8 Mayıs’a selam duran anıtlar
Ercüment Akdeniz, Hitler faşizminin dize geldiği güne atfen '8 Mayıs'a selam duran anıtlar'ı yazdı.
Ercüment AKDENİZ
Sovyet halkının faşizme karşı zaferi, sadece kendisi için değil insanlık tarihi için de kritik bir dönüm noktasıydı. Kıta Avrupasını sararak yerküreye yayılan faşist barbarlık, 8 Mayıs 1945’te öldürücü darbeyi almıştı. Riechstag binasında gamalı haç yerine kızıl bayrak dalgalanıyordu.
Faşizm, çıktığı deliğe geri sokulmuştu sokulmasına ama bu onun bir daha geri gelmeyeceği anlamına gelmiyordu. Sovyet anayurdu ile birlikte bütün bir insanlık uyanık olmalı, uyanıklığı elden bırakmamalıydı. Berlin’de inşa edilen “Sovyet Savaş Anıtı” da bunun bir ifadesiydi zaten. Berlin Treptower Parkı’na yapılan anıt, Tiergarden ve Pankov’daki anıtlarla birlikte “Berlin üçlemesi” olarak ele alınabilir. Fakat “Sovyet Savaş Anıtı”nın dahil olduğu öyle bir üçleme daha var ki; “triptik” diye de adlandırılan bu üçlemenin bir ayağı Volvograd’a bir ayağı da Magnitogorsk’a uzanır.
Tarihte triptik resimler daha çok ortaçağ ve rönesansta görülür. Dini amaçlarla yapılan bu resimlerin merkezinde bir ana tablo bulunur ve ona monte edilen iki yan tablo ile birlikte, anlatılan hikaye de tamamlanmış olur. Berlin, Volvograd ve Magnitogorks üçgeninde yükselen 8 Mayıs anıtları işte bu “triptik resimleri” hatırlatıyor. Her biri kendi içinde bir hikaye anlatmakla birlikte; üçü yan yana geldiğinde toplam hikaye de tamamlanmış oluyor: 8 Mayıs’a selam duran triptik anıtlar, faşizme meydan okumaya devam ediyor.
ARKA ÖN ANITI
Rusya’nın Magnitogorsk kentinde bulunan anıt, Nazi işgaline direnen kahraman halkın ve işçilerin anısına dikildi. Daha sonra anıtın yanına savaşta hayatını kaybeden 14 bin Sovyet insanı için granit plakalar konuldu.
Ural Nehri yanında bulunan Magnitogorsk şehri, demir yataklarıyla ünlü. Kentin kaderi 1930 yılında köklü bir değişime uğradı. Çünkü Stalin, burayı sanayi atılımının model şehirlerinden biri seçmişti. Sonuçta 5 yıllık kalkınma planında elde edilen sonuçlar Stalin’i haklı çıkarmış, Magnitogorks işçileri Sovyet ekonomik atılımının ön saflarında yer almıştı.
Sovyet topraklarının Nazi orduları tarafından işgali 22 Haziran 1941’de başladı. Magnitogorks, “Barbarossa Harekatı” emrini veren Hitler için stratejik önemdeydi. Hitler’in planı, demir yataklarını ele geçirmek ve Sovyet çelik fabrikalarını çökertmekti. Böylece batı cephesine sağlanan lojistik destek yok edilmiş olacaktı. Ama şehrin kahramanca direnişi ve işçilerin olağanüstü gayreti karşısında Hitler orduları amacına ulaşamadı.
Anıtın tasarımcıları Leo Golovnitski ve Yevgeniy Vuçetiç, Lenin Ödülü’ne layık görüldü. Fotoğrafta da görüldüğü üzere anıttaki işçi figürü, ürettiği kılıcı gururla Sovyet askerinin ellerine teslim ediyor. Dev kılıçla birlikte temsil olunan şey aslında faşizme karşı bir meydan okuma sahnesi. Üzerine kızıl yıldız nakşedilen çiçek ise -içinde her daim yanan alevle- birlikte sosyalizmin geleceğini temsil ediyor.
ANAVATAN ÇAĞIRIYOR ANITI
- Anavatan Çağırıyor
“Barbarossa Harekatı”nın gelip duvara tosladığı yerlerin başında Stalingrad geliyordu. Şehir düşürülse, şehre adı verilen Stalin büyük prestij kaybedecek, böylece Hitler savaşta moral üstünlüğü ele geçirecekti. Tarihin görmüş geçirmiş olduğu bu en büyük çarpışmasında, yüzbinlerce Sovyet yurttaşı hayatını kaybetti. Ne var ki Stalingrad muharebesi, tarihe adını sadece büyük acılarla yazdırmadı; o aynı zamanda Hitler’in 6. ordusunu imha eden bir büyük zafere de imza attı.
Stalingrad zaferi savaşın bütün kaderini değiştirmişti. Zafer, vahşi Nazi işgalini kırmakla kalmamış, 2. Dünya Savaşının da dönüm noktası olmuştu. Hitler için geri dönülmez çöküş başlamıştı artık. Aslında Berlin’de, Reichstag binasına o kızıl bayrak çekilmeden çok önce başlamıştı zafer: ilk bayrak Stalingrad Merkez Plaza üzerinde dalgalanmıştı.
“Anavatan Çağırıyor” anıtı, Stalingrad direnişinin anısına dikildi. Yaklaşık 35 bin Sovyet askerinin gömülü olduğu Mamayev-Kurgan tepesinde yükselen anıt, heykeltıraş Yevgeniy Vuçetiç ve inşaat mühendisi Nikolai Nikitin tarafından tasarlandı. Halkını faşist işgale karşı savaşa çağıran “anayurt” heykeli, bir kadın heykelinde temsil edildi.
SOVYET SAVAŞ ANITI
Stalingrad kuşatmasını kıran kızıl ordular, iki yıl sonra nihayet Berlin önleriydi. Zafer kesindi ve fakat bunun için atılacak son adım kolay değildi. Zira Berlin muharebesinde tam 80 bin insan can verecekti.
Zaferden üç yıl sonra, Berlin Treptower Parkı’na devasa bir anıt yapıldı. Yaklaşık 7 bin askerin gömülü olduğu parktaki anıta “Sovyet Savaş Anıtı” adı verildi. İçinde “Kurtarıcı Savaşçı Heykeli”nin olduğu bu yapıt, Sovyet mimar Yakov Belopolski ve heykeltıraş Yevgeniy Vuçetiç tarafından tasarlandı.
Anıt, Tiegarden ve Pankow’da yapılan anıtlarla birlikte Berlin’deki en büyük anıttır. Anıtın girişine inşa edilen ve üzerinde oraç çekiçli kabartmaların olduğu iki takın üzerinde şöyle yazar: “Anavatanımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı için verilen savaşta düşen kişiler sonsuza kadar onurlu kahramanlardır.”
Girişte bulunan “Mutter Heimat” heykeli de derin üzüntü içinde, evlatlarının yasını tutan anayurdu temsil eder. Faşist barbarlık ezilmiş ve anayurt rahat bir nefes almıştır. Ne ki o bütün bunları kahramanca savaşan evlatlarına borçludur.
- Mutter Heimat/Anayurt
Bir elinde Nazilerin gamalı haçına saplanmış kılıç; diğer elinde faşist barbarlıktan kurtarılmış bir çocuk tutan “Kurtarıcı Savaşçı Heykeli” ise kızıl ordu askerlerini temsil eder. Bu devasa heykelin içinde bulunan ziyaret odasında ise Sovyet halklarını temsilen içinde 8 bin farklı rengin bulunduğu bir mozaik bulunur. Heykelin kaidesinde Stalin’in şu sözleri yazar:
“Bugün herkes Sovyet halkını Avrupa uygarlığını faşist vandallardan kurtarmak için verdiği fedakar mücadele ile tanıyor. Sovyet halkının insanlık tarihine olan en büyük yararı budur. Josef STALİN”
Parkın en görkemli yapılarından biri de 16 Sovyet cumhuriyetini temsil eden 16 lahittir. Üzerinde Rusça ve Almanca sözlerin bulunduğu lahitlerde Sovyet direnişini ve savaş boyunca halkın zorlu yaşamını resmeden kabartmalar bulunur.
- 16 lahitten biri
GELECEĞE DE MESAJ
8 Mayıs zaferi, tarihte donup kalmış bir zafer olmadığı gibi nostaljik bir esinti de değil. Üçlü anıtlar da bunu temsil ediyor zaten.
Her üç heykelde kullanılan kılıç metaforu, faşizme karşı mücadelenin sadece geçmişe değil bugüne ve geleceğe dair bir görev olduğunu da söylüyor. Anıtlarda taşınan kılıcın; arkasında toplanan kitlelere verdiği mesaj kadar bir zamanlar dize getirdiği faşist barbarlığa da bir mesajı var: “Tarih sahnesine çıkmaya cüret ettiğin vakit karşısında yine direnen halklar göreceksin...”