İşyerlerini tutamayınca sokakları da tutamıyoruz
SES Dersim Şube Sekreteri Duygu Kurban SES 9. Olağan Genel Kurulu ile igili yazdı.
Duygu KURBAN
SES Dersim Şube Sekreteri
Merhaba sevgili Evrensel okurları,
Memurlukta üçüncü yılım, sendikada ilk deneyimim. Sendika sürecimiz biraz hızlı başladı sanırım. Referandumdan 1 Mayıs’a gidiyoruz. Bu ikisinin arasında ilk defa katıldığım genel kurulumuz gerçekleşti. Türkiye’nin dört bir yanında sağlık ve sosyal hizmet emekçileri bir araya geldik. Üç gün süren genel kurulumuzun ilk iki günü konuşmalarla geçti. İkinci gün tüzük ve karar önerileri de görüşüldü. Üçüncü gün seçimle nihayetlendirdik.
Benim gibi yeni katılan arkadaşlar için önemli bir deneyimdi. İşyeri örnekli anlatımlar bizler gibi alanda yeni çalışmaya başlayanlar için önemli ve öğreticiydi. Bölgeden gelen arkadaşlarımız çatışmalı ortamın sağlık çalışanlarını nasıl etkilediğine ve bu ortamda kaybettiğimiz üyelerimize değinerek bölgenin gerçekliğini ortaya koyarken; batıdan gelen arkadaşlarımız ise süt iznimizin gasp edilmesinden nöbet sistemli çalışmalara, az sayıda işçi ve memura iş yükünün bindirilmesinin sonuçlarından sağlıkta şiddette yol açan sağlık politikalarına işyerlerinde yaşanan sorunları ve bunlara yönelik çalışmaları aktardı. Sorunların yaşanan coğrafyaya göre nasıl şekillendiğini gördük hep beraber. Bu konuşmalardan rahatsız olup, hep Kürt ağırlıklı ya da hep işyeri ağırlıklı şikayetlenmeler de, çok olmasa da, vardı. Ama bize bir kez daha gösterdi ki bütün bunlar bizim gerçekliğimiz. Bütün bu kimliklerle birlikte, yaşanan tüm sorunlara karşı bizler kamu emekçilerinin ‘SES’i olabiliyoruz. Bizi var eden bu çeşitliğimiz oluyor tam da. Aslına bakılırsa Abdüllaziz Yural’ın çatışmalı süreçte sokakta kalan yaralıya müdahale ederken öldürülmesinin, hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ersin Arslan’dan bir farkı yoktur! Kongrede bunları farklı ifade etsek de bizler yaşatma mücadelesi verenler, yaşatmaya çalışırken ölmek istemiyoruz dedik ortak dilde.
MÜCADELE PLANI DAHA SOMUT OLMALIYDI
İhraç arkadaşlarımız da konuştu; yaşadıkları sıkıntılardan sorunlardan bahsettiler, eylemliliklerin sahiplenilmemesinden yakınıldı. Haklılar elbette, çünkü zor bir dönemden geçiyoruz, örgütlü olarak yapamadığımız her şey boşa düşüyor, şevkimizi kırıyor. Ama sanırım tam da burada temel bir soru hepimiz için duruyor: “Neden eylemliklerimiz zayıf geçiyor?”
Bunun cevabını bazı konuşmacı arkadaşlarımız verdiler aslında. İşyerlerimizden-şubelerimizden kopuk Ankara’nın aldığı kararlar, her yerin özgünlüğüne göre değişiyor ve üstten gelen kararı üyeye kabullendirmek zor oluyor. Bizler üyelerimizden sendikamızın eylem ve etkinliklerinin katılımcıları olmalarını istiyoruz; oysa denklemi tersten kuruyoruz! Çünkü biz sendikamızı, ‘kimliği görüşü ne olursa olsun üyemiz olsun ya da olmasın tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SES’i olmalıdır’ diye tarifliyoruz ve özellikle üyelerimizin sendikamızın her türlü faaliyetinin bizzat örgütleyicisi olmasını istiyoruz. O halde kararların geçeceği yer de yereller olmalıdır. İşyerlerini tutamayınca sokakları da tutamıyoruz maalesef! Kongremizde de işyeri ve sokak tartışması çokça yapıldı, bazen birbirinin tam karşısına konuldu. Oysa hem şube hem de merkezi çalışmalarımızdan da görüyoruz ki işyerlerinden kopuk çalışmalar sokağı da boşaltmaktadır. İkisinin önemi de yadsınamaz elbette, ama birbirinin karşısına koymak yerine birbirini besleyen şeylere dönüştürmeliyiz çalışmalarımızla. Bunu yaparsa SES yapar, başka bir sendika değil!
Kongreye ilk defa katılan biri olarak, bu kadar siyasi analiz yapan ve sorunlarını bu kadar iyi tarif eden bir örgütün önümüzdeki dönem mücadeleye ilişkin daha somut planlarının olmasını beklerdim. Sanırım bu kısmını biraz eksik bıraktık. Sorunlarımızı tariflememiz gayet iyi fakat çözüm önerilerimiz biraz sınırlıydı.
TÜM EMEKÇİLERİN SES’İ İÇİN...
Kongrenin en kötü yeri ise sendika içindeki hareketlerin çatışmasına dönen tüzük değişikliği kısmıydı! Elbette ki sendika içinde yer alan herkesin düşüncesinin bir ve aynı olmasını beklemiyordum. Ancak en nihayetinde o kongreye gelmiş her arkadaşımın, görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun, yöntemimiz farklı da olsa amacımızın ortak -sendikayı güçlendirmek- olduğunu düşünüyorum. Bizler farklı amaçlar için yarışan taraflar değiliz, bizler “EMEK” eksenli bir araya gelmiş çıkarları ve mücadelesi ortak tek tarafız! Kürsüde de çokça dile getirildiği üzere işimizle, ekmeğimizle biat ettirilmeye çalışıldığımız; iş güvencemize saldırıların en hat safhaya çıktığı zor bir dönemde, birlikte, bırakın sadece sendikamızın üyelerini, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ortak SES’i olmanın mücadelesini vermekten başka seçeneğimiz yok!
Kongremizde seçilen arkadaşlarımıza bir kez daha buradan başarılar diliyorum. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değiştirilmesinin, kıdem tazminatlarının fona devredilmesinin gündemde olduğu, yüzbin emekçinin hukuksuz bir şekilde ihraç edildiği ve OHAL koşullarında KHK’ler ile yönetildiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Tüm bu saldırılara karşı en geniş emekçi kesimleri talepleri etrafında birleştirme, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SES’i olma görevi sendikamızın önünde duruyor. Kongremiz bu görevi başarmaya bir vesilesi olsun. Sevgiyle...