13 Nisan 2017 01:16

Ercüment Akdeniz 

Hitler Almanyası’nda önce komünistler ardından diğer muhalifler “terörist” olmakla suçlandı. Führer, “temizlik harekatı” için gizli polis örgütü Gestapo’yu görevlendirmişti. Evet ama iş başındakiler bir gün sıranın kendilerine geleceğini ve adlarına bir “Terör Topografyası Müzesi” açılacağını nerden bilebilirdi? 

Berlin’de bulunan Terör Topografyası (Topographie des Terrors) Müzesi, her gün yüzlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Gezi sırasında, gruplar halinde gezen minik öğrencileri görmeniz pek mümkün. Müzede sergilenen fotoğraf ve belgeler sadece geçmişi değil geleceği sorgulamanıza da yardımcı oluyor.  

KARARNAMELERLE YÖNETİLEN ÜLKE 

Gestapo Müzesi’nde sergilenen belgeler arasında ilginç bir “kararname” göze çarpıyor. Başlığı tam olarak şöyle: “İnsanların ve Ülkenin Korunması Hakkında Meclis Başkanı Kararnamesi.” Kararnamenin altında Cumhurbaşkanı Hindenburg ve Adolf Hitler’in imzası bulunuyor. Hindenburg burada artık sembolik bir imzadır ve bütün yetkiler führere/başkana yani Hitler’e bırakılmıştır. Resimde görmüş olduğunuz örnek, 28 Şubat 1933 tarihli kararnamenin Resmi Gazete’de (Reichsgessetzblatt) yayımlanmış halidir. Adı geçen kararname, Alman Anayasası’nın 48. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yürürlüğe konulmuş. Böylece Anayasa’nın basın, seyahat, ifade ve toplanma özgürlüğü ile haberleşmenin gizliliğine ilişkin maddeleri -aksi belirtilinceye kadar- yürürlükten kaldırılmış. 

Meclisi devre dışı bırakan ve bütün yetkileri “tek adam”da toplayan bu ve benzeri kararnameler, gücünü esas olarak Reichstag (Meclis) yangınından aldı. Sonradan, bir Nazi tezgahı olduğu açığa çıkan bu yangın üzerinden gestapoya sınırsız yetkiler verildi. Devlet terörünün önü açıldı. Meclisi korumak adına çıkarıldığı iddia edilen kararnameler, Meclisin yetkilerini ortadan kaldırdı. Almanya için, ülkenin kararnameler yoluyla yönetildiği bir süreç başlamıştı artık. Bu nedenle adı geçen kararnameler “Reichstag yangını kararnameleri” diye de anılır. 

İLLEGAL HÜCRELER 

Gestapo terörü, özünde bir devlet terörüydü. 1933-1945 yılları arasında gestapo zindanlarında binlerce insan can verdi. Zindanlar ve işkencehaneler kamuoyundan saklanıyordu. Fakat işin asıl korkunç yanı Berlin’deki gestapo karargahıydı. Önceleri “Toplama Kampları Denetim Kurulu” olarak kullanılan bu bina, sonradan gestaponun işkence üssüne dönüştürüldü. İşkenceli sorgulardan hızlı ve kesin sonuç alınabilmesi için ana karargah binasının altına gizli hücreler yapılmıştı. Bodrum kattaki illegal hücreler, yıllar sonra yapılan kazılarda ortaya çıkarıldı.   

SİVİL FAŞİST GÜÇLERİN SİLAHLANDIRILMASI 

Tek adam, tek parti iktidarı Almanya’ya sadece yasa değişiklikleri ve kararnamelerle gelmedi. Yeni sistem, Nazi partisi ile polis/istihbarat gücünün iç içe geçtiği yeni bir yapı oluşturmuştu. Sivil faşist güçlerin milisler halinde silahlandırılması da işin bir parçasıydı. Hızardan çıkmış gibi tek tip üniforma giyen Nazi gençlik örgütü üyeleri (Hitler Gençliği), çok geçmeden şehir asayişinde görev aldı. “SA birlikleri” (Fırtına Birlikleri ya da Taarruz Bölüğü) şeklinde örgütlenen milisler sokak terörünü tırmandırdı. Gestapo Müzesi’nde sergilenen iki fotoğraf bu bakımdan dikkat çekici. İlk fotoğraf, milislerin nasıl silahlandırıldığını gösteriyor. İkinci fotoğrafta ise önde polisler arkada milisler ortak operasyona gidiyor. Sokakların tutulduğu, evlerin basıldığı operasyonlar bunlar. 

Milis tarzında örgütlenen SA birliklerinin, sonradan paramiliter koruma timi olarak bilinen SS’lerin hedefi olduğunu da not düşelim. SA birlikleri devlete paralel yapı oluşturmakla suçlandı. Bizzat Hitler’in emriyle 30 Haziran ile 2 Temmuz 1934 arasında SS mangaları 85 SA liderini öldürdü. Bu operasyon tarihe “Uzun Bıçaklar Gecesi” olarak geçti. Bundan böyle gidişata düzenli silahlı kuvvetler hakim olacaktı. 

İDAM HATIRASI 

Nazi orduları bir tarafta Avrupa diğer tarafta Sovyet topraklarını işgale başlamıştı. “Devletin ve milletin korunması” meselesi konsept değiştirmişti. Gestaponun beyni Berlin’de, kolları ise işgal edilen her bir ülkedeydi. Amaç, direniş gruplarını açığa çıkarmak ve çökertmekti. Gestaponun uyguladığı sistematik işkencenin yanına sistematik idamlar eklendi. Alelacele kurulmuş mahkemeler -SS kararnamelerinden aldıkları güçle- darağaçları kurmakta gecikmedi. Görmüş olduğunuz fotoğraf doğu cephesinden. Soğuk ve karlı kış gününde Alman askerleri pek keyifli. O dönem, haliyle cep telefonları olmadığı için, herkes fotoğraf makinelerine sarılmış. Eh ne de olsa bu savaş hatırasının cephe gerisindeki ailelere gönderilmesi gerek! Fotoğrafta görülen çocuklar ise belli ki bu infaz sahnesinin dilden dile yayılması için oraya getirilmişler. 

NAZİ GÜNLERİNDE AŞK 

Gamalı haç flamaları altında güneşin ve denizin tadını çıkaran genç çiftler, Nazi zulmü altında inleyen kurbanlara pek kayıtsızdı. Onların pek çoğu “ulusun güvenliği” masalıyla kandırılmış ve tatlı rüyalara dalmış gençlerdi. Alman orduları ve gestaponun işlediği toplu cinayetler “üstün Alman ırkı”nın mutluluğu içindi! Gestapo Müzesi’nde sergilenen bu fotoğraf, Nazi günlerinde yaşanan aşkların ne menem bir şey olduğunu gösteriyor. Öyle ki, devlet terörü “mutluluk fotoğraflarına” sığınırken, çekilen her bir fotoğraf da devlet terörünü örtmeye yarıyor. 

İTAAT VE RET 

Hamburg Blohm-Voss limanında  çekilen bu fotoğrafı pek çoğumuz biliriz. Gestapo Müzesi’nde sergilenen fotoğraf 13 Haziran 1936’da çekilmiş. Sahnede, Alman donanmasına ait bir eğitim gemisinin açılış töreni var. Führerin nutkundan sonra Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi marşı (Hortz-Wessel-Lied) okunuyor. Tersane işçileri ve izleyiciler, sağ kolları havada coşageliyor. Ne ki sakin ve kollarını göğsünde bağlamış bir adam bütün o manzarayı bozuyor. Daire içinde gösterilen bu cesur kişinin kim olduğu hakkında net bilgi yok. İtaati reddeden kişinin August Landmesser olduğu tahmin ediliyor. Masaldan uyanmış -belki de Hitler’in masalına hiç kanmamış- o işçi, tarihte sadece faşizme itaat edenlerin değil isyan edenlerin olduğunu da söylüyor.  

KAYITLI GESTAPO SUÇLARI  

Berlin’deki parlamento binasına (Reichstag) kızıl bayrağın çekildiği gün, faşist terör son bulmuş, Gestaponun karargah binası yerle bir olmuştu. Ne var ki Gestapo üyeleri beklenen cezaları almadı. Nürnberg’de kurulan uluslararası mahkemede tam 216 oturum gerçekleşti. Burada 3 kişi beraat ederken 22 kişi için idam cezası istendi. Üç kişiye de ömür boyu hapis cezası verildi. “Hafif suçlardan” yargılanan 4 kişi, 10 ile 20 yıl arasında hapis cezası aldı. Oysa Gestapo’da yüzlerce şef, binlerce işkenceci polis görevliydi.  

Fotoğraftaki panoda görmüş olduğunuz kartlar gestapo üyelerine ait. Üzerlerinde, ajanların görev tarifleri ve görev yerleri yazılı. Bütün bu bilgiler ifşa olduğu halde kaç kişi ceza aldı dersiniz? Sadece altı! Panoda öne çıkan kutular işte bu altı isme ait. Yani federal Alman mahkemelerinde ceza alan faşistlerin sayısı iki elin parmakları kadar bile değildi. 


 

Evrensel'i Takip Et