Bir işçi önderi: Memet Kılınçaslan
Memet Kılınçaslan'ı mücadele arkadaşları Sabri Topçu ve Nedim Köroğlu'na sorduk.
Memet Kılınaçaslan ile nasıl tanıştığını soruyoruz Sabri Topçu’ya, 1986 1 Mayıs’ını anlatarak başlıyor söze. Dostluklarının pekiştiği günün o gün olduğunu belirterek anlatıyor. “Ben Tüm-Tis’in örgütlenme sekreteriydim, Memet de Deri-İş’in örgütlenme sekreteriydi. 1986’da ilk defa 12 Eylül’ün ardından 1 Mayıs için yedi sendikanın başvurusu ile Mecidiyeköy Hürriyet Tepesi’nde kutlanması kararı alındı. Bütün hazırlıklar yapıldı. Bütün iş kollarından işçilerin katılım sağlayacağı bir 1 Mayıs’ı örgütledik. Aldığımız kararlar arasında da eğer birisi gözaltına alınacaksa hepimiz birden gözaltına alınalım diye bir karar vardı. Bunu işçilerle de konuşmuştuk. Çünkü dünya basını da orada olacaktı ve kamuoyu oluşturma olanağımız olurdu.”
“BÖYLE ŞEY OLMAZ”
Sanki 31 yıl öncesinden değil de geçen haftanın bir gününden bahsediyor gibi tüm detayları ile anlatıyor o günü Sabri Topçu; “Petrol-İş kolunda örgütlü bağımsız sendikanın yeri Mecidiyeköy’deydi; 5. katta. Orada toplanacaktık. Ben sabah 6’da gittim miting yapacağımız yere. Bir baktım Hürriyet Tepesi’nde elinde silahlı askerler duruyor. Saat 9 oldu. 1 Mayıs tertip komitesinde bir karamsarlık umutsuzluk var; “1 Mayıs’ı iptal ettik.” “Neden?” diye soruyoruz kimse bir şey söylemiyor. Vay efendim hükümet gösterilere, yürüyüşlere, toplantılara izin vermiyor yasaklıyor. Biz çıktık 5. kata. Böyle şey olmaz diye itiraz ettik. 4 sendikanın örgütlenme sekreteri biz 1 Mayıs’ı başlatacağız dedi.”
YAŞASIN BİR MAYIS
O sekreterlerden biri de Memet Kılınçaslan’mış. Sabri Topçu, Kılınçaslan’ın orada söylediklerini unutmamış hiç: “ ‘İptal etmek doğru bir karar değil biz işçileri Mecidiyeköy’e çağırdık, işçilerin önüne çıkmamız lazım alınacaksak alınırız bunu konuştuk evlerimize bile gitmedik şimdi iptal etmek olmaz.’ dedi Memet” diyerek anlatıyor.
4 şube sekreteri olarak binanın dışına çıkıyorlar; diğer iki sekreter gözaltına alınıyor. Memet Kılınçaslan ile Sabri Topçu kararlaştırılan başlangıç saati 10.00’da “Yaşasın Bir Mayıs” sloganını atmaya başlıyorlar.
Gerisini Sabri Topçu şöyle anlatıyor; “ Binlerce insan neredeydi bilmiyorum ama bir anda toplanmaya başladılar. Biz de daha sendikada yeniyiz. İşçiler de bizi çok tanımıyor aslında ama biz öne çıktık.
En son Hürriyet Tepesi’ne 5 bin kişi çıktık. Memet ile benim daha öncesinde tanışıklığımız vardı ama o gün bizim dostluğumuzu pekiştirdi. İşçi sınıfına bakışımızın aynı olduğunu gördük.”
YOLLAR TEKRAR KESİŞİYOR
Kılınçaslan ile Topçu’nun yolları daha sonra hep kesişmiş. Türkiye işçi sınıfı tarihinin dönüm noktalarında hep yan yana gelmişler. 1986 1 Mayıs’ının ardından 1989 Bahar Eylemleri’nin örgütlenmesinde yan yana gelmişler. Sabri Topçu o dönemin özelliklerini şöyle anlatıyor; “İşçilerin hakları verilmiyordu. ‘Bunlar işçilere reva görülecek şeyler değil’ diyerek yine birlikte mücadele ettik Memet’le. İstanbul’da farklı iş kollarından yaklaşık 5 bin kişiyle yürüyüşler gerçekleştirmiştik. Bu yürüyüşler Türkiye’nin her yanını sarmıştı. İşçiler sokağa çıkmaya başlamışlardı. Bıyıklarını kestiler saçlarını kazıdılar o dönem. Yalın ayak yürüdüler. Belden üstü çıplak yürüdüler. Bu tarz eylemlerle işçiler taleplerini aldılar. O dönemde sistemi tahlil ettikten sonra bu sistemde işçi sınıfının iktidarını hedefleyen bir partiye ihtiyacı olduğunu gördük. Memet’le konuşmaya başladık bunu. Sonrasında Emek Partisi’nin kuruluşunda yer aldık.”
“GARİP BİR ADAM”
Mücadele tarihinde önemli direnişlerden biri olan, işçilerin kendilerini 47 gün boyunca fabrikaya kapattıkları Maga Direnişi’nde işçilerle beraber yatıp kalkan, onlarla birlikte içeride kalan bir sendikacı ile karşılaşmış Sabri topçu. Gerisini ondan dinliyoruz. “Ben o direnişe ziyarete gittim. Tabii sendikacılar, genel başkanlar kapıda karşılıyorlar ziyaretçileri. Yapım gereği biraz işçilerle sohbet etmem lazımdı benim, neyse içeri girdim. İşçilerle sohbet ederken işçiler dedi ki; “Dışarıda konuşanlara bakma, bizimle 47 gündür burada yatan birlikte olana bak.” dediler. Kimdir dedim, “Örgütlenme sekreteri” dediler. “Öbürleri gelip selam veriyorlar çekip gidiyorlar. Ama bu garip adam bizimle yatıp kalkıyor, bizimle yiyor içiyor, bizi yalnız bırakmıyor bize güven veriyor.” Ben orada iyice anladım Memet’le ideolojik olarak; bireye, sınıfa bakış açımızın aynı olduğunu.
Bunu da partiyle taçlandırmak gerektiğini o dönemlerde de düşündük.
ŞİMDİ MEMET OLSA...
Memet Kılınçaslan’ın deri işçiliği yapmış biri olarak bir alışkanlığından bahsediyor Sabri Topçu. Sürekli tiner kokusuna maruz kalınan çalışma kollarında yahut maden gibi boğazın tahriş olduğu iş kollarında işçilerin düzenli bira tüketme alışkanlıkları olurmuş. Boğazlarındaki tıkanıklığın bira ile açıldığı inanışının yaygın olduğundan bahsediyor. “Ben bunu Zonguldak direnişi zamanında da gördüm. Geçtiğimiz yerlerde içki kalmazdı ilçelerden geçerken. Ben içki içmezdim çok. Ama Memet’le sohbet ederken “Topçu gel iki bira içelim.” derdi bana. O zamanlar karşılıklı içerdik. En son öldüğü gün öyle seslendi bana. O Beylikdüzü’ndeydi, ben de Avcılar’daydım. Çağırdı ama gidemedim. Erken kaybettik ama hayatını dopdolu yaşamış birisi. Tam bir işçiydi. Hiçbir zaman çizgisi değişmedi. Sendikal bürokrasiye hiçbir zaman özenmedi. Sendika örgütlenme uzmanı olmasına rağmen işçilerin aldığı kadar ücret alırdı. İşçi kültürünü sınıf bilincini hiç kaybetmedi. Sendikacılığı hiçbir zaman meslek olarak görmedi. Sınıfın çıkarları için sınıfı geliştirmek için bir araç olarak kullandı sendikaları her zaman.
Şimdi de 1 Mayıs geliyor ama sendikaların gıkı çıkmıyor. O sendikalar hala var o işçiler hala orada ama önderlik edenler gerçekten önderlik edemiyor. Memet olsa şimdiye kadar 10 defa başvuru yapar, işçi toplantıları alırdı. Sınıfa inanan onun değişip dönüşmesine kendini adayan bir yapısı vardı. Bu düzenden ancak işçi sınıfının kendisi kurtulabileceğinin bilinciyle hareket eden bir yapısı vardı.
EMEK PARTİSİ'NİN KURULUŞUNDA İŞÇİ MEMET
Memet Kılınçaslan’ın bir işçi önderi olarak Emek Partisi’nin kuruluşunda aldığı rolü Emek Partisi MYK üyesi Nedim Köroğlu’na sorduk...
Proletaryanın devrimci partisi işçi hareketi ve sosyalizmin birliği olarak ifade bulur. Emek Partisi de 1996 yılında bu temel üzerinde kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Netaş grevi ve demir çelik sektöründeki grevler 12 Eylül sonrası işçi hareketi ve sendikal hareketteki yükselişin ilk sinyallerini vermiş; ‘89 Bahar eylemleri ve Zonguldak büyük madenci direnişi ise bu yükselişin zirvesini oluşturmuştur. Bu mücadeleleri örgütleyen ileri işçiler ve mücadeleci sendikacılar arasında bir işçi partisi ihtiyacı dillendirilmeye, dahası dillendirilmekle de kalmayıp bir parti arayışı başladı. Memet Kılınçaslan, parti sorununu işçi hareketinin çözmesi gereken pratik bir sorun olarak görüyordu ve ilk andan itibaren bu anlayışla hareket etti. Parti sorunu o dönemde yalnızca işçilerin değil Türkiye sol hareketinin de denebilirse baş gündemini oluşturuyordu. Fakat soldaki egemen parti anlayışı başarısız Kuruçeşme girişimine rağmen değişmemişti: solun birliğini merkezine alan parti… Türkiye devrimci hareketinde proleter sosyalizmi temsil eden anlayış ise parti sorununda işçi hareketinin ve halkın ihtiyaçlarını merkeze almakla “geleneksel sol”la arasına kesin bir çizgi çekiyordu.
MEMET BAŞKAN’A OLAN GÜVEN İŞÇİLER İÇİN YETERLİYDİ
Emek Partisi’nin kurulduğu bu zemin, kaçınılmaz şekilde Memet Kılınçaslan’ı da EMEP’e yönlendiriyordu. Kurulacak parti işçi sınıfının bağımsız bir politik güç olarak örgütlenmesini sağlayacak bir özellikte olmalıydı. Memet Başkan bu anlayışla bütün varlığıyla EMEP’in kuruluşuna katıldı, sınıf mücadelesi içinde edindiği tüm deneyim ve birikimini EMEP’in devrimci bir işçi partisi olarak doğması için seferber etti. Parti kuruluş çalışmaları için ülkenin pek çok sanayi kantinde yapılan toplantılara sırf Memet Başkanı görmek ve onunla sohbet etmek için gelen onlarca işçiyle tanıştım. Sonrasında birçoğu parti kuruluş çalışmalarına katıldı. Memet Başkan’a olan güvenleri onlar için yeterliydi, tereddütsüzce başkanın partisine katıldılar. “Memet Başkan işçilerin sana sendikadan daha fazla partide ihtiyacı var” dendiğinde hiç tereddütsüz partide görev aldı.
Son nefesini verdiğinde partimizin İstanbul İl Başkanı ve Başkanlık Kurulu üyesiydi.Partimizin belgelerinde, “ Emek Partisi bir işçi partisi olarak kuruldu, önümüzdeki görev işçilerin partisi olmak” diye belirtilir. Memet Başkan EMEP’in bir işçi partisi olarak kuruluşunda işçi sınıfının en ileri temsilcilerinden biri olarak önemli bir rol oynamakla kalmadı, işçilerin partisi olmak noktasında da büyük emek verdi. Parti kadrolarının geleneksel sol anlayıştan ideolojik, teorik ve pratik bütünüyle kopuşu ve işçi devrimciler olarak şekillenişinde, yaşamı ve pratiğiyle kattıklarına ise değer biçilemez.
MEMET KILINÇASLAN KİMDİR?
1950 yılında Adıyaman’ın Besni ilçesinde dünyaya gelen Kılınçaslan, babasının yanında ayakkabı işçiliğine başladı. 1969’da çalışmak ve hayatını kazanmak için İstanbul’a geldi. İlk çalıştığı yer bir atölyeydi, Mısır Çarşısı’nda tezgahtarlık yaptı; konfeksiyonda ütücü, Mahmutpaşa’da işportacıydı.
Askerden dönünce 1976 yılında Ülker’e girdi. İşyeri temsilciliğine adayken işten atılan Kılınçaslan, sabah-akşam fabrika önünde kahvelerde işçilerle birlikte oldu. İşçilerin aylarca süren direnişi ve yapılan eylemler sonucu işe geri döndü. 12 Eylül’de gözaltına alındı.
1984 yılında Cem Boyner’in sahibi olduğu Alboy Beymen Deri Fabrikası’nda çalışmaya başlayan Kılınçaslan, burada işyeri temsilciliği ve Türk-İş’e bağlı Deri-İş Sendikası’nda yöneticilik yaptı. 1986 yılında Deri-İş Sendikası Beyoğlu Şube Sekreterliği, aynı yıl Deri-İş Genel Merkez Örgütlenme Sekreterliği görevine seçildi.
1992 yılında işçi ve emekçilerin günlük basına olan yakıcı ihtiyacını görerek, Evrensel gazetesinin kuruluş çalışmalarında bulundu. Aynı dönemde işçi sınıfının gündeminde olan partileşme sürecinde aktif olarak yer aldı. Birçok sendikacı, öncü, işçi ve devrimci arkadaşıyla; işyerlerinde, semtlerde sayısız kitlesel toplantılar yaptıktan sonra, 25 Mart 1996 günü Emek Partisi’nin resmi kuruluş başvurusunda bulunanlar arasında yer aldı. EMEP’te Genel Başkan Yardımcılığı ve İstanbul İl Başkanlığı yaptı.