05 Nisan 2017 02:25

Afişe çıkan, ifşa olan yalanlar!

AKP'nin Türkiye'nin dört bir yanında panolara astığı, basında ve sosyal medyada dolaşıma soktuğu referandum afişlerini mercek altına aldık.

Paylaş

Hazırlayan
Onur BAKIR

16 Nisan yaklaşırken, AKP referandum çalışmalarına hız verdi. Bu çalışmalar sırasında aldatmaca, manipülasyon ve çeşitli kelime oyunlarıyla, Anayasa değişikliği maddelerinin çarpıtıldığını görüyoruz. Bu dosyada, afişlerden broşürlere, söylemlerden vaatlere kadar gizlenmeye çalışılan gerçeklere dikkat çekmeye çalışacağız. Dosyamızın ilk gününde Türkiye’nin dört bir yanındaki panoları süsleyen, basında ve sosyal medyada da dolaşıma giren afişleri mercek altına alıyoruz. 

‘CUMHURBAŞKANI İKİ DÖNEM SEÇİLECEK’ YALANI

Afişte diyor ki: “Bir kişi en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçiliyor. Görev süresi 10 yıl ile sınırlanıyor.” 2007 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kuralı getirildi ve görev süresi iki dönem ve toplam 10 yıl ile sınırlandı. Dolayısıyla, AKP aslında 2007 yılında zaten yapılmış olan değişikliği, bugün yeni bir değişiklikmiş gibi sunup oy istiyor. Ancak aldatmaca bununla sınırlı değil. Çünkü Anayasa değişikliği paketinin 11’inci maddesi ile şu değişiklik getiriliyor: “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” Adrese teslim bir değişiklik bu! Amaç, Erdoğan’a, üç dönem Cumhurbaşkanlığının yolunu açmak. Böylece AKP, 2007’deki değişikliği yeniden paketleyip halka “hediye” diye yutturmaya çalışırken; aslında “Üç dönem, 15 yıl Cumhurbaşkanlığının” önünü açmaya çalışıyor. 

‘GÜÇLÜ MECLİS VE TEMSİLDE ADALET’ YALANI

Afişte diyor ki: “Güçlü Meclis. Milletvekili sayısı 550’ten 600’e çıkarılıyor. Temsilde adalet geliyor.” Milletvekili sayısının 600’e çıkarılacağı doğru, gerisi külliyen yalan! Değişiklik ile Meclisin çok önemli yetkileri elinden alınıyor. Artık hükümet kurmak için Meclisin güvenoyu gerekmeyecek. Meclis gensoru ile hükümet ya da bakan düşüremeyecek. Meclis, hükümeti denetleyemeyecek. Meclisin Cumhurbaşkanının yargılanmasına karar vermesi neredeyse imkânsız hale gelecek. Meclis, Bakanlıkların kurulmasına, kaldırılmasına, görev ve yetkilerine karar veremeyecek. Meclis, üst kademe kamu yöneticilerinin atama usul ve esaslarını belirleyemeyecek. Meclisin bu yetkileri Cumhurbaşkanına verilecek; bir yandan da Cumhurbaşkanı, tek imza ile çıkaracağı, kanun değeri taşıyan “Cumhurbaşkanlığı kararnameleri” ile Meclisin yasama yetkisini kısmen gasp edecek. Meclis, hükümetin başına yazılı olarak soru soramayacak. Meclis ara veya tatildeyse, Cumhurbaşkanı toplantıya çağırmadığı sürece, toplanamayacak. Cumhurbaşkanı, canı istediği zaman, hiçbir koşul aranmaksızın, Meclisi feshedebilecek. Liste uzayıp gidiyor. Böyle bir Meclisin milletvekili sayısı 600’e çıksa ne çıkmasa ne? İçi boşaltılmış, işlevsizleşmiş bir Mecliste isterse 600 değil 600 bin vekil olsa bile, temsilde adalet sağlanabilir mi hiç?

‘KANUNLARI SADECE MECLİS YAPIYOR’ YALANI

Afişte diyor ki: “Güçlü ve yetkili Meclis. Kanunları sadece Meclis yapıyor.” Anayasa değişikliği ile Bakanlar Kurulu ve Kanun Hükmünde Kararnameler kaldırılıyor. AKP, buradan hareketle kanunları sadece Meclis yapacak diyor. Oysa değişiklik paketinin 8’inci maddesi ile Cumhurbaşkanına “yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarma yetkisi veriliyor. Yani Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı KHK’lerin yerini Cumhurbaşkanının kararnameleri alıyor! Kanunla eşit değerde olan bu kararnameler ile Meclisin yasa yapma yetkisi bu sefer de Cumhurbaşkanı tarafından gasbediliyor. Cumhurbaşkanına tek bir imza ile Meclisi baypas etme; yürütmeye ilişkin her konuda her kuralı koyma yetkisi tanınıyor. Bugün Meclisin yetkisinde olan Bakanlıkların kurulup kaldırılması, görev ve yetkilerinin belirlenmesi; üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi yetkileri de Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine terk ediliyor. Sonra da çıkıyor, “Kanunları sadece Meclis yapıyor” diyorlar.

‘BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI’ YALANI

Afişte diyor ki: “Bağımsız ve tarafsız yargı. Tarafsızlık Anayasa hükmü oluyor.” Şurası doğru, değişiklik paketinin 1’inci maddesi ile mahkemelerin başındaki “bağımsız” sıfatının yanına “tarafsız” sıfatı ekleniyor. Ancak bir kelime oyunu var burada. Bağımsız olabilmesi için yargı zaten tarafsız olmakla da yükümlü. Bu nedenle, bu değişikliğin somut bir karşılığı yok. Bu kelime oyununu bir kenara bırakıp, Anayasa değişikliği paketinin bütüne baktığımızda ise yargının açıkça Cumhurbaşkanının tarafına itildiği görülüyor. Anayasa değişikliği paketinin 14’üncü maddesine göre Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinden 6’sını Cumhurbaşkanı belirleyecek. 16’ncı maddeye göre ise Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’si  Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Bugün de Cumhurbaşkanının yüksek yargı organlarının üyelerinin bir kısmını atama yetkisi var. Ancak bugün Cumhurbaşkanı Anayasa gereği siyaseten tarafsız olmak zorunda. Oysa Anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanı artık siyasi olabilecek, hatta bir siyasi partinin liderliğini yapabilecek. Dolayısıyla Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı siyaseten taraf haline gelirken; Cumhurbaşkanına yargıyı da taraflaştırma olanağı tanınıyor. Yargı bağımsızlığı tümüyle tarihe karışıyor…

‘HÜKÜMETİ MİLLET SEÇECEK’ YALANI

Afişte diyor ki: “Milletin hem Meclisi hem hükümeti seçmesi için evet.” Gören de bakanlar seçimle belirlenecek sanır. Millet sadece Cumhurbaşkanını seçecek, hükümeti ise Cumhurbaşkanı! Değişiklik paketinin 8’inci maddesine göre bakanları atama ve görevden alma yetkisi, yani hükümeti kurup dağıtma yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına verilecek. Oysa bugün hükümetin kurulabilmesi için milletin temsilcilerinin tümünden yani Meclisten güvenoyu alınması gerekiyor. Değişiklik ile bu konuda tüm karar tek başına ve Meclisin onayı aranmaksızın Cumhurbaşkanına veriliyor. 

‘CUMHURBAŞKANINA CEZAİ SORUMLULUK GELİYOR’ YALANI

Afişte diyor ki: “Yetkili ve sorumlu Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk geliyor.” Cumhurbaşkanının “yetkili”, hatta “süper yetkili” olacağı kesin ama Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk geldiği koca bir yalan. Değişiklik ile Cumhurbaşkanı tek başına yürütmenin başı haline geliyor. Dolayısıyla karşılaştırmayı, bugün hükümetin başı olan Başbakanın ile yarın hükümetin başı olması planlanan Cumhurbaşkanı arasında yapmak gerekiyor. Bugün Başbakan hakkında, Meclis üye tam sayısının 10’da 1’i ile soruşturma açılması istenebilir, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile soruşturma açılabilir, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile Başbakan yargılanmak üzere Yüce Divana (Anayasa Mahkemesine) sevk edilebilir. Oysa Anayasa değişikliği paketinin 9’uncu maddesine göre Cumhurbaşkanı hakkında, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile soruşturma açılması istenebilecek, üye tam sayısının 5’te 3’ü ile soruşturma açılabilecek, üye tam sayısının 3’te 2’si ile Cumhurbaşkanı Yüce Divana gönderilebilecek. Yani Cumhurbaşkanına “cezai sorumluluk” gelmiyor; aksine inanılmaz güçlü bir koruma kalkanı geliyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı, göreviyle ilgili suçlar bakımından, görevi bittikten sonra da bu korumadan yararlanabilecek. 600 milletvekilinden 400’ü “yargılansın” demediği sürece Cumhurbaşkanı ömür boyu yargılanmayacak. Yani Mecliste referandumsuz Anayasayı değiştirecek kadar yüksek bir çoğunluk olmadığı sürece Cumhurbaşkanına dokunulamayacak. 

‘MECLİS GENÇLEŞECEK’ ALDATMACASI

Afişte diyor ki:“Gençlerimize güveniyoruz. 18-24 yaş arası gençler Meclise giriyor. Temsilde adalet sağlanıyor.” Milletvekili seçilme yaşının 25’ten 18’e düşürüleceği doğru ama 18-24 yaş arası gençlerin Meclise gireceği ve yaş bakımından temsilde adalet sağlanacağı iddiaları gerçekten çok uzak. 2006 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile milletvekili seçilme yaşı 30’dan 25’e düşürülmüştü. Peki, Meclis gençleşti mi? Gençlerin temsili arttı mı? Hayır! Bugün Meclis’te 30 yaşından küçük sadece 9 milletvekili var. Bunların 6’sı HDP, 1’i CHP, sadece 2’si AKP’den. Meclisin yaş ortalaması 50; Mecliste genç milletvekillerinin oranı ise sadece yüzde 1,9. Yani seçilme yaşını düşürmekle, gençlerin önü açılmıyor. Milletvekili olmanın (istisnaları olmakla birlikte) para, güç ve lidere biat etmekten geçtiği Türkiye’de seçimle yaşını düşürmekle Meclis gençleşmiyor; temsilde adalet sağlanmıyor. 

‘SIKIYÖNETİM UYGULAMASI SON BULUYOR’ ALDATMACASI

Afişte diyor ki:“Sıkıyönetim uygulaması son buluyor.” Bir gerçeğin bir kısmını söyleyip, bir kısmını saklı tutmak; yalandan da beter! Evet, “sıkıyönetim” Anayasadan çıkarılıyor. Ancak madalyonun öbür yüzünde güçlendirilmiş bir OHAL var. Sıkıyönetim kaldırılırken, sıkıyönetim ilan edilebilmesi için gereken koşullar, OHAL’e taşınıyor. Değişiklik paketinin 12’nci maddesi ile OHAL ilan etme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına veriliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanına, OHAL süresince, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini sınırlama, hatta durdurma yetkisi tanınıyor. Cumhurbaşkanı OHAL sırasında çıkaracağı Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile tüm temel hak ve özgürlükleri askıya alabilecek. Bundan ala sıkıyönetim mi olur? Böyle bir OHAL varken, sıkıyönetime ne hacet?

‘MECLİS HÜKÜMETİ DENETLEYECEK’ YALANI

Afişte diyor ki: “Milletin seçtiği Meclis, hükümeti denetliyor.” Trajikomik bir yalan bu! Çünkü Anayasa değişikliği ile Meclisin hükümeti denetleme yetkisi büyük ölçüde yok ediliyor. Anayasa değişikliği paketinin 5’inci maddesi ile Meclisin bugünkü Anayasada yer alan şu yetkisi Anayasadan çıkarılıyor: “Bakanlar kurulunu ve bakanları denetlemek.” Öte yandan Anayasa değişikliği paketinin 6’ncı maddesi ile Meclisin hükümeti denetlemek bakımından en önemli yetkilerinden biri olan “gensoru” da kaldırılıyor. Bakanları atama ve görevden alma yetkisi tümüyle Cumhurbaşkanına verilirken, Meclis bu konuda tamamen saf dışı bırakılıyor. Değişikliğe göre Meclisin artık gensoru yetkisi olmayacak; Meclis hükümeti ya da bir bakanı “güvensizlik” oyuyla düşüremeyecek. Bugün milletvekillerinin hükümetin başı olan Başbakana yazılı soru sorma hakkı var. Değişiklik paketinin 6’ncı maddesine göre milletvekilleri, hükümetin başı haline gelecek olan Cumhurbaşkanına yazılı olarak soru soramayacak.

Yarın: Meclisi fesih yetkisi var, fazlası da!

ÖNCEKİ HABER

Hatay’da sandıklar Suriye politikasını sorgulayacak

SONRAKİ HABER

Antep Katliamı’nda 10 Ekim’in ‘parmak izi’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa