04 Mayıs 2017 07:38

Suruç Katliamı davasında ara karar verildi

Katliamdan 21 ay sonra görülmeye başlayan Suruç Katliamı davasının ilk duruşmasında ara karar verildi. Dava 14 Temmuz'a ertelendi.

Paylaş

Urfa’nın Hilvan ilçesinde bulunan 5. Ağır Ceza Mahkemesinde bu sabah başlaması beklenen Suruç Katliamının ilk duruşması, devam eden bir başka dava nedeniyle öğleden sonraya ertelendi.

21 ay önce gerçekleşen ve 33 kişinin hayatını kaybettiği IŞİD tarafından gerçekleştirilen Suruç Katliamı’nın ilk duruşmasının bugün saat 09.00’da başlaması bekleniyordu. Ancak dünden kalan bir davanın bugüne sarkması nedeniyle Suruç davasının saat 14.00’a ertelendiği duyuruldu.

Saldırıda ölenlerin yakınları, saldırıda yaralananlar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Ali Şeker ve Şenal Sarıhan, HDP milletvekilleri Dilek Öcalan, İbrahim Ayhan ve Mahmut Toğrul, ESP ve EMEP heyetleri, Bölge Baro temsilcileri, Tanıklar İnisiyatifi ile çok sayıda insan hakları gözlemcisi de duruşmayı izlemek üzere Hilvan'a geldi. Mahkeme salonu Hilvan Cezaevi’nde bulunan bir salona kurulurken davayı takip edenlerin dışarıda bekleyişi sürüyor.

‘IŞİD’E GÖZ YUMAN TÜM SORUMLULAR YARGILANSIN’

Duruşma öncesi aileler Adliye önünde açıklama yaptı. Katliamda yaşamını yitiren Ezgi Sadet’in babası Ali Sadet 21 ay sonra açılan davanın gerçekten adaleti sağlayabilmesi için tüm sorumluları yargılaması gerektiğini söyledi. Katliam günü katliamın yapıldığı bahçede hiçbir emniyet görevlisinin bulunmamasını hatırlatan Sadet, “Bu durum baştan itibaren bizleri şüphelendirmişti. O gün ihmali, sorumluluğu olanlar bu örnekle tescillendi” dedi. Daha önce katliamda sorumluluğu olduğu iddiasıyla açılan davada “görevi ihmal ve kötü kullanma” suçundan 7 bin 500 lira para cezası alan dönemin ilçe emniyet müdürü Mehmet Yapıal’ı hatırlatan baba Sadet, “Emniyet müdürüne böyle gülünç cezalar verilmesi hiçbir vicdanın kabul edeceği bir şey değildir. Bizler tüm sorumluların açığa çıkarılıp yargılanmasını istiyoruz. Bu dava yıllarda sürse bunun mücadelesini sürdüreceğiz” dedi. 

Suruç için Adalet Platformu adına konuşan avukat Gülhan Kaya da, “Bizler 21 aydır bu davanın açılmasını için bekledik. Bu davada hiçbir güvenlik önlemi almayan amirinin, memurunun ve bugüne kadar IŞİD’le bağlantılı olan herkesin, devlet görevlilerinin, Cumhurbaşkanı ve başbakanın yargılanması gerektiğini bir kere daha söyleyeceğiz. Tüm sorumlular yargı önüne çıkarılana kadar mücadele edeceğiz” dedi.

HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan da, tüm sorumlular açığa çıkarılana kadar aileler birlikte olacaklarını ifade etti. 

Emek Partisi MYK üyesi Mehmet Türkmen yaptığı açıklamada şunları söyledi, “Bu süreç, AKP’nin, barış sürecinde kaybettiği iktidarını yeniden geri almak için başlattığı savaşın aslında başlangıcıdır. Barış ortamında insanların ölmediği bir süreçte başlayan bu kaos ve savaş ortamı ayrı düşünülemez. İki yıldır da bu savaşın bedelini hepimiz ödüyoruz. Suruç katliamı da bu savaş ve terör süreci AKP’nin tek adamlığı inşa sürecinin ilk katliamlarıdır. Bu bakımdan  bu katliamın hesabını sormak, sorumluların hesap vermesi için mücadele etmek aynı zamanda bu ülkede savaşa ve terör politikalarına karşı, diktatörlüğe karşı barış ve demokrasi için mücadele etmek anlamına geliyor. Bizler de bu süreçte bu mücadeleyi ileriden sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu. 

'ANKARA KATLİAMIYLA SURUÇ KATLİAMI PEK ÇOK YÖNDEN BENZERDİR'

Duruşma öncesi Ankara katliamı davası avukatlarından Demokrasi İçin Hukukçular’dan Yıldız İmrek’le konuştuk. Her iki katliamın birbirinden ayrı ele alınamayacağını ifade eden İmrek, “Ankara Katliamı ve Suruç katliamı hem politik sürece etkileri bakımından hem de failleri bakımından benzer. Katliamcıların Antep üzerinden örgütlenmeleri, sınır geçişleri ve ayrıca katliam sonrası polisin yaralılara yönelik müdahalesi tutumu ile yaralılara tıbbi yardımın engellenmesi, polis şiddeti ile muhatap olmaları bakımından birbiriyle çok benzeşen iki kitle katliamıdır. Burada mağdur olanların, katledilenlerin siyasi muhalifler, demokrasi güçleri olduğunu görüyoruz” dedi. 

Suruç katliamı dava dosyasına ilişkin değerlendirmede bulunan İmrek, “Suruç katliamında da Ankara katliamında da dava sonrası dosyalarına gizlilik kararları getirildi. Failler gizlendi, kamuoyuna katliamın oluş şekli gizlenmeye çalışıldı. Bu süreye kadar gizlilik nedeniyle aileler ve avukatlar bilgi sahibi olamadı. Aradan aylar geçmesine rağmen Suruç katliamı dava dosyasında da ciddi ele alınarak hiçbir araştırma ve soruşturma yapılmadığını gördük. Ankara katliamında da aynı yöntem izlendi ve orada bir kısım sanığa ulaşıldı ancak orada da gördük ki, soruşturma makamları olan polis ve savcılık sorumluları, failleri, onların bağlantılarını, katliam delillerini aydınlatmakta son derece isteksiz, geçiştirici davranmıştır" diye konuştu. 

İmrek şunları söyledi, “Ankara katliamında örneğin hiçbir dosyada görülmeyecek olan doğrudan sorumluluğu olan bir çok fail serbest bırakılmıştı. Ve katliamın en önemli üç failini serbest bırakıldıktan sonra şüpheli polis operasyonlarında ölü olarak ele geçirildiler. Suruç katliamı faili Abdurrahman Alagöz ile Ankara katliamının faillerinden Yunus Emre Alagöz kardeş ve aynı hücreden.

DURUŞMA SANIKSIZ BAŞLADI

Sabah saatlerinde öğlen saat 14.00’e ertelenen duruşma da 1 saat gecikmeli başladı. Duruşma salonuna girene kadar güvenlik önlemleri yoğun şekilde devam etti. Katliam mağduru ve yakınlarını kaybedenler kendilerinin didik didik aranmalarına ilişkin itiraz etti. Aileler, ‘suçlu muamelesi’ yapılırcasına bir tutum sergileniyor” diye tepki gösterdi. 

Duruşma mağdurlar ve katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri ve müdahillik taleplerinde bulunmak isteyen kurum ve kişilerin ifadelerinin alınmasıyla başladı. Dava kapsamında 3 sanık yer alıyor. Sanıklardan Yakub Şahin 10 Ekim Ankara Katliamı faillerinden olması sebebiyle bu kapsamda tutuklu. Yine 10 Ekim katliamında da yer alan diğer sanıklardan İlhami Ballı ile Deniz Büyükçelebi ise yakalanmadı. Bu nedenle duruşma sanıklar olmadan başladı. 

‘YARALIYKEN GAZA BOĞULDUK’

Mağdurlar ve yakınlarını kaybeden ailelerin ifadelerinin alınması başladı. Katliamda evladı Çağdaş Aydın’ı yitiren Feti Aydın, “Benim oğlum 2 üniversite bitirmişti. Bizde komşusu açken tok gezmek ayıp sayılır. Böyle insanlarız” dedi. Duruşma öncesi kolluk görevlilerinin kendilerine yönelik tutumunu eleştiren baba Aydın, “Biz buraya gelirken defalarca arandık. Bomba patlayınca da bizi hastaneye götürmek yerine gaza boğdular. Benim hala vücudumda şarapnel parçaları var” diye tepki gösterdi.

‘33 İNSAN ÖLDÜ VE BEN BURADA BİR SANIK GÖRMEK İSTİYORUM’

Katliamda eşini kaybeden Sultan Yıldız da, eşi Cemil Yıldız’ın 59 yaşında olduğunu, ifade ederek, “Sinop'luydu, Kürt değildi, insanları seven birisiydi o” dedi. Katliam günü yaralıların üzerine gaz atıldığını söyleyen ve buna tepki gösteren Yıldız, emniyet müdürünün işlediği suçlara karşılık verilen para cezasının kabul edilemez olduğunu söyledi. 21 aydır duruşma yapılmamasını eleştiren Yıldız, tüm sorumların yargılanması için davanın genişletilmesini istedi. 

Katliamda yaşamını yitiren Hatice Ezgi Sadet’in kardeşi Özge Sadet de kardeşinin katliamda yaralı olarak kurtulduğunu ancak gazdan dolayı öldüğünü söyledi. Özge Sadet, “33 insan öldü, ben burada bir sanık görmek istiyorum. Diyarbakır dosyası için, bu dosya için ve Ankara dosyasında gizlilik kararı alınmasından da şikayetçiyim” dedi.

9 YAŞINDAKİ EGE, 'OYUNCAKLARIM NEDEN SUÇ’ DİYE SORUYOR...

Katliamda kardeşi Polen Ünlü’yü yitiren Doğukan Ünlü de, “Buraya gelirken üstümüz aranıyor, silahlı jandarmalar bizi engelliyor, sanki suçluymuşuz gibi davranılıyor” diyerek duruşma öncesi emniyet güçlerinin tutumunu eleştirdi. 

Katliamda babası Cemil Şeker’i kaybeden Yağmur Şeker de duygu dolu ifadesinde, “Siz hiç babanızın üzerine toprak atılırken 'baba kalk, üstüne toprak atıyorlar' dediniz mi? Yeğenim 9 yaşındaki Ege soruyor, ‘Benim dedeme neden terörist diyorlar? Kitaplarımı, oyuncaklarımı çocuklara götürmek neden suç oluyor?’ diye...” dedi.

‘400 VEKİL İSTEYENLER BU KATLİAMDAN SORUMLUDUR’

Katliamda yaralı olarak kurtulan Koray Türkay da, “Eski jimnastikçiyim. Savaştan kurtulan Kobanê’li çocukları jimnastikle tanıştıracak aparatlar almıştım yanıma. Oraya gidecektik. 

400 vekil isteyen, düşmanlaştırıcı ötekileştirici politikalar uygulayan AKP hükümeti bu katliamdan sorumludur” dedi.

Yine Suruç’tan yaralı olarak kurtulan Sezgin Dağ da ifadesinde, “Hastanede yatarken yan tarafımda yatan kişinin IŞİD'li olduğunu anladım, can güvenliği için orada kalmak istemedim, Gaziosmanpaşa'ya naklimi aldım. Bizi terör örgütü gibi göstermeye çalışıyorlar. Ben de, katliamda ölen İsmet amca da CHP'den tanışıyoruz. İsmet amca kalıcı bir eser bırakmak istiyordu, bu yüzden oradaydık” diye konuştu.

AİLELER TEPKİLİ: TÜM SORUMLULARI YARGILAYIN

Tüm aileler salonda sanık olmadan yargılama yapılmasına tepki gösterirken, Salonda, "Sanki bu katliamın bir planı, azmettiricisi, yardım edeni, hedef göstereni yokmuş gibi salonda hiçbir sanık olmadan yargılama yapılıyor. 21 aydır ne yapıldı, ne bulundu? A'dan Z'ye tüm sorumlulardan şikayetçiyiz" diye tepkiler yükseldi. 

Polen Ünlü’nün annesi Şennur Ünlü de, "Bu dava nereye giderse gitsin takipçisiyiz. Şurada görmek istiyorum tüm sorumluları. Bu devlet, benim kızımın öldürülmesinin hesabını verecek" diye tepki gösterdi. Mağdur ifadeleri sürerken, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) ve Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) davaya ilişkin müdahillik talebinde bulundu.

'POLİS ARACINDAN ATEŞ AÇILDI'

BEKSAV Yöneticisi Şahin Tümüklü de, "Connect marka polis aracında bulunan mavi gömlekli bir polis aracın camını da kırarak ateş açtı. Yardım istediğimiz halde iki taraftan üstümüze gaz sıkıldı. Zırhlı araçlardaki kamera kayıtları, mobese kayıtları nerede? Bizi, yaralıları Suruç zabıtası taşıdı,  tek bir polis elimizden tutmadı. Bizi düşman gibi görüyorlar.

O gün Figen Yüksekdağ da gelecekti, hedefte 7 Haziran seçiminin galiplerinin olduğunu düşünüyorum. Özgürlük ve demokrasi isteyenleri yok etmek istiyorlar" dedi.

ESP de müdahillik talebinde bulundu.

VELİ AĞBABA DA MÜDAHİLLİK TALEBİNDE BULUNDU

Suruç katliamı, Reyhanlı gibi katliamların AKP'nin Suriye politikalarının bir sonucu olduğunu ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da katılma talebinde bulundu. Ağbaba, Kamu görevlileri hakkında da suç duyurusunda bulunulması gerektiğini ifade ederek mahkeme heyetine ayrıca parti olarak hazırladıkları bir klasör rapor sundu.

Türkiye Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu, Şırnak Barosu, Antep Barosu ve Özgür Hukukçular Platformu, Demokrasi İçin Hukuk, İnsan Hakları Derneği ile Halkların Demokratik Partisi’nden hukukçular da müdahillik talebini iletti.

HDP adına talebi sunan Avukat Sevda Çelik Bingöl, katliamda HDP üyelerinin de yaşamını yitirdiğini ve Figen Yüksekdağ’ın da hedef alınanlardan biri olduğunu belirterek talebin kabul edilmesini istedi. Demokrasi İçin Hukukçular adına talepte bulunan Avukat Yıldız İmrek de, Yaşam hakkı, insanlığa karşı suç, etkili soruşturma ilkeleri açısından ve bu katliamın takip eden 10 Ekim Ankara katliamında olduğu gibi siyasi muhaliflere yönelen karanlık bir dönemle ilişkili olması nedeniyle müdahil olmak istediklerini iletti.  

‘SORUŞTURMADA HİÇBİR ŞEY YAPILMADIĞI İÇİN 10 EKİM YAŞANDI’

Aileler adına müdahillik talebinde bulunan Suruç Adalet Platformu’ndan avukat Gülhan Kaya da, iddianameyi eleştirerek, “Sözde Kobanê devrimi, SGDF'nin ‘MLKP'nin alt örgütü’ olduğu vb tespitleriyle ’zaten hak etmişlerdi’ edasıyla sanıklar ve delilleriyle, gençlerin yanında getirdiği oyuncaklarla, onların ne iş yaptıklarıyla hiç ilgilenmemiş. Yakup Şahin hakkında tutuklama kararı verilmedi. 18 aylık gizlilik kararı altındaki soruşturma evresinde hiçbir şey yapılmadığı için, katillere yol verildiği için aynı failler 10 Ekim katliamını gerçekleştirdiler” diye tepki gösterdi. Kaya, heyete müdahillik talebini de ekledi. Son olarak söz alan Avukat Sezin Uçar da, sanık Yakub Şahin’in mahkemeye getirilerek dinlenmesini talep etti. Uçar ayrıca, duruşma gününün 10 Ekim davasıyla aynı güne verilmesinin de özensizlik olduğunu belirterek eleştirdi.

MAHKEMEDE ADALET İSTERKEN SUÇLANDI!

Konuşmaların ardından savcının mahkeme heyetine SGDF Eş Başkanı Ceren Çoban hakkında, Cumhurbaşkanına hakaret, terör örgütü propagandası, devlet kurumlarını aşağılama gibi suçlamalarla suç duyurusunda bulunulması talebini iletmesi salonda şaşkınlık yarattı. Çoban, katliamda gençlik örgütleri SGDF’den hayatını kaybeden arkadaşlarının ölümüne sebep olan devlet görevlileri de dahil tüm sorumluların açığa çıkarılarak yargılanmasını talep etmişti.

DAVA 14 TEMMUZ'A ERTELENDİ

Kısa aranın ardından mahkeme heyeti ailelerin müdahillik talebinin kabul edilmesine, Suruç Emniyet Müdürünün yargılandığı dava dosyasının incelenmesine, Abdurrahman Alagöz’ün aramalarda ele geçirilen telefonunun baz istasyonu tepiti için müzekkere yazılmasına, M. Kadir Cebael, Mehmet Akaltın, Şeymus Sarı ve D. Büyükçelebi'nin eşi Songül Büyükçelebi, Nusret Yilmaz hakkında IŞİD soruşturması olup olmadığının araştırılmasına, kimlik ve iletişim bilgileri için müzelere yazılmasına, Türkiye Barolar Birliği, Diyarbakır Barosu, Şırnak Barosu, Antep Barosu ve Özgür Hukukçular Platformu, Demokrasi İçin Hukuk, İnsan Hakları Derneği ile Halkların Demokratik Partisi, Eğitim Sen, ESP, SGDF, Eğitim Sen, PSAKD’ın müdahillik taleplerinin reddine, Ceren Çoban hakkında suç duyurusunda bulunulmasına, sanıklardan 10 Ekim davasından da tutuklu yargılanan Yakub Şahin'in bu dava için de tutuklanmasına ve sonraki duruşmaya SEGBİS ile hazır edilmesine karar vererek duruşmayı 14 Temmuz’a erteledi. (Urfa/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

SDG, Tabka Barajı'na yönelik operasyonlarını sürdürüyor

SONRAKİ HABER

Bursa'da Gazeteci Ozan Kaplanoğlu gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa