İstediklerini getirmediğimizde de örgütçü derlerdi

Katliamda hayatını kaybeden Adem Ant’ın babası Raşit Ant da “Biz kaçakçı değiliz. Her gittiğimizde askerler bir şeyler istiyordu. Komutanlara meyve suyu, muz, çay, şeker getiriyorduk. Komutanların hepsi gidip geldiğimizi biliyordu. Biz gizli yapmıyorduk bu işi. İstediklerini getirmediğimiz zaman örgütçü derlerdi şimdi öldürüldük yine örgütçü olduk. Hem öldürüldük hem de Başbakan tarafından iftiraya uğradık. Hayvancılık ve tarımla uğraşamıyoruz. Tarım yapmak istediğimiz arazi mayınlarla döşendi” şeklinde konuştu.

‘EGEMENLER KÜRT SORUNUNDA TERS DÜŞMÜYOR’

Demokrat Yargı Başkanı Organ Gazi Ertekin ise Türkiye’de hukuk ve yargının iktidarların yaptıklarını sorgulayabilecek noktada olmadığını belirterek, “Böyle güçlü bir yargı yapısı yok. Ancak güç odakları ters düştüğü zaman bir şeyler görebiliyoruz. Ama egemenler Kürt sorunu konusunda asla ters düşmüyorlar ve bu katliamlar olduğu yerde kalıyor” diye konuştu.

MERT: SAVAŞA, ‘SAVAŞ’ DEMEK SUÇ

Gazeteci Nuray Mert ise iktidarın Roboskî’de yaşanan katliamı kaza olarak gördüğünü ve gelen tepkilere o yüzden şaşırdığını belirterek, iktidarın katliam karşısındaki tavrının, batının da tavrını yansıttığını söyledi. “Uludere Katliamı Kürt sorunundan ayrı tartışılamaz” diyen Mert, “Bir savaş var ama ‘savaş var’ demek bile suç sayılıyor. Devlet teröre karşı verdiği mücadeleyi savaş olarak görmüyormuş. Büşra Ersanlı’nın iddianamesinde bir konuşmamız yer alıyor. Yaşananlara ‘savaş’ demiş olmamızı suç delili saymışlar” dedi. Çatışmaların arttığı dönemde medyanın daha da faşist bir dil kullandığına dikkat çeken Mert, “13 kadın gerillanın bir mağarada çatışma olmamasına rağmen kıstırılıp, öldürülmesi medya için bir zafer ve başarı anlamına geliyor. Türkiye’de Kürt sorununda hak ve hukuktan bahsedilemeyecek bir noktaya geldik. İnsanlıktan çıkılmış durumda, acilen çözüm lazım” şeklinde konuştu. (Diyarbakır/EVRENSEL)