03 Mayıs 2017 07:24

10 Ekim Katliamı sanığı bu kez de mağdurları tehdit etti

10 Ekim katliamı davasında IŞİD sanığı bu kez de duruşma salonunda bulunan mağdur aileleri tehdit etti.

Paylaş

10 Ekim Katliamı'nın 3. duruşmasının ikinci gününde, IŞİD sanığı duruşma salonunda bulunan mağdur aileleri tehdit etti. Dünkü duruşmada da sanık olan eşini "Konuşmayacaksın" diye tehdit etmişti.  

10 Ekim Ankara Katliamı’nın 3. duruşması ikinci gününde devam ediyor. Saat 10.00’da başlayan duruşmanın sabahki oturumu kimlik tespitiyle başladı. Daha sonra müştekilerin beyanlarının alınmasına devam edildi.

Müştekilerden Reyhan Urgancı beyanda bulunduğu esnada katliamın kritik sanıklarından Metin Akaltın, işaret parmağını sallayarak salonda bulunan mağdurları tehdit etti. Bunun üzerine mağdur avukatlarından İlke Işık söz alarak Akaltın’ın bu tehdidinin tutanaklara geçirilmesini istedi. Işık’ın talebi üzerine mahkeme Başkanı Akaltın’ın tehdidini zapta geçirdi. Aileler de şikayetçi oldu.

Akaltın dünkü duruşmada da aynı davada sanık olan eşi Hatice Akaltın’ı “Konuşmayacaksın” diye tehdit etmişti.

'İNSANLAR GAZDAN SONRA ÖLDÜ'

Duruşmada katliamda hayatını kaybeden Feyyat Deniz’in eşi Asiye Deniz, davaya katılma talebinde bulunarak, “Şikayetçiyim. 8 çocuğumla kaldım. Ben eşimi kahvaltıya bekliyordum ama gelmedi. 8 çocuğumla birlikte mahvolduk. Bu bize haksızlıktır. Kimse ölmesin istedik. Hukuk okumuşsun sayın hakim bizi unutma. Her şey ile güveniyorum size. Ben umutluyum. Ölen şehitler de kocam da ölmeyi kabul etmedi. Bu caniler neden yaptı?” diye tepki gösterdi. 

Çocuklarının hala atlatamadığını, sürekli baygınlık geçirdiklerini söyleyen Deniz, “Herkes 2 dakika gözünü kapatıp bizim yerimize koysun kendini. O zaman ne çektiğimizi anlarsınız” diye konuştu. 10 Ekim’den yaralı kurtulan İsmail Hasta da, “Dünden beri dinlediklerimden dolayı konuşamıyorum. sonuna kadar şikayetçiyim” dedi. 

Daha sonra katliamdan sağ kurtulan Haber Sen üyesi Ayla Eyüboğlu beyanda bulundu. Katliam sabahı alana giderken hiç polis görmediklerini anlatan Eyüboğlu, “Alanda da ne sivil ne resmi polisle karşılaşmadık. Ben bütün eylemlere giderim, adım adım sivillerle dolu olur. Çok dikkatimi çekti. Arkadaşlarıma da sordum ‘Siz illerden çıkarken güvenlik görevlisi var mıydı’ diye. O da yok” diye devam etti. Ardı ardına patlayan bombaların ardından ayağa kalkamaya çalıştığını söyleyen Eyüboğlu, tanık olduklarını aktardı: “Kalktığımda yanımda cesetler vardı. Arkadaşlarım paramparçaydı. Biz yaşayanları nasıl kurtarabiliriz diye düşünürken, sanki bombayı biz patlatmışız gibi polisler üstümüze gelmeye başladı. Ellerinde gazlar yaşama tutunmaya çalışanların üzerine geldiler. İnsanlar gazdan sonra öldü.” Sonuna kadar şikayetçi olduğunu vurgulayan Eyüboğlu, “İnsanların birbirini sevmesi insanca yaşaması kadar güzel bir şey yok. Öldürenlerden hesap sorulsun” dedi. 

SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARININ DA MAĞDURU OLDU

Katliamdan yaralı kurtulan Barış Aydemir de, katliamın izlerini hala taşıdığını belirterek, “Dalağım alındı, sırtımda açık yaralar vardı. Başkasının kemiği sol kemiğime saplanmıştı” dedi. Bu yüzden eğitimine bir yıl ara vermek zorunda kaldığını söyleyen Aydemir, memleketine gittiğinde ise orada da sokağa çıkma yasaklarının mağduru olduğunu dile getirdi ve şöyle devam etti: “Memleketime gittim orda da sokağa çıkma yasağında kaldım. Ameliyat olduğum halde izin verilmedi bana. Valilikten izin çıkmadı. Doktor arkadaşlar sayesinde Şırnak'a kadar gidebildim” dedi. Arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini öğrenince psikolojisinin altüst olduğunu söyleyen Aydemir, “Polisin gaz atmasından hemen önce alandan alınmışım. Doktor ‘20 dakika ile kurtuldun’ dedi. Herkesten şikayetçiyim” dedi. 

KASTI YA DA İHMALİ OLAN HERKESTEN ŞİKAYETÇİYİM

Katliamda hayatını kaybeden Gökçen Dalmaç’ın ablası Gökçen Kara da, o gün mitinge katılan ve sağ kurtulanlar arasında olduğunu anlattı. 12 yaşındaki çocuğuyla birlikte mitinge katıldığını belirten Kara, saldırı sonrası polisin miting alanına giden bütün yolları kapadığını, 4 ambulansın alana girişine izin verilmediğini ekledi. Gökmen Dalmaç ve eşinden uzun süre haber alamadıklarını söyleyen Kara, “Hastane hastane dolaştık belki yaralıdır diye. 13 aylık evliydi. Eşi hamileydi. Şimdi 10 aylık oğlu var. Bu saldırıdan sorumlu olan, kastı veya ihmali olanlardan şikayetçiyim” diye konuştu. 

Katliamda kardeşi Gökhan Arpaçay’ı kaybeden Reyhan Urgancı da, “Haberi aldığımda elim ayağım buz kesti. Kardeşim 32 yaşında, evimizin en küçüğüydü. Sevgi dolu, herkesi kucaklayan biriydi. Bize bu acıyı yaşatanlardan şikayetçiyim” dedi. Önceki gün ifade veren sanık Hatice Akaltın’ın kendilerine duygu sömürüsü yaptığını anlatan Urgancı, “Orda katlettiğiniz insanları tanıyor musunuz? Bu ülkenin gülen insanlarıydı. Siz cennete gidemezsiniz, sevgi dolu olsaydınız bunları yapmazdınız. Hepinizden (sanıklara dönerek),  bu işi yaptıranlardan da şikayetçiyim” diye devam etti. Katliamdan yaralı kurtulan Zekine Kırtepe de, iç kanama geçirdiğini, karaciğerine şarapnel parçası geldiğini, ayrıca kalp krizi geçirdiğini söyledi.

Yoğun biber gazına maruz kaldığı için nefes borusunun daraldığını bu yüzden nefes almakta güçlük çektiğini söyleyen Kırtepe, “Biz kimse ölmesin, askerler de çocuklar da ölmesin diye oradaydık. Kim zarar görüyor barıştan birisi söylesin. İki yıldır hastanelerdeyim. Bir sürü sağlık problemi yaşıyorum. İçişleri, emniyet bütün sorumlu memurlardan, herkesten şikayetçiyim” diye tepki gösterdi.

Gökhan Arpaçay’ın annesi Türkan Arpaçay da, gözyaşları içinde yaşadığı acıyı anlatmaya çalıştı:  “Ben onun davasını gütmeye geldim, onun babası da hastaydı babasını da kaybettim, oğluna dayanamadı. Çocuğum sadece barış için gelmişti. Ciğerlerim yandı; gülüm bebeğimdi, elimden aldılar. Allah kimseye evlat acısı vermesin. Evlat acısı çok kötü bir şeydi. Ben herkesten davacıyım. Bu anaların yüreği yanar diye hiç düşünmediniz mi? Sonuna kadar bu davaya katılacağım” dedi. Anne Arpaçay’ın sözleri salonda bulunanları da ağlattı. 

ORADA ARKADAŞLARIMI, ARKADAŞLARIMIN ÇOCUKLARINI KAYBETTİM

Saldırıdan sağ kurtulan Gülay Korkutan da, katliamın o tarikteki siyasi atmosferden bağımsız olmadığını ifade ederek, “Birisi bir şey taşıdı, birisi lojistik destek sağladı. Oradakiler müebbet alacak belki ama asıl önemli olan güvenliğimizi almayanlar. Oy verin kaosu bitirelim diyenleri sorgulamadığımızda gerçek adaleti sağlayamayacağız” dedi. 

Müştekilerden Deniz Beydilli de, “Öndeki sanıklar bu ülkede maşa. Maşalar miladı dolunca atılır hiç güvenmeyin Cumhurbaşkanı ve başbakana. FETÖ’ye neler oldu? FETÖ’ye ‘Hasret bitsin’ diyenler bugün düşman oldu” diye tepki gösterdi. Çatışmalarda ölen gençlerin bu ülkenin yoksul çocukları olduğunu anlatan Beydilli, “Bir tane asker evi yoktur ki, ülkenin zengini olsun. Yırtık ayakkabılı yoksul çocuklarıydık. Biz istedik ki yoksul çocukları birbirini öldürmesin. Barış buydu, barış herkese lazımdı.” 10 Ekim’e gelene kadar ülkede yaşanan çatışmaları, bombalamaları, Çözüm Sürecinin nasıl bitirildiğini hatırlatan Beydilli, “Bu ülkede bunlar yaşanırken tansiyon hastası oldum. Sonra sokağa çıkma yasakları ve ölümler. O bölgede yaşayan insanlar sanki bu ülkenin vatandaşı değildi” diye konuştu.

10 Ekim günü tanık olduklarını söyleyen Beydilli, “HDP’de kapıda arkadaşlarımla karşılaştım annelerin beyaz tülbentleri kandı. Önce Korkmaz Tedik’in öldüğünü söylediler. Küçüklüğünü biliyordum. Orada arkadaşlarımı, arkadaşlarımın çocuklarını kaybettim. Bütün herkesten başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm sorumlulardan şikayetçiyim” dedi. 

Müşteki beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi.

'İMZA İÇİN ACELECİ HALLERİ VARDI'

Duruşmada daha sonra tertip komitesi adına konuşan KESK MYK üyesi  İlhan Yiğit, 22 eylül 2015 tarihinde Ankara Valiliğine başvurduklarını ve miting saatinin 08.30-16.00 olarak belirlendiğini söyledi. Ancak 29 Eylül tarihinde valiliğin miting saatini 12.00-16.00 olarak değiştirdiğini anlatan Yiğit, bunun üzerine emniyet yetkilileriyle yeniden toplantı yaptıklarını söyleyerek, “Kortejin oluşturulma saatinden, miting alanına, arama noktalarındaki görevlilerimizden programın yürütülmesine kadar tüm noktaları birlikte planladık. Bu kanlı olayın toplanma noktasında olması çok kritikti. 20 Temmuz’da Suruç ile ülkemiz diken üstünde idi. Yüksek düzeyde güvenlik istedik. Ankara’daki mitinglerde zaten emniyetin rutin olarak çevik kuvvet marifetiyle kuşkulandıklarını aradığını, yolun kademeli olarak kesilmesine dönük tecrübelerimiz vardı. Ayrıca bir güvenlik istedik” dedi. 7 Ekim’de emniyet yetkilileriyle ikinci toplantıyı yaparak yeniden güvenlik önlemleri konusunda talepte bulunduklarını aktaran Yiğit, “Normalde mitingde  miting alanına ilişkin bir belge imzalatılır. Mitingin bitimine doğru bizden alınırdı. O gün dikkatimi çeken nokta imza konusunda aceleci bir halleri vardı. Tam imzayı atacağız, bomba patladı” diye konuştu. Daha önceki mitinglerde yüksek binalarda keskin nişancıların bulunduğunu da hatırlatan Yiğit, 10 Ekim’de emniyetin herhangi bir güvenlik tertibatında bulunmadığını, araçların gelişinde herhangi bir polis engeli ile karşılaşılmadığını söyleyerek, “Çok büyük bir güvenlik zafiyeti ve paylaşılmayan bir bilgi olduğunu düşünüyorum. Bir insanın tırnağının kanamasını bin eyleme değişmeyiz. Barış için insanlar ölmesin diye gelinen bir miting” diye tepki gösterdi. 

Daha sonra tertip komitesinden Dersim Gül tanık olarak ifade verdi. Gül emniyetin miting saatinin değiştirilmesinin güvenlik önlemleri konusunda sorun teşkil etmeyeceğini söylediğini aktardı. Gül de, farklı tarihlerdeki eylemlerde talepler konusunda polisle her zaman sıkıntılar yaşadıklarını ancak 10 Ekim’de böyle bir duruma şahit olmadıklarını ifade ederek, “Bütün taleplerimiz karşılandı. Normalde gerekli talepler, teknik taleplerdi. Önceden kolay kolay kabul etmezlerdi. Pazarlık malzemesi haline getirirlerdi. Bu değişik bir durumdu” dedi.  

MİT GÖREVLİLERİNDEN CUMHURBAŞKANINA... 

Mağdurların avukatları da tek tek söz alarak  beyanda bulundu. Avukat Ziynet Özçelik, katliamdan önce emniyete 62 istihbarat geldiğini, olay günü canlı bombaların adının bile bildirildiğini söyleyerek, “Bu kadar ihbarın olduğu yerde bu konuda önlem alınmamış. 100 bin kişinin katılacağı ön görülmüş ama sayıya uygun güvenlik önlemleri alınmamış. Başbakanın 2014 senesinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığı bir konuşma için 24 ambulans görevlendirilmiş, revir kurulmuş, 10 Ekim’de ise bir tane ambulans var. Bu kadar ihbar olmasına karşın” dedi. Özçelik, “Emniyet Müdürü, İstihbarat Müdür Yardımcısı, TEM Şube Müdürü, amiri, Güvenlik Şube Müdürü gibi mitingin güvenliğinden sorumlu ve bilgisi olan emniyet görevlilerinin bilgi sahibi olarak duruşmaya çağrılmasını talep ediyoruz” talebinde bulundu. Yine hakkında iletişim tedbiri olan sanıkların dinleme kayıtlarının dosyaya getirilmesini talep etti. Avukat Deniz Özbilgin de, kamusal sorumluluğu toplam olarak düşündüklerini söyleyerek, “MİT görevlilerinden Cumhurbaşkanına hepsi hakkında yargılama taleplerimiz olacak” dedi.

SINIRDAN ADAM GEÇİREN KAMU GÖREVLİLERİ DE YARGILANMALI

Avukat Tugay Bek, sanıklar en büyük cezayı alsalar bile kamuoyunun bu yargılamadan tatmin olmayacağını ifade etti. Katliamın ardındaki siyasi odakların ortaya çıkarılması gerektiğini belirten Bek, 2015 yılında HDP’nin Mersin ve Adana’daki binalarının bombalanmasından başlayarak tüm IŞİD katliamlarının arasındaki bağlantıların incelenmesi gerektiğini dile getiren Bek, “Bu tüm dava dosyalarının birleştirilmesi anlamında değil. Bu sanıklar hakkında 10 Ekim öncesi dava dosyalarının istenilmesini talep ediyoruz. Aradan geçen bir yıla rağmen bu IŞİD hücreleri faaliyettedir” dedi.Yapılan soruşturmalarda Antep’te sınırda giriş çıkışlarda vali yardımcısının şoföründen, gümrük memurlarına kadar birçok kamu görevlisinin isminin geçtiğini belirten Bek, onların da yargılamaya dahil edilmesi gerektiğini ifade etti. 

Avukat Kazım Bayraktar da Antep emniyetinin mahkemenin istediği telefonlara ilişkin “aradık bu telefonları bulamadık” cevabının kabul edilemeyeceğini dile getirerek şöyle konuştu: “Sanki dalga geçiyorlar. Biz bu davalarda kanıtları takip ederek bir yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. Tüm bu olayların başlangıcı ve merkezini Antep oluşturuyor. Hepsinin başında İlhami Balı ismi yer alıyor. Diyarbakır katliamını yapan Orhan Gönder bir gün sonra Antep te yakalandı. Ona araç ayarlayanlar yakaladığında telefonlarının hatları yazılmıyor. Otelde kalıyorlar oradaki bilgiler alınmıyor. O gün emniyete getirildiklerinde telefonların tespit edilip kendilerine iade ediyor. Haklarında yazılanlar ise IŞİD ve terör gibi oldukça tehlikeli şeyler.”

YARIN SANIKLAR KONUŞACAK

Müşteki avukatların beyanlarının ardından 3. duruşmanın ikinci günü sona erdi. Duruşma çıkışı Ankara Adliyesi önünde açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada konuşan 10 Ekim Der Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, “Yarın müşteki avukatlarımız soruşturmanın genişletilmesi kapsamında taleplerini iletecekler. Yine tertip komitesi ifade verdi. Onlar da ihmaller ve tedbirlerin alınmaması noktasında gözlemlerini anlattı. Yarın sanıklar konuşacak. Duruşmamızı takip edenleri ve tüm kamuoyunu adalet için davaya çağırıyoruz” dedi. (Ankara/EVRENSEL)

{{318143}}                  
 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

ABD'de Sterling'i öldüren polisler yargılanmayacak

SONRAKİ HABER

Astana görüşmeleri '4 bölge' gündemiyle başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa