16 Nisan 2017 03:55

Soner TORLAK

V for Vendetta’nın kahramanı V, halkın üzerine her türlü zor aygıtı, akçeli alengirli işleri ve türlü yönetim teknolojisiyle çökmüş olan diktatörlüğün yıkılmasının yolunun, halkın öz örgütlülüğüyle kolektif bir başkaldırıya kalkışması olduğunu düşünüyordu. V’ye göre yapılması gereken, diktatörlüğün aslında göründüğü kadar güçlü olmadığını, kırılgan olduğunu halka teşhir edebilmekti. Bu teşhir faaliyeti için gereken karşı-şiddet günahı kendi boynunaydı ve halka düşen ise öz-savunmaydı. Nihayet, V’nin sistemin yumuşak karınlarına şiddet ve nifak sokma yoluyla vurduğu darbeler, giderek direnişi V’nin suretinde bir kolektif beden haline getirecek ve halkın sistemi yıkmasını sağlayacaktı. V, işte tam bu uğrakta ölümü tercih ediyordu: Yeni sistemde yeni öznenin doğması için eskinin ölmesi gerekiyordu.

Dövüş Kulübü’nün anlatıcısı, bedeni ve aklı sömürgeleştiren modern kapitalist tüketim toplumundan sıyrılabilmek adına kendisini “bölecekti.” Geçerli olan estetik, tüketim, üretim, yaşam biçimlerinin tamamının reddi üzerine kurduğu yeni yaşama önce sınırlı sayıda insanı katacaktı. Ortaya çıkan kolektif özne, önce mevcut sistemin sınırlarında, yeraltında alternatif bir ikinci-hayat kuracak ve sistemle doğrudan çatışmaya girmeyecekti. Ardından kolektif özne, anlatıcının bölünen bedeninden çok daha fazlası haline geldiğinde, artık tırtıldan kelebeğe dönüşme vakti gelecek ve nihayet, tüketim toplumunun simgelerinin yıkılmasıyla bedensel ve zihinsel özgürleşmeye dönük atak tamamlanacaktı. Nihayet anlatıcımız, yarattığı özneyi işte tam uğrakta öldürecekti: Yeni sistemde yeni öznenin doğması için eskinin ölmesi gerekiyordu.

Matrix’in mesyanik kahramanı Neo, bir makine diktatörlüğü altında sömürgeleştirilmiş insanı “kurtarmak” adına önce direnişçiler tarafından sistemin “dışına” çıkartılacak ve bütün o sistemin arkasında yatan çıplak gerçekle tanıştırılacaktı. Neo ve direnişçiler bir yandan makinelerin diktatörlüğüne karşı mücadele ederken, bir yandan da sisteme bağlı diğer insanları “çıkarmaya” çalışıyorlardı. Neo ve direnişçiler, bir yandan sistemin boşlukları, çatlakları ve kör noktalarında biriken çelişkilere oynarken, diğer yandan fiilen sistemin zor aygıtlarına karşı savaşıyorlardı. Neo, makineler sistemin dışına çıkmış insanları topyekun imha etmek üzereyken, bütün savaşları sona erdirecek son bir girişimin makine diktatörlüğünün merkezi iktidarından, kalbinden geçtiği düşüncesiyle harekete geçecekti. Nihayet Neo, sistemle müzakere ederek onu kendi “dışıyla” beraber yaşamaya ikna edecek ve bir yıkıcı ve kurucu özne olarak kendisini işte tam bu uğrakta öldürecekti: Yeni sistemde yeni öznenin doğması için eskinin ölmesi gerekiyordu.

Kar Küreyici’nin kahramanı Curtis, iklim felaketinin ardından bütün dünyayı dolaşan ve çok katı bir sınıfsal ayrım üzerinden işleyen bir sistemle idare edilen trende, o trenin lanetli sınıflarının doğal önderi haline gelerek bir ayaklanma başlatıyordu. Lokomotifi ele geçirmek üzere başlayan ayaklanma, kompartımanları kanlı çatışmalarla geçerken, ön vagonlara yaklaştıkça sistemin işleyişinin temelindeki katı sınıfsal ayrımla yüz yüze gelecekti. Curtis ve direnişçiler, sonunda, trende iktidarın kalbi olan lokomotife varacaklardı. Oradaki muktedir Curtis’e alengirli bir sistem tarifi yaparak, vadesini doldurmaya yaklaşmış olan kendisinin yerine onun geçmesi gerektiğini söyleyecekti; tren gitmeye devam etmeliydi, sistem işlemeliydi. Nihayet Curtis, sistemin iktidarını almak üzere çıktığı yolda, bu iktidarı bütün pisliğiyle, mecburiyetleriyle ve sömürüsüyle devam ettirmek zorunda olduğunu anlayacak ve lokomotifi raydan çıkarmayı tercih edecek, tam da bu uğrakta kendisini de öldürecekti: Yeni sistemde yeni öznenin doğması için eskinin ölmesi gerekiyordu.                 

ÖRGÜTLENME: DİKEY, YATAY, ÇAPRAZ, ORTAYA KARIŞIK

Doğanın sayısız harika hikayelerinden birinde, neden tırtılların bir kısmının kelebeğe dönüştüğünü anlama çabasında bulunan şey, kelebeğe dönüşen tırtıllarda onları kelebeğe dönüşmeye zorlayan ve ikna eden hayalci hücrelerin belirli bir eşiği aşmasının söz konusu olduğu bulunacaktı. Tırtılın bedeninde, tırtılın nöro-biyolojik yapısındaki bir ufak “sistem hatası ya da çatlağı” sonucunda hayatını başka türlü sürdürmesi gerektiğini “düşünen” ve farklı frekanslarda titreşen “hayali hücreler” ortaya çıkıyordu. Tırtılın, tamamen aynı genetiğe sahip olmakla birlikte nitel bir sıçramaya denk düşen kelebeğe dönüşmesi, işte bu hayali hücrelerin belirli bir sayıya ulaşıp eşiği aşmalarının ardından bir araya gelmeleriyle, kümeler halinde birbirlerine tutunarak bir ortak bilgi havuzu ve hareket tarzı örgütlemeleriyle mümkün oluyordu.

V for Vendetta’nın kahramanı V, Dövüş Kulübü’nün anlatıcısı, Matrix’in mesyanik kahramanı Neo ve Kar Küreyici’nin kahramanı Curtis, bu anlamda, sistemdeki hayalci hücrelerin ortaklaştığı kolektif bedenlerdir. Doğa da hükmünü icra edecektir tabii ki ve kelebeğin doğması için tırtılın ölmesi gerekmektedir. Eski sistemle birlikte eskinin yıkıcıları da öyle... Yeni bedenlerde, yeni biçimlerde doğarak...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et