Sanat eliyle savaşın karanlığını bertaraf etme zamanıdır
Her sanatçı ruhunun ışığını maharetli renkleriyle dünyaya yayarak zulme, adaletsizliğe ve sömürüye karşı duran bir savaşçıdır.
Başak ŞAHİNDOĞAN
Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
‘Hayır yaşayacağız!’ demek.
İndirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.
Bertolt Brecht
Dünya her geçen gün artan savaşların kıskacında karanlık bir yerküreye dönüşüyor. İnsanlarsa adeta yıkıntılar arasında bir umut ışığı arayan yersiz, yurtsuz, kimliksiz canlılara dönüşüyor. Şüphesiz savaşın en acı sonucu ölümdür. Ancak savaş bir coğrafyadan içeri girmeye görsün beraberinde türlü acılar getirir. Ve bir savaşta önce mutlaka ruhlar ölür. Sokaklardaki renkler solar, tüm yaşam izleri sessizce yok olur. Savaş bir kapıdan girmeye görsün önce umut çıkar o kapıdan dışarı. Ardından da mutluluk. Zaman artık farklı akmaya başlar savaş coğrafyasında. Çocuklar birden büyür, gözler ve sesler birden yaşlanır. Ve savaş, ardında ölü bedenlerden çok ölü ruhlar bırakır.
Ama savaş bir kapıdan girmeye görsün hemen ardından direnç de girer o kapıdan. Baharda canlanan doğa misali çiçek açar mücadele tomurcukları. Ve elbette dünyada barış için çaba sarf eden insanların renkli ışığı, emperyalist hırslar uğruna savaş çıkaran insanların çirkin gölgesini yok eder…
Ve şüphesiz en çok da sanatçıların emektar ellerine yakışır savaşın karanlık yüzünü göz önüne serip, barışa dair yeni ve renkli bir yaşamı örgütlemek…
Tüm savaşlar iç savaştır, çünkü tüm insanlar kardeştir.
Her ne kadar dünya yüzündeki tüm zulümleri yaratan insan olsa da, sanatla bezenmiş insan ruhunun umut ve direnç dolu evrensel dili de her türlü kötülüğü yenecek kadar güçlüdür. Bu nedenle de her sanatçı ruhunun ışığını maharetli renkleriyle dünyaya yayarak zulme, adaletsizliğe ve sömürüye karşı duran bir savaşçıdır.
Her şeyden önce sanat ayna tutandır. Görünmeyeni, perdeler arkasına gizleneni halkların önüne serendir. Ve sanatçılar toplumların en kıymetli ulaklarıdır. Ezilen halkları, devletlerin sömürülerini, şiddetin yaralarını, öldürülen çocukları, kirli oyunları, adaletsizlikleri, tüm zulümleri gözler önüne serendir. Sanatçının bu sisteme karşı en önemli eylemi çağlar boyunca dünyada eli kanlı zalimler kadar, onlara karşı direnerek güzelliğe kanat çırpan insanların olduğunu eserleriyle toplumlara aktarmaktır.
Sanatçının savaşa karşı en önemli eylemi geçmişte, günümüzde ve elbette gelecekte de eli kanlı zalimler kadar, onlara karşı direnen, güzelliğe kanat çırpan insanların olduğunu bilmek ve bunu eserlerinde toplumlara aktarmaktır. Çünkü sanat, savaş yıkıcılığına karşı duran; durmakla kalmayıp iyi, güzel ve doğrunun önünü açan bir dinamiktir.
Ve şimdi acı ve karanlık değil, umudu örgütlemek zamanıdır.
Sanat eliyle savaşın karanlığını, barışın aydınlığıyla bertaraf etme zamanıdır.
20. YÜZYILIN EN ÖNEMLİ SAVAŞ KARŞITI TABLOSU
Pablo Picasso’nun Guernica isimli eseri
PABLO Picasso’nun Guernica adlı çalışmasında, 1937 yılında İspanya’da Bask bölgesinin merkezi olan Guernica şehrine faşist diktatör General Franco’nun yaptığı saldırı resmedilmiştir. Guernica, sadece İspanya İç Savaşı’nın değil, 20. yüzyılın en önemli savaş karşıtı tablosu olarak da değerlendirilmektedir.
Picasso Alman uçaklarının bombalarıyla yerle bir olan şehrin ve askerler tarafından vahşice makineli tüfeklerle taranan masum insanların yok edilişini protesto etmek için resmine şehrin adını vermiştir. Sanatçı resminde o gün yaşananları birebir anlatmak yerine acının duyularla hissedilmesini istemiştir. Picasso resimde siyah, beyaz ve gri dışında hiçbir renk kullanmamıştır. Resmin tam ortasında mızrak saplanmış atın acı içinde kişnemesi, elindeki gaz lambasıyla pencereden kendini içeriye atmaya çalışan kadının telaşı, atın altında elindeki kırık kılıçla parçalanmış askerin cesedi, solda kucağındaki ölü bebeğini tutan annenin feryadını duymak mümkündür. Ayrıca resimde İspanya’nın simgesi bir boğanın yanında silik bir şekilde görülen barış kuşu sanatçının karamsarlığını yansıtmaktadır.
Picasso bir sergisi sırasında Alman bir askerin “Bu tabloyu siz mi yaptınız?” diye sorusuna verdiği ”Hayır, siz yaptınız” cevabıyla savaşın duygusuz tavrına vurgu yapmıştır.
Ben öyle bilirim ki yaşamak,
Berrak bir gökte,
Çocuklar aşkına savaşmaktır…
İsmet Özel
GUERNİCA’YA İLHAM VEREN TABLO
Francisco GOYA, “3 Mayıs 1808 Katliamı”, 1814, Prado Müzesi
İSPANYOL ressam Francisco de Goya (1746 - 1828) resim öğrenmeye çok küçük yaşta başlamıştır. Halk arasında yaşayan sanatçı ve Fransız - İspanyol savaşına katılmıştır. Halk, saray ve gündelik yaşam konularında üretim yapan sanatçı ve toplumsal olaylar, acımasızlık, savaşların kötülüğü ve yıkımlarını göz önüne seren eserler yaratmıştır.
Goya bu çalışmayı, 1808’de ‘i işgali sırasında, ‘un ordularına direnen anısına çizmiştir.
Goya, yazdığı bir mektupta tabloyu yapma amacını “Avrupa’nın zorbalarına karşı giriştiğimiz şerefli ayaklanmanın en olağanüstü ve kahramanca hareketlerini fırça darbelerim ile ebedileştirmek için yaptım.” sözleriyle açıklamıştır.
Tabloda genel bir ölüm havası hakimdir. Başları eğik ve yüzleri görünmeyen Fransız askerleri, esirlere çok yakından ateş etmektedir. Askerlerin, bir robot kadar katı ve ruhsuz duruşları karşısında İspanyol direnişçilerin birbirlerinden farklı yüz ifadeleri tabloya muhteşem bir zıtlık katmaktadır. Tabloda güçlü bir ışıkla parlayan beyaz gömlekli direnişçi, kompozisyonun odak noktasıdır. Figür, diz çökmesine rağmen diğerlerine göre daha iricedir. Direnişçi duruşuyla hem cesareti ve başkaldırıyı, hem de kabullenmişliği ve korkuyu yansıtmaktadır. Askerler ise birey olarak yoktur. Her biri birer makinedir sadece. Daha büyük bir makinenin hizmetindedirler.
Tablo duygusal gücü, savaşın korkunçluğu anlatışı ve savaş kurbanları ön plana çıkarması konusuyla sanat tarihinde çığır açmıştır. Ayrıca 3 Mayıs 1808 resmi, Picasso’nun Guernica adlı eserine de ilham vermiştir.
“Sanat,
şiddeti ortadan kaldırmalıdır,
yalnız o yapabilir bunu.”
Tolstoy
ÖZGÜRLÜK HEYKELİNİN BAŞKA BİÇİMİ
Özgürlük Heykeli. Tammam Azam
1980 Şam doğumlu olan Tammam Azzam eğitimini Şam Güzel Sanatlar Fakültesinde almış Suriyeli genç bir sanatçı.
Azzam Gustav Klimt, Leonardo Da Vinci Picasso ve Matisse gibi sanatçıların klasik resimleri ile harabeye dönmüş, delik deşik olan bir binalar ve sokaklar üzerine yerleştirerek Suriye’de yaşanan yıkımı, halkın yaşadığı terör ve trajediyi anlatarak savaşın yıkıcılığına bambaşka bir açıdan bakılmasını sağlıyor. Çalışmalarında seçtiği resimlerin naifliğiyle çelişen savaşın vahşiliğini çarpıcı bir şekilde bileştiren sanatçı İslamcı çetelerin ve onlara destek veren ülkelerin, Suriye’yi kan revan içinde bırakarak çoluk çocuk demeden yüzlerce insanı vahşice katletmesini hafızalardan silinmeyecek bir şekilde gözler önüne seriyor.
Ancak sanatçının Suriye’de dört yıl önce bir iç savaş olarak başlayan ve zaman içerisinde global bir savaşa dönüşen bu vahşeti en iyi anlatan eseri Özgürlük Heykeli. Tammam Azam bu eserde ülkeye ‘özgürlük’ getirmek kisvesiyle başlayan bu katliamı Amerika’ya Fransızlar’ın hediye ettiği dünyaca ünlü Özgürlük Heykeli üzerinden anlatıyor. Heykelin bir benzerini savaşın yıktığı evlerin molozlardan tasarlayan sanatçı bu şekilde ülkesindeki iç savaşın aktörlerine ilişkin hislerini sanatı aracılığıyla gözler önüne serdi.
Ülkesindeki savaştan sonra Dubai’de yaşamaya başlayan sanatçı eserlerini şu sözlerle açıklıyor: ‘‘Biz Suriye’de komedi ve trajedinin ince çizgisini betimliyoruz. Bu durumda nasıl sanat yapılabildiğini gösteriyoruz. Umuttan, insanların savaşa karşı koymalarından, sevgiden dem vuruyoruz. Sanırım burada insanlar sanatla ilgilenmeyi bıraktı çünkü Suriye’de yaşanan her saniye ölüm kokuyor. Ama ben bir sanatçıyım asker değil, benim mücadele yolum bu.’‘
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
Jean Paul Sartre
ÇOCUKLARIN KATLEDİLDİĞİ BU DÜNYAYI REDDEDİYORUM
Savaş ve Barış Gunduz Ağayev
1981 yılında Azerbaycan’da doğan Karikatürist ve illüstratör GunduzAğayev eserleri ile ezilenlerin dili olarak zalimlere karşı bir duruş sergiliyor.
Aynı zamanda ‘’Demokrasi için Sanat’’ projesinde de yer alan sanatçı karikatürü ülkesindeki haksızlıklara karşı çıkmak için kullandı ve bu nedenle de devlet tarafından büyük bir baskı gördü. Gördüğü bu baskılar karşısında 2014 yılında Azerbeycan’ı terk etmek zorunda kaldı.
Agayev “Savaş ve Barış” ve “Hayal Et” adını verdiği serilerinde ise kapitalizmin sahte başarısını, savaşın sorumluları, sonuçlarını ve çocukları anlatan eserler yaratıyor.
Duygularını “Çocukların katledildiği bu dünyayı redediyorum.” sözleriyle anlatan sanatçı savaşın yıkıcı etkisini savaş çocuklarının ikonikleşmiş fotoğrafları üzerinden anlatıyor. Bu çocuklar için bambaşka hayatlar düşleyen Gündüz Ağayev o kareleri hayallerindeki gibi yeniden yorumlayarak çocukların hak ettikleri dünyaları sarsıcı bir şekilde resmediyor.
‘Hayal Et’ serisi Vietnam savaşının sembolü Kim Phuc’den, cansız bedeni Ege kıyılarına vuran 3.5 yaşındaki Aylan Kurdi’ye, Kevin Carter’ın Pulitzer kazanan açıktan ölmek üzere olan kız çocuğu ve akbaba fotoğrafından, Afganistan’daki çocuk gelinlere kadar bir çok etkileyici kare ile acının boyutunu gözler önüne seriyor.
“Savaş ve Barış” serisinde ise savaşın gölgesinde yaşayan çocukların hislerini ve yaşamlarını çarpıcı kareler ile anlatıyor.