Zulüm bitene kadar mücadele edeceğiz
Eylem Nazlıer, OHAL KHK'si ile ihraç edilen ve her pazartesi, çarşamba ve cumartesi 'İşimizi geri istiyoruz' eylemi yapan kamu emekçileriyle görüştü.
Eylem NAZLIER
İstanbul
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’e dayanarak yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerle görevlerinden ihraç edilen kamu emekçileri işlerine geri dönmek istiyor. Hiçbir yargı kararına dayanmaksızın yapılan ihraçlar nedeniyle binlerce ailenin hayatı altüst olurken, KESK’in çağrısıyla her pazartesi, çarşamba ve cumartesi günleri saat 13.00-18.00 arasında “İşimizi geri istiyoruz” eylemlerine katılan emekçiler ise “Bu zulüm bitene kadar mücadele sürecek” diyor.
Yurt genelinde eş zamanlı yapılan eylemlerin İstanbul’daki adreslerinden biri olan Bakırköy’de, Özgürlük Meydanı’ndayız. Meydana girenler KESK’lilerin “Çalmadık, çırpmadık, kandırılmadık”, “AKP halka hesap verecek”, “Emekçiyiz, haklıyız kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganları, alkış ve zılfıtlarla karşılanıyor. Eyleme destek için çay, simit getiren eksik olmuyor. Kitle örgütleri ve emekten yana siyasi partiler yalnız bırakmıyor. Desteklerle birlikte daha da güçlendiklerini söyleyen kamu emekçileri, neler yaşadıklarını ve düşündükleri gazetemize anlattı.
SORUŞTURMA YOK, SAVUNMA YOK, LİSTEDEKİ İSİMLE İHRAÇ EDİLİYORSUN
Yalçın Düzgün, 12 yıllık beden eğitimi öğretmeni. 7 Şubat KHK’siyle ihraç edilen Düzgün, hukuksuz olarak nitelendirdiği bu sürece tepkili: “Bir soruşturma süreci, kendini savunma süreci yok. Listede ismini görüyorsun, ihraç edildiğini anlıyorsun. Artık KHK sendromu diye bir şey var. Çoğu insan KHK listelerinde ismini arıyor, ya kendi ismini ya da yakınının ismini buluyor.” İhraç edildiğini duyan çalışma arkadaşlarının o gün derse girmediğini anlatan Düzgün, “Yanımda olduklarını belirttiler. Sadece Eğitim Sen’li öğretmenler değil, muhafazakar ve milliyetçi öğretmenler de destek verdi. Son dönemde AKP’nin yarattığı bu zulmün son bulacağı noktasında hepsi fikir belirtti. Herkeste artık bir itiraz var. Yapılan haksızlıkları görüyorlar” dedi.
Yıllarca parasız, nitelikli, bilimsel eğitim mücadelesi verdikleri için velilerin de yanlarında olduğunu ve bu nedenle “Onlar terörist” suçlamalarının karşılık bulmadığını anlatan Düzgün, öğrencilerinin de sürekli “Öğretmenim ne zaman döneceksiniz?” diye sorduğunu aktardı.
Geri dönmek için söz verdiklerini ve bunun için mücadele ettiklerini dile getiren Düzgün, kendi ailesinden örnek vererek tüm emekçilere uyarıda bulundu: “Aile de 4 öğretmen vardı. Artık 3 öğretmen kaldı. Bu süreç onlar için de geçerli. Bu kokuşmuş sistem değişmezse, hepimiz topun ağzındayız. Bu karanlığı yırtacak şey mücadele. Bu direniş Yalçın’ın işe dönme mücadelesi değil. Bu mücadele zulme karşı bir mücadele.”
BİR SİMİDİ PAYLAŞIP BERABER YİYECEĞİZ
Halk eğitim merkezinde öğretmenlik yapan Selvi Polat, 41 yıllık öğretmen. Bir gece yarısı KHK’si ile ihraç edildiğini öğrenmiş. Polat “Mücadele eden insanları hazmedemediler ve işlerinden ettiler. Ama biz boyun eğmeyeceğiz” diye konuştu. Evinin kira olduğunu söyleyen Polat, zorlukları dayanışmayla aşacaklarını söyledi: “Arkadaşlarımızın gücü ile ayakta duracağız. Yeri gelirse bir simidi paylaşıp beraber yiyeceğiz. Bizim mücadeleden başka çaremiz yok. Haklarımızı alana kadar mücadele edeceğiz.”
ÖRGÜTLÜYÜZ, KOLAY LOKMA DEĞİLİZ
5 yıllık Türkçe Öğretmeni Onur Pekşen, öğretmenlik hayatı boyunca hakkında açılmış tek bir soruşturma olmadığı halde 7 Şubat KHK’si ile ihraç edildi. Üniversiteden mezun olduktan sonra 4 yıl atama beklediğini söyleyen Pekşen, “Ben 2008 mezunuyum. 2008-2012 yılları arasında yapılan KPSS sınavından hep yüksek puanlar aldım, 80’den aşağıya düşmedim. Ama atanamadım. Daha sonraki süreçte, FETÖ’cülerin KPSS sınavında şaibe karıştırdığı söylendi. Atandıktan sonra borçlarımı ödedim, biraz nefes aldım derken şimdi FETÖ’cüleri yargılayan mantık beni suçladı. Biz yoksulluğu iyi biliyoruz. Dünya yıkıldı da biz altında kaldık havamız yok. Bir şekilde idare ederiz. Ama asla onlara biat eden memurlar olmayacağız” diye konuştu.
İhraç edildiği gün KHK listesinde adını gördüğünde öğrencilerinden ayrıldığını düşündüğünü söyleyen Pekşen, şöyle devam etti: “Öğrencilerim mesaj atıyorlar. ‘Hocam ne zaman geleceksiniz?’diyorlar. Çocuklara bunu bir şekilde, onların anlayacağı dilden söylemeye çalıştık. Ama neticede karşımızdakiler çocuk. ‘Nasıl yani?’ diyorlar. Söylemeye çalışıyorsun, ‘Parasız eğitim istediğimiz için oldu’ diyoruz. ‘Ama bu çok saçma öğretmenim. Bundan dolayı işten çıkartılır mı?’ diyorlar. Her sabah ‘günaydın’ mesajı atan öğrencilerim var. İllaki döneceğiz okullarımıza. Adaletin bir an önce sağlanacağına ve çok sevdiğimiz mesleğimize döneceğimize inanıyorum. Bizler Eğitim Sen’liyiz. Kenetlendik birbirimize. Örgütlüyüz. Kolay lokma değiliz.” Pekşen, tüm kamu emekçilerine ve emekten yana tüm kesimlere mücadeleyi daha da büyütme çağrısı yaptı.
‘AİLEMİN DESTEĞİ BENİ DAHA DİRENGEN YAPTI’
7 Şubat KHK’si yayımlandığında Fatma Yıldırım 9 yıllık öğretmendi. O gece çok sevdiği mesleğinden ihraç edildi. Okul öncesi öğretmeni olduğu ve ihracın ardından “çocuklarım” dediği öğrencilerinin durumu anlayamayacağı kaygısı nedeniyle okula gidemediğini dile getiren Yıldırım, devam etti: “Onlarla vedalaşmayı çok istedim ama bunu kaldıramayacak kadar üzgün ve öfkeliydim. Birkaç gün sonra gittim. Söz verdim ağlamadan çıkacağım diye. O sözle sınıfa girdim. İhraç edildiğimi öğrendiğim andan daha zor bir andı. Öğrencilerim ağlamaya başladılar. ‘Eğer ağlamazsanız en yakın zamanda geri döneceğim’ dedim. Öyle bir veda oldu.”
Bilimsel, laik, parasız eğitimi savundukları için ihraç edildiklerini belirten Yıldırım, “AKP’nin faşist, gerici eğitiminin karşısında durduk. Kimse ideolojik görüşünden kaynaklı işinden atılamaz ama attılar. Baştan aşağıya bir hukuksuzluk. Ama bu devran böyle dönmeyecek. Biz direnişimize devam edeceğiz” dedi. Kendisiyle farklı siyasi görüşte olan ailesinin de yanında olduğunu anlatan Yıldırım, ihraç günü abisinin “Kardeşim hiç üzülme bu zalimlerin sonu gelir. Ben senin yanındayım” dediğini aktardı. İhraçtan sonra babasının odasına gelerek kitaplarını incelediğini söyleyen Yıldırım, “Doğa sevgisi, insan sevgisi aşılayan kitaplardı. Bana baktı, gözleri doldu: ‘Kızım seni bunun için mi işinden ettiler’ dedi. Artık onlar da bu haksızlığı görüyorlar, yanımızdalar. Ailemin, özellikle de babamın desteği beni daha direngen yaptı” dedi.
O ZAMANLAR MUHAMMET 18 YAŞINDAYDI, PEKİ ERDOĞAN’DA MI 18 YAŞINDAYDI!
MUHAMMET Sevinçtekin, 7 Şubat gecesi ihraç edildiğinde 3 yıllık edebiyat öğretmeniydi. Aslen Adıyamanlı. Muhafazakar bir ailenin 8 çocuğundan biri. Ekonomik nedenlerden dolayı ailede okula devam edebilen tek çocuk. Ailesinin Milli Saadet Partisi, Refah Partisi ve Saadet Partisi zincirinden gelen bir siyasi görüşünün olduğunu anlatan Sevinçtekin, “Ben de bu zincirde büyüdüm. Tarikat ve cemaat ortamında yetiştim. Onların evlerinde, yurtlarında kaldım. Ahlakımız bozulmasın diye, din vatan millet için bu cemaatlere gidip geliyorduk” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu hain örgütün yüzünü ortaya dökememenin üzüntüsü içindeyim. Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin” sözlerine tepki gösteren Sevinçtekin, şunları söyledi: “Bu ülkede kandırılanlar varsa bizzat benim gibiler. O zamanlar Muhammet 18 yaşındaydı, peki Recep Tayyip Erdoğan da mı 18 yaşındaydı. Her şeyi beraber yaptılar. AKP başa geldiğinde mevcut kadroları yoktu. Cemaatin kadrolarını kullandılar. Onların (FETÖ) polisi, hakimi savcısı her yerde vardı. AKP güçlenince, iktidar savaşı başladı.” Üniversite yıllarında yanlışları görerek cemaatlerden, tarikatlardan koptuğunu hatırlatan Sevinçtekin, “Bu süreçte Antikapitalist Müslümanları tanıdım. Eğitim Sen’e üye oldum. İslamcıların ülkeyi getirdiği nokta kocaman bir kaos. AKP’nin en büyük kozu dindir. Bu millet ‘din’ denilince her şeyin arkasından gider. Ama Kur’an-ı Kerimde ne yazar, ‘Aldatanlar sizi Allah ile aldatmasın’ Bunu unutuyorlar” dedi.
Ekmek ve gelecek davası yürüttüklerini dile getiren Sevinçtekin, “Eşim hamile. Nasip olursa 2 ay sonra çocuğum dünyaya gelecek. 600 liraya kirada oturuyorum. Şu anda sendikamın desteği ile yaşamımı sürdürüyorum. Ailemin de desteği var. Doğacak çocuğuma güzel bir gelecek bırakmak için, haksızlığın bir an önce giderilmesi için, öğrencilerime kavuşmak için mücadele veriyorum” diye konuştu.