26 Nisan 2017 23:56

İşçiler için bir Brexit mücadelesi

Dünyanın 1 Mayıs'ı dosyamızın ikinci gününde İngiltere, İtalya ve İspanya işçi ve emekçilerinin 1 Mayıs taleplerine mercek tuttuk.

Paylaş

Arif BEKTAŞ
Londra

Birleşik Krallık’ta, son bir yıl içerisinde en çok konuşulan mesele Brexit yani Birleşik Krallık ülkeleri olan İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması kararı oldu. Parlamento içindeki 4 partinin AB’de kalma yanlısı kampanya yürütmesine rağmen, halklar AB’den çıkma kararı aldı. Geçtiğimiz yıl 23 Haziran’da yapılan referandum öncesinde de yapılan tartışmaların merkezinde, işsizlik, güvenceli iş, düşük ücret, sosyal kesintiler, egemenlik ve göçmenlik konuları vardı. Ülkenin gündeminde hâlâ aynı konular ilk sırayı alıyor.

SERMAYE PARTİLERİNE TEPKİ OLARAK BREXIT

Özellikle 2007-2008 krizinden sonra uygulanan politikalarla, kazanılmış sosyal hakların budanması ve kemer sıkma politikalarının sermaye partileri tarafından ateşli şekilde savunulması sonucu, halk, bu partilerin çağrılarına kulak asmadı ve AB’den çıkma kararı aldı. Bir önceki genel seçim sonuçlarına baktığımızda, AB’de kalma yanlısı çalışma yürüten partilerin oy oranı yaklaşık yüzde 80 iken, referandumda bu partiler ancak yüzde 48 oy alabildi. Birçok çevrenin iddiasının tersine Brexit’e oy veren ırkçı-milliyetçi anlayış değil, saldırılardan dolayı sermaye partilerine tepki gösteren işçi ve emekçilerdi.

AB’DEN AYRILMA İŞÇİLERİN LEHİNE OLMALI

AB’den çıkma kararının alınmasının ardından, işçi ve emekçilerin ve birçok mücadeleci sendikanın yüksek sesle dillendirdiği bir talep vardı ve bu İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn tarafından da sık sık söylenmeye başlandı: Brexit’in, Birleşik Krallık işçi ve emekçilerinin çıkarlarının hesaplanılarak gerçekleşmesi. 
Bu talep, 8 Haziran’da yapılacak olan erken genel seçimin de gündemi olacak.

ÜLKE TARİHİNİN EN KİTLESEL EYLEMLERİ

Bu arada başta sağlık ve eğitim olmak üzere, birçok alanda yapılan kesinti ve saldırılara karşı işçiler sokaklara çıktı. Sağlık çalışanları, ülke tarihinin en uzun ve kitlesel grev ve eylemlerini gerçekleştirirken, eğitimde yapılmak istenen 3 milyar sterlin ek kesintiye karşı da eğitimciler sokağa çıktı. Yüz binlerle sokaklara çıkan emekçiler, bu alanlarda yapılmak istenen kesintilerin geri alınması ve daha fazla ödenek ayrılmasını talep etti. Demiryolu ve ulaşımda da hemen hemen her gün bir grev ve direnişin olduğu Birleşik Krallık’ta, asıl kesintilerin savaşlara ve silahlanmaya ayrılan bütçede yapılması istendi. 

1 MAYIS’TA GREVDEKİ İŞÇİLER EN ÖNDE OLACAK

Birleşik Krallık’ta işçiler ve sendikalar 1 Mayıs’a hazırlanırken, kesinti politikalarından vazgeçilmesi ve sosyal alanlara daha fazla harcama yapılmasını istiyor. Başta Londra olmak üzere, Manchester, Bristol, Glasgow ve Brighton gibi kentlerde 1 Mayıs alanlarına çıkılacak. Bu yürüyüş ve gösterilerde, şu anda grevde olan işçilerin en önde yürümesi ve taleplerini yüksek sesle seslendirmeleri bekleniyor.
Başbakan Theresa May, beklenmedik bir şekilde erken genel seçim kararı alarak daha güçlü bir Muhafazakar Parti iktidarının yollarını ararken, işçiler daha güçlü bir muhalefetle, Brexit’in işçilerin çıkarı doğrultusunda yapılmasını isteyecek.

EĞİTİM SEKTÖRÜNDE MÜCADELE YÜKSELDİ

Muhafazakar Hükümetin, Mart ayında yaptığı yıllık bütçe açıklamasında, eğitim alanında ek olarak 3 milyar sterlin kesinti kararı toplumun bütün kesimleri tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bu kesintiler ülkedeki her okulda ortalama bir dersin yapılmaması anlamına geliyor. Bu da aileleri ve sendikaları mücadeleye yönlendiriyor. Birçok mahallede veliler komiteler oluştururken, Öğretmenler Sendikası da bu mücadelenin peşini bırakmayacağını ve yeni grevlerle karşılık vereceğini açıkladı.

SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME KARŞITI MÜCADELE

Ulusal Sağlık Hizmeti’nin (NHS) bütçesinin daraltılarak hizmeti kalitesizleştiren hükümete tepki gösteren sağlıkçılar da, bu yöntemle özelleştirilmeye çalışılan NHS’i bir kaç sermayedara bırakmayacaklarını açıkladı.
Görülen o ki Birleşik Krallık’ta önümüzdeki yıl boyunca Brexit birinci gündem olmaya devam edecek ve Brexit’in sermaye gruplarının değil işçilerin çıkarına olacak bir yöntemle gerçekleştirilmesi işçilerin gündeminde olacak. 
Muhafazakar Parti’nin eski Başbakan Thatcher’la birlikte özelleştirme şampiyonu olduğu gerçeğinin, işçiler tarafından iyi bilinmesinden dolayı bu yıl da hükümet NHS’i özelleştirmeye çalışacak ve işçilerin de buna karşı mücadeleyi yükseltecekleri bir yıl olacak.

İŞÇİ PARTİSİ’NİN SINAV YILI

İşçi Partisi’nin liderliğine geldiği ilk günden itibaren bir çok sendikada “bekleyip görme” tutumuna neden olan Jeremy Corbyn bu yıl ciddi sınav verecek. Özelleştirmelerin geri alınması, kesintilerin sonlandırılması, kamu harcamalarının arttırılması, parti programının işçilerden yana değiştirilmesi gibi konularda bir adım atılmaması durumunda Jeremy Corbyn ve partinin “sol kanat” ekibine güven sarsılacak. 
Sendikaların, Muhafazakar Parti karşısında Corbyn’e destek çağrıları milyonlarca işçi tarafından olumlu karşılanmasının yanı sıra, birçok işçi ve sendika, programı hâlâ Tony Blair’in partisinin programı olması ve parti yönetiminde Irak ve Afganistan işgallerine imza atan kişilerin bulunmasından dolayı mesafeli duruyor. 
Birleşik Krallık’ta, aşırı kesinti ve buna bağlı olarak gelişen ırkçılığa da dikkat çeken sendikalar, ırkçılığa karşı da mücadeleyi yükseltiyor. Şimdiye kadar 100 kişiyi geçmeyen ırkçıların gösterilerine anti-faşistler ve sendikalar binlerce kişi ile karşılık vererek geri püskürttü. Bundan sonra da sendikaların bu tutumlarını sürdürmeleri bekleniyor.
Birleşik Krallık’ta işçiler, bu yılki 1 Mayıs’ta, “Kemer sıkmaya, kesintilere, anti-sendikal yasalara ve ırkçılığa karşı mücadele” şiarı ile alanlara çıkacak.


İTALYA’DA İŞÇİLER ‘DAHA ÇOK ÇALIŞ, DAHA AZ KAZAN’ DÜZENİNE KARŞI MÜCADELE EDİYOR

Giovanni RUSSO
CGIL* delegesi

İtalyan işçileri, 1 Mayıs 2017’yi taviz ve zorluklarla geçen bir yılın ardından karşılamaya hazırlanıyor. Hükümetin tersi açıklamalarına rağmen ekonomik durgunluk sürüyor. Birçok fabrikada işten atmalar yaşanıyor. Toplusözleşme görüşmelerinin bloke olması nedeniyle ücretler düşmeye, vergilerse yükselmeye devam ediyor. Bunların sonucu olarak birçok işçi ‘çalışan yoksullar’a dönüşüyor.  Öte yandan işçiler (bir önceki Başbakan) Mateo Renzi Hükümeti döneminde hayata geçirilen “Jobs Act/İstihdam Hareketi”nin de güvencesizliğin yükselmesi, patronların şantajının artması, hakların bastırılması ve kapitalist sömürünün en kötü biçimlerinin yayılması olarak gelen acı faturasını ödüyor. 

İşyerlerinde çalışma ritminin artması ve dinlenme aralarının azalması yönünde yükselen bir baskı var. “Daha az para için daha fazla çalışma”, patronların sloganı haline geldi. İşçiler bunu yapmayı reddettiklerinde ise baskı; siyasi işten atmalar, para kesintileri, polis fezlekeleri ve emek mücadelesi ile mücadeleci sendikaları yok etmeyi hedefleyen diğer müdahalelerle birlikte sertleşti.

Bu arada Renzi Hükümetinin bir kopyası olan Gentiloni Hükümeti neoliberal kemer sıkma politikalarına devam ederken, en büyük sendika konfederasyonunun lideri, ‘sorumluluk, uzlaşma ve sosyal Avrupa Birliği’ adına işçi mücadelesini durdurmaya ve bölmeye çalıştı. 

İTALYAN İŞÇİLERİNİN ACİL TALEPLERİ

Bütün bunlara karşı bizler, işçiler olarak mücadele etmeye ve talepleri savunmaya devam ediyoruz: 

In this situation we, the workers, continue to fight and expose our demands: “İş, gıda ve herkes için haklar! İşyerlerinin kaybolmasına ve fabrikaların kapatılmasına hayır! Daha fazla kâr için işten atmalara hayır! Siyasi ve yasa dışı işten atmaları yasaklayan 18 madde hayata geçirilsin! Çalışma ritminin yükseltilmesine hayır! Daha fazla dinlenme arası! Ücretlere zam! Tüm işçiler için eşit haklar! Savaşa değil sosyal hizmetlere bütçe!”

SINIF YENİDEN HAREKETE GEÇİYOR

İşçi hareketinin yavaş ve karmaşık da gerçekleşse kendini toparlamaya başladığı bir dönemdeyiz. İşçiler mücadeleye istekli, ve koşullar uygun olduğunda greve çıkıyorlar, eylem yapıyorlar. Geçtiğimiz yıl bunun önemli işaretleri görüldü, özellikle yapısal karşı reformlara yönelik kitlesel protestolar yapıldı, bu durum geçtiğimiz aralıktaki anayasa referandumunda hayırın zaferiyle; sahte iş sözleşmelerine yönelik tepkiyle, 8 Mart’taki kadın greviyle ifadesini buldu, ayrıca tabandan gelen bir birlik eğilimi mevcut.  

Önümüzdeki sonbahar, hükümetin yeni ekonomik manevraları gündeme gelecek ve protestolar yükselecek. Biz de bu süreçte genel grev hazırlığındayız. 

1 Mayıs, bu mücadele ve örgütlenmede bir adım olacak. Farklı kentlerde düzenlenecek gösterilerde, siyasi ve ekonomik çıkarlarımızı daha iyi savunmak için işçilerin birleşik cephesi eğilimini; sendikalara dayanan bir sınıf birliğini geliştirmeye çalışacağız.

* İtalya Genel İş Federasyonu


KRİZ BAHANESİYLE HAKLARIN GASBEDİLDİĞİ İSPANYA’DA İKİ AYRI 1 MAYIS

Jesus de la ROZA
Madrid

Adına kriz denilen dokuz yıllık soygunun ardından İspanyol toplumunun büyük kesiminin çalışma ve yaşam koşulları ciddi boyutlarda kötüleşti. İspanya, Avrupa Birliği ülkeleri arasında eşitsizliğin ve yoksulluğun en çok arttığı ülkeler arasına girdi. 

Bu yıllarda, ücretlerin düşmesi, işten atmaların kolaylaşması, toplu iş sözleşmelerinin neredeyse ortadan kaldırılması ve geçici sözleşmelerin (haftalık, günlük hatta saatlik) artmasına neden olan iş reformları uygulandı. Buna, kamu hizmetlerinin ortadan kaldırılması ve özelleştirilmesini de eklemek gerekir, ki bu da, nüfusun yaşam kalitesini olumsuz etkiledi. 

Ayrıca, Susturma Yasası denilen Yurttaş Güvenliği Yasası nedeniyle haklarını arayan çok sayıda emekçi hakkında davalar açıldı.  

Hükümet ise, işsizliğin yüzde 24’ten yüzde 20’ye düşmesiyle ülkedeki durumun iyileştiğini ile sürüyor. 

İstihdam yaratıldığı doğru. Fakat bunlar geçici işler; güvencesizler, ücretler kötü ve işçilerin hakları yok. Dikkate alınması gereken bir şey de halkın üçte birinin de asgari ücret (708 avro) alıyor olması. 

Durum özellikle gençler arasında daha kötü, genç işsizlik yüzde 40 oranında, her yıl on binlerce üniversite mezunu genç Avrupa Birliği ülkelerine ya da Güney Amerika’ya göç ediyor. 

BÜROKRATİK VE MÜCADELECİ SENDİKALAR

Bütün bunlar karşısında, bürokratikleşmiş büyük sendikalar; İşçi Komisyonları (CC.OO) ve Genel Emekçiler Birliği (UGT), hükümetle ve patron örgütleriyle uzlaşma politikası yürüttü, işçi sınıfı için iyileştirme talep etmedi. Her ne kadar hükümetin emek politikalarını, çalışma koşullarındaki kötüleşmeyi ve İspanya toplumundaki artan yoksullaşmayı eleştirseler de, güncel sendikal tutumları birçok kişiyi sendikal hareketten uzaklaştırarak istifa etmelerine, neoliberal politikalara, sanki engellenemezmiş duygusuyla teslim olmalarına neden oldu. 

Bu uzlaşmacı sendikacılık modelinin dışında, İntersendikal Konfederasyonu (CI) ve Genel İşçi Konfederasyonu (CGT) gibi farklı sendikal örgütlenmeler de bulunuyor. Bunlar, çeşitli toplumsal hareketler ve platformlarla birlikte hükümete karşı büyük bir direniş gösteriyorlar. İşçilere daha yakın bir sendikacılık yapıyorlar ve taleplere yönelik eylemle sokaklara çıkarak gasbedilmiş hakların geri kazanılması için çalışıyorlar. 

1 MAYIS DA İKİYE BÖLÜNDÜ

1 Mayıs günü, uzun yıllardır olduğu gibi, İspanya’nın çoğu kentinde iki ayrı yürüyüş örgütleniyor: Biri ‘büyük sendikalar’ denilen sendikaların “Bahane yok; güvenli iş, adil ücret, onurlu emeklilik, daha fazla sosyal koruma” sloganıyla düzenleyecekleri yürüyüşler. Diğeri ise alternatif sendikal örgütlerin ve toplumsal hareketlerin “Mücadele baharı”, “Mücadele zamanı, sokağa çık” gibi sloganlarla düzenleyeceği yürüyüşler. 

Neoliberal kapitalizmin emekçilerin yaşam ve çalışma koşullarına yönelik muazzam saldırılarına rağmen İspanya’daki sendikal hareket, işçi sınıfını ‘kriz’ yıllarında kaybettiği hak ve ücretleri geri kazandırmak için gerekli eylem birliğini sağlama kapasitesi gösteremedi. 

Bir sonraki 1 Mayıs’ın bu yönde bir dönüm noktası olmasını umuyoruz. 

Yarın: Fransa, Danimarka, Belçika, Hollanda

ÖNCEKİ HABER

Fransa’da seçim sonuçları ne anlama geliyor?

SONRAKİ HABER

81 yaşında bir çınar: Kıdem tazminatı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa