2 Temmuz 2012 16:15

Sağlık hizmetinde ‘yalın üretim’ dönemi başlıyor

Kansu Yıldırım

Ancak hükümet ve Sağlık Bakanlığı durumun farkına vararak yeni ve hiç denenmemiş modellerle sağlık alanının yeniden tanzimini de ihmal etmedi. Özelleştirmenin bir türü olan kamu-özel ortaklığı modeli ile devasa sağlık kampüsleri için ihaleler çıktı; bunların işletmesini ulusötesi sermaye ile ortaklık halindeki yerli firmaların oluşturduğu konsorsiyumlara verdi. Ancak hala en önemli şeyi başarabilmiş değiller: Sağlık emekçilerinin sağlığın özelleştirilmesine karşı gösterdiği refleksleri kırabilmeyi.

İLK AŞAMA: TAYLORİST ÖRGÜTLENME

SDP ile kamusal sağlık hizmetlerinin örgütlenmesine “toplam kalite yönetimi” benimsenmişti. Hatta sağlık emekçileri Tayrolist modele göre iş sürecinde konumlandırılıyordu. Bir emekçiden birim zamanda en fazla hizmetin nasıl alınabileceği hesaplanmaya çalışıyordu. Bu durumu somutlaştırmak için performansa dayalı ödeme sistemini getirdiler. Sağlık emekçileri üzerinde sıkı bir denetim ve baskı düzeni kurarak, iş sürecinde pasif hale getirdiler ve “vasıfsızlaştırdılar”. Sağlık emekçilerinin esnek çalışabilme yeteneğine kavuşabilmesi için iş süreci üzerindeki kontrollerini sıfırladılar; iş üzerindeki hakimiyeti amirlerde/idarecilerde topladılar. Her çalışanın başka bir çalışanın işini yapabileceği bir örgütlenmeye yöneldiler. Örneğin bazı gecelerde acillerde yeterli acil tıp hekiminin bulunmadığı hastanelerde patoloji uzmanlarını acillerde nöbet tutmaya zorladılar. Sağlık sisteminde toplam kalite esaslı iş sürecinin örgütlenmesindeki anahtar kelimeler “verimlilik”, “kalite”, “performans” sözcükleri ile özdeşleşti. Sağlık Bakanlığının 2010-2014 yılı Stratejik Planında, Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 yılı Vizyonu, Sağlık Reformunun Doğru Yapılması isimli çalışmalarında veya Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısının “amaç” maddesinde ve diğer maddelerin sıklıkla bu ibareler ile karşılaştık.

Şimdi ise sağlık emekçilerinin emek niteliklerinin farklılığına uygun yeni bir iş süreci modeli üzerinde çalıştıklarının sinyallerini veriyorlar. Çünkü SDP’nin kör topal ilerleyen süreçlerinde sermaye fraksiyonları ve Bakanlık, hekimler ve hekim-dışı sağlık personeli arasındaki farkın ayrımına vardı. Bu kategorilerdeki sağlık emekçilerinin iş süreçleri farklı örgütleniyordu ve sınıfsal olarak verdikleri refleksler değişiklikler arz ediyordu. Bunun için Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi pilot bölge seçilerek sağlık sisteminde “yalın üretim” modelini denemeye giriştiler.

İKİNCİ AŞAMA: YALIN ÜRETİM

Yalın üretim kavramının yaratıcısı sayılan, “Dünyayı Değiştiren Makine”nin yazarlarından, Massachusetts Institute of Technology’nin endüstri analisti Dr. James P. Womack, “Yalın Sağlık Hizmeti” isimli bir konferansa katılmak için Uludağ Üniversitesi’ne geldi. Yalın Enstitü Derneği Başkanı Yalçın İpbüken’in de olduğu konferansta Womack, “Bazen doktorlar bile ne yaptığını bilmiyor. 6-7 yıl önce ABD’de gördük ki, en iyi hasta bakımı ile güncel bakım arasında çok fark vardı. Yılda 100 bin insanın ölümü en iyi tedaviyi alamadıkları içindi” dedikten sonra bu durumun reçetesi olarak, “kaliteli sağlık hizmeti” için “çoğu azla yapmak”ın önemini vurguladı. Womack, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başlatılan “Yalın Sağlık Hizmeti” projesinin sonuçlarını çok önemsediğini ve heyecanla beklediğini, sonraki kitabında Türkiye’deki bu ilk deneyime yer vereceğini ve tüm dünyaya anlatacağını söyledi. Womack’ın yalın üretimi meşrulaştırırken verdiği örnek ise “hekimlerin hastanelerde 2 saatte yapılacak bir şeyi 4 günde yaptıklarını” görmüş olması idi.

Peki, Türkiye’de bir tıp fakültesinde başlatılan, özellikle hekimleri odağına alacağa benzeyen ve Womack’ı bu kadar heyecanlandıran “yalın sağlık hizmeti” nedir?

Japonya’daki Toyota Motor Fabrikalarındaki sistemden adını alan Toyotizm veya diğer adıyla Yalın Üretim (lean production), Taylorizme tepki olarak doğmuş ve onu da aşmıştır. Bu sisteme göre sistemdeki tüm “israflar” minimal düzeye çekilerek, iş süreci hızlandırılabildiği kadar hızlandırılmalıdır. Bu yanıyla Yalın Üretim, Marx’ın analizlerine konu olan kapitalist birikim sürecine tam olarak uymaktadır. Kapital’in birinci cildinde Marx üretim israflarını şöyle ele almaktadır:

“Kapitalist bir saniyenin bile boş geçmemesi için bütün dikkatini harcar. Emek gücünü belirli bir zaman süresi için satın almıştır. Kendisine ait olanı elde etmek konusunda ısrarcıdır. Soyulmak istemez. Son olarak, -aynı beyefendinin kendisine ait ceza yasasında da düzenlendiği üzere- ham maddenin ve emek araçlarının amaç dışı kullanımlarına izin verilmez; çünkü, israf edilen malzeme ve emek araçları, gereksiz yere harcanmış maddeleşmiş emeği temsil eder ve dolayısıyla ürünün parçası sayılmaz ve değerine eklenmezler.” (Karl Marx, Kapital I, Değerlenme Süreci, sf 198)

Marx’ın analizini Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uygulamaya konan Yalın Üretim üzerinden ele aldığımızda, tedaviler için gerekli emek zamanlarının topyekun olarak azaltılmak istendiği görülmektedir. Böylece sağlık sermayesinin döngü hızı artacak, döngü süreleri de kısalacaktır ki bu sermaye birikiminin de aynı oranda artacağı anlamına gelir. Bu bağlamda örneğin hasta muayene sürelerinin ortalama yarım saat olmasıyla on dakikaya inmesi arasında sermaye birikim hızı açısından bire üçlük çok önemli bir farklılık vardır. Bu süreçte sağlık personelinden beklenen şey, hem çalışma hızını arttırmaları hem de bunu hata oranlarını sıfır düzeyine çekerek yapmalarıdır. Örneğin kan testlerinin sonuçlandırma süreleri kısalacak ama hiçbir testte tekrarlamayı gerektiren bir hata yapılmayacaktır. Çünkü her bir test hızla piyasada satılacaktır, yanlışlıklara, gecikmelere hele ki üretim araçlarının hatalı üretimlerle hiçbir değer üretilmezken eskitilmelerine ve israf edilmelerine tahammül yoktur. Çünkü sağlık sektöründe hatalı üretim her şeyden önce sağlık emeğinin boşa harcandığı anlamına gelir.  

Taylorizmde çalışanların mutlak vasıfsızlaştırılması, mesleki hünerlerinin kaybedilişi ve varsa mesleki özerkliklerinin yitimi ile makinenin/iş sürecinin basit bir parçası haline gelmesi ön planda iken, yalın üretimde çalışanın “zanaatçı” olarak tarif edebileceğimiz nitelikli işgücü özelliği ile iş sürecinin dinamizminin birleştirilmesi, müşteri önceliğine göre iş süreci ve çalışanlar yeniden düzenlemesi esastır.
(Ankara/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et