'Grevim yasaklandı, buna nasıl evet derim'
Kocaeli'de referandum sonucunda belirleyici olacak işçiler, referanduma dair görüşlerini Evrensel'e anlattılar.

Adem KAYA
Kocaeli
Kocaeli, Türkiye kimya sanayi üretiminin yüzde 27’sinin, metal üretiminin ise yaklaşık yüzde 19,7’sinin gerçekleştirildiği bir işçi kenti. Hiç şüphe yok ki, Kocaeli’de Anayasa değişikliği referandumunun sonucunu işçilerin eğilimi belirleyecek. Biz de Körfez ilçesinde işçi duraklarında ve kahvehanelerde bu eğilimin peşine düştük. Görüşlerini aldığımız işçilerin ülkenin genel atmosferini yansıttığını söyleyebiliriz. “Hayır” diyen işçiler gerekçelerini AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca sürdürdüğü işçi düşmanı uygulamaları ile açıklarken, “evet” diyen işçilerde Cumhurbaşkanına duyulan sevgi ağır basıyor. Çalışma koşullarının ağırlığı ve fazla mesailer nedeniyle maddeleri inceleme fırsatı bulamadıklarını, bu nedenle henüz bir karar veremediklerini söyleyen işçiler de azımsanmayacak sayıdaydı.
İlk durağımız Ağadere Caddesi, sabah saatlerinde yüzlerce işçi işe gitmek için servis beklerken biz de bu sınırlı zaman diliminde işçilerle sohbet etmeye çalışıyoruz.
İsmet Kuzu 47 yaşında, Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu Çolakoğlu fabrikasında çalışıyor. Ülkenin geleceği için “evet” diyeceğini söylüyor. Emrah Kocar 19 yaşında genç bir işçi. Marshall Boya fabrikasında yeni işe başlamış. İş yoğunluğu nedeniyle maddeleri okuma fırsatı bulamadığını söyleyen Kocar, henüz kararını vermemiş. Dilovası’nda çalışan Efrahim isimli işçi de Kocar’la benzer bir durumdan şikâyetçi. Sabri Çalı ise 64 yaşında, emekli maaşı yetmediği için çalışıyor. O da maddeleri bilmediğini, bu nedenle henüz kararını vermediğini dile getiriyor.
Körfez, Türkiye’nin en büyük sanayi işletmesi TÜPRAŞ’a ev sahipliği yapmakla birlikte, irili ufaklı onlarca fabrikanın faaliyet sürdürdüğü, tüm kıyı şeridinin Evyapport, Dubai Port gibi özel limanlarca işgal edilmiş bir ilçe. Sanayisi nedeniyle yoğun göç alan ilçenin neredeyse her mahallesinde, nüfus bileşimine uygun bir yöre derneği faaliyet gösteriyor. Alışılageldiği üzere birer kıraathane işlevi de gören bu derneklerin lokalleri, vardiya bitiminde işçilerin uğrak yeri. İşçi duraklarında sınırlı bir sürede gerçekleştirilebilen sohbetlerin, biraz daha derinleşebileceği umuduyla yöre derneklerinin yolunu tutuyoruz.
‘ABİ İŞÇİYİ SAVUNAN BİR YASA VAR MI?’
Ordulular Derneği’nin lokalindeyiz. Bir masada 8 genç işçi oturuyor. Hepsinin yorgunluğu yüzlerine yansımış. Kolay değil, günde 10-12 saat çalışıyorlar. “Sadece fındıkla olmaz dedik gurbete geldik” sözleriyle anlatıyorlar Körfez’e gelme sebeplerini. Buradaki Orduluların yüzde 80’inin ağır sanayide ama çoğunlukla taşeron ve sendikasız çalıştığını anlatıyorlar. Ford, Pirelli, TÜPRAŞ gibi büyük işletmelerde çalışan işçi sayısı ise bir elin parmaklarını geçmezmiş.
Referandumda nasıl bir tutum alacaklarını soruyorum, bir işçi “Abi işçiyi savunan bir yasa var mı” diye soruyor, ardından yine kendi veriyor yanıtını; “65 yaşında emekli olunmaz, kıdem tazminatı kalkıyor...” Başka bir genç işçi “Hacı 12 yıl önce buraya geldim, hep çalıştım, ama en düşük modelde araba bile alamadım, bizim halimiz budur” diye söze giriyor. Sadece çalışma yaşamına dair değil eleştirileri, Hükümetin dış politikasına da itirazları var. Bir işçi tepkisini, “Suriye’de ne işimiz var bizim? Neden askerlerimiz orada? Neden şehit oluyorlar?” diye dile getiriyor. Hollanda ile Türkiye arasındaki gerginliğin seçmenin oyunu etkilemek amacıyla çıkarıldığı görüşündeler. Biri, Hollanda’yı insan haklarını ihlalle suçlayan hükümetin kendi ülkesindeki ihlalleri görmezden geldiğini belirtiyor: “Hollanda’ya bakmaya gerek yok, bizim ülkede her şey mevcut. Polis vatandaşı döver, kahraman olur... Memlekette bir şey olsun hemen internet kesilir, gazeteler kapatılır, kanallar kapatılır...”
AVRUPA’YA VİZESİZ GİRECEKTİK, ŞİMDİ BAKANLARIMIZ ALINMIYOR
Bu genç işçilere göre, Orduluların yüzde 99’u ‘hayır’ oyu verecek. Onların yanından ayrılıp aralarında dernek yöneticilerinden birinin de bulunduğu yaşça daha büyük işçilerin masasına yanaşıyorum. Dernek yöneticisi, “Burada insanlar iş ve ev arasında gider gelir. Başka bir şey yok. Bir gün çalışmayan aç kalır. Hepsinin kredi borcu var...” sözleriyle genel durumu özetliyor. 40 yaşında olduğunu söyleyen başka bir Ordulu, “Üniversiteli okutuyorum. Para yetişmiyor. Ben referandumda evet dersem gençlerimiz acı çeker. Hani 2010 yılında vizesiz Avrupa’ya gidecektik, şimdi bakanlarımız alınmıyor. Gerçeğimiz bu...” diyerek ifade ediyor düşüncesini.
MEMLEKETİN İHTİYACI BAŞKA
Ordulular Derneği’nden çıkıp Sivas Arık Köyü Derneği’ne gidiyoruz. Dernek Başkanı Bayram Yanıktaş, genç bir metal işçisi. Körfez ilçede Arıklı 135 hane varmış. Dernek olarak “Arıklılar arasındaki birlik ve beraberliğin pekişmesi için çeşitli sosyal kültürel etkinlikler yaptıklarını” aktarıyor Yanıktaş. Gebze’de Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu bir işyerinde çalışan ve grevleri AKP ve Cumhurbaşkanı tarafından yasaklanan Yanıktaş, referandumda “hayır” diyecek. Yanıktaş “Memleketin başka ihtiyaçları var, başkanlığa ihtiyacı yok. Cumhurbaşkanı şimdi yargılanmıyor, bu sistem gelirse hiç yargılanmaz. Ben işçiyim. Anayasal hakkım olan grevim yasaklandı. Buna nasıl evet derim? Hakkımı arayamadım...” diye konuşuyor.
SEÇİM GÜVENLİĞİ ENDİŞESİ BÜYÜK
Körfez turumuza Çamlıtepe Mahallesi ile devam ediyoruz. Daha çok emeklilerin uğrak yeri Kandıralıların kahvesindeyiz. Çamlıtepeliler en çok hava kirliliğinden dertli. Mahallenin alt yapısının çöktüğünü, kimsenin de bu sorunu çözmek için uğraşmadığını dile getiriyorlar. Sıra referanduma gelince Trabzonlu olduğunu söyleyen 60 yaşında bir amca söze giriyor. “Koalisyondan çok çektik, tek parti olması iyi, ben evet diyeceğim” diyor. Kimsenin Anayasa değişikliği maddelerini bilmediğinden şikâyet ediyor. Hangi maddeleri incelediğini, 18 maddelik değişikliği nasıl değerlendirdiğini anlatmasını istiyorum. “Ben en çok 1. ve 3. maddeyi beğendim” diyor. ‘Bu maddelerle ne değişiyor, biraz açar mısınız?’ sorusu karşısında sıkılmış olacak ki “Ben bir hava alayım” diyerek dışarı çıkıyor.
HAYIR DİYECEK AMA...
Aynı masada başka biri “Gençlerimiz işsizlikle boğuşuyor. Mahallenin sorunları saymakla bitmez...” diyerek maddeleri okumasa da hayır diyeceğini söylüyor,. Gerekçesini ise “Bu ülke muhalefetsiz olmaz” diyerek açıklıyor. ‘Hayır’ diyecek ama evet çıkacağını düşünüyor. Çamlıtepe’de 81 vilayetten insanın oturduğunu, çevre kirliliği, ulaşım ve geçim sorunları gibi ortak dertleri olduğunu belirten Mustafa Akyılmaz da ‘hayır’ diyecek ama arkadaşı gibi ‘evet’ çıkacağından kaygılı. Akyılmaz, OHAL koşullarında gerçekleşecek referandumda seçim güvenliğinin ciddi bir sorun olduğunu söylüyor.
Başka bir masaya geçiyoruz. Bu masanın tamamı ‘hayır’ oyu verecek. “Tek adamla yönetilmek istemiyoruz” diyorlar. Masada oturanlardan biri, camide imamın “Hayır verenler cehenneme gider” dediğini, itiraz ederlerse linç edileceklerini düşünerek ses çıkaramadıklarını anlatıyor. Söylediklerini kanıtlama ihtiyacından olsa gerek “Bu durum her hafta yaşanıyor. Bu cuma sen de gel, kendin tanık ol” demeyi ihmal etmiyor.
Çamlıtepe’de yaşayanların durumunu anlamak için kapalı pazara gitmemiz gerektiğini söyleyen bir mahalleli, “Orada insanların meyve ve sebze artıkları için nasıl kavga ettiğini görürsünüz. Memleketin hali bu! Ben emekliyim. 1400 lira maaş alıyorum. Tek başımayım, vallahi geçinemiyorum. İki torba kömür aldım, 42 lira tuttu, veresiye aldım. Bak kahvedeyim, çayı da veresiye yazdırıyorum. Gerçekten para yok. Kellemi kes evet demem” diyor.
İŞSİZLİK HAD SAFHADA, İŞÇİLER YOKSULLAŞIYOR
Çamlıtepe’deki son durağımız Çiçek Kıraathanesi. Referandumu konuşmak için geldiğimizi söylediğimizde bize “Buraya gelen evet demez. Sinoplusu da hayır der, Ağrılısı da... İşsizlik had safhada, hepsi taşeronda çalışıyor” diyorlar.
Oturduğumuz masadaki bir mahalleli referandumun maddelerden çok partiler üzerinden tartışıldığını anlatıyor. Kandıralıların kahvesinde tanık olduğumuz manzara ile burada da karşılaşıyoruz. ‘Hayır’ diyecek olsalar da, sandık güvenliği olmayacağı için evet çıkacağını düşünenler var. Hatta bu ruh hali nedeniyle bir kısım insanın sandığa gitmeme eğilimi içerisinde olduğunu söylüyor Çiçek Kıraathanesi sakinleri.
“Eskiden faturalar 30 lira iken şimdi aynı harcamaya 100 lira fatura geliyor. Sadece bir faturada aldığın zamlar eridi gitti” diyen Ağrılı Ümit Akboğa, tanıdıkları içinde AKP’li olup ‘hayır’ diyeceklerin bulunduğunu belirterek, referandumdan ‘hayır’ çıkacağını söylüyor.
GENÇLER MUTSUZ VE UMUTSUZ
Muhammet, Yavuz Sultan Selim mahallesinde oturan 18 yaşında bir genç. İnşaatta çalışıyor, mahallede gençlerin katılabileceği hiçbir sosyal, kültürel etkinlik olmamasından şikayetçi. Gençler arasında uyuşturucu kullanımının da hayli yüksek olduğunu söylüyor. Referandumda hayır diyecek. Arkadaşı Gökhan 17 yaşında. O da Muhammet’le benzer düşüncelere sahip. “Halimiz zaten kötü, tek adam olunca daha da kötü olacak” diyor. Fatih ise taşeron bir firmada çalışıyor. Kürt olduğu için ayrımcılıkla boğuştuğunu dile getiriyor: “Ben iş için buraya geldim. Orada iş olsa gelmezdim. Boş vaktimde amelelik yapıyorum, benim hayatım bu. Bu yüzden hayır diyeceğim.”
Evrensel'i Takip Et