Sivas katillerine devlet koruması...
Sultan Özer
Sivas davasını ilk duruşmadan bu yana takip eden bir hukukçusunuz. Sivas davası bitti mi yoksa devam eden dava var mı?
Sivas davasının bittiğini söylemek mümkün değil. 15 bin kişinin eylemci olarak katıldığı olayda bir avuç insan yakalanıp, yargılandı. O yargılamalar süreci sonrasında o tarihte saptanmış fakat yakalanamamış bir grup sanık devamında gözaltına alındı, hakkında iddianame düzenlendi, davalar açıldı. Bizim esas olarak son dönemde ilgilendiğimiz dava Cafer Erçakmak ve arkadaşları davası oldu. Orada 7 sanık yargılandı.
Davaya sonradan katıldık biliyorsunuz, mahkemenin müdahil olarak bizi bilgilendirmesi gerekiyordu, ama bu bilgilendirme yapılmadı. Tesadüfen basın yoluyla haberimiz oldu. Katıldığımızda da dava ile ilgili esas hakkındaki mütaala verilmişti. ‘Bu mütaala hukuka uygun değil, bizi neden çağırmadınız, biz tarafız, bizi bilgilendirmeniz gerekirdi’ dedik. Burada küçük bazı gruplar da bizim bilgimiz dışında yargılanmışlar. Bunların sayısı 5 veya 6’yı geçmiyor.
3 sanık hakkında süren dava da var ve bu davaya da katıldık.
Bu 3 kişi Türkiye’de mi?
Hayır 3’ü de kırmızı bültenle yurtdışında aranan sanıklar. 94 yılında yargılanmış ve verilen kararla tahliye edilmişler. Kararın aleyhte bozulması gündeme gelmiş ve teslim olmayıp yurt dışına kaçmışlar.
Vahit Kaynar’ın durumu?
Vahit Kaynar 94 yılında tahliye olmuş, fakat hakkındaki karar sonradan kesinleşmiş. Hakkında ‘kırmızı bülten’le arama kararı var. Polonya’da yakalandığında iadesi mümkün iken yapılamadı. Şu anda birkaç sanık daha var iadesi yapılmayan. Adalet Bakanlığı, ‘bunların eylemleri insan haklarını ihlal edici eylem olmadığını söylüyor Alman makamları’ dedi. Düşünebiliyor musunuz, insanı yakıyorsunuz ama insan haklarını ihlal edici eylem olmuyor.. Alman makamları da Polonya da neredeyseler Fransa’da böyle söylüyorlarsa o her bir hükümet de bu, insanlığa karşı suç eylemcisini koruyarak, insanlığa karşı suça iştirak etmiş oluyor. Bunu ifade etmemiz gerekiyor.
Bu nasıl bir koruma, arkasında hangi güçler var merak ediyorum. Gerçi hangi güçler olduğunu biliyoruz ama... Vahit Kaynar’ın varlıklı bir işadamı olduğu söyleniyor. Jiplerle falan dolaşan bir işadamı. Şimdi Almanya’da elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
Ana davada idam kalktığı için 33 ağırlaştırılmış hapis cezası verildi değil mi?
Evet. Hatta 38 kişi hakkında karar verildi. Bazılarının yaşı küçük olduğu, bazıları da akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle cezalarında indirime gidildi. 33 kişi hakkında idam cezası onaylandı.
İlk başta 125 kişi hakkında mı açıldı dava?
128 kişi için dava açıldı. Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı 22 Temmuz 93 günü, 78 kişi hakkında ‘35 kişiyi yangın çıkararak öldürmek’ suçundan asli ve faali olarak dava açtı. Ayrıca 102 sanık hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na istinaden dava açıldı.
Bu, sadece Sivaslıların yarattığı bir olay değil. Onlar da var ama çoğunlukla Sivas dışından gelen insanlar var. Olaydan sonra bir önlem alınması, Sivas yollarının kapatılması ve dışarı çıkmakta olan insanların kimlik ve fotoğraf tespitlerinin yapılması gerekirdi. Ne girişlerine ne çıkışlarına engel olunmuş. Gözaltına alınabilen insanlar sadece Sivas’ta yaşayan, kimliği bilinen insanlar.
Ortada bir suç var ve bu suç sabahtan akşama kadar gösteri şeklinde değil saldırılar, yaralanmalar var. Dahası otelin kuşatılması, yakılması, otelde yanarak, boğularak ölenler, yaralanan insanlar var. Atılan sloganlar basit bir eylem sloganı değil, “Cumhuriyet gidecek şeriat gelecek”, “Muhammed’in ordusu dinsizlerin korkusu” gibi.
Arada Aziz Nesin’e yönelik sloganlar da vardı ama eylemin O’na yönelik bir eylemle sınırlı kalmadığı açık. Aziz Nesin, bir gerekçe gösterilerek cumhuriyetin laiklik ilkesiyle hesaplaşma, göz korkutma eylemi olduğu açık. Bu sloganlar sebebiyle eylemin devlete, rejime karşı olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Sorgusu yapılan insanların DGM tarafından yargılanması gerekiyordu ve hukuk sistemimize göre DGM yargılamasının ilk aşamasında avukat yardımı almaları mümkün değil. Fakat bunların hepsi avukat yardımı alarak sorgulandılar. İnsanların avukat yardımı almasını elbette temenni ederim, ama burada ayrımcılık var. Eğer bu sol bir siyasetin eylemi olsa bütün önlemler alınacaktı.
Evet, iddianame de çok hızlı hazırlandı. 2- 3 kişilik bir dava olsa, birisi gözaltına alınsa bile, iddianamenin düzenlenmesi en erken 5 -6 aydır. Toplu davalarda 2 yıl beklediğimiz oldu. Fakat Sivas davası ile ilgili iddianame 20 günde hazırlandı. 22 Temmuz 1993 iddianamenin tarihi. ‘Olay o kadar vahimdi ki savcılar, yargıçlar su serpmek, telafi etmek istediler’ diye iyi bir yorum yapılabilir. Ama böyle bir davada aceleci olmak davayı örtmek anlamına geliyor.
Ve Terörle Mücadele Yasası’ndan dava açtılar. Fakat kim o terör örgütü ortada yok.
Göz göre göre bir katliam süreci var aslında. Ve savcılık bu süreci, delilleri toplamaksızın, kişileri tespit etmeksizin, örgütleri bulmaksızın 3 parça halinde yürüttü.
Türkiye’yi sarsan bir olay olduğu için avukatlar olarak ayağa kalktık. Ben o dönemde Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanıydım. Yönetim kurulu olarak davadan zarar görenlerin hiçbir ücret almadan davasında olacağımızı ilan ettik.
Barolar da bu talepte bulundu. Barolar Birliği ‘ben bu davada tarafım. Biz cumhuriyet varsa, var olacak barolar ve avukatlarız. Laik düzene karşı yöneltilmiş bir saldırı, hepimize yöneltilmiş bir saldırıdır, biz tarafız’ dedi.
Davanın Ankara dışında açılmış olması sorundu. Kayseri ve Sivas’ta açıldı. Ayrıca, Devletin koruma yapmadığı, önlem almadığı gerekçesiyle Sivas İdare Mahkemesi’ne dava açma kararı aldık.
Bu davanın Ankara ya da farklı bir yerde açılmasını talep ettik. Çünkü mağdurların çoğu Ankara’daydı. Ankara’dan oraya gitmeleri acılarını yeniden yaşamaları anlamına gelirdi. Mağdurların ve avukatların güvenlikleri de yoktu. Talepler ciddi bulundu ve dava Ankara’ya taşındı.
İlk duruşmada aileler, avukatlar tartaklandı….
İlk gün bizi duruşma salonuna almadılar. Beni hırpaladılar, avukat arkadaşlarım direndi. Dışarıda anneler, davayı izleyenler dövüldü, bir çatışma ortamı yaratıldı. O görüntüyü hiç unutmuyorum. Zor bela salona girmeyi başardık. Salonda Şevket Kazan oturuyordu sanık avukatları grubunda.
‘Şevket Kazan milletvekilidir, devlet aleyhine işlenmiş suçlarda avukatlık yapamaz’ diye itiraz ettik. Bunu bilmemesine imkan yok, tamamen siyasi bir gösteriydi. Herkesin savunulmaya ihtiyacı var elbette, ama hangi avukat yürek sakinliğiyle bu toplu katliamda avukatlık yapabilir. Hiç bilmediğiniz insanları ateşe veriyorsunuz, sırf düşünceleri, inançları, felsefi kavrayışlarından ötürü kendinizle çelişkili buluyor ve onları yakmaya kalkışıyorsunuz.
Beni şaşırtan bir şey de, bizim sayımızda avukatları vardı. Birkaçı dışındaki hemen hepsi Ankara dışından gelmişti ve bugün artık çok yaygın olan, sakallı, tek düğmeli gömlekli , şalvarımsı pantolon gibi kıyafetleri olan avukatlar.
İşaret etmek istediğim, hem destekleri çoktu, hem de sanıklar alabildiğine saldırgandılar, çok rahattılar. Sürekli din üzerinden kendilerini ifade etmeye çalışıyorlardı. Duruşmada sıranın üzerine çıkıp namaz kılıyor, küfür ediyorlar. O namaz-niyazla yan yana görülmeyecek şekilde saldırganlıkları vardı.
Bize sürekli hakaret ediyorlar. Tanıklar polis de olsa, mağdurlar da olsa. Şu an ifade bile edemeyeceğim sözler. Mahkeme de daha çok bize karşı tepkili, diğerlerine hoşgörülü idi.
Mahkeme basına kapatıldı. Katılmadığım tek duruşmaydı. Erdal Merdol (Baro Başkanı idi) basın alınmazsa avukatların girmeyeceği yönünde bir dilekçe vermiş, basın alınmadı biz de girmedik, ta ki karar aşamasına kadar...
KARAR ÖDÜL NİTELİĞİNDEYDİ
İlk karar nasıldı, nasıl karşılandı?
Karar ödül niteliğindeydi. Adi adam öldürme olarak görüyordu, çok azına ceza veriyor, birçoğunu tahliye ediyordu. Önemli bir kısmını, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na aykırılık sayarak beraat ettiriyordu. Bu karara rağmen sanıklar ceplerindeki bozuk paraları, silgileri, kalemleri, çakmakları mahkemeye, yargıçların üstüne fırlattılar. Tam bir arbede oldu. Kararda Aziz Nesin’in tahrik ettiği iddiasıyla, tahrik indirimi de uygulandı. ‘Cuma namazında davul çaldırarak, Pir Sultan Derneği’nin de tahrik ettiği’ iddiasıyla da indirim uygulandı.
Biz itiraz ettik, karar bozuldu.
Sonuç olarak, 38 sanık hakkında 146/1’den, 29 sanık hakkında 146/3’ten, 14 kişi hakkında da beraat kararı verildi… Nihai karar 4 Mayıs 2001’de onandı..
İlk kararla birlikte önemli tahliyeler oldu. Daha sonra Yargıtay bozdu ve tahliye olanların bir bölümünün cezası 146/1 ya da 3’ten çıktı. Bu sanıkların önemli bir kısmı Türkiye’yi terk etti. Sanıkların hangilerinin içeride olduğu - tutuklu kalanlar dışındakiler- bugüne kadar çok sağlıklı bilgilere sahip değiliz. Cezaevinde olduğundan emin olduğumuz insanlar, hiç tahliye olmayan 33 kişi. Ama tahliye olup, ağır ceza alanlar yakalanıp infazları yapıldı mı bu konuda bilgimiz eksik. Sadece son araştırmamızla kaçı yurt dışında bilgi sahibi olabildik. O da biz avukatların çabası yanında özellikle milletvekillerinin soru önergelerine Adalet Bakanlığı’nın verdiği yanıtla ve Yurt dışındaki Alevi örgütleri aracılığıyla da …
YARIN: Erçakmak davasından basın yoluyla haberimiz oldu
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et