Sol Cephenin dağılması ve Melenchon’un adaylığı
Deniz Uztopal Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sol/ilerici güçler arasındaki sorunları ve sol cephenin durumun yazdı.
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri güçlü bir sınıf hareketinin ardından geldi. Ocak-haziran 2016 boyunca son yılların en ileri ve en keskin sınıf mücadelesi yaşandı. CGT’nin (Genel İş Konfederasyonu) başını çektiği ama mücadeleci tüm sendikaların katıldığı dev gösteri ve grevlerle Fransa işçi sınıfı ve emekçiler, hükümete karşı aylarca mücadele ettiler.
İş yasasında yapılan saldırıları tamamen püskürtememiş de olsalar, biriken tepki sayesinde ne Hollande, ne de Valls cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma ‘hakkını’ kazanamadılar.
Öte yandan emek hareketi içerisinden çıkabilecek bir aday bu tepkilerin doğru kanalize edilmesine olanak sunabilecekken bu da olmadı. Bunun temel nedeni ise uzun yıllar emek ve demokrasi mücadelesinde ileri bir rol oynamış olan Sol Cephenin, tam da aynı dönemde iç tartışmalar ve esas olarak ta ‘koltuk’ kavgalarından dolayı dağılma aşamasına gelmiş olmasıdır.
İŞÇİ EYLEMLERİNDE ROL OYNAYAMADI
Uzun zaman ülkenin ilerici güçlerinin çoğunluğu Sol Cephe ittifakında buluşmuş ve ülkenin sorunlarına karşı birlikte mücadele etmeye karar vermişlerdi. Fakat seçimlerin yaklaşmasıyla sol/ilerici güçler arasında tartışma ve sürtüşme arttı. İki sene öncesinden başlayarak gelen bu tartışmalar, önce Cepheyi geriletti ve sonra da işlevsizleştirdi. Örneğin el Khomri denilen yeni iş yasasına karşı mücadelede Sol Cephe, doğru düzgün rol oynayamadı.
Özellikle de Fransız Komünist Partisi (PCF) ile Sol Parti (PG) arasındaki anlaşmazlıkların doruk noktası, emek hareketinin en yüksek olduğu döneme denk geldi. Mücadele fiiliyatta Sol Cephenin dağılmasını engelledi, zira hiç bir örgüt geniş emekçi kesimleri içerisinde destek bulan bir ittifakın dağılmasının sorumluluğunu üstlenemezdi. Fakat fiili olarak artık işlemez bir ‘birlik’e dönüştü.
SEÇİM TAKTİĞİ VE İTTİFAKLAR SORUNU
Fransız Komünist Partisi (PCF) ile Sol Parti (PG) arasında anlaşmazlıkların merkezinde cumhurbaşkanlığı ve hemen ardından yapılacak milletvekili seçimlerinde izlenecek taktik ve ittifakların ne olacağı sorunu var.
Temelde, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ve buna bağlı olarak da milletvekili seçimlerinde örneğin hükümet partisi Sosyalist Parti ile ittifak yapılıp yapılmayacağı sorunları öne çıkıyor. Aslında bu iki konu iç içe geçmiş ve birbirinden ayrı ele alınamaz konulardır, zira birincisindeki başarı ikincisini etkileyecektir, ya da ikinci için yapılacak bir ittifak birincisinden bağımsız değildir. Yani cumhurbaşkanlığı, milletvekilleri seçimlerinden bağımsız değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sol Partinin lideri ve 2012’de de Sol Cephenin Cumhurbaşkanı Adayı Jean-Luc Melenchon, bu defa de kendi adaylığını öne sürdü ve Sosyalist Parti ile olası tüm ittifaklara karşı çıktı. Cephenin diğer güçlü örgütü PCF ise Melenchon’ın adaylığını reddetti ve iki turlu seçimlerin ikinci turunda “Elenmemek ve mecliste en azından bir grup oluşturabilecek kadar milletvekili çıkartabilmek için” olası ittifaka da karşı değil.
PCF’NİN MADDİ SORUNLARI VE SİYASİ ÇIKMAZI
Mecliste bir grup çıkartamaması, zaten ciddi maddi sıkıntılar içinde boğuşan PCF açısından önemli bir ekonomik kaynağın kaybolması ve maddi sorunların büyümesi anlamına geliyor. Komünist Parti, hükümeti kuşkusuz eleştiriyor ama maddi sorunları aşmayı seçimler sayesinde alacağı yardımlara bağlayınca siyasi olarak ciddi bir çıkmazın içine düşüyor.
Sol Parti ve Melenchon ise PCF’ye geçerek ülkede en güçlü “sol-radikal” güç olma peşinde olduğu için, PCF’nin bu çıkmazından faydalanarak iktidardaki Sosyalist Parti ile ittifaka karşı çıkıyor.
Yaklaşım bu olunca iki partinin anlaşması zaten baştan mümkün değildi ve Sol Cephe’nin dağılması kaçınılmaz oldu. Cephe’nin bileşenlerinden olan Fransa İşçileri Komünist Partisi (PCOF) ise tam da bu koşullarda ittifakın seçim üzerinden bölünmesini eleştirerek ayrılma kararı aldı.
MELENCHON DAYATILMASI VE SOL GÜÇLERİN DURUMU
SOL Cephenin fiili olarak dağıldığı koşullarda Jean-Luc Melenchon, kendi partisi de dahil olmak üzere, “Partilerin üstünde ve onlardan bağımsız olarak” aday olduğunu açıkladı.
Önce “France İnsoumise” (Boyun Eğmeyen Fransa) diye bir hareket kurdu, ardından 2012 seçimlerinde Sol Cephe’nin programı olan “Humain D’abord” (Önce İnsanlık) programında değişiklikler yapmaya yönelik bir tartışma süreci başlattı ve seçim programını açıkladı. Seçimlerin yaklaşması ve tartışmaların giderek yoğunlaşmaya başlamasıyla eski Sol Cephe içerisindeki örgütlerden “Ensemble” (Birlikte), milletvekilleri seçimlerinde kendi adaylarının desteklenmesi şartıyla Melenchon’un adaylığını desteklediğini açıkladı.
Uluslararası Marksist Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML) üyesi PCOF ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimseyi desteklemeyeceklerini ilan etti.
PARTİ İÇİNDE BİTMEYEN ADAYLIK TARTIŞMASI
En büyük tartışma ise PCF içerisinde yaşandı. Mevcut Cumhurbaşkanı François Hollande’ın aday olmayacağının kesinleşmesi ve Eski Başbakan Manuel Valls’ın kazanma ihtimalinin yüksek olduğu dönem, PCF yönetimi sert iç tartışmalardan sonra Melenchon’u destekleme kararı verdi ama bu karar, yönetici organda kıl payıyla alınmıştı, bu nedenle genişletilmiş bir yöneticiler toplantısıyla teyit edilmesine karar verildi.
Merkezi yönetimin yanı sıra il ve bölge yöneticilerinin de bulunduğu bu yeni toplantıda beklenmedik bir şekilde Melenchon’u desteklememe kararı çıktı. Yani Merkezi yönetimin kararı azınlıkta kaldı ama bu sefer de “üyelere oylatma” yoluna gidildi. Birkaç hafta süren süreçten sonra üyeler bağımsız kampanya yürütmesi şartıyla Melenchon’u destekleme kararı verdiler. Fakat bu arada, yine beklenmedik şekilde Sosyalist Partinin ön seçimlerinde sol kanadın temsilcisi Benoit Hamon’un aday seçilmesi ile PCF yönetimi, Melenchon ve Hamon’un birliğini savunan bir çizgiyi öne sürdü.
Onlara göre iki adayın programları birbirlerine çok yakın olduğu için anlaşmak mümkündü ve böylelikle seçimler bile kazanılabilirdi. Fakat iki aday da kendi adaylıkları etrafında bir birlik dayattıkları için bu öneri kabul bulmadı.
MELENCHON VE ‘YURTTAŞLIK DEVRİMİ’ İDDİASI
Jean-Luc Melenchon’un programı kuşkusuz emekçilerin taleplerine en yakın olanıdır. Hareketin yükseldiği, işçiler kendi talepleri için aylarca mücadele ettikten sonra, neoliberalizm karşıtı bir çizgiyi savunan bir adayın bu taleplere sahip çıkmaması zaten mümkün değildi.
Fakat belirtmek gerekir ki Sol Cephe gibi emek ve demokrasi hareketinin ihtiyacı olan bir ittifakın dağılmasında Melenchon’un sorumluluğu da büyüktür. Bireysel ego ya da koltuk kavgalarından dolayı, ilerleyebilecek ve giderek daha da büyüyebilecek bir ittifak baltalandı, ve üstelik sınıf hareketinin en yüksek olduğu bir dönemde bu yapıldı. Bu da, hem Fransız Komünist Partisinin, hem de Melenchon’un, işçi emekçi hareketine karşı duydukları sorumluluğun seviyesini görmek açısında önemli bir veridir.
Kuşkusuz Melenchon seçim kampanyasında işçi ve emekçilerin en acil taleplerini gür bir şekilde dillendiren, onları savunan kişidir, ama kendi deyimiyle amacı Latin Amerika türü sadece “Yurttaştık Devrimini” gerçekleştirmektir.
BİTTİ