05 Nisan 2017 20:47

Ahmet Türk: Otoriter rejimin sonunu Kaddafilerde gördük

Mardin'de konuşan Ahmet Türk 'Mesele sadece başkanlık değil ırkçı, milliyetçi anlayışa karşı toplumun dur demesi lazım' dedi.

Paylaş

Mardin'de "Hukuk herkes için/Yarın için" konulu panel düzenlendi. Büyük Mardin Oteli'nde düzenlenen panele Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk ve Tabipler Odası Başkanı Zeki Uzun, AKP kurucularından eski milletvekili ve başbakan yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, ANAP eski Genel Başkanı Nesrin Nas, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Mithat Sancar ve Araştırmacı yazar Nurcan Baysal konuşmacı olarak katıldı.

'OTORİTER REJİMİ ESAS ALANLARIN SONUNU GÖRÜYORUZ'

Açılış konuşmasını yapan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk, olağanüstü döneme rağmen halkın demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ısrarcı olacaklarını ifade etti. 1980'leri, 95'leri yaşayanlar olarak, susturma politikalarının bir işe yaramadığını gören canlı tanıklar olduklarını belirten Türk, "Bugün de aynı yöntemlerle halk sindirilmeye çalışmakta. Her türlü baskıyı gündeme getirerek, bir referandumla kendilerinin ‘Evet’ ve ‘Hayır’ olarak halkın önüne serdiği seçeneklerden birine evet diyenler vatansever, hayır diyenler vatan haini. Oysaki bu referandumu kendileri istediler. Türkiye olağanüstü bir dönemden geçmekte. Ortadoğu’ya baktığımızda aynı şekilde Kaddafileri, Esadları, Saddamları gördük ve o tekçi anlayışı, otoriter rejimi esas alanların sonlarını görüyoruz. Ben inanıyorum ki Türkiye halkı da bu yaşanan otoriter rejime karşı halkların ortaya koyduğu duruşu elbette ortaya koyacaktır ve bu referandumda herkes yeniden düşünme ihtiyacı duyacaktır. Türkiye'nin kör topal bir demokrasiyi ortadan kaldırmaya, tekçi bir anlayışı egemen kılmaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Öyle bir siyaset yürütülüyor ki adeta bin yıl birlikte yaşamış halklarımızı karşı karşıya getiren bir politika yürütülüyor. En tehlikelisi olan budur" diye aktardı.

'ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNE İPOTEK KOYAN BİR REJİM'

Referanduma parti gözüyle bakılmaması gerektiğine vurgu yapan Türk, "Belki aramızda AKP'ye oy vermiş insanlar var. Bu bir parti meselesi değil vicdan meselesidir. Böyle bakmak lazım. Türkiye açısından önemini dile getirdik ama bence bu referandumun Kürtler ve Kürdistan'a da etkileri çoktur. Burada çıkacak sonuç hem Türkiye'de hem de uluslararası alanda kullanılacak bir olay. Bakın işte Kürtler bana destek verdi. 85 belediyeye kayyum atayacaksınız, bir partinin genel başkanlarını zindanlara atacaksınız, milletvekillerini zindanlara atacaksınız sonra da Kürtler beni destekliyor. Bu tahammül edilmeyecek bir onursuzluktur. Ben hiçbir insanımızın bu yıkımları destekleyeceğine inanmıyorum. Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atayacaksınız ve sonra da Kürtlerden oy bekleyeceksiniz. Hiçbir Kürt bu onursuzluğu kabul etmez. 15-16 Nisan tarihleri de bence önemlidir. Türkiye'yi totaliter, faşist bir sistemden kurtarmak için bir demokrasi ve güç birliğine ihtiyaç var. Tehditlerin boyutunu çok iyi görmemiz lazım. Mesele sadece başkanlık değil ırkçı, milliyetçi anlayışa karşı toplumun dur demesi lazım. Bu referandum sıradan bir referandum değil. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğine ipotek koyan bir rejim anlayışı olarak görmek lazım. 1995'de Kızıltepe çarşısında gezdiğimizde arkamızda özel timler dolaşıyordu, esnafı ziyaret ettiğimizde esnaflar polisleri gördüğü için dükkanının arka tarafına gidiyordu. Ama aradan bir kaç gün geçti biz Kızıltepe'de yüzde 70 oy aldık. Korkutma politikaları bir işe yaramadı. Bir burukluk var ama halk hep birlikte el ele verecek ve gerçekten demokrasi isteyen kesimleri bir araya getirerek yeni bir geleceğin önünü açabiliriz" şeklinde konuştu. 

‘16 NİSAN'DA ‘HAYIR’LA YENİ BİR GELECEĞE İMZA ATABİLİRİZ’

Seçim sonucunun her şekilde meşru olmayacağına dikkat çeken CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, olanakların iktidar partisiyle kıyaslanamayacak kadar kısıtlı olduğunu dile getirdi. Tanrıkulu, seçim çalışmalarının en önemli ayağı olan basın ve medyanın da iktidar partisi tarafından susturulmaya çalışıldığını ifade ederek," Siyaset 3 ayak üzerinden olur. Siyasi aktörleri, milletvekilleri hapiste, belediye başkanları hapiste. İkincisi örgütlerimiz olacak. 2 bin 800 üzerinde yönetici hapiste. Üçüncüsü medyamız yok, baskı altında. En önemlisi yıkımlar var ve binlerce insan evsiz kalmış. Bu seçim ne kadar adil. Anayasanın oylanacak 18 maddesini parlamentoda tartıştık. Maalesef hiçbir sisteme oturtamadık. Türk tipi sistem. Ben yüzde yüz Kürt'üm. Türklüğün böyle aşağılanmasını kabul etmiyorum. Bizi bu noktada bir tercihe zorlamak istiyorlar. Bu tercih Türkiye'yi başka bir yıkıma hazırlıyor. Bir siyasi partinin kendi ajandasından ne olduğu belli olmayan, adalet, hukuk, eşitlikten uzaklaştıracak başka bir sistemle karşı karşıyayız. Mardin'den bütün Türkiye'ye konuşuyoruz. Ben bütün bu baskılara, hukuksuzluğa rağmen toplumun vicdanına inanıyorum. Ayın 16'sında ‘Hayır’la yeni bir geleceğe imza atabileceğimizi düşünüyorum" dedi. 

'BAŞKANLIĞA GİDEN ANAYASA 8 HAZİRAN'DA ORTAYA ATILDI'

Başkanlığa giden anayasanın 8 Haziran'da ortaya atıldığını belirten HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın toplumun önemli bir kesimini rehin aldığını kaydetti. Başkanlık seçiminde yalnızca Erdoğan'ın değil, MHP, Ergenekon ve derin devletle bağı olan güçlerin de yer aldığına işaret eden Sancar, "Bu anayasa değişikliğini en kirli ittifaklar bunu gerçekleştirdi. Ne pahasına olursa olsun referanduma götürüyorlar? Referandumdan başarılı çıkması için tek yol olduğunu biliyor. Toplumun keskin bir biçimde kutuplaşması. ‘Büyük bir tehdit var ve sizi bu tehditten koruyacak bir tek ben varım’ diyor. Kendi tabanını kenetleyecek ve MHP'den gelemeycek oyları da alacak. Nusaybin'deki ilk yasak sırasında yaptığımız konuşmalarda o gün patlayan bombaların etkisini batıda da yaşanacağını söylemiştik. Buradaki politika Türkiye'nin sistemi haline getirilmek isteniyor. Bunu şimdi durdurmasak, ilerde durduracak şansımız olmayabilir” dedi.

‘İKTİDARLARIN HALKA HESAP VERME GÜNÜDÜR’

AKP kurucularından ve eski başbakan yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır ise Türkiye'de düşünce özgürlüğünün olmadığını söyleyerek, "Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutlayacağız. Nedir o? İktidarların halka hesap verme günüdür. Türkiye bunu böyle mi kutluyor? Basın özgürlüğü, düşünceyi açıklama özgürlüğü böylesine olduğu bir ortamda siz temel hukuk kuralları olan anayasayı değiştirir misiniz? Bunun zemini uygun değil. Türkiye'nin normalleşmesi gerekir. O normalleşmeden sonra bu tartışma açılabilir. Anayasa evrensel kurallara uymak zorundadır. Gerekli koşullar olmadan referandum seçimi meşru olamaz" dedi. 

‘ERDOĞAN’IN KULLANDIĞI DİL NEFRET YARATIYOR'

Araştırmacı yazar ve aktivist Nurcan Baysal da 'Hayır' cephesinin önemine değinerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi gibi düşünmeyenleri düşman olarak gördüğünü söyledi. Erdoğan’ın kullandığı dili de eleştiren Baysal, “Bu dilin insanlar arasında nefret yarattığını düşünüyorum, sigara içenlerden hoşlanmıyor, LGBTİ’lerden haz etmiyor, bir Cumhurbaşkanı ‘kadın mıdır kız mıdır’ diyebiliyor. Bunun gibi toplumun birçok kesimine bir düşmanlık duyuyoruz” şeklinde konuştu. (DİHABER)

ÖNCEKİ HABER

CHP'li Özel: Hayır oyları yüzde 52 ile önde

SONRAKİ HABER

Trump'tan İdlib açıklaması: Olay kırmızı çizginin ötesinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa