01 Nisan 2017 10:42

Cumartesi Anneleri'nin 627'nci buluşmasında 'hayır' vurgusu

Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetlerini sormak için 627'nci kez bir araya geldi. Açıklamada 'hayır' vurgusu öne çıktı.

Paylaş

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 627'nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, üzerine kırmızı karanfillerle “barışı” simgeleyen beyaz tülbentlerin bırakıldığı ve “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açıldı, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme aralarında CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Milletvekili Hilmi Yarayıcı ve kayıp yakınlarının da olduğu çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde 21 yıl önce bugün gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbeti soruldu.  Sabahattin Ali anıldı.

‘MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

İlk sözü gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır aldı. Kırbayır, 627 haftadır adalet talebiyle Cumartesi Meydanı'nda olduklarını söyledi. Kırbayır, yargısız infazlarla öldürülen, kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin oldu bittiye getirilmemesi için mücadeleye devam ettiklerini söyledi. Kırbayır devletin yurttaşını öldürmekle değil yaşatmakla sorumlu olduğunu söyledi.

‘İKTİDAR SAMİMİ OLSAYDI KAYIPLARIMIZI BULURDU’

CHP Milletvekili Hilmi Yarayıcı ise 627 haftadır hukuk ve adeleti aramaya devam ettiklerini hatırlatarak, “2 hafta sonra bir referandum olacak. İktidar sahipleri eğer samimi olsaydı, yangından mal kaçırırcasına anayasa değişikliği dedikleri bu paketi hemen çıkarmazlardı. Eğer samimi olsalardı 627 haftadır kayıplarımızı aradığımız canlarımız konusunda bize bilgi verirler, hesabını sorarlardı. Sur’da, Cizre’de ve birçok yerde katledilen çoluk çocuk genç yaşlı insanlarımıza sahip çıkarlardı. Herkese eşit yurttaşlık temelinde davranırlardı. Barış diyen akademisyenleri, öğrencileri gözaltına almaz, tutuklamaz, açığa almaz ya da ihraç etmezdi." diye konuştu. Yarayıcı, "Bu anayasa değişikliği ile kaybedilenleri arama yerine belki de burada oturmamızı engelleme noktasına bile gelebiliriz. Biz kayıplarımızı aramaya devam edeceğiz” dedi.

‘BU AYIBA SON VERİN’

Talat Türkoğlu ailesi adına Münibe Türkoğlu konuştu.  “Bir kere umudu seçersen her şey mümkün olabilir” diyen Türkoğlu, “Acılara insanca yaklaşmak için onu yaşamamız gerekmez. Gözlerimiz görüyor kulaklarımız duyuyorsa bir kısım insan bunu yüreğimizde yaşıyoruz. Direnme gücünü kıramadılar, düşüncesinden dolayı insanları yok ettiler. Biz kayıp yakınlarını da bu meydana bekçi yaptılar. Anaların gözyaşı sel, yürekleri taş oldu” dedi.

Talat Türkoğlu’nun siyasi kimliğinden dolayı katledildiğini söyleyen Türkoğlu, “1 Nisan 1996 tarihinden beri kendisinden haber alınamayan Talat Türkoğlu ile ilgili 1997 de jitem elemanı Kasım Açık itirafta bulunmuş, Türkoğlu’nu Edirne Çadırkentte bir grup polis, asker ve itirafçı tarafından sorgulandığını, öldürüldüğünü Meriç Nehri'ne atıldığını söylemiştir. Daha sonraki süreçte itirafçı öldüğü için dosya zaman aşımından dolayı kapatılmıştır. Bu ayıba son verin. Çünkü siz devlet adına yaptınız, açıklayın, dürüst olun, net olun, hukuku işletin” diye konuştu.

‘BİZİM YÜREĞİMİZ SİZİNLE’

Açıklamada daha sonra Gazeteci Murat Sabuncu’nun gönderdiği mektup okundu.  Sabuncu’nun gönderdiği mektupta şunlar yazıyordu: “Biz meslektaş davalarında, Cumhuriyet gazetesi koridorlarında, Cumartesi Anneleri'nin yanında Galatasaray Meydanı'nda, evleri yıkılmış Kürtlerle dayanışmada, evladını kaybetmiş annelerin taziyesinde yer aldık.  Hakikatin izini süren bütün gazeteciler, bizim sesimiz olan bütün tutuklu siyasetçiler, her cumartesi Galatasaray Meydanı'nda bizimle birlikte. Bizim de yüreğimiz onlarla birlikte. Yüksek duvarlar, dikenli teller ardında.”

‘BU GİDİŞATA HAYIR DEMELİYİZ’

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları söyledi: “Geçen hafta yargıçlar birliğinin yaptığı çağrıda ‘Hukuk devletinin’ sonuna geldiği ifade edildi. Evet Türkiye'de Hukuk devletinin sonuna doğru ilerliyoruz. Ayın 16’sında bunun dönüm noktası olacak. Onun için adalet, hukuk, demokrasi, özgürlük için sorumluluğumuz büyük" ifadelerini kullandı.

7 aydır tutuklu bulunan gazetecilerin tahliye kararından sonra bu kararın yerine getirilmemesi için iki ayrı soruşturma açıldığını söyleyen Tanrıkulu, “Bu soruşturmalarda gözaltı kararı verilmiştir. Daha gazeteciler cezaevinden çıkmadan yakalama kararı verildi.  Türkiye’de hukuk ve adaletin sonuna geldik. Gerçek adaleti istiyorsak bu gidişata 16 Nisan’da hayır demeliyiz” diye konuştu.

‘GÖZALTINDA KAYBETME DEVLET POLİTİKASI’

Talat Türkoğlu'nun avukatı Gülizar Tuncer ise, dünyanın pek çok ülkesinde gözaltında kaybetmenin muhalifleri yok etmeye yönelik bir devlet politikası olarak işletildiğini kaydetti. Verilen mücadele sonucu birçok ülkede bu suçu işleyen devlet yetkililerinin cezalandırıldığını hatırlatan Tuncer, "Ancak Türkiye hala bunu insanlığa karşı suç olarak görmediği ve bu politikayı sürdürdüğü için suçlarıyla yüzleşmiyor, hesap vermiyor" dedi.Türkoğlu dosyasının da birçok dosya gibi zamanaşımı ile karşı karşıya olduğunu belirten Tuncer, adaletin sağlanması için verilen mücadelenin önemli olduğunu söyledi.

‘TALAT TÜRKOĞLU İÇİN ADALET’

Basın açıklamasını Leyla Havva Kaya okudu. Kaya, “Talat Türkoğlu için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 21 yıl önce bugün, 1 Nisan 1996 tarihinde Talat Türkoğlu gözaltına alınarak kaybedildi. Aradan geçen 21 yılda  "Talat Türkoğlu nerede?" sorumuz cevaplanmadı. Hakikati ortaya çıkaracak nitelikte etkin bir soruşturma yürütülmedi. Faillerden ve  sorumlulardan hesap sorulması ihtimali yargı eliyle ortadan kaldırıldı. Özetle. 21 yılda bu topraklarda hukuk adına, adalet adına, hakikat adına değişen bir şey olmadı” dedi.

Kaya, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakanı Mesut Yılmaz, İçişleri Bakanı Ülkü Güney, Adalet Bakanı Mehmet Ağar, Mit Müsteşarı Sönmez Köksal, Emniyet Genel Müdürü Cemil Serhadlı, İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen, Edirne Emniyet Müdürü Ömer Tüzel, Edirne Valileri Koru Ergin ile Mehmet Cansever'in Türkoğlu'nun yaşam hakkına yönelen gerçek ve yakın tehlikenin varlığından haberdar olmalarına rağmen, bunu önleme görevini yerine getirmediğini kaydetti.

Kaya, Kasım Açık'ın ifadelerinde Talat Türkoğlu'nuna kaybedilmesinde adı geçen Komiser Mustafa Karagöz, Ersan ve Ahmet isimli polislerin, JİTEM mensupları Mahmut Yıldırım, Murat Demir ve Murat İpek'in de 21 yıldır yargıdan kaçırıldığını hatırlattı. Hakikat açığa çıkıncaya kadar, bu suçun failleri ve sorumluları adil bir yargı önünde hesap verinceye kadar mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan Kaya, "Talat Türkoğlu için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz" şeklinde konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Gıda-İş: Ülker asıl işçi haklarına düşmanlığıyla meşhur

SONRAKİ HABER

'OHAL rejimi ve kamu emekçileri ihraç kurultayı' başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa