16 Nisan 2017 18:02

Kürtler sözünü söyledi: Savaşa da ‘tek adam’a da HAYIR!

Bölge illerindeki referandum sonucunu Yusuf Karataş değerlendirdi.

Paylaş

Yusuf KARATAŞ

Dayatıldığı koşullar ve devletin bütün kurum ve olanaklarıyla seferber edilmesi bakımından ancak 12 Eylül darbesi anayasası ile karşılaştırılabilecek referandumu geride bıraktık. Daha referandum tarihi belirlenmeden önce Başbakan Binali Yıldırım “kimseye ‘OHAL altında seçime gidildi’, ‘OHAL şartlarında referandum yapıldı’ gibi bir söz söyleme fırsatı vermeyiz” demişti. Çünkü OHAL koşullarında dayatılacak bir referandumun meşru olmadığını başbakan da biliyordu. Ama “partili cumhurbaşkanlığı” adı verilen başkanlık referandumu tam da böylesi koşullarda dayatıldı ve buna rağmen ortaya çıkan tablonun daha şimdiden bu referandumun meşru olmadığını gösterdiğini söyleyebiliriz.

Kürt kentlerine gelince, buralarda referandum sürecine ülke geneli ile karşılaştırılamayacak kadar ağır koşullar altında gidildiği bir sır değil.15 Temmuz darbe girişimi ve ilan edilen OHAL’den önce Kürt kentleri aylarca kuşatma altında kaldı. Birçok ilde, ilçede aylarca sokağa çıkma yasakları uygulandı. Koca koca kentler tanklarla toplarla yerle bir edildi, yüz binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. 15 Temmuz’dan sonra da aralarında HDP ve DBP Eş Genel Başkanlarının olduğu 10 bini aşkın Kürt siyasetçi tutuklandı. 80’i aşkın DBP’li belediye başkanı tutuklanarak belediyelere kayyım atandı. KHK’larla Kürtlerin dil, kültür, sanat, kadın, gençlik, eğitim vb. alanlarda kurduğu yüzlerce kurum ve dernek kapatıldı. Kürt kentlerinin çoğunda hala her türlü eylem-etkinlik ikinci bir emre kadar yasaklanmış durumda.

Uzatmadan söylersek son bir buçuk-iki yılda yaşananlar referandumu Kürtler bakımından sadece  ‘tek adam rejimi’nin değil, aynı zamanda devletin Kürt kentlerinde sürdürdüğü baskı ve yıkım politikasının da oylandığı bir süreç haline getirmişti. Bunu sadece biz söylemiyorduk, iktidar partisi AKP’nin sözcüsü Yasin Aktay da bu referandumun iktidar için Bölge’deki önemini 10 Nisan tarihli “Güneydoğu Mitingleri ve Kürt Meselesinde Yeni Dönem” başlıklı yazısında ortaya koyuyordu. Aktay, referandumun “Kürt sorununda yeni bir dönemin başlangıcı” olacağını, halkın artık devleti “Kürtlerin de devleti” olarak gördüğünü ve halkta “kayyımların atanmış olmasından dolayı en ufak bir hoşnutsuzluğun bulunmadığını” söylüyordu. Aktay, aynı yazısında halkın HDP’ye sırt çevirdiğini ve bu yüzden HDP mitinglerinin çok cılız geçtiğini de söylüyordu.

İşte bu koşullarda referandum sürecinde en çok tartışılan, merak edilen konulardan biri de Kürtlerin tutumunun ne olacağı idi. Yaşanan yıkımdan sonra Kürt kentlerindeki sessizlik, gerçekten Aktay’ın dediği gibi Kürtlerin artık AKP-devleti desteklediği anlamına mı geliyordu? Öte yandan ulusalcı-milliyetçi çevrelerde çokça spekülasyon yapıldığı gibi acaba Kürt hareketi AKP-Erdoğan ile başkanlığa ‘evet’ konusunda anlaşmış mıydı?

İşte bu kadar tartışılmasına ve üzerinde bunca spekülasyon yapılmasına rağmen denilebilir ki, referandumun en net sonucu Kürt kentlerinde ortaya çıkmıştır. Bunca yıkım, kuşatma, yasak ve engellemeye rağmen Diyarbakır’da yüzde 68, Hakkâri’de 68, Van’da 57, Mardin’de 60, Batman’da 63, Dersim’de 80, Şırnak’ta 70, Ağrı’da 57, Ardahan’da 55, Iğdır’da 65, Siirt’te 52 HAYIR oyu çıkmıştır. HDP’nin daha önce birinci parti olduğu kentlerden Muş’ta ‘evet’ ve ‘hayır’ oyları başa baş çıkmış ve sadece Bitlis’te ‘’evet’ kazanmıştır.

1 Kasım seçimlerinden sonra yaşanan kent savaşlarında yıkımdan en fazla etkilenen ve devletin her fırsatta “terör örgütünün baskısı”ndan kurtardığını söylediği kent merkezlerinde ise tablo şudur: Cizre’de yüzde 80, Yüksekova’da 77, Silopi’de 74 ve Sur’da 65 HAYIR! Üstelik referandum ve 1 Kasım seçimleri arasında karşılaştırma yapıldığında bu kentlerde oyunu kullanılamayan ya da başka yerlere göç etmek zorunda kalmış binlerce seçmen olduğunu da görüyoruz: Cizre’de 1 Kasım’da kullanılan oy 62 binken referandumda bu sayı 52 bine düşmüştür. Yüksekova’da 1 Kasım seçimlerinde kullanılan 62 bin oya karşın referandumda kullanılabilen oy sayısı sadece 46 bindir. Ve Sur’da 1 Kasım’da kullanılan oy 60 binken bu sayı referandumda 54 bine düşmüştür.

Elbette meşruluğu bu kadar tartışma konusu olan koşullarda yapılan başkanlık referandumu ve buna rağmen Kürt kentlerinde ortaya çıkan sonuçlar üzerine daha çok şey söylenecek. Ama ortaya çıkan tablo için şimdiden şunları söyleyebiliriz:

Birinci olarak, bütün seçilmişleri hapishanelere doldurulduğu, söz söyleyebileceği bütün kanallar kapatıldığı halde Kürt halkı referandumda ortaya koyduğu tutumla, savaş ve baskı politikalarını ve bu politikalar üzerinden inşa edilen ‘tek adam rejimi’ni kabul etmediğini ilan etmiştir.

İkinci olarak, yapılan bütün spekülasyonlara, şoven- milliyetçi kışkırtmalara rağmen Kürt halkı, Türkiye’de demokrasi mücadelesinin en önemli güçlerinden, dayanaklarından biri olduğunu dosta-düşmana bir kez daha gösterdi. Dolayısıyla ülkede demokrasi, laiklik, barış kaygısı olan güçlerin yeni mücadele sürecinde bu gerçekliği göz ardı ederek ilerlenemeyeceğini görmesi daha önemli hale gelmiştir.

Son sözümüz iktidar partisi AKP’nin Sözcüsü Yasin Aktay’a: İddia ettiğinizin aksine Kürtler iradelerine darbe vurup kayyım atadığınız bütün kentlerde ‘HAYIR’ dediğine göre, politikalarınızın yenilgiye uğradığını kabul edecek, mesela kayyımlarınıza el çektirecek misiniz?

Ama bir konuda doğru söylüyorsunuz: Referandum sonuçları Kürtler için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bunca baskı ve yıkıma, savaş politikalarına ve ‘tek adam’ dayatmasına karşı demokrasi ve barış mücadelesi kaldığı yerden devam ediyor!

ÖNCEKİ HABER

EMEP: Şaibeli sonuçlara karşı mücadele edeceğiz 

SONRAKİ HABER

İller ve ilçeler bazında hayır en çok Dersim'de çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa