24 Nisan 2017 02:19

Arap basını: Mücadele bitmedi

Türkiye referandumundan Yemen'e, İsrail zindanlarındaki Filistinlilerden Mısır'a Arap coğrafyasında geçen hafta neler yaşandı, basında neler yer aldı?

Paylaş

Arap basının geçen haftaki en öncelikli gündemi Türkiye’deki referandum oldu. Türkiye’deki referandum Arap dünyasında yakından izlendi ve birçok köşe yazarı sütununu Türkiye’ye ayırdı.

Mısır’da yayın yapan Haftalık Ahram internet sitesi, tüm engellemeler rağmen Türkiye’nin yüzde 49’unun, Erdoğan’ın anayasa darbesine karşı oy kullanması henüz mücadelenin bitmediğini gösterdiğini belirtti.  “Kırpılan kanatlar” başlığını taşıyan ve Sayid Abulmecid imzalı makalede Ankara’da; bir zamanlar Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu İstanbul’da, İzmir, Antalya, Eskişehir, Mardin ve Diyarbakır’da otokrasiye güçlü bir “hayır” dendiğine dikkat çekildi.

ERDOĞAN; EN YÜKSEK MÜRŞİD

Londra’da yayınlanan al Hayat gazetesinden Muhammed Ali Ferhat, Mısır’da İhvan’ı (Müslüman Kardeşler) yöneten Mürşitler Monseyi’ni hatırlatarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “en yüksek mürşit” olarak nitelendirdi. “Mürşit Erdoğan İhvan’ı geriye getirdi” başlıklı yazıda Erdoğan’ın, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i tankla veya devrimle değil yüzde bir farkla kazandığı referandumla devirdiği ileri sürüldü. Ferhat, İkinci Türkiye Cumhuriyeti’ni “Başkanlığa ve İslam ideolojisine dayanan bir cumhuriyet” olarak nitelendirdi. Bu haliyle Erdoğan’ın “sultandan” çok “Türkiye’deki en yüksek mürşit” olarak nitelendirilmesi gerektiğini savundu.

OSMANLI VE ATATÜRK TÜRKİYESİ

Rai al Youm gazetesi, başyazısında zaten Türkiye’nin mutlak hakimi olan Erdoğan’ın referandum nedeniyle maruz kaldığı iç krizlere ve dış eleştirilere ihtiyacı olmadığı değerlendirmesine yer verdi.

Referandumun en bariz sonucunun Türkiye toplumunda ortaya çıkan bölünme olduğu ifade edildi. Benzer bir değerlendirmeyi al Arap gazetesi yaptı ve referandumun Türkiye’yi Osmanlı ve Atatürk Türkiyesi olarak iki ülkeye böldüğünü vurguladı. Gazetede yer alan değerlendirmede, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın referandumu bölgesel maceralarını sürdürmek için istismar etmesinden korkuluyor” ifadelerine yer verildi.

YEMEN ÇIKMAZI

Yazar Abdulbari Atwan, bu haftaki makalelerinin birinde, üçüncü yılına giren Yemen krizi çerçevesinde Mısır-Suudi Arabistan ilişkilerini değerlendirdi. Atwan, Suudi Arabistan’ın Mısır’a yaptığı 30 milyar dolarlık  yardımın “Yemen’e kara birliği gönderme” beklentisi nedeniyle olduğunu söyledi. Atwan, Mısır’ın 1960’larda gerçekleştirdiği ve 20 bin askerini kaybettiği acı tecrübe yüzünden kolay kolay asker gönderemeyeceği görüşünde.

İSRAİL ZİNDANLARINDA 300 ÇOCUK

Uzun bir aradan sonra İsrail’in zindanlarındaki Filistinli mahkumlar yeniden gündeme geldi. Maruz kaldıkları kötü muamele ve işkence yüzünden Filistinli mahkumların bir kısmı açlık grevi başlattı.

Ürdün’de yayınlanan Addustour gazetesinden Dr. Rahil Muhammed Gurayba, İsrail’in zindanlarında bulunan 7 bine yakın mahkumun 300’ünün çocuk olduğunu hatırlattı. Bunun yanı sıra 13 milletvekilinin de hâlâ zindanlarda olduğunu belirtti.

HARİRİ’NİN BM GÜCÜ ZİYARETİ

Haftanın diğer bir önemli gelişmesi Lübnan Başbakanı Said Hariri’nin Güney Lübnan sınırında bulunan Birleşmiş Milletler gücünü ziyareti oldu. Hariri bu ziyaret sırasında, İsrail’le ateşkes çağrısı yaptı. 2006 yılında Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmada İsrail hezimete uğramıştı. Bir ay süren savaştan sonra İsrail devleti ve Hizbullah arasındaki silahlı çatışmaları durduran BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 No’lu kararı alınmıştı.


KIRPILAN KANATLAR

Sayid ABDULMECİD
Ahram

Tüm engellemelere rağmen Türkiye’nin yüzde 49’unun, Erdoğan’ın anayasa darbesine karşı oy kullanması henüz mücadelenin bitmediğini göstermektedir.

Onu, uzun yıllar boyunca Anadolu’nun yöneticisi, Türkiye’nin ‘reisi’ yapmak için tasarlanmış anayasa değişikliği teklifi referandumuna iki gün kala iyi haber millete ilan edildi. Böyle bir tahmin nasıl yanlış olabilirdi?

Pazar günü sandıklar kapandıktan yaklaşık bir saat sonra iktidar koridorlarında çığlıklar yükseldi. Sandıkların sadece yüzde 20’si açılmış ve sayılmıştı. Ancak sonuçlar yüzde 65 tasarının lehinde gösteriliyordu. AKP’li alimler gözlerinde sevinç gözyaşları “Bu sadece başlangıç! Reisin ilan ettiği gibi rakam daha da yükselecek” diye bağırmaya başladı.

Fakat “Evet” oyları yüzdesi yavaş yavaş düşmeye başladı. TV ekranlarının karşısında iktidar partisi ve destekçilerinin ağızları açık kalmıştı. Ne oluyordu?

Sonuç olarak, oyların yüzde 99’u sayıldıktan sonra biz gerçeğin yarısını gördük. “Evet” yüzde 51.2 ile kazanmıştı. AKP destekçileri bile hayal kırıklığına uğramıştı. Bütün ihtişamlı kitlesel mitinglerden sonra hepsi bu muydu? Objektif değerlendirmeler, eğer referandum adil olsaydı “Evet” oylarının muhtemelen yüzde 35 dolayında kazanacağını gösteriyordu. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri referandumu “demokrasi için üzücü bir gün” olarak değerlendirdi.

Tüm dezavantajlara rağmen “Hayır” oyları yaklaşık yüzde 49 kazandı. Haritaya bakıldığında bazı ilginç demografik durumlar dikkat çekecektir. Ankara, bir zamanlar Erdoğan’ın belediye başkanı olarak görev yaptığı ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra muzaffer bir şekilde girdiği İstanbul; İzmir, Antalya, Eskişehir, Mardin ve Diyarbakır otokrasiye güçlü bir “Hayır” dedi.


HARİRİ, İSRAİL İLE ATEŞKES ÇAĞRISI YAPTI, HİZBULLAH’I ELEŞTİRDİ

An Nahar

Hizbullah'ın İsrail-Lübnan sınır boyunda basın turu düzenlemesinden bir gün sonra (Lübnan Başbakanı Said) Hariri, Güney Lübnan’da BM Barış güçlerine yaptığı bir ziyarette konuştu. Başbakan Said Hariri, cuma günü, 2006’da bir ay süren yıkıcı savaşı takiben, İsrail devleti ve Hizbullah arasındaki silahlı çatışmaları durduran BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 No’lu kararı doğrultusunda İsrail ile ateşkes çağrısı yaptı.

Hizbullah’ın, İsrail’in gelecekte çıkması muhtemel çatışmalara hazırlık amacıyla önlem aldığı güney sınırında aldığı savunma önlemleri hakkında fikir oluşturmak için düzenlediği medya turundan bir gün sonra Hariri, Güney Lübnan’da BM Barış Güçlerine yaptığı bir ziyaret esnasında açıklamalarını yaptı. İsrail, BM kararlarının ihlal edilmesini lanetlerken, aynı anda Hariri “bizce kabul edilemez” diyerek Hizbullah’ın medya turunu eleştirdi. Söz konusu açıklama hükümetin sınır boylarında İran destekli grup turları düzenlenmesini tasvip etmediği Hizbullah’a karşı uluslararası topluma ve Lübnan partilerine güven vermek için bir girişim olarak ortaya çıktı.

Tur, Lübnan’ın egemenliğiyle ilgili 1701 No’lu kararın bir ihlali olarak eleştirildi.

Karar, İsrail ile Lübnan arasındaki BM tarafından izlenen sınır olan Litani Nehri ile Mavi Çizgi arasında tüm yetkisiz silahları yasaklıyor ve BM Barış Güçleri’nin 2 bin askerden 15 bin askere kadar genişletilmesine olanak tanıyor.  


FİLİSTİNLİ ESİRLER

Dr. Rahil Muhammed GURAYBA
Addustour

Filistin Mahkumları Araştırma Merkezine göre, İsrail işgali altındaki topraklarda son derece sert şartlarda el Nekeb, Ofer Addamun ve diğer zindanlarda 7 bin Filistinli mahkum mevcut. Merkeze göre, esirlerin arasında 300 küçük çocuk da var. Bazı çocukların yaşları 10-12’den küçük. Ali Alkam, Şadi Farah gibi... Yine İsrail zindanlarında 58 kadın mevcut ve bunlardan da 15’i çocuk. Filistinli mahkumların temsilcisi Lina Carbuni, 17 yıla mahkum edildi.

Filistin ve Arap barış anlaşmalarına, barışçıl ilişkiler ve girişimlere, güvenlik koordinasyonuna; çeşitli cephelerdeki sakinliğe, sınırdaki açık kontrollere rağmen işgal ordusu, tutuklamalar için art arda kudurmuş kampanyalar başlatmaktan bir an bile geri durmadı. Filistin Meclisinin milletvekillerini tutuklamaktan çekinmedi. Burada 13 Filistin milletvekili tutuklu durumda.

Mahkumları desteklemek ve seslerini bütün dünyaya duyurmak hepimiz için zorunlu bir görev. Programlar oluşturulmalı ve bu konu ile ilgili dernekler kurulmalı. Dünya kamuoyuna onların acıları aktarılmalı. Onların yaşadıkları insani trajedi bütün Arap-İslam halkına ve hür dünyaya hatırlatılmalı. Onlar uluslararası anlaşmalara uymayan düşman tarafından hak ihlallerine uğruyorlar.

Merkez, Filistinli mahkumların gecenin geçsaatlerinde özel birlikler tarafından rasgele dayak ve hakaretler eşliğinde arandıklarını söylüyor. Özel eşyalarına el konuyor. Bunlara ek olarak hücre hapsine, tıbbi olarak ihmal ediliyor, görüşmelerden men ediliyor ve çeşitli biçimlerde işkenceye maruz kalıyorlar.


YEMEN VE MISIR-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

SUUDİ Savunma Bakanı Tümgeneral Ahmet Asiri, Mısır’ın Yemen’de savaşmak üzere 40 bin asker göndermeyi teklif ettiği açıklamasından geri adım attı. Bu teklifin Yemen savaşıyla bir ilgisi olmadığını söyledi. Teklifin Arap Birliği’nin genel olarak Arap sorunlarına müdahale için “ortak bir Arap gücü” oluşturulması çerçevesinde olduğunu belirtti.

Tümgeneral Aşiri’nin bu geri adımı, Mısır’da bu dosyadan sorumlu resmi bir kaynağın yalanlamasından sonra geldi. Kaynak, Mısır’ın Yemen savaşındaki katılımının savaş uçakları ve gemileriyle sınırlı olduğunu vurguladı.  Aynı kaynak Mısır-Suudi Arabistan ilişkilerinin iyileşmekte olduğunu ve Mart ayının sonunda Amman’da gerçekleşen zirveden sonra Suudi Kralı’nın davetiyle (Mısır Cumhurbaşkanı) Abdulfettah Sisi’nin Riyad’ı ziyaret edeceği bir süreçte böyle bir açıklamanın gelmesini garipsediğini belirtti.

SUUDİ YARDIMI YEMEN İÇİN

Bize göre Mısır-Suudi Arabistan arasındaki ihtilafın kökleri, Mısır iktidarının Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği Arap ittifakında Suudi Arabistan’ın Yemen’de savaşmak üzere kara gücü gönderilmesi talebine iktidarının cevap vermemesidir. Arabistan Mısır’a 30 milyar dolardan fazla yardım verdi. Mısır’ın özel birliklerini göndererek Yemen savaşında önemli katkılar sağlayacağını düşündü.

ÜRDÜN DE MESAFELİ

Suudi Arabistan-Mısır ilişkilerinde ne oluyorsa, Ürdün-Suudi Arabistan ilişkilerinde de o oluyor. Ürdün Kralı, Suudi Arabistan’ın, Ürdün özel kuvvetlerini Yemen’e göndermesi talebini reddetti. Bir asker olarak bu savaşın kazanılmasının zor olduğunun farkında. Buna ek olarak birçoklarının zihninden kaybolmuş olan dini mesele ile karşı karşıya kalacaktır; bu da Husilerin Ehli Beyt’ten olan Haşimiler olmalarıdır.

MISIR ORDUSUNUN KIRMIZI ÇİZGİSİ

Dışarda bir cephede savaşmak için herhangi bir askeri kuvvet göndermek Mısır ordusunun kırmızı çizgisidir. Bu kurum, 1960’larda 20 bin askerin ölümüne neden olan ekonomik ve insani olarak da yıpratan Yemen savaşını hatırlıyor. Bu yıpranma 1967 savaşındaki hezimette bariz bir rol oynadı. Tümgeneralin açıklamaları henüz iyileşmeyen Suudi Arabistan-Mısır ilişkilerine tuz ekti. Biz burada tam iyileşmeyen, ilişkilerin gelişmesinde engel teşkil eden ve Mısır halkının büyük bir ilgili ile izlediği Tiran ve Senafir adalarının egemenliği sorunundan söz etmiyoruz.

YEMEN SAVAŞI TAM BİR ÇIKMAZ

Her durumda bu açıklamalar dikkatlerin Yemen savaşına çevrilmesine neden oldu. Arap-Suudi ittifakına acı veren içine düştükleri çıkmaz; zaferin her gün uzaklaşması ve maliyetin günbegün artmasıdır. En az zararla çıkma ihtimali neredeyse yok gibidir.

Sudan-Arap ittifakı çerçevesinde savaşa asker gönderdi. İlk sefer aralarında bir subayın da olduğu 5 askerin öldüğünü ve 20 askerin yaralandığı itiraf edildi. Bu durum Sudan halkı arasında öfkenin patlamasına yol açtı.

1960’larda acı bir felaket yaşayan Mısır’ın, Yemen’de bir tek askerinin ölmesinin Mısır halkına yönelik ciddi yansımaları olacaktır. Cumhurbaşkanı Sisi ve iktidarı, ekonomik yardımların boyutu ne olursa olsun aynı felaketin tekrarlanmasının hassasiyetinin farkındadır.

ÖNCEKİ HABER

Tuzla halkı: Referandumda yakaladığımız birlikle 1 Mayıs’a

SONRAKİ HABER

Yüz yıl öncesinin çalışma koşullarına karşı 1 Mayıs

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa