Kemanım dalgalara takıldı anne
Ayşegül Tözeren, müzik eğitimi almak için Belçika'ya giderken mültecilerle bindiği botun batması sonucu yaşamını yitiren Barış Yazgı'yı yazdı.

Ayşegül TÖZEREN
“Boğulduğunu kemanından anladık” artık bir cümleden fazlası. Bu coğrafyada yaşayan herkesin boğazına takılı bir taş, yutkunsan yutkunamayacağın bir taş!
Bu yüzden böyle başlıyorum:
Sevgili Herkes,
Ellerinde kemanları ve arşeleri iki gencin fotoğrafı yan yana koyulmuş… Kemana âşık, müziğe âşık hiç karşılaşmamış iki gencin fotoğrafları bunlar… İki genç ölünün fotoğrafları. İlki vurularak öldürüldü. Çantasından kemanı ve şiirler çıktı. Belleğimizde çantasından çıkanların imgesi ve belinden yukarısı çıplak, meydanda koşuşunun görüntüsü. Adı da vicdanlarımıza yara olarak işlendi: Kemal Kurkut… Acısı taptazeyken, haberlerde bir başlık daha gördük: “Boğulduğunu kemanından anladık.” Barış Yazgı’nın kısacık hikâyesiydi haberde anlatılan…
İŞSİZLİK EĞRİLERİNDE BİR NOKTA: BARIŞ YAZGI
Barış Yazgı 22 yaşındaydı, işi ve sabit bir geliri yoktu. Haberlerde böyle diyor. Yani, her ay işsizlik rakamları açıklanır ya… Genç işsizlik oranının ne kadar yüksek olduğu anlatılır, çıldırtan bir eğri çıkar karşınıza… Ama istatistiktir, bakıp geçersiniz. Barış’ın yaşamı o işsizlik eğrilerinde bir nokta bile değildi. Emek örgütleri dışında pek de üzerinde durulmayan işsizlik eğrilerinin payı yok muydu Barış’ın umutsuzluğunda? Bu ay itibariyle o işsizlik eğrilerine her bakıp geçtiğimizde aslında 15-24 yaş arası iş aramakta olan gençlerin yüzde 22.4’ünden vazgeçiyoruz. 10 gencin ikisinden vazgeçiyoruz.
Barış iyi bir eğitim de alamamıştı. Çünkü yaşamının ilk yıllarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki köy boşaltmalarından Siirt’teki köyü de nasibini almış, ailesi zorunlu göç etmek zorunda kalmıştı. Yani Barış’ın göçle başlayan yaşamı başka bir göçle son bulmuştu. Belli ki ailesi umutluydu ama… Oğullarına Barış ismini koymuşlardı. Bu topraklarda barış oğulları gibi filizlensin istiyorlardı. Olmadı.
Barış’ın yaşadığı ülkede pasaport talebi günden güne artarken, Barış’ın yaşadığı ülkenin verdiği pasaportun dünyadaki değerliliği 42. sıraya gerilemişti. Yine karşımıza bir rakam çıkıyordu. Oysa bu rakam Barış’ın ve Barış gibi umutlarını başka dünyalara bağlamış gençlerin yaşamları için büyük bir engeldi. Çünkü gelişmiş Batılı ülkeler serbest dolaşım kapsamında olmayan ülkelere vize verirken ince eleyip sıkı dokuyorlardı. Hele de o ülkenin pasaportunun değeri alt sıralara ilerlerken, hele de o ülke göç yolları üzerindeyse… Sınırlar kesindi, keskindi. Barış da Belçika’ya vize alamamıştı. Daha önceki gidişindeki gibi sınırları bir mülteci botuyla aşmaya çalışacaktı. Aslında Barış’ın ülkesinde “sanatın ve sanatçının yanında” görünen çok zengin vardı. Bu insanlar küçücük bir burs verirken, servetlerinin yarısını karşılarındaki gence teslim etmiş gibi yaparlardı tabii… Onların hiç mi suçu yoktu Barış’ın yazgısında? Ya da bizlerin, 10 TL’lik bir burs SMS’ini atıp vicdanlarını rahatlatan bizlerin, hiç mi suçumuz yok Barış’a umut olamamakta… Yerel yönetimlerin başındaki siyasetçilerin hiç mi payı yok Barış’ın hayallerinin bir mülteci botunda sonlanmasında? Kültür sanat etkinliklerinde salonların dolmasını kendilerine tek amaç belleyen, niteliği pek de önemsemeyen belediye başkanlarının, kültür sanat müdürlerinin?
HARİKA ÇOCUKLAR YASASI NE OLDU?
Sormaya devam edelim. 1948’de Hasan Âli Yücel tarafından hazırlanan ve Harika Çocuklar Yasası olarak bilinen “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” yürürlükten ne zaman kalktı? Yoksa yasa var da, yetenekli çocuk, genç mi yok?
Biz birlikte öldürüyoruz gençleri… Onların yaşama umutla bağlandıkları filizlerin yeşermesi için can suyu olmayı beceremiyoruz. Kemal’in de, Barış’ın da ruhlarından bir parçayla dokundukları kemanın ilk akla gelen özelliği insan sesine yakınlığıdır. Kemanların üzerinde kızıl karanfiller açarken, kemanlar dalgaların arasında boğulup giderken, insan sesinin sahiciliği kadar, insanlık da bizden uzaklaşıyor. Yaşar Kemal dememiş miydi, insan umutsuzluktan umut yaratandır.
Çocuklar için, gençler için, kendimiz için umut olmaktan ne zaman vazgeçtik biz?
Evrensel'i Takip Et