13 kişinin katliam davalarına dahil edilmemesi tepki gördü
Diyarbakır, Suruç ve 10 Ekim Katliamı mağdurlarının avukatları, bombacılarla irtibatlı 13 kişinin katliam davalarına dahil edilmemesini eleştirdi.
Tamer Arda ERŞİN
Ankara
Diyarbakır, Suruç ve 10 Ekim katliamlarının bombacılarıyla irtibatlı olduğu belirtilen 13 kişi hakkında, “örgüt üyeliği” suçlamasıyla dava açıldığının tesadüfen öğrenilmesinin ardından akıllarda “Bu kişiler neden 3 katliamın davalarında yok?” sorusu oluştu.
Diyarbakır, Suruç ve 10 Ekim Katliamı mağdurlarının avukatları da, Evrensel'e yaptıkları açıklamada, bu sanıkların katliam davalarına dahil edilmemesini eleştirdi.
10 Ekim mağdurlarının avukatlarından İlke Işık, “Aslında katliamları aydınlatacak olan savcılar ve mahkemeler, onların yapmadığı görevi biz avukatlar yapıyoruz” derken, Suruç mağdurlarının avukatlarından Gülhan Kaya da, “Bu sanıklar da bizim dosyamızda olmalı” dedi. 10 Ekim ve Diyarbakır mağdurlarının avukatlarından Kazım Bayraktar da, IŞİD davalarında soruşturmaların sürekli sınırlı tutulmaya çalışıldığını, karanlık noktaların üzerine gidilmediğini dile getirdi.
BOMBACILARI SURİYE’YE GÖNDERDİKLERİ İDDİA EDİLEN 2 KİŞİ DE SANIK
24 Aralık 2015 tarihinde Adıyaman’da açılmış ancak geçtiğimiz günlerde 10 Ekim dosyasına gönderilen bir yakalama kararıyla varlığından haberdar olunan 13 sanıklı IŞİD davasında bombacıları Suriye’ye gönderdiği belirtilen Memet İşbar ve Salih Küçüktaş da tutuklu yargılanıyor. Sadece “IŞİD üyeliği” ile suçlanan sanıkların, Suriye’deki çatışma bölgelerine gittiği, çatışmalara katıldığı ve IŞİD’e eleman temin ettiği suçlamalarını güçlendiren telefon görüşmesi ve ifadeler mevcut. Hatta sanıklardan Memet İşbar ifadesinde 2013- 2014 yıllarında Suriye’ye toplamda 3-4 kez gittiğini, sınırdan geçerken pasaport veya kimlik sorulmadığını, burada Ahrar-uş Şam grubu içerisinde “sosyal faaliyetlerde” yer aldığını anlatıyor.
SINIRLARIN KONTROL ALTINDA TUTULMADIĞI GÖRÜLÜYOR
Avukat İlke Işık, 13 sanık hakkındaki iddianamede yer alanlar ve katliam davalarında sanık ifadeleri üzerinden yorumda bulunarak, “Bombacıların ve IŞİD üyelerinin Suriye sınırını rahatça kullanabildikleri görülüyor. 10 Ekim sanıkları da duruşmalardaki ifadelerinde sınırı nasıl rahatça geçtiklerini anlattılar. IŞİD üyelerinin sınırı bu kadar rahat kullanmalarına izin verilmesi, katliamlarda birilerinin rolünü gösteriyor” dedi. Sınırların kontrol altında olması halinde bu katliamların yaşanmayacağının altını çizen Işık, “Canlı bombalar yakalanacakken yakalanmadı. Bu son çıkan iddianame üzerinde de çalışacağız. Önümüzdeki duruşmada yeni taleplerimiz olacak” diye konuştu.
IŞİD’in Antep’teki faaliyetleri hakkında talepleri olduğunu ekleyen Işık şöyle devam etti: “Adıyaman ve başka illerde de IŞİD üyeleri hakkında süren davalar var. Bunların hepsi de ciddi dosyalar. Aslında katliamları aydınlatacak olan savcılar ve mahkemeler, onların yapmadığı görevi biz avukatlar yapıyoruz. Başka bizim davamızla alakalı olan ama dosyaya dahil edilmeyen, IŞİD’liler hakkındaki dosyaları biz istiyoruz”
‘BU SANIKLAR BİZİM DOSYAMIZDA DA OLMALI’
Avukat Gülhan Kaya da, sadece yargılanan sanıkların değil, onları Suriye’ye gönderen ve sınırdan geçmesine izin verenlerin de katliamda sorumluluğu olduğunu vurguladı. Ancak tüm sorumluların katliam davalarına dahil edilmediğini dile getiren Kaya, “Adıyaman dosyasında yer alan ve bombacıları Suriye’ye gönderdiği ifade edilen sanıklar bizim dosyamızın da sanığı olmalıdır” dedi.
Suruç Cumhuriyet Başsavcılığının katliamın aydınlatılması için etkin bir soruşturma yürütmediğini vurgulayan Kaya, “Savcılık eğer etkin bir soruşturma yürütseydi, 10 Ekim Katliamı olmazdı. Savcılık bombacının bırakın örgüt bağlantısını ailesini bile araştırmadı. Sonra bombacının ağabeyi gitti kendisini Ankara’da patlattı. Suruç bombacısının ailesine dair en ufak bir araştırma yapılmış olsaydı, Ankara’daki o bomba patlamamış olacaktı. Savcılığın bu soruşturmayı yapmamış olmasına şaşırmadık çünkü katliamı aydınlatmak gibi bir niyeti yoktu” diye konuştu.
KARANLIK NOKTALARIN ÜZERİNE GİDİLMEDİ
Avukat Kazım Bayraktar da, IŞİD davalarında soruşturmaların sürekli sınırlı tutulmaya çalışıldığını, karanlık noktaların üzerine gidilmediğini dile getirdi. Ortaya çıkan yeni sanıklar hakkında ek iddianame düzenlenerek katliam davalarına eklenmesi gerektiğine dikkat çeken Bayraktar, “Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının davaları birleştirilmelidir. Yeni ortaya çıkan iddianame katliamların ortak noktasını bize gösteriyor. Bu davalar birleşirse siyasi bir anlamı da olacak. Çünkü katliamlar zinciri 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında uygulanan politikanın sonucu” dedi. Bayraktar, bombacıların Adıyaman’da yetiştirildiğini, katliamların ise Gaziantep’te organize edildiğini sözlerine ekleyerek, “Adıyaman’dakiler kritik noktada. Artık bu iddianameyle katliam davalarını birleştirecek koşullar oluştu” dedi.