Demokrasi harika bir şey
Oy verin. Bunu borçlusunuz borçluyuz. Tutuklu gazetecilere, akademisyenlere, hapisteki milletvekillerine, bizim olmayan bir savaşta kaybettiklerimize
Yeşer SARIYILDIZ
“Eğer bir etki bırakamayacak kadar küçük olduğunuzu düşünüyorsanız, geceyi bir odada birkaç sivrisinekle birlikte geçirmeyi deneyin.”
Yukarıdaki cümle, eski bir Batı Afrika deyişi ve ben bunu geçen gece Goliath dizisinin sezon finalinde, bir avukat jüriye seslenirken öğrendim. Mini dizide, bir silah şirketi yaptığı yasa dışı bir proje testi esnasında, bir teknenin patlamasına neden oluyor ve herkesi teknedeki adamın intihar ettiğine inandırmaya çalışıyor.
Dünyada yalan söyleyenler, her konuda hak sahibi olmak isteyenler, sürekli kazanmak için yaşayanlar, daha değerli olduğunu düşünenler, kendi yollarında her şeyin mübah olduğuna gönülden inananlar, gücü eline almak için elinden geleni ardına koymayanlar her yerde var ve her zaman da olacaklar. Bazen bu kişiler yan komşunuz oluyor, bazen sınıf arkadaşınız, bazen mahalledeki esnaf, bazense televizyonda izlediğiniz bir yüz…
Bu insanlara yaptığının yanlış olduğunu söyleme fırsatımız her zaman olmuyor, olsa bile sesimiz her zaman duyulmayabiliyor. Hatta, son zamanlarda sesimiz pek duyulmuyor. Cesaret edip ses çıkaranlar ise, bugün ya hapiste ya işlerinden ihraç edildi ya da her gün korkuyla uyanıyor.
Gerçekten Facebook’ta bir durum bildirgesi yazarken, “Acaba başıma bir iş gelir mi” diye düşünerek yazmak mı istiyorsunuz bilmiyorum; ama isteğiniz böyleyse bile, bunu seçme hakkınız var.
İnanın, demokrasiyle ilgili en harika şey de bu; size istediğinizi seçme hakkını veriyor olması. Yorulmuş, bunalmış, tükenmiş olabilirsiniz. Yaptığınız hiçbir şeyin bir etki yaratmadığına inanıyor da olabilirsiniz. Kaybetmekten bıkmış, bu ülkedeki hiçbir şeyin hiçbir zaman istediğiniz gibi olmayacağını biliyor ve bundan üzüntü duymuyor da olabilirsiniz. Zerre kadar umudunuz kalmamış, yerinizden kalkacak bir nebze bile enerjiyi bulamıyorsunuzdur belki. Kimbilir, belki de kendinizi gerçek bir sivrisinek gibi, ne dediği duyulmuyor, sadece vızıldıyor gibi hissediyorsunuzdur...
Yine de, belki de her gün, istemediğiniz bir iş yerinde 8 saat geçirmiyor musunuz? İş çıkışı adım atacak takatiniz kalmadığı halde metrobüste hayatta kalmaya çalışmıyor musunuz? Sadece evden çıkıp sandığa gitmek ve oyunuzu vermek için ayıracağınız maksimum süre olan 25 dakika, hayatınızda hiçbir şey değiştirmeyecek. Ancak yapmazsanız, yarın bunun pişmanlığını yaşıyor ve kendi vicdanınızla hesaplaşıyor olabilirsiniz.
Ne düşündüğünüzden, evet mi yoksa hayır mı diyeceğinizden bahsetmiyorum. Hazır yapabiliyorken, sadece sandığa gidin ve fikrinizi belirtin.
Oy verin.
Bunu borçlusunuz, borçluyuz. Tutuklu gazetecilere, akademisyenlere, hapisteki milletvekillerine, bizim olmayan bir savaşta kaybettiklerimize, bu cumhuriyetin kurulması için hayatını feda edenlere, çocuklara, artık tanıyamadığımız İstanbul’a, tarihe, geleceğe…
İnanın, etkiniz sandığınızdan daha büyük.
Bugün oy verin. Yarın çok geç olmasın.