1 Mayıs’ın güneşi doğarken
Bu “bayramın” en önemli karakteristik özelliklerden birisi de gençliğin enerjisini içinde ne kadar barındırırsa o kadar güçlü olduğu gerçeğidir.
Deniz Ortakçı
Ankara
Sanayi Devrimi ilerledikçe toplumsal bir alt üst oluş ortaya çıkıyordu. Kapitalizm eski üretim ilişkilerinin, yani “kendinden öncekinin”, bağrından fırlayan bir “ateş topu” gibi püskürüp karşısında ne varsa yok ediyor ve yerine kurallarını kendisinin belirlediği “yeniyi” koyuyordu. İşçi sınıfı büyüyor, kitleselleşiyor; üretim olağanüstü biçimde artıyordu. Sayısal olarak büyüyen işçi sınıfına, üretimin bu devasa büyümesinden düşen çalışma saatlerinin 14-16 saate çıkarılması, fazlasıyla iş cinayeti, kadın ve çocukların çok daha düşük ücretlerle çalıştırılması oluyordu. 1700’lü yıllarda tekstil fabrikalarında çalışma yaşı 5’e, madenlerde ise 8’e kadar düşmüştü. İşçiler çok uzun yıllar çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için mücadeleler verdi. Özellikle çalışma saatlerinin 8’e düşürülmesi talebi, tarih sayfalarında işçi sınıfının uğruna en çok bedel ödediği mücadelelerden oldu.
1886’DAN BUGÜNE
1 Mayıs 1886 günü Amerikalı işçiler 8 saatlik işgünü için genel greve çıktı. Chicago’da yüzbinleri aşan emekçilerin yürüyüşü sırasında işçilere ateş açıldı. Sonrasında Haymarket meydanında olayı protesto etmek için toplanan işçiler ve ailelerine ise bombalı bir saldırı gerçekleşti. 4 işçi önderi bu olaylardan sorumlu tutuldu ve idam edildi. II. Enternasyonal, 1889 yılında Haymarket direnişçilerine ithafen 1 Mayıs’ın bundan sonra işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanılması kararını aldı. Yani 1886’nın Haymarket direnişçileri sonraki kuşaklara öyle bir rüzgâr üfledi ki o rüzgârı bugün de en derinden hissediyoruz.
YÜZLERCE YILDIR İŞÇİ, GENÇLİK YAN YANA
1 Mayıs denildiğinde çoğunluğun ilk söyleyeceği şey o günün “işçi bayramı” olduğudur. Nasıl “işçi bayramı” haline geldiğini de oldukça kısa bir özetle ifade etmeye çalıştık. Bu “bayramın” en önemli karakteristik özelliklerden birisi de gençliğin enerjisini içinde ne kadar barındırırsa o kadar güçlü olduğu gerçeğidir. İşçi, işsiz, köylü, öğrenci gençlik talepleri ve özlemleriyle 1 Mayıs’ta alanlarda olduğunda, 1 Mayıs daha da bir anlam kazanır. Bugüne kadar olan budur. Yüzlerce yıldır işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar okullardan, fabrikalardan gelerek alanlarda adımları, yumrukları ile birleşmektedir. Son yıllarda 1 Mayıs’lar yasaklamalarla, kısıtlamalarla, bombalı saldırıların gölgesinde geçse de işçi sınıfı ve gençlik taleplerinden vazgeçmeyerek mücadelesini sürdürmektedir.
DÜNYAYI KURTARMAK SİZE Mİ KALDI?
Evet, bize kaldı. Daha eşit, adil, özgür bir dünyada yaşamak bizlerin hakkı. Bunu bize vaat edip her seferinde bizi ezip geçen, işçilerin emekçilerin kanıyla, teriyle iktidarını kuran, koruyan para babalarının iktidarına mecbur değiliz. Dünyamızı her gün karartanlara, eğitim hakkımızı, sağlık hakkımızı ticarete döken; bütün insan ilişkilerini alınıp satılır hale getiren bu sisteme mahkûm değiliz. Bunu değiştirmek de ne beklemekten ne söylenmekten geçiyor. Kendi kaderimizi kendi ellerimize almaktan geçiyor, yani hayatın her alanında mücadele etmekten geçiyor.
BU 1 MAYIS ÇOK ÖNEMLİ, ALANLARDA BULUŞALIM
2017’nin 1 Mayıs’ı ülkemizin geçtiği günlerde çok daha farklı ve özel bir anlam kazanıyor. Bu sene 1 Mayıs Referandumun sonuçlandığı, iç ve dış politikada yeni gelişmelerin yaşanacağı; işçilerin kıdem tazminatının, grev hakkının gasp edilmek istendiği; genç işsizliğin rekorlar kırdığı; liselilerin sınav cenderesinde gençliğinin çalındığı; meslek lisesi öğrencilerinin üniversiteye sınavsız geçiş hakkının kaldırıldığı; kadınlara yönelik tacizin, tecavüzün, şiddetin, cinayetlerin daha da arttığı bir dönemde gerçekleşecek. Her 1 Mayıs’ta olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da alanlarda olmanın, yüzlerce yıllık mücadelenin daha güçlü bir şekilde devam etmesinin önemi büyük. Son olarak 1 Mayıs’a dair Rosa Luxemburg’un sözleriyle noktayı koyalım: “İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek 1 Mayıs, bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha güzel günler geldiğinde, dünya işçi sınıfı kurtuluş gününü kazandığında, insanlık muhtemelen, zorlu mücadelelerin ve ödenen bedellerin anısına 1 Mayıs’ı yine kutlayacaktır…”
NEDEN İŞÇİ SINIFININ YANINDA OLMALI?
Bu soruya yanıtı Karl Marx’ın 1844 El Yazmalarından yapacağımız bir alıntıyla verelim: “Köklü zincirleri olan, sivil toplumun içinde bir sınıf olduğu halde sivil toplumun bir sınıfı olmayan, bütün sınıfların çözülüşünü simgeleyen, acıları evrensel olduğu için evrensel bir nitelik taşıyan, kendisine yapılan haksızlık özel olmayıp genel bir haksızlık olduğu için yalnız kendisinin kurtuluşunu değil tüm toplumun kurtuluşunu amaçlayan bir sınıf... Geleneksel bir statü değil sadece insanca bir statü isteyen, siyasal düzenin kimi sonuçlarına değil, bütün sonuçlarına karşı olan ve kendisini bütün alanlardan kurtarmadıkça kurtulmasına olanak bulunmayan, kısacası insanlığın toptan yitirilmesi demek olan ve ancak insanlığın toptan kurtulması halinde kendisini kurtarabilecek olan bir sınıf... İşte bu özel sınıf proletaryadır.” Müslüm Gürses mealince “Yakarsa dünyayı garipler yakar” diye çevrilen bu alıntıda açıkça şunu söylüyor: Dünyayı değiştirmek istiyorsan, safın işçi sınıfının yanı olmalı.