumuzu ise bu iki vahşi ruhun çarpışma, çarpıştıktan sonra ise daha şiddetli bir şekilde kendi köşelerine savrulmaları akabinde net bir şekilde görebiliyoruz.
Nitekim bu ‘kendi köşelerine savrulma’ metaforunun sınırları; Dussander’in evinin önüne gelen kediyi fırında yakması, Todd’un basket salonundaki güvercini basket topuyla ezmesi ve en nihayetinde bu iki vahşi adamın bir evsizi öldürmesi ile çiziliyor.
Aslında bunlar tesadüfen seçilen imgeler değil. Kızıl ve tonton olan kedinin fırında yakılması Yahudileri, kanadı kırık kuş engellileri ve Dussander’e eşcinsel imalarda bulunduktan sonra öldürülen evsiz ise eşcinselleri sembolize ediyor. Yani, toplama kamplarındaki grupları…
Bütün bu unsurlar haricinde, normal şartlarda fazlasıyla klasik bir psikolojik şiddet hikayesi olabilecek gibi duran Apt Pupil; Todd’un mezuniyet konuşmasındaki İkarus vurgusuyla bambaşka bir boyut açıyor önümüzde.
İKARUS MOTİFİ
İkarus, babası Atinalı mimar ve mucit Daidalus ile beraber Kral Minos’un emriyle bir kuleye kapatılıyor. Cezalandırılmalarının sebebi ise Thesus’un Labirent’te yolunu nasıl bulabileceğini Ariadne’ye anlatmaları ve bu şekilde Minotaurus’un öldürülmesine yardım etmeleri.
Tabii, mitolojide bu hikayenin devamında Daidalus kendisi ve oğlu için kulenin penceresinden kaçmalarına yardımcı olacak şekilde balmumundan bir çift kanat yapıyor. İkarus, uçarken zevkten kaçınması ve uçmanın coşkusuyla güneşe yaklaşmamasını ve denize yakın uçup kanatlarının nemlenmesini engellemesine dair babasının bütün uyarılarını unutur.
Uçarken kendisini Tanrı ile özdeşleştirip daha da yükseğe uçar ve haliyle güneşe yaklaştığı için balmumu erir, Ege Denizi’ne düşerek hayatını kaybeder.
İkarus motifinin Nazi figürüyle ne alakası var? Doğrudan Nazizm ile bir alakası yok bittabi. Daha ziyade güç zehirlenmesini sembolize ediyor. İkarus, Hitler’i; Hitler de Todd ve Dussander’i işaret ediyor.
Bütün zalim diktatörlere bir selam iletiyor yani İkarus figürü.
Ian McKellen, Dussander olursa…
1998 yılında sinemaya da uyarlanan Apt Pupil’de başrollerde Ian McKellen ve Brad Renfro yer alıyor. Yan rollerde ise David Schwimmer, Elias Koteas ve Joe Morton gibi isimler var. Tabii ki hikayeye nazaran bir hayli törpülenmiş sahnelere sahip ancak yine de izlenmeye değer bir yapım.
Evrensel'i Takip Et