Dehaqlara karşı bitmeyen kavga: Newroz
Yusuf Karataş referandum öncesi Newroz sürecini yazdı.

Yusuf KARATAŞ
Toplumların ‘ulus’ olarak örgütlenme süreçlerinin dayanaklarından biri de ortak bir geçmiş yaratma/oluşturmalardır-ki bu bağlamda en önemli tarihsel-kültürel öğelerden biri de destanlardır. Geçmişi 2600 yıl öncesine dayanan Newroz destanı, bir ulusun kendini var etme mücadelesi bakımından bir destanın oynayabileceği rolün en somut, en kanlı-canlı örneklerinden biridir. Gerçekten de son 30-35 yıllık Newroz kutlamaları, Kürtlerin yok sayılmaya karşı uyanışın, zulme karşı başkaldırının ve çözümsüzlük politikalarına karşı mücadele birliğinin sembolü oldu. Newroz’un bugünkü politik mücadelenin bu kadar canlı bir unsuru olmasını sağlayan bir diğer özelliği de halkların zulme ve baskıya karşı özgürlük mücadelesi üzerine kurulu bir söylence olmasıdır. Destanın farklı uyarlamaları olsa da hepsinin merkezinde gençlerin canını alan zalim kral Dehaq’a karşı Demirci Kawa’nın öncülüğünde yürütülen özgürlük mücadelesi yer alır-ki 21 Mart Newroz (Yenigün), zalim Dehaq’tan kurtuluşun kutlandığı gündür.
2017 Newroz’unu ülkenin en önemli politik dönemeçlerinden birinin öngününde kutluyoruz. Newroz’un tıpkı söylencedeki Dehaq gibi ‘tek adam rejimi’nin dayatıldığı referandum öncesinde kutlanacak olması, doğal olarak kutlamaları/etkinlikleri bu mücadelenin bir alanı/parçası haline getiriyor. Çünkü son iki yılda içeride ve dışarıda Kürtlere karşı sürdürülen yıkım, baskı ve savaş politikası, dayatılan bu ‘tek adam rejimi’nin harcı olarak kullanıldı/kullanılıyor.
İktidarın, halkların barışçıl çözüm ve demokrasi taleplerinin ifadesi olarak okunabilecek olan 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını tanımak yerine savaş politikalarına sarılması, Kürt kentlerinin tarihinde az rastlanır bir kıyım-yıkıma sahne olduğu kent savaşlarının yaşanmasına yol açmıştı. 2 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiği, yarım milyona yakın insanın göç etmek zorunda kaldığı bu kent savaşlarıyla ilgili Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda “devlet güçlerinin toplu yıkım, öldürmeler ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri” yaptığı belirtiliyordu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL mızrağının sivri ucu da yine Kürtlere yönelmiş; belediyeler başta olmak üzere Kürt hareketinin bütün demokratik kazanımları saldırının hedefi yapılmıştı. Parti eş başkanları başta olmak üzere milletvekilleri, belediye başkanlarının aralarında olduğu binlerce Kürt siyasetçi tutuklanmış, Kürt kentlerinin tamamında ikinci bir emre kadar her türlü eylem-etkinlik yasaklanış, kent merkezlerinin her köşe başı birer küçük karakola çevrilmişti. Bu politikanın sınırların ötesindeki karşılığında ise, Kürtlerin Rojava’daki kazanımlarına saldırmak vardı. El Bab, Menbiç, Rakka, Şengal... Bütün müdahale ve hesaplar Kürtlerin kazanımlarını yok etmek üzerine kuruluydu.
Ve iktidar, bu tabloyu kendisi için bir övünç kaynağı olarak sunmaktan; birer açık cezaevine döndürdüğü kentlerdeki sessizliği bir başarı olarak görmekten geri durmamıştı. İşte bu nedenle her şeyden önce bunca kıyımdan-yıkımdan sonra Kürtlerin sessizliğinden kendilerine politik dayanak yaratmaya çalışanlara bir yanıt olacak 2017 Newroz’u. Çünkü bugünkü iktidarın en büyük yanılgılarından biri de sesini duyuracağı bütün demokratik kanalların kapatılmış olmasından halkın demokrasi, barış, insanca yaşam talep ve mücadelesinden uzaklaştığı/vazgeçtiği sonucunu çıkarmasıdır.
Uzatmadan söylemek gerekirse, ülkedeki ve Bölge’deki (Ortadoğu) gelişmeler, kaçınılmaz bir şekilde Newroz kutlamalarını iktidarın politikalarıyla hesaplaşmanın bir alanı haline getiriyor. Ve bugün iktidarın politikalarıyla hesaplaşmaya giden bütün yollar referanduma çıkıyor. Yaşanan bu yıkım-kıyım politikalarının mimarını tıpkı efsanedeki Dehaq gibi bu ülkenin mutlak hâkimi yapmak için dayatılan referanduma. Ve bu ‘yeni Dehaq rejimi’ ile geleceğimizin karartılmasının önüne geçip yaşanan bunca acının hesabını sormak için referandumda halklarımızın elindeki balyozdur HAYIR! Çünkü bugün ancak HAYIR’la kıyımlar-yıkımlar üzerine inşa edilmek dikta rejimini durdurabilir ve halklarımızın eşit haklar temelinde barış içinde yaşayacağı demokratik bir ülkeye giden yolu açabiliriz.
Söylence ve gerçeğin iç içe geçtiği bu coğrafyada binlerce yıldır zulme karşı başkaldırının, özgürlüğe olan inancın ve umudun sembolüdür Demirci Kawa’nın yaktığı Newroz ateşi. Bu yıl da bunca karanlığa ve yasaklara rağmen bize yeni günü müjdeleyerek yanacak ve etrafında birleşen her renkten, her dilden halk güçlerinin mücadelesini ısıtacak. Ve bu coğrafya binlerce yıldır tanıktır; bu ateş yandıkça umut da, halkların Dehaqlara karşı kavgası da bitmeyecek.
Evrensel'i Takip Et