‘Mücadele edersek neden değişmesin?’
Çalışma koşulları zorlaşan, geçim dertleri büyüyen işçiler umudu elden bırakmıyor: Mücadele edersek bu durum neden değişmesin?
Vedat YALVAÇ
İstanbul
İşçilerin çalışma koşulları her geçen gün daha da zorlaşıyor, geçim derdi büyüyor. Genç işçiler üniversite hayalinden vazgeçiyor, emekli olan işçiler emekli olduktan sonra çalışmaya devam ediyor. Çalıştıkları halde hiçbir birikim yapamayan genç işçiler, evlenmekten korkuyor. Sosyal hayatları sıfır noktasına gerileyen işçilerin tüm yaşamı sabah işe gidip akşam işten çıkmak oluyor. Tüm bu baskılara, zorluklara rağmen işçiler içindeki umudu da yitirmiş değil. “Mücadele edersek bu durum neden değişmesin?” diyerek çıkış yolu gösteren işçiler, ısrarla birlik vurgusu yapıyor. Yaklaşan 1 Mayıs’ı hatırlatan işçiler, “Bugün sahip olduğumuz pek çok hak öyle kolay bugüne gelmedi. Elde ettikleri hakları bugüne miras bırakanların yolundan yürümemiz gerekiyor” diyerek tüm işçileri kazanılmış haklara sahip çıkmaya çağırıyor.
7 YIL ÇALIŞMANIN SONUCU SIFIR BİRİKİM
Havaalanlarına ve İDO’ya yemek hizmeti veren BTA şirketinde 7 yıldır çalışan 25 yaşındaki genç bir işçiyle görüşüyoruz. Acelesi var. “Servise yetişmem lazım abi... Çabuk çabuk sor ben de cevaplayayım” diyor. Süre kısa olmasına rağmen bir ton dert sayıyor peş peşe. Çalıştığı yerde 800 civarı işçi çalışıyor. Asgari ücretin verildiği işyerinden hafta içi bir gün izin kullanan işçiler, bayramlarda da çalıştırılıyor. Üstelik fazla mesaiden de sayılmıyor. Sabah 07.00’da iş başı yapan işçiler, 15.00’da paydos ediyor. Onun da diğer işçiler gibi en büyük sorunu geçim derdi. İstanbul’da kardeşi ile birlikte kalıyor ve 600 lira kira ödüyor. “Mesai yapıyorum da ancak öyle geçinebiliyorum” diyor. Memleketinden tarımla geçindiklerini anlatan işçi, İstanbul’a gelme gerekçelerini şöyle anlatıyor: “Tarımı da bitirdiler. İşsizlik had safhada. Mecburen buraya geldim.” 7 yıldır çalışmasına rağmen hiç birikimi olmayan bu genç işçi, evlenmek istese de kaygılı: “Evlenmek istesem kredi çekmem lazım. Geçinebilmek için en az 3 bin lira almam lazım. Enflasyon çok yüksek. Ücretler düşük. Her şey ateş pahası. 2 kişi çalışırsa ancak ekmek parası çıkıyor. Tek başına ev geçindiremem.” 2 genç kardeş bir taraftan da memleketteki anne ve babasına para yolluyor.
‘94’TE EMEKLİ OLDUM AMA HALEN ÇALIŞIYORUM’
51 yaşında belediyeden emekli olmuş bir işçi yanıtlıyor sorularımızı. 94 yılında emekli olmasına rağmen o günden beri çalışıyor. Bugünler de Zilan, Ekol gibi şirketlere işçi toplayan bir danışma şirketinde çalışıyor. Günlük 54 lira ücret veriliyor. Emekli maaşı da almasına karşın geçinemiyor. Üniversiteye giden 2 çocuğu var. “Onların masrafları emekli maaşımı bitiriyor zaten. Allah’tan babadan kalma bir evim var. O da olmasa hayatım kayar” diyor ve devam ediyor: “Çalıştığım yerde yaklaşık 60 işçi var. Herkes ‘şükür’ diyor. Ama işin ayrıntısına girince en kralının bile borcu var. 60 kişinin içinde 5 kişi dışında neredeyse herkesin borçlu.” Ücreti daha iyi olan depo sorumlusunun bile tütün sardığını anlatan işçi, “50 kişinin içinde yalnızca bir işçi paket sigara alıyor. Geri kalan tütün sarıyor. Eskiden ustabaşının evi arabası olurdu. Şimdi geldiğimiz duruma bak” diyor. Tüm bu zorluklara itiraz gelmemesini korkuya bağlayan işçi şunları söylüyor: “İşten çıkarılsa hayatı kayacak. Bir işçi vardı. Eşi kanser olduğu için arada gelemiyordu. Hiç gözünün yaşına bakmadan bir daha çağırmadılar. Bir başka genç işçi de yavaş çalışıyor diye hemen işten çıkardılar. Biz de bizi çıkarmasınlar diye 2 kişinin işini tek kişi yapıyoruz.” Gençlerin geleceğinden endişe duyan işçi, geçmiş yılları şu sözlerle hatırlatıyor: “Eskiden birçok şey eksikti ama krallar gibi et yerdik. Yine mi et dediğimiz zamanlar olurdu. Şimdi ise ayda bir defa bile kırmızı et alamıyorsun.”
ÜNİVERSİTE HAYALİ YARIDA KALDI
Üniversite hayali yarım kalan genç işçiler de var. Onlardan biriyle konuşuyoruz. 20 yaşında. Günlük işlere gidiyor. 14-15 yaşımdan beri de çalışıyor. 6 kardeşten biri olan bu genç işçi 8’inci sınıfa kadar okuyabilmiş. Açıktan okumayı sürdürmek istiyor ancak şuanda yüklendiği sorumluluklar bu hayalini öteliyor. 41 yaşında olan babasının kanser olması nedeniyle 2 abisiyle birlikte evin geçimini sağlıyor. “Hayat zor” diyor ve ekliyor: “Bir abim geçen yıl düğün yaptı. Bir yıldır onun borçlarını ödüyoruz. 650 lira kira. Her şey ateş pahası...”
Üniversite hayalinden vazgeçen bir başka işçi ise mutfak eşyaları üreten Hisar’da çalışıyor. O da babasının borç yükü altında çektiği sıkıntıya dayanamayarak üniversite hayalinden vazgeçmiş. “Babam her zaman sıkıntı içerisindeydi. Hep borç vardı. Lise sonda bıraktım okulu. Tercih yaptım gidemedim. Babamın o halini görüp gidemezdim. Baktım çaresizlik içerisinde ben de yükünü biraz hafifleteyim dedim. 1 buçuk yıldır çalışıyorum” diyen genç işçi, 1 ay önce Arçelik’teki sözleşmesi tamamlandığı için işten çıkarılmış. Şimdi mutfak malzemeleri üreten Hisar’da çalışıyor. Fabrikalar arasında kıyas yapan genç işçi, Arçelik’in çalışma koşullarının ağırlığına dikkat çekiyor: “Arçelik’te 7 ay çalıştım. Orada çok yoğun çalışıyorduk. Tuvalete bile gidemiyorduk. Gittiğimizde ‘5 dakikan var’ deniliyordu. Hasta olduğum için bir gün işe gidemedim. Ertesi gün işe gittiğimde ustabaşı hasta olduğuma inanmayarak ‘Bir günde nasıl iyileştin. Neden gelmedin?’ diye sordu. Yine bir başka gün yemek bozuktu. Ben de ustaya söyledim. O da ‘Sen evde her gün bu yemekleri yiyebiliyor musun ki?’ diye cevap verdi. Onca emek verdik bir anda kapının önüne koydular.”
TÜRKİYELİ SURİYELİ REKABETİYLE ÜCRETLERİ DÜŞÜRDÜLER
İşçiler yoğun çalışma ve düşük ücretin bir sonucu olarak sosyal hayattan yoksunlar. “Sabah işe akşam eve gitmek dışında hiçbir hayatım yok” diyen Gülal Hırdavat’ta çalışan işçi şöyle devam ediyor: “Ben 1545 lira ücret alıyorum. 500 lira kiraya veriyorum. Elektrik, doğalgaz, suya da o kadar para veriyorum. Kalıyor bana 500 lira para. Bununla da kendimi ve evi geçindirmeye çalışıyorum. Ayda yılda bir defa ancak gezebiliyorum. Çoğu zaman onu bile yapamıyorum. Ki benden daha kötü koşullarda yaşayanlar var çevremde. Sizce bizi yönetenler asgari ücret alsalardı geçinebilirler miydi?” Üstelik bahsettiği koşullar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. 30 civarı işçinin çalıştığı işyerinde Türkiyeli işçiler işten çıkarılarak 20 civarı Suriyeli işçi alınmış. Suriyeli işçilerin ne sigorta primleri yatırılıyor, ne de diğer haklardan yararlandırılıyor. 1200 ile 1300 lira ücret aldıklarını anlatan işçi, “Suriyeliler çalışmaya başlamadan önce asgari ücretin üzerinde ücret alıyorduk ve bir ikramiye hakkımız vardı. Ancak Suriyeliler çalışmaya başladıktan sonra, bizi rekabete soktular Türkiyeli işçileri işten çıkarmaya başladılar ve ücretleri düşürdüler” diyor.
KORKMADAN HAKLARIMIZI SAVUNABİLMELİYİZ
Tüm bu baskılara, zorlukların nasıl değişeceğini de konuşuyoruz. Kimi işçiler de umutsuzluk hakim olsa da, hemen hemen tüm işçiler koşulların ancak birlik ve mücadeleyle değişebileceğine dikkat çekiyor.
Hisar’da çalışan genç işçi birleşme vurgusu yaparak şunları söylüyor: “Ben hep bunu diyorum. Ne hükümet ne de patronlar kimse bizi umursamıyor. Sadece işçi hak talebinde bulunduğunda müdahalede bulunuyor. Birlik olup, mücadele ederek hakkımızı savunacağız. Güzel günler göreceğiz inşallah.” BTA’da çalışan genç işçi ise işçilerin mücadele vermesi durumunda bu koşulların değişebileceğine inanıyor. “Neden değişmesin?” diyen işçi, “Bunları değiştirebileceğimize inanıyorum” diyor. Yaklaşan 1 Mayıs’ı hatırlatan Gülal Hırdavat işçisi ise, “Korkmadan haklarımızı savunabilmeliyiz. O yasal haklar öyle kolay bugüne gelmedi. 1 Mayıs işçilerin ve emekçilerin bayramı. Elde ettikleri hakları bugüne miras bırakanların yolundan yürümemiz gerekiyor. Çalışma koşullarımıza, aldığımız ücretlere baktığımızda resmen açlık ve kölelikle terbiye edildiğimiz ortada. Geçmişte elde edilen haklara sahip çıkmazsak daha kötü günlerin bizi bulması kaçınılmaz. Çünkü o haklar çok büyük zorluklarla bugüne ulaştı” diyor. Direnişin kazanım getireceğine dikkat çeken işçi, tüm işçilere şu çağrıda bulunuyor: “Daha önce Greif’te çalışıyordum. Bazı talepler üzerinden 106 gün direndik. Biz işimizden olduk belki ama işçi sınıfı adına büyük bir kazanım oldu. Şimdi işçiler 4 ikramiye alıyor. 4’ten sonra mesai sayılmayan saatler artık mesai sayılmaya başladı. Pazar günleri yüzde yüz hafta içi de yüzde 50 mesai olarak verilmeye başlandı. 3 ayda bir de gıda yardımı alıyor. Yıllık yakacak parası da cabası. Her şeyden önemlisi taşeron çalışma bitti. Bunların hepsini verilen mücadele sonrası kazandık. Sınıf mücadelesi böyle bir şey zaten. Birileri kaybeder ama uzun vadede kazanırsın. İşçiler eğer mücadele ederse kazanım elde eder. Azimli ve kararlı olmaları yeterli.”
- Greif işçileri talepleri için fabrikayı işgal etmişti.