07 Nisan 2017 02:21

Taşeron işçinin kadrosu yalancının mumu!

'Yalanlar ve Gerçeklerle Anayasa Değişikliği' dosyamızın 3. gününde 'Taşerona kadro' yalanını mercek altına aldık.

Paylaş

Hazırlayan
Onur BAKIR

OHAL koşullarında apar topar Meclisten geçirilen anayasa değişikliği 16 Nisan’da referanduma gidecek. Taşeron işçilere kasım 2015 seçimlerinden önce verilen ve 100 gün içinde tutulacağı söylenen kadro sözünün üzerinden 1.5 yıl geçti. “Taşerona kadro” vaadi penceresinden bakıldığında anayasa değişikliğinin gerçek yüzü daha açık ve net görünüyor. 

‘DEĞİŞİKLİK ÇOK ACİL İHTİYAÇTI’ YALANI 

Anayasa değişikliği hazırlanırken halka sorulmadı. Halkın temsil edildiği sendika, meslek örgütü, vakıf ve dernek gibi kuruluşlara sorulmadı. Üniversitelere ve anayasa hukukçularına sorulmadı. AKP ve MHP dışındaki siyasi partilere sorulmadı. Hatta teklifi hazırlayanlar dışındaki AKP ve MHP’li vekillere bile sorulmadı. Değişiklik, halktan adeta kaçırılarak kapalı kapılar ardında hazırlandı. Teklif, 10 gün içinde Anayasa Komisyonundan, 12 gün içinde Meclis Genel Kurulundan geçti. Tüm bunlar OHAL devam ederken yaşandı. Onlara göre bu değişiklik, demokrasinin acil ihtiyacı, toplumun acil ihtiyacı, Türkiye’nin acil ihtiyacı. Ama gerçek öyle mi? Bakalım.

Değişiklikle Anayasa’nın 69 maddesinin değiştirilmesi amaçlanıyor. Ancak bu değişikliklerin sadece 14’ü (evet çıkarsa) referandumdan hemen sonra yürürlüğe girecek. Geri kalan 55 değişiklik ise 3 Kasım 2019’da yapılması öngörülen seçimler sürecinde ve sonrasında uygulamaya konulacak. “cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi” dedikleri sisteme 2.5 yıl sonra geçilecek, cumhurbaşkanı yetkilerini 2.5 yıl sonra kullanmaya başlayacak. Türkiye 2.5 yıl daha mevcut sistemle, mevcut hükümetle yönetilecek. Madem bu kadar acil bir değişiklikti neden 2.5 yıl daha mevcut sistem devam edecek? Bu soruya verecekleri hiçbir yanıt yok! Derhal yürürlüğe girecek maddelerin büyük çoğunluğu yargıda yapılan değişikler. Ayrıca cumhurbaşkanının siyasi tarafsızlık kuralı da derhal kalkacak. Yani Erdoğan fiilen yönettiği AKP’nin başına resmen de geçebilecek ve yargıda büyük bir operasyon başlatacak. Ancak bunların ikisi de ülkenin değil, Erdoğan’ın ve AKP’nin acil ihtiyaçları… 

‘BÜROKRASİ AZALACAK’ ALDATMACASI 

En sık dile getirilen iddialardan biri de şu: “Bürokrasi azalacak, hizmetler artacak.” Evet, bir şey gerçekten de azalacak. Kamunun kendisi! Çünkü anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanına, kamuyu baştan aşağı dizayn etme yetkisi veriliyor. Cumhurbaşkanı, bakanlıkların kurulmasına ve kaldırılmasına, görev ve yetkilerine ve teşkilat yapılarına tek başına karar verecek. Cumhurbaşkanı, tüm üst kademe kamu yöneticilerinin atanma usul ve esaslarını belirleyecek, onları atayacak ve görevden alabilecek. Bu konudaki tüm yasal düzenlemeler hükümsüz kalacak. Yerini cumhurbaşkanının tek imza ile çıkaracağı kararnameler alacak. Dolayısıyla bürokrasiyi azaltma adı altında, cumhurbaşkanına kamuyu ve kamu hizmetlerini yok etme yetkisi verilecek. AKP, 15 yılda sayısız özelleştirmeye imza attı, kamuyu daraltmak ve piyasalaştırmak için, kamu hizmetlerini ücretli hale getirmek için elinden geleni yaptı, ciddi bir kadrolaşma operasyonu yürüttü. Anayasa değişikliği ile bu projenin tamamlanmasının önündeki engeller tümüyle kaldırılacak. Bürokrasi azalmayacak, AKP tarafından tümüyle işgal edilecek. Hizmetler artmayacak, sadece daha da paralı ve ulaşılamaz hale gelecek. Kamu emekçilerinin iş güvencesi yok edilecek. Abartı olarak düşünüyor olabilirsiniz. O zaman lütfen AKP’nin 15 yıldır yönettiği Özelleştirme İdaresi Başkanlığının resmi internet sitesindeki “özelleştirmenin felsefesi” başlığına bir tıklayın, orada aynen şöyle yazıyor: “Özelleştirmenin ana felsefesi, devletin, asli görevleri olan adalet ve güvenliğin sağlanması yolundaki harcamalar ile özel sektör tarafından yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına yönelmesi, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından yönlendirilmesidir.” 

VAATLERİN HEPSİ YALAN!

“Daha çok yatırım, daha çok üretim, güçlü ekonomi, büyük Türkiye, huzur, güven, istikrar, demokrasi ve Cumhuriyetin güçlenmesi, birlik, dirlik, vatan, devlet…” Liste uzayıp gidiyor. AKP, bu vaatlerle, “evet” oyu istiyor. Sanırsınız Anayasa değişmiyor da sihirli bir değnek geliyor! Bu vaatlerin nasıl gerçekleşeceği ile ilgili sundukları hiçbir somut delil, dayanak yok. Ancak açık olan bir gerçek var. Referandum sürecinin bizatihi kendisi zaten olup olmadığı tartışmalı olan huzurumuzu, istikrarımızı, birliğimizi, dirliğimizi bozdu. Toplumu, kutuplaştırdı, ikiye böldü. Halkı birbirine düşman etti. 

ÇİFT BAŞLILIK KALKACAK, ‘HİDRA’ GELECEK!

Çift başlılık kalkacak diyorlar. Peki, yerine ne gelecek, tek başlılık mı? Çift başlılık kötü de, tek başlılık çok mu iyi? Öngörülen sisteme göre artık cumhurbaşkanı ve başbakan olmayacak. Sadece cumhurbaşkanı olacak, başbakanın yetkilerini alacak. Birçok başka yetkiyi de alacak. Hem ülkeyi yönetecek, hem tek başına kararnameler ile yasa yapacak, hem Meclisi denetleyecek, hem de yargıyı kontrol edecek, hem de kimse cumhurbaşkanına dokunamayacak. Öngörülen sistemde cumhurbaşkanı, mitolojideki tek vücutlu ancak 9 başlı bir canavar olan “Hidra”ya benziyor. 

‘YARGIYI KİMSE ELE GEÇİREMEYECEK’ YALANI

‘FETÖ’ yargıyı ele geçirmiş. Anayasa değişikliğine evet denirse artık yargıyı kimse ele geçiremeyecekmiş. Yargı tarafsız ve bağımsız olacakmış. İnsaf, insaf! Sanki yargıyı yeniden yapılandıran 2010 anayasa değişikliğini AKP yapmadı! 2010 değişikliği ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üye sayısı artırıldı, üye seçim usulü değişti ve bu değişikliğin ardından Cemaat, HSYK’de ve dolayısıyla yargıda çok daha etkin ve hakim bir konum elde etti. Yargı bağımsızlığının giderek yok edilmesinin, yargıda kadrolaşmanın bedelini sadece AKP değil bütün toplum ödedi. Dün bu değişikliğe imza atan AKP, Kurulun üye sayısını 13’e düşürmeyi planlıyor. 13 üyenin 6’sı cumhurbaşkanınca, 7’si Meclis tarafından belirlenecek. Böylece Kurul, tümüyle cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı ile aynı siyasi çizgideki Meclis çoğunluğu tarafından oluşturulacak. Bir başka deyişle Kurul, mutlak bir biçimde AKP’nin egemenliği altına girecek. Yargıyı AKP tümüyle ele geçirecek ya da AKP’yi kim kandırırsa yargıyı o ele geçirecek! 

SORUNLAR ÇÖZÜLECEK YALANI

AKP’nin referandum çalışmalarının sendikal ayağını yürüten Hak-İş’in Genel Başkanı Mahmut Arslan, şöyle bir tweet attı: “Yeni Anayasa ile taşeron emekçilerin, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarının çözümü konusunda da daha hızlı yol alınır.” AKP ve destekçileri, emekçilerin çözüm bekleyen sorunlarının çözümü için anayasa değişikliğinin şart olduğunu söyleyip, “evet” oyu istiyor. Sanki taşeron, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarını çözmek istediler de mevcut sistem engel oldu. Yalanın bu kadarı! Mecliste AKP dışındaki tüm partiler; taşeron, geçici ve mevsimlik işçilerin kadroya alınması için defalarca yasa teklifi verdi. Bu yasa teklifleri her seferinde AKP’ye takıldı. Dolayısıyla emekçilerin taleplerine mevcut sistem değil AKP’nin kendisi engel oldu. Tersinden düşünelim. AKP, emekçilerin lehine hangi yasayı Meclisten geçirmek istedi de, hızlı yol alınamadı? Taşeron işçilere kadro, mevsimlik işçilere tam yıl iş, geçici işçilere daimi iş, yaşa takılanlara emeklilik, kadın işçilere kreş, herkese güvenceli istihdam vermek istediler de ellerinden tutan mı oldu? Hayır! AKP bu konularda Meclise bir tasarı getirdi mi? Hayır! Sendikaların, işçilerin ve Meclisteki diğer partilerin muhalefetine rağmen Kiralık İşçilik Yasası’nı Meclisten kim geçirdi? AKP! OHAL KHK’si ile bir gecede toplu ulaşım ve bankacılıkta fiili grev yasağını kim geri getirdi? AKP! anayasa değişikliğinin ardından kıdem tazminatı hakkını ve işe iade davası açma hakkını kaldırmayı, işçilerin alacaklarını dava yoluyla almasını engellemeyi, kamu emekçilerinin iş güvencesini yok etmeyi planlayan kim? AKP! Referandumdan “evet” çıkarsa emekçilerin sorunları çözülmeyecek; aksine AKP, referandumdan da aldığı güçle emekçilerin mevcut haklarını yok etmek için vites yükseltecek!

TAŞERONA KADRO YALANI

AKP, kamudaki asıl işlerde çalışan taşeron işçilere kadro sözünü 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce verdi ve 100 gün içinde bu sözünü tutacağını açıkladı. 100 gün geçti, kadro verilmedi. 21 Mart 2016 tarihinde dönemin Başbakanı Davutoğlu, kamuda hem asıl hem yardımcı işlerde çalışan tüm taşeron işçilere kadro verileceğini açıkladı. AKP, taşeron işçilere verdiği sözü yine tutmadı ama bu arada “kiralık işçilik” yasasını Meclisten geçirdi; patronlara verdiği sözün gereğini yerine getirdi. Seçimlerden 15 Temmuz 2016’ya kadar 100 değil tam 258 gün geçti. Bu süre zarfında yasa taslağı bile hazırlanmadı. Dolayısıyla 15 Temmuz darbe girişimi ile verilen sözün tutulmaması arasında hiçbir ilişki yok. Ancak AKP 15 Temmuz’un arkasına saklanıp, suçu FETÖ’ye atıyor. Bugün de taşeron işçilere “referanduma evet deyin, kadro gelecek” mesajını veriyor. 

ÖNCEKİ HABER

Suriyelileri hedefe koymanın 'hayır'a faydası yok

SONRAKİ HABER

ABD'nin Suriye'ye saldırmasıyla dolar fırladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa