Batı, Suriye’de strateji değişikliğine mi gidiyor?
Yücel Özdemir ABD'nin Suriye'ye saldırısı sonrasında Suriye’nin bombalanmasına mesafeli yaklaşan Avrupa ülkelerindeki tavır değişikliğini yazdı.
Yücel ÖZDEMİR
Köln
ABD savaş uçaklarının Suriye’nin Şayrat askeri üssünü, İdlib’de kimyasal silahların kullandığı gerekçesiyle bombalaması sonrasında, daha önce Suriye’nin bombalanmasına mesafeli yaklaşan Avrupa ülkelerinde tavır değiştirdi. Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, Trump’ın ABD meclisine, Birleşmiş Milletlere (BM), NATO’ya danışmadan bombalama emri vermesini “anlayışla karşıladıklarını” açıkladılar.
‘POLİTİK ÇÖZÜM’DEN KAOSA DESTEĞE..
Bombardımandan hemen sonra Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve İtalya Başbakanı Paolo Gentiloni ile telefonlaşan Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülke içinde ise Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve SPD Genel Başkanı ve başbakan adayı Martin Schulz ile görüştü.
İdlib’in Han Şeyhun beldesindeki kimyasal saldırının bilir kişi raporlarlarıyla Suriye rejimi tarafından yapıldığı hiç bir şekilde kanıtlanmadığı halde Merkel ve Hollande, yaptıkları ortak açıklamada “Bu gelişmenin tek sorumlusu Başar Esad’tır” diyerek Trump’ın yanında olduklarının ifade ettiler. Benzer bir açıklamayı Mali’de bulunan iki ülkenin dışişleri bakanı da yaptı.
Hal böyle olunca, Avrupa ülkeleri Suriye’deki çatışmaların bitirilmesi, sıkça sözünü ettikleri “politik çözüm” yerine savaş ve kaostan yana olduklarını da beyan etmiş oldular.
Halbuki Berlin ve Paris bir süre önce yaptıkları açıklamalarda Suriye’de bir “çıkış stratejisi”nin bulunması çağrısı yapmışlardı. Daha fazla sığınmacının gelmemesinin yolunun, savaşın bitmesinden geçtiğini de iyi biliyorlar.
Her iki ülkede genel seçimlerin olduğu gözönünde bulundurulduğuna, Suriye politikasının özellikle muhalefet partileri tarafından güçlü şekilde kullanılacağı tahmin ediliyor.
AB’NİN SURİYE POLİTİKASI VAR MI?
2011’den bu yana devam eden Suriye savaşı sırasında ABD ve AB ittifakı, asıl olarak dışarıdan gönderilen İslamcı gruplarla rejimi devirmeyi hedefledi. Bunun için her türlü silah ve maddi desteği verdi, silah veren bölge ülkelerine de göz yumdu.
Ancak gelinen aşamada ABD ve AB’nin planlarının etkili olamadığı net bir şekilde görülüyor. Etkili olmadıkları gibi izledikleri politika dolayısıyla başlayan savaş nedeniyle Avrupa’ya doğru yola çıkan milyonlarca sığınmacıyla karşı karşıya kaldılar.
Bugün sığınmacı akınını Türkiye’ye verdikleri bekçilik göreviyle azaltan AB ülkeleri, asıl olarak Suriye’nin yeniden paylaşılması planlarının da dışına düşmüş durumdalar. Bölgedeki asıl aktörlerin Rusya ve ABD olduğu artık görülüyor. Gelişmelerin bundan sonraki gidişattı açısından ciddi bir ağırlığı olmayan AB ülkeleri, şimdi de Trump’un bombalama emriyle taşların yeniden yerinden oynamasını ve böylece bir rol kapmanın derdinde.
Aksi halde ABD ile Rusya arasında Suriye’nin geleceği üzerinde yapılacak pazarlığın dışında kalacaklarının farkındalar. Bu nedenle, gerekirse savaşın yeniden kızışmasından çekinmiyorlar.
AB ülkeleri bu nedenle açıkça uluslararası hukuka aykırı ABD’nin Şayrat askeri üssünü bombalamasına tam destek vermiştir.
ULUSLARARASI HUKUK AYAKLAR ALTINA
7 Nisan Cuma günü “Trump’ın uluslararası hukuka aykırı askeri vuruşu” başlığıyla bir yazı kaleme alan Süddeustche Zeitung yazarı Stefan Ulrich, yapılan bombalamanın Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 2. Maddesi’nin 4. bendine aykırı olduğunu ifade ediyor. Söz konusu maddede “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletlerin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar” deniliyor.
Trump’ın ne ABD’ye ne de başka bir ülkeye karşı güç kullanma tehdidi yapan Suriye’ye sırf “kimyasal silah kullandı” iddiası üzerinden bombalaması, gerçekten ne zaman ve nerede ne yapacağı belli olmayan bir devlet başkanı olduğunu gösterdi.
“Ne yapacağı kestirilemeyen” ABD başkanının bu politikasının bundan sonra da pek çok bölgede yeni sorunlara yol açacağı bugünden görülüyor.
Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ve bölge ülkelerin, Trump’ın bu keyfi ve uluslararası hukuka kesinlikle aykırı emrine karşı çıkıp mahkum etme yerine desteklemesi, onu bundan sonra bu türden kararlar alma konusunda daha da cesaretlendirme anlamına geliyor.
GÜÇ GÖSTERİSİNİN AMACI PAYLAŞIM MASASINDA GÜÇLÜ OLMAK
Cenevre ve Astana görüşmeleri sürecine bakıldığında Suriye üzerine güç mücadelesi yürüten iki önemli güç olan ABD ve Rusya arasında, radikal dinci terörle mücadelede ortak davranma önce çıkmış ve uzlaşmayla paylaşımın yapılacağı konusunda bir intiba bırakmıştı.
Ancak gerçekte ABD’nin savaşla istediğini elde etmekte ısrar ettiği anlaşılıyor. Ortadoğu Uzmanı Michael Lüders’in de ifade ettiği gibi “Esad rejimi sonuncusu Halep olmak üzere bütün büyük şehirleri geri aldı. ABD’nin ilk aşamada bu çekişmeden yenik çıktığı söylenebilir. Washington’daki nüfuz sahibi güç odaklarının gelişmeleri tersine çevirmek için Suriye’de çatışma aradıkları anlaşılıyor.” (Deutsche Welle.de)
Başka bir değişle, bundan sonra Suriye’de daha fazla söz sahibi olmak izin, geriye kalan ve stratejik önemi bulunan İdlib gibi kentlerin Suriye ve müttefiklerinin kontrolüne geçmemesi için mücadele ediyor.
BÖLÜNME İHTİMALİ GÜÇLENİYOR
Zira, sonradan kurulacak pazarlık masasında Suriye’nin Rusya ve ABD müttefiklerinin kontrol ettiği sektörlere bölüneceği bugünden görülüyor. Bugün Ukrayna’nın fiilen Batı ve Rusya yanlısı bölgeler olarak bölünmesinin bir benzeri Suriye’de mümkün görünüyor. Ya da İkinci Dünya Savaşı sonrasında mağlup Almanya’ya yapılanın bir benzeri şimdi Suriye’de hayata geçirilecek. Farklı güçlerin kontrol edeceği sektörlerin zamanda federatif bir devlete mi yoksa bölünmeye mi evirileceği içeride ve dışarıda güçler ilişkiler belirleyecek gibi görünüyor. Dönemin Almanyası’nda olduğu gibi güçler arası çelişkiler derinleştikçe bölünme olasılığı çok yüksektir görünüyor. Zira ABD ile Rusya arasındaki çelişkilerin sertleşerek devam edeceği bir dünya konjonktüründen geçiyoruz.
Bu geçmiş tecrübeye sahip Almanya, şimdi bölgesel çıkarları için Ukrayna’da olduğu gibi Suriye’de de Rusya’ya karşı ABD’nin savaş politikalarına itiraz etmeden destek veriyor.