Amerika’da göçmen işçi 1 Mayısı ve Trump’a öfke
Ekim Kılıç ABD New York’tan 1 Mayıs izlenimlerini yazdı.
Ekim KILIÇ
New York
ABD öyle bir ülke ki, sermaye sisteminin yarattığı toplumsal alışkanlıkların en pespaye biçimlerinin yoğun ve keskin bir halde başka bir yerde göreceğinizden şüphe edersiniz. Fakat bir o kadar da renkli ve şaşırtıcı bir tarihe ve bugüne sahip.
İşçi sınıfı ve ezilen halklar tarihinde Haymarket Ayaklanması’ndan 1.Enternasyonal’e, “Ekmek ve gül” diye haykıran kadın emekçilerden siyahların hareketi Kara Panterler’e kadar birçok önemli unsuru içeriyor.
Keza ABD’nin bugünü de, renklilik ve şaşırtıcılık bağlamında geçmişinden pek de farklı değil. Bu da en çok göçmenlik akışının bir şekilde devam etmesinden kaynaklanan dinamizmden geliyor.
DÜNYA HALKLARI İÇİN BİR MIKNATIS
Leo Huberman, “Biz, halkız” kitabının girişinde alelacele, çocukça bir heyecanla şöyle der: “Başlangıçtan beri Amerika dünya halkları için bir mıknatıs olagelmiştir”. Ve sıralar: “Katolikler, Protestanlar, Hugenotlar, Quakerlar, Baptistler, Methodistler, Ünitaryanlar, Yahudiler; İspanyollar, İngilizler, Almanlar, Fransızlar, Norveçliler, İsveçliler, Danimarkalılar, Çinliler, Japonlar, Hollandalılar, Bohemyalılar, İtalyanlar, Avusturyalılar, Slavlar, Lehler, Romenler, Ruslar…”
2016 1 Mayısı’nda bunu pek anlamlandıramamıştım. Ancak Amerikalıların 1 Mayıs’ı tanımlarken neden ‘göçmenlerin ve işçilerin günü’ olarak andığı şimdi daha anlaşılır. Alanda yaptığım birçok röportajda farklı aksanlarla ve dillerle karşılaştım. Bir yanda Urduca öbür yanda İspanyolca için tercüman aradım durdu.
DAHA YAYGIN, DAHA GÖÇMEN
Bu yıl ABD 1 Mayısı’na göçmen emekçiler damgasını vurdu. Çünkü ABD işçi sınıfının en ağır sömürülen ve en güvencesiz, en hukuksuz çalıştırılan kesimi yine göçmenler: Bugün için Hispanikler ve Müslümanlar.
Afro-Amerikanların durumunu tartışmaya bile gerek yok. Yeni göçmenlerden daha iyi koşullardaki işlere sahip olmalarına rağmen beyaz Amerikan ırkçılığının hedefinden kaçamayan bir halk olarak yollarına devam ediyorlar.
Ancak ayrımcılığın yanı sıra bir de memleketten ihraç edilme sürecini ise yine göçmenler yaşıyor. Ve bu 1 Mayıs’ın ana gündemlerinden birisini de bu sebeple, ihraçlar oluşturuyordu.
Bu 1 Mayıs, geçtiğimiz 1 Mayıslara göre kesinlikle farklıydı. Şikago, Kaliforniya, New York ve Washington merkezleri başta olmak üzere ABD genelinde birçok eyalet merkezinde ve kasabada on binlerce göçmen ve emekçi sokaktaydı. Bu niteliği ile ABD 1 Mayısı, bu yıl geçtiğimiz yıla göre daha kitlesel, coşkulu ve yaygın geçti.
Bir diğer gündem ise göçmen emekçilerin güvence altına alınması için başta yine göçmenler olmak üzere sınıfın birçok kesiminden tepkilerin yükselmiş olması. Trump Hükümetinin tehditleri ve politikaları bu tepkileri her fırsatta daha çok ortaya çıkartacağa benziyor. New York’ta, hangi 1 Mayıs alanına giderseniz gidin, buna dair birçok pankart görmeniz mümkün. “Amerika göçmendir.”, “Göçmenleri seviyorum.”, “Özgürlük şehirleri”, “Legalizasyon, şimdi!”.
DÖRT AYRI 1 MAYIS
Amerikan emek ve demokrasi güçlerinin en örgütlü olduğu kent New York’ta 1 Mayıs yaygın, ancak ayrı ayrı kutlandı. Sabahtan göçmen emekçilerin örgütlerinin ve onların etrafında üniversiteli mücadele gruplarının olduğu Washington Meydanı’nda Amerika’nın genç mücadeleci kuşaklarının ağırlığı gözden kaçmıyordu. Ev emekçisi olan Pakistanlı Şahina, 1 Mayıs’ın bütün emekçiler ve yoksullar tarafından kutlandığını, bütün yapılan işlerin tanınması gerektiğini ve bunun için alanlarda seslerin yükseltilmesi gerektiğini söylüyor.
B&H elektrik şirketinde çalışan Hispanik Göçmen Emekçi İvan Castro da, şirketlerinin New Jersey’e taşınmasına karşı mücadele ettiklerini belirtiyor. Eğer bu süreci durduramazlarsa işlerini kaybedeceğinden yakınıyor. New York Üniversitesindeki memur sendikasının başkanı olan 58 yaşındaki Steven, göçmen emekçilerle dayanışma için geldiğini söylüyor. Ancak bir yandan da “Üniversite göçmenlere uygulanan politikaların aynısını bize de yapıyor. Sendikamızı tehdit ediyor. Bozuşturmaya çalışıyor. Üniversitenin kitap dükkanını taşeronlaştırarak işçileri tam zamanlı kayıtlı işçi konumundan yarı zamanlı işçi konumuna düşürüyor” diyor.
‘AMERİKA TOPLUMSAL BİR KAVŞAKTA’
Washington Meydanı’na 10 dakika uzaklıkta Güney Manhattan’ın retro sokaklarından geçerek Union Meydanı’na varıyoruz. Radikallerin tuttuğu meydanda her bir köşesi çeşitli sosyalist grupların masaları ve göçmen grupların renkli pankartlarıyla süslü.
28 yaşındaki Leo, Standing Rock’da Amerikan yerlilerinin mücadelesinde yer almış. Şu an New Jersey’deki yerli mücadelesine katıldığını, yerliler olarak 1 Mayıs’a, kapitalizme karşı mücadele amacıyla geldiklerini belirtiyor. Çünkü onlara göre kapitalist medeniyet “Amerikan yerli yaşamına karşıt bir sistem”.
Filistinli Öğrenci Fattah, dünyadaki bütün işçiler için kaygı duyduğunu, bugün Filistin’de kamu işçilerinin ücret kesintileri ve dondurmalarına karşı mücadele ettiğini söylüyor.
UAW sendikasının üniversite kolunda görev alan Eğitimci Toby Emmer (73) de Amerika’nın bir kavşakta olduğunu düşünüyor: “İşçilere, sığınmacılara, kadınlara, ailelere, çocuklara saygı duyan ve onurlandıran; faşizm ve polis devleti kurma, bir dünya savaşı çıkarma çabalarına karşı bir mücadeledeyiz. Eskilerin 20’lerde, 30’larda, 40’larda kazandığı haklar için mücadele ediyoruz.”
‘HAFTA SONUNU SANA SENDİKALAR GETİRDİ’
En son Foley Meydanı’nda 1 Mayıs’ı noktalıyoruz. Telekomünikasyon Sendikası, Hizmet Emekçileri Sendikası, Taşıma İşçileri Sendikası, çeşitli öğretmen sendikaları, hemşire sendikaları, çelik işçileri sendikası gibi sendikalar ve kitle örgütleri yerlerini almışlar. Beyaz Amerikalı emekçilerin daha yoğun katılım sağladığı bu mitingde, sendika bürokrasisinin verdiği ruhsuzluk havası hissediliyor. Ancak 1 Mayıs’ın adını duymayan ABD emekçisine 1 Mayıs’ı biraz anlatabildiyse ne ala!
Sadece Trump’ın saldırılarına karşı bir tepki olarak alana inmelerine karşın, 1 Mayıs’ın yeniden ABD’de bir konu haline gelebilmesi adına önemli bir gelişme.
Foley’de kendi hazırladığı “Hafta sonunu sana sendikalar getirdi.” dövizini taşıyan Kamu Okulu Öğretmeni Jennett (53) sendikaların Trump’ın saldırısı altında olduğunu ve onun demokrasiyi yıkmaya çalıştığını söylüyor.
GELECEK YILLAR İÇİN UMUT VAR
33 yaşında işçi hakları avukatı olan ve New York Sosyalist Parti Lideri Tena ise, düşük ücretler, yetersiz sağlık sistemi, ücretsiz hamilelik izninin olmaması, temiz içme suyu sorunu, düşük sendikalaşma oranları gibi sorunları sıralıyor. Ancak insanların bu sorunları artık konuşmaya başladığını, bu yüzden gelecek senelerdeki mücadele için umutlu olduğunu ifade ediyor. IDG (Bağımsız Sürücüler Birliği) Üyesi Sanalla, iyi ücretler, iyi yaşam standartları için mücadele ettiklerini söylüyor; günlük 12-13, hatta 15 saat çalışsalar bile ailelerini geçindiremediklerinden şikayetçi oluyor.
Geçtiğimiz hafta sonu ise PLP’nin (İlerici Emek Partisi) Flatbush Bulvarı’nda düzenlediği 1 Mayıs yürüyüşü göz dolduruyordu. Kortej oldukça çeşitli milliyetlere ev sahipliği yapıyordu. PLP’lilerin geçen seneden daha az katılım olduğunu söylemeleri ise pek de şaşırtıcı değil. Özellikle komünist bir parti imajıyla ABD’de varlığını sürdürmenin getirdiği zorluklar var. Buna rağmen kortej katılımı bini buluyordu. Irkçılığa ve polis şiddetine karşı mücadele konularında talepler öne çıkıyordu.