17 Nisan 2017 00:30

‘Hikayelerimde çocukları sorgulamaya yönelttim’

Eylem Nazlıer Yazar-Şair Mazlum Çetinkaya ile kitapların yazılış süreçlerini ve hikayelerini konuştu.

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Daha önce Zeveban, Taşta uyuyan zaman gibi şiir kitapları olan yazar- şair Mazlum Çetinkaya’nın çocuklara yazdığı hikaye kitapları Ceylan yayınlarından çıktı. Çetinkaya, kitaplarında hayatı, zulmü, haksızlığı, kadını, emeği masal kumaşına dokumuş. İnsanların ötekileştirilmesini, yalnız başınalığın sıkıntısını, dayanışmanın gücünü, aklın zaferini birbirinden koparmadan boncuk gibi dizmiş masal ipine. Mu’nun Cenneti, Simitçi Simo, Güzelce’nin Sihirli Kanadı, Bilgisayardan Çıkan Kurbağa, Tembel Köyün Kara Koyunu, Mavi Şapka ile Gaga’nın Yolculuğu hikaye kitaplarını yazan Çetinkaya bir de Hecesini Onaran Çocuk isimli şiir kitabı çocuklara ulaştı.

‘TEBEŞİRSİZ KÖY, BANA HİKAYE YAZMANIN GEREKÇESİ OLDU’

Çetinkaya ile kitapların yazılış süreçlerini ve hikayelerini konuştuk. “Tebeşirsiz bir köyde öğretmenliğe başlamak benim için hikaye yazmanın bir gerekçesi oldu. İlk hikayemiz tebeşirsiz bir köyde başladı” diyen Çetinkaya hikayelerinin yazılış sürecini şöyle anlattı:“Sınıf öğretmeniyim. İlk öğretmenliğim Bingöl’ün bir köyünde başladı. 80 öğrenci vardı.Tek öğretmendim, tahta yok, tebeşir yok. Muhtarın okuma yazması yok, muhtarında işlerini ben yapıyorum. 80 öğrenci ile sabahleyin kalkar sobayı yakardım. Öğrenciler oraya gelirlerdi. Hatta bazen kalabalık olduklarında ‘1 ve 2’ler bugün eve gitsin, yarın gelsin diyordum’ diyordum. 3,4,5’lerle ders yapıyordum. Yada cumartesi okulu açardım, camiden anons  ederdim. ‘1.nci sınıflar defterlerin alıp okula gelsinler’ diye. Bu çok eski bir tarih değil. 60’lar, 70’lerden bahsetmiyorum. 1992’den bahsediyorum.” 

‘ÇOCUĞUN SINIFSAL KİMLİĞİ YOKTUR’

Tebeşirsiz köyde başlayan ilk hikayenin sonra git gide her çocuğu tanıdıkça, okul değiştirdikçe üstüne yeni şeyler eklendiğini söyleyen Çetinkaya, “Değişik kimliklerin yaşadığı toplumların içerisinde öğretmenlik yaptım. Alevilerin, Sünnilerin, Kürtlerin, Türklerin olduğu yerlerde görev yaptım. Ama çocuk denilince zaman durur, saat durur. Çocuk öyle bir şeydir. Çocuğun sınıfsal kimliği yoktur. Dünyada sınıfsal kimliği olmayan tek kesim varsa onlar çocuklardır. 8-9 yaşındaki bir çocuk işkencecinin de bir zengininde, bir asgari ücretlinin de çocuğu olsa çocuk çocuktur. Aslında biz onların hayatlarına müdahale etmezsek, yani Halil Cibran’ın dediği gibi, ‘Çocuklar bizim fırlattığımız oklardır, çıktıktan sonra kendimize benzetmeyelim onları’ Biz eğer müdahale etmeseydik çocuklar çok güzel bir dünya kuracaklardı. Sevgi ile kuracaklardı. Bunları bir şekilde yansıttık”diye konuştu. Çocuk hikayeleri acı üzerine kurulmaması gerektiğini söyleyen Çetinkaya, “Çocukların hikayelerini yazacağımız dil sevgi olmalı. Hikayelerinde de sevgiyi işlemeliyiz. Sevgiyi işlerken toplumsal gerçekten koparamayız. Biz hikayelerimiz yazarken kendimize göre temalar belirledik. Barış, savaşın bir şekilde çocuğa yansıyan boyutunu, çevre doğa, şehirleşme çocuğun bisiklet hayali, kardeşlik, bunları bir şekilde işledik. Her kitapta 2 tane hikaye var. Bu kitapların her birinde ayrı bir tema var. Yılların bir ürünü bir sürü çocuğunda emeği var” 

‘HİKAYELERİ ÖĞRENCİLERİMLE YAZDIM’

Hikayelerini 103 çocukla yazdığını dile getiren Çetinkaya, “102 çocuk tanımadığım öğrencilerdi. Biri oğlumdu. Kendi öğrencilerimin görüşünü almıyordum. Başka sınıflarda ki çocuklardı bunlar. Hikayeleri hafta sonu yazdım diyelim. Bir gün akşama kadar değişik sınıflara hikayeler anlatıyordum, öğrencilerin görüşlerini alıyordum. Öğrencilere hikayeleri okurken benim hikayelerimdir demiyordum. Bu hikayeyi bir yerde gördüm, bir arkadaşımındı. Görüşünüzü yazın diyordum olumlu olumsuz. Hikayeye dair siz ne yapabilirdiniz? Siz olsanız nasıl yazardınız? diyordum. 102 çocuğun görüşünü alıyordum. Görüşlere göre hikayeyi yeniden bir tezgahtan geçiriyordum. Ben buna hikaye tezgahı diyorum” dedi.

Hikayelerinde çocukları sorgulamaya iten bir dil kullandığını söyleyen Çetinkaya, “Bizim hikayelerimizdeki ‘Mu’ karakteri anne babayla uyumludur ama sorgulayan bir dili var. Çocuk edebiyatı bu boyutu ile önemli. Sorgulama öğretilmiyor, itaat öğretiliyor” diye konuştu. Kitaplarındaki çizimlerin Cemil Onay ve  Fatmagül Umurhan ait olduğunu belirten Çetinkaya, “Bir karşılıkla çizilmedi, günlerce emek harcadılar. Eğitim Senli arkadaşlarında büyük desteği oldu” dedi.

ÇETİNKAYA HAKKINDA

Çetinkaya, 23 Yıllık sınıf öğretmeniydi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’le birlikte kanun hükmünde kararnamelerden biriyle memuriyetten ihraç edildi. Eşiyle birlikte ihraç edilen Çetinkaya, 2 çocuk babası. Çocuklarından biri üniversite, biri de beşinci sınıf öğrencisi.

ÖNCEKİ HABER

Selvi: YSK’nın seçimlere gölge düşürmeye hakkı yoktu

SONRAKİ HABER

Dersler sokağa taşındı, şimdi de belgesel oluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa