16 Nisan 2017 01:30

İki serhat ülkesi: Suriye ve Kuzey Kore

Ulaş Başar Gezgin, Amerikan askeri yayılma haritasının sınır ülkeleri Suriye ve Kuzey Kore’ye yönelik emperyalist emelleri yazdı.

Paylaş

Doç. Dr. Ulaş Başar GEZGİN

Anlaşılan o ki, Suriye ve Kuzey Kore, önümüzdeki günlerde çok konuşulacak. Suriye’den sonra Kuzey Kore’ye saldırı düşüncesi masada. Denilebilir ki, Kuzey Kore’nin yazgısı, bir ölçüde Suriye’de olacaklarla belirlenecek. 

Batılı tarih yazımları 2011’den başlayarak Suriye’de yaşananları ‘iç savaş’ olarak adlandırma eğiliminde. Ancak Esad karşıtı güçler içinde çok sayıda yabancı gönüllü ve özellikle de paralı savaşçı olduğunu biliyoruz. Suriye’de yaşananların halkın ayaklanıp silahlanmasıyla başlamadığını, ilk kitlesel sivil eylemden çok önce emperyalist güçlerce Suriye’ye yönelik silahlı eylemlerin planlandığını biliyoruz. Dolayısıyla, Kuzey Kore’nin Kore Savaşı’nı ‘Anayurt Kurtuluş Savaşı’ olarak adlandırması gibi (çünkü Kuzey Kore, tıpkı Suriye gibi ‘yedi düvel’e karşı savaşmıştı, Kore Yarımadası’nda hâlâ 30 bin Amerikan askeri var ve Kuzey Kore’nin barış için ilk koşulu Amerikan askerlerinin ülkelerine dönmeleri), Suriye’de yaşananları da ‘iç savaş’ olarak adlandırmak, iyimser bir tahminle bilgisizlikten kaynaklanan bir yanlıştır, karamsar bir tahminle ise emperyalist manipülasyonun bir parçasıdır. 2011 ve sonrasını, ‘Suriye Direnme Savaşı’ olarak adlandırabiliriz. Diğer uygun adlandırmalar, ‘Suriye Savunma Savaşı’, ‘Vatan Savunması Savaşı’, ‘Suriye Paylaşım Savaşı’, ‘Suriye Emperyalist Savaşı’ vb olabilir. Bu savaşta kimse Esad’ı tutmak ya da onun tüm politikalarını olumlamak zorunda değil. Ancak ülkenin tarihsel olarak ABD’ye kafa tutan, 70’lerden başlayarak Sovyetlere yakın bir çizgi izlediği ve bunun için cezalandırıldığı bir gerçek. 

‘SERHATTA HEP AKŞAM OLUYOR’

İşin aslı, dünya üzerindeki Amerikan üsleri haritası, hangi ülkelerin hedef tahtasına oturtulduğunu ve oturtulacağını çok net gösteriyor. Amerikan askeri yayılma haritasında Amerikan üs ülkelerinin sınırları dışında olan tüm ülkeler hedef. Bu üslerin genellikle ülkelerin sınıra yakın bölgelerinde konuşlandırılması da raslantı değil. Suriye ve Kuzey Kore ise, bu askeri haritanın serhat boylarında. 1936-1939 İspanyası gibi, ABD’nin Suriye ve Kuzey Kore planları da 3. Paylaşım Savaşı’nın bir pilot uygulaması olabilir ya da bunun tersine Soğuk Savaş’ın yeni bir sürümü olarak doğrudan savaş yerine vekaleten savaşın coğrafyaları olarak daha çok öne çıkabilirler. Güney Kore çevresinde ABD’nin kurduğu füze kalkanı, Çin’de büyük protestolarla karşılaşıyor. Kuzey Kore bahanesiyle Çin’e yönelik bir önlem olduğu düşünülüyor.

‘SURİYE: ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ Mİ? KOMPLO MU?’

Peki 2011’den bu yana Suriye’ye ilişkin olarak hangi görüşler kalıcı olabildi ve günümüze değin geçerliliğini koruyor? Hangi görüşler ve gelişmeler sabun köpüğü gibi kaybolup gitti? Bu bağlamda, Erol Anar’ın ‘Güncelde Boğulmak’ adlı yazısı daha büyük bir anlam kazanıyor (*). Yazıda belirtildiği gibi, artık çok az kitap okunuyor; ortalama bir insan, güncel olana çok fazla zaman ayırıyor. Kısa bir sürede güncelliğini yitiren birçok haber ve bilgiyle zamanımızı boşa harcıyoruz. Bu açıdan, Türkçede Suriye’ye ilişkin haberlerin ötesine geçilip kitaplar yayınlanıyor olması, güzel bir gelişme. Türkiye’de, solun geniş yelpazesinden Suriye’ye bakan yazarlar arasında en çok okunanlar, Fehim Taştekin, Hüsnü Mahalli, Faik Bulut ve Erdoğan Aydın. Bu yazarların dışında az sayıda olmakla birlikte daha az bilinen Suriye kitapları da var. Bunlardan biri, Antakyalı sosyolog Kenan Kahlıoğulları’nın derlediği ‘Suriye: Özgürlük Mücadelesi mi? Uluslararası Komplo mu? (Barışa Çağrı)’ başlıklı kitap. Ürün Yayınevi’nden 2012’de çıkmış olan kitapta, Kahlıoğulları başta olmak üzere çeşitli yazarların Suriye’yle ve Arap coğrafyasıyla ilgili yazılarına yer verilmiş. Kitabın, yaşananları kültürel ya da siyasal olmanın ötesinde ekonomik boyutlarıyla ele alması ve böylece sınıfsal çözümlemeye odaklanması dikkate değer: “Türkiye burjuvazisi, son 10 yılda yakaladığı gelişkinlik ile dünyanın en büyük 18. ekonomisi olmuş ancak bundan sonra kendi potansiyelleriyle büyümesinin çok zor olduğunu görmüştür.

Bu nedenle siyasi, askeri, ekonomik entegrasyonda dev adımlar atmaya başlamıştır. Irak’ta tezkereyi geçirmediği için hâlâ kafasını duvarlara vuran AKP hükümeti ve hâlâ o dönemi talihsiz bir dönem olarak değerlendiren ulusal burjuvazi bundan sonra böyle bir yol kazasına mahal vermek niyetinde olmadığını Libya saldırısında gösterdi. NATO’nun ne işi var Libya’da noktasından, NATO’ya Libya saldırısı için üs verme kararının verilmesi süreci bir haftadan daha kısa sürdü. Çünkü ulusal buıjuvazi Irak’ta kaçırdığı treni, büyük lokma yemekten taşeronluğa razı olma sürecini Libya’nın inşası sürecinde yaşamak istemiyordu” (s.22-23). 

Kitap bize savaşta ölenlerin eşit olmadığını anımsatıyor: 

“Halklann, ezilenlerin kurtuluşlarını amaçlamayan hiçbir savaşta olmayız, desteklemeyiz. ABD çıkarlarını biz mi koruyacağız? ABD’nin değişen savaş politikası “taşeron, işbirlikçi gruplar, ülkeler, yönetimler” öngörüyor. ABD destekli Renkli ve Kanlı Devrimlere baktığımızda bu sonuçları görebiliyoruz. Ortadoğu’daki değişimleri en az kayıpla bitirmek istiyorlar. Tek bir ABD’li öleceğine Ortadoğu’dan binlerin ölmesini yeğlerler (En son; ABD Libya Büyükelçisinin ölümü sonrası iyi bir örnektir).” (s.77)

Suriye ve Kuzey Kore’ye yönelik ABD saldırılarının karşısında olmak, bu iki ülke rejiminin her yaptığını onaylayacağımız anlamına gelmiyor. Suudi Arabistan, Pinochet Şilisi ve Franco İspanyası’nı desteklemiş olan ABD’nin ‘diktatörleri devirme’ söyleminin yalan olduğuna sürekli olarak dikkat çekmeli. ABD saldırıları, hiçbir coğrafyaya yarar sağlamış değil. Libyası’ndan Afganistan’ına aynen böyle. Ayrıca, ABD’de de AB’de de sağ politikaların yükselişe geçtiğini gözden kaçırmamak gerekiyor. 

YİNE DE UMUT

Her şeye karşın, biz de Suriye kitabının yazarlarının taşıdığı umudu taşıyoruz:

“Suriye, tarihi, ekonomik, sosyolojik, kültürel, coğrafi vb. çok yönlü ortaklıklarımız olan bir ülkedir. Akrabalık ilişkilerimizin de olduğu kardeş bir coğrafyadır. Suriye halkı kardeşlerimiz,kuzenlerimiz, amcaoğullarımız ve yakın komşularımızdır. Komşumuz Suriye kendi dinamikleriyle sorunlarının üstesinden gelecektir. Suriye’de barışın tesis edilmesi bütün halkların yararınadır.” (s.61).

(*) Bkz. 
Kaynakça 
Kahlıoğulları, K. (2012). Suriye: Özgürlük Mücadelesi mi? Uluslararası Komplo mu? (Barışa Çağrı). Ankara: Ürün. 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İyi ki doğdun Thalmann...

SONRAKİ HABER

Demokrasi harika bir şey

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa