Değinmeler
Çatlayan tohum boy veriyor, çiçeklenen ağaçlar yapraklanıyor, yemişleri baş veriyor. Bahar havası bir gidip bir gelse de dönüşüm sürüyor.

Adnan ÖZYALÇINER
YENİ BİR GELECEK
Her gün yeni bir gelecektir. Aslolan ışıktır. Karanlığı dağıtacak olan ışık.
UMUDUN ŞAİRİ
Sesini arayan Sennur Sezer umudun şairiydi. Susmaktan/susturulmaktan sesini yitirse de, dili nasırlaşsa da:
“Don vuran ağaç sürgün verecek.
Kaya çatlayacak tohum yeşerecektir.”
demekte direnmiş/direnecektir!
HEP AYDINLIK
Geceyle gündüzün çatışmasının sonu hep aydınlıktır.
BARIŞTIR YEŞEREN
Şiirdir yüreğimizi ısıtıp aydınlatan. Yakılan ateşlerdir karanlığı karartacak olan. Küllerinden barışın yeşereceği.
ADA
Nedir ki ada? Denizin ortasında bir kaya parçası. Yaşayan yaşatan bir kitle. Çünkü o bir doruk, boğulmak istenmesine karşı ayakta kalan bir doruk. Dorukların yok edilemeyeceğini gösteren.
BURSASU/BURSU
Bursa’dayım. Bursa sudan ibaret biliyorum. Artık değil. Ne çeşmeler var, ne pınarlar kaldı ne de şadırvanlarda şakırdayan su. Hepsi şişelerde şimdi. Yarım, birbuçuk, beş, on litrelik şişelerle ondokuz litrelik plastik damacanalarda tıkaçlı. Hem Bursa’da, hem her yerde. Bütün memlekette yani. Parayla. Parası olanlara.
TEDİRGİNLİK
Uykularımız bölük pörçük, ağrılı. Düşlerimiz yarım yamalak, kırık dökük. Yaşadığımız günlerin tedirginliğinden hepsi.
KAPIDUVAR
Kapına geldin. Uzaktan mı, yakından mı belirsiz. Geç mi kaldın, erken mi geldin, o da bilinmiyor. Kapıyı çaldın. Açılmadı. Bir daha, bir daha. Zilin içerde zırıltıyla yankılanmasına karşılık tık yok. Ne bir ses, ne bir nefes. Kapı, duvar. Taştan duvar.
NEREDE?
Ne içerdeyiz, ne dışarıda. Hem içerdeyiz, hem dışarıda. İyi de nerede?
SOLUKLARIMIZ YANDI
Bu kış kıyamette nerdesin? Kış da ne oluyor, bahar gelmedi mi? diyeceksin. Geldi gelmesine ya, memlekette hava hâlâ kış. Neredesin dedim ya, dün akşam geç saatlere kadar benimleydin. Bağcılar’da bir grup gencin bir apartmanın tavan arasında kurduğu Bağcılar Renkler Sanat Evi’nde bizimleydin. Nalan Çelik, Hakkı Zariç’le yanımızı, yöremizi saran pırıl pırıl bir gençlikle birlikteydik. Bir öykü ve şiir gecesinde. Şiirlerin okundu. Onlar da okudu, ben de. Genç kızların, delikanlıların ellerinde kitapların. Kışı sorgulayan şiirlerin. Hani şu “Dilsiz Dengbej”deki “Bir Yudum Su” şiirinde dediğin gibi:
“Bir su verin bir su
gönlüm serinlemez
gül bahçesine dönmedikçe örenler
Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta.
Bir yudum suyunuz yok mu
yanmasın daha güller
Tunceli’de, Lice’de, Diyarbakır’da…”
Yanıyor gülüm! Hâlâ yanıyor. Soluklarımızı yakarak.
DÖNÜŞÜM
Bir gidip bir geliyor bahar havası. Güneş, yağmur, sis, karanlık, aydınlık derken sürüyor günler, saatler, dakikalar, saniyeler birbirini kovalayarak. Çatlayan tohum boy veriyor, çiçeklenen ağaçlar yapraklanıyor, yemişleri baş veriyor. Bahar havası bir gidip bir gelse de dönüşüm sürüyor.
YAZ
“Ayva çiçek açmış, yaz mı gelecek” deniyor bir türkümüzde. Ayva çiçek açtı; pembe taç yapraklarının ortasındaki kızıl beneğiyle pul pul kendini gösterdi. Beklediğimiz yaz geliyor demek bu.
ÖZGÜRCE
Ne yapar bir ada? Olduğu yerde kalıp dibe mi oturur, yüze yüze ana karayla birleşmeye mi kalkar, yoksa yüze yüze denizler boyunca ilerlemeyi mi yeğler? Özgürce.
TAM YOL İLERİ
Bir ileri, bir geri. Yerimizde saydık hep. Şimdi kara göründü. Tam yol ileri!
Evrensel'i Takip Et