26 Mart 2017 07:00

Eylem AYDOĞDU 

Tatbikat Sahnesi’nin, bu sene İstanbul’a da taşıdığı oyunlarından ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ İstanbullular tarafından beğeniyle izlenmeye devam ediyor. İnsanlar, “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni izleyenler ve izlemeyenler olarak ikiye ayrılır. Ben nihayet ‘İzleyenler’ mertebesine erişmiş bir fani olarak oldukça mutlu ve huzur doluyum. Her sahnelenişinde Gogol’ün ruhu şad oluyordur ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ sayesinde; ruhu şad eden efsane de Erdal Beşikçioğlu... Yıllardır Ankaralıları kıskandığım oyunu izleme şansına ulaşmanın verdiği hazla, bu sefer ‘Daha önce nasıl izleyemedim?’ kızgınlığı var içimde. ‘Oyunu mu anlatsam? Beşikçioğlu’ndan mı başlasam? Hangisinin mükemmelliğini bir diğerini ezmeden yazsam?’ diye düşünüyorum bu satırları sıralarken.

GÜNÜMÜZÜN MEMURU

Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün öyküsü ve Cem Emüler’in rejisiyle devlet memuru Aksenti İvanoviç Popriçin, 1. Nikolay zamanında yaşadığı ve o dönemde yaşayan bir memurun hayatının anlatıldığı oyunda, Popriçin’in sisteme uymak istememesi, bunun için içsel verdiği çaba, psikolojisinin delirmeye doğru yön bulmasına sebep olur. Bir memurun hayatında olanı biteni, saklananı, gizleneni görebilmesinin verdiği sıkıntıların yanına bir de aşk eklenince Popriçin gibi sade bir memur, tek düze yaşayan bir insan zihni, deliliğe doğru giden bir hayat yaşayabiliyor. Gogol’ün Popriçin’i günümüz memurların yaşadığı tüm sıkıntıları yaşamış bir karakter. Gogol dünden, bugünün memurlarına adeta hüzünlü bir selam gönderiyor. Oyunda yaşanan çıkmazı destekleyen Erdal Beşikçioğlu’nun Popriçin’in hezeyanlarını anlattığı vinç ve o vinçin küçücük alanı, seyirciyi de aynı hezeyanın içine çekiyor. Alanı dar Popriçin’in, hayatını sıkıştırmaya çalışan kararların, insan üzerindeki sıkıştırılmış duygusunu gösterircesine baskılanmış bir yaşam var sahnede. Gidebileceği tek yer yine vinçin kolları, kanatları; riskli, her an düşme tehlikesi, sahip olduğu o küçücük alanı kaybetme ihtimali ile hareket etmeye çalışan bir memur Popriçin. Deliliğin içine aşkı da sıkıştırabilmiş, kendini kral da yapabilmiş, köpeklerle konuşabileceğine inanmış, olana bitene seyirci kalamayan zihnin, sonunda kendisini terk etmişliğini yaşamış bir memur Popriçin... Tiyatro ne demek? Erdal Beşikçioğlu’nun bir vinçin üzerinde-vinçe kendi komut vererek- yıllardır sahnelediği oyun için, kalem oynatan tüm gazetecilerin yazdıklarını okuyup gittiğim oyundan çıktığımda” Az bile söylemişler” sözü ağzımdan çıkan ilk cümle oluyor. Hangi kelimeleri ard arda getirip Beşikçioğlu’nun hak ettiği sözleri söylemiş olurum bilemiyorum. Göstermiş olduğu performans oyunculuğun hangi katı ve katmanı anlayamıyorum. Daha eski oyuncu, daha klasik oyunlar, daha interaktif, daha dışlak oyunlar da vardır, olmuştur; ama hepsi Bir Delinin Hatıra Defteri ve Erdal Beşikçioğlu uyumuna ulaşabilmiş midir? Oyun da, oyuncu da bir keşfetme duygusu veriyor insana...Oyun biletlerinin sizlere kalan kısmını saklamak isteyeceğiniz ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’, Tatbikat Sahnesi’yle size tiyatronun ne demek olduğunu gösteriyor.

Evrensel'i Takip Et