İşçileri yeniden kendi talepleri etrafında birleştirmeliyiz
Esenyurt'a bağlı Kıraç bölgesinde bulunan Korozo fabrikası işçisi, şaibeli referandum hakkındaki düşüncelerini Evrensel ile paylaştı.
Korozo işçisi
İstanbul
Merhaba Evrensel okurları;
Ben Esenyurt/Kıraç bölgesinde bulunan Korozo fabrikasında çalışan bir işçiyim. Sizlere daha önce fabrikamızdaki tartışmaları işçilerin tek sesi olan Evrensel gazetesi aracılığı ile aktarmaya, duyurmaya çalışmıştım. En son yazdığım mektup fabrikadaki işçilerin referandum hakkındaki düşünceleri ve tercihleriyle ilgiliydi. Son yazdığım mektup gazetede manşette yer bulunca, Fox TV’de yayımlanan İsmail Küçükkaya’nın sunduğu sabah haberlerine de konu olmuş, mektupta yazılanlar dile getirilmişti. Ana akım medyada mektup yer bulunca fabrikada ister istemez yankı bulmuştu. Şimdi ki mektubumda referandum sonrası fabrikamda neler konuşuluyor onu aktarmaya çalışacağım.
Mektuba başlarken öfkemi nasıl korurum, öfkemi nasıl dizelere sığdırırım diye çok düşündüm. Çünkü bu ülkenin yüzde 50’sinden fazlasının hakkı yendi. Seçimi ve iradesi gasbedildi. Bizler referandum sürecine girildiği günden itibaren geceli gündüzlü aydınlık ve barış dolu bir gelecek için çalışma yürüten emekçileriz. Bizler neşe ve umut ile hem fabrikamızda hem de sokaklarda demokrasiyi rafa kaldıran Başkanlık sistemine karşı “hayır”ı örgütlerken, Başkanlık sistemini isteyenler tarafından süreç boyunca hedef gösterildik ve hain ilan edildik. Hükümet yetkililerinin hedef gösterici açıklamalarının fabrikamızdaki “evet”i destekleyen işçiler arasında nasıl karşılık bulduğunu daha önceki mektubumda yazmıştım. Seçim bitti ama evet diyen işçilerin hayır diyen işçilere bakışı değişmedi.
Korozo’da ki hayır diye işçilerin aklındaki en büyük sorular şunlar: “Bundan sonra ülkede olumlu yönde neler değişecek? Dolar düşecek mi? Ekonomi düzelecek, terör bitecek mi?” İstisnasız başkanlık sistemini destekleyen işçilerin hepsi bu sorulara olumlu yanıt veriyor fabrikada. Çünkü hepsi buna inandırılmış. Örneğin ekonomi nasıl düzelecek sorusuna AKP’li bir işçinin cevabı “Artık patronlar hükümeti yönlendiremeyecek, kimse TÜSİAD’ın ya da yabancı patronların önünde el pençe durmayacak. Biz Avrupa’ya değil, Avrupa bize özenecek” olmuştu. Başkanlık sistemine hayır diyen işçilerin bu soruya cevabı olumsuz oluyor. Nedenini sorduğumda ise; “15 yıldır her türlü imkan ellerinde olan bir hükümet, ekonomiyi yerin dibine soktu. Ülkeyi krizin eşiğine getirdi. Bu saatten sonra ekonomiyi nasıl düzeltebilir? Tam aksine tek adamın elinin altında ekonomi daha da çürüyecek” cevabını almıştım. Ve hayır diyen işçilerin arasında ki en tedirgin soru ise “Referandum bitti, bombalar tekrar patlayacak mı?” sorusu. Maalesef AKP’li işçiler bu soruyu hafife alıyor ve alaycı cevaplar veriyor. Aslında bu tavırları ülkenin gidişatına ne kadar önemsiz yaklaştıklarını gösteriyor.
Bizler çalınan oyların hesabını sormak ve irademize sahip çıkmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Önümüzde Türkiye işçi sınıfı açısından çok önemli 1 Mayıs süreci var. Biz işçiler 1 Mayıs sürecini iyi değerlendirmeliyiz. Evet hayır çekişmesinde boğulan işçileri kendi hakları etrafında tekrar birleştirmeliyiz ve mücadeleye katmalıyız. Başkanlık sistemi kabul olduğunda kıdem tazminatımızı kaldırmak istediklerini söyleyenleri evet oyu veren işçilere teşhir etmekten çekinmemeliyiz. Tüm işçileri 1 Mayıs’ta ortak talepler etrafında mücadeleye davet etmeliyiz. Alan tartışmasına düşmeden kutlanabilir en geniş işçi kitlesinin geldiği bir alanda 1 Mayıs’ı mücadelemizi büyüteceğimiz bir gün olarak ele almalıyız.