Antalya'da kriz devam ediyor, işçi ve üretici can çekişiyor
AKP’nin yanlış politikalarının bedelini ödeyen Antalya'da 200 bine yakın turizm işçisi işsiz kaldı. Üreticiler ise adeta perişan oldu.
Mahir DOĞAN
Antalya
Antalya 2 yıldır AKP’nin yanlış politikalarının bedelini ödüyor. Rusya savaş uçağının 24 Kasım 2015 yılında düşürülmesi, barış sürecinin bitip çatışmaların yeniden başlaması, peş peşe patlayan bombalar ve Suriye’de devam eden savaş nedeniyle Antalya’da 200 bine yakın turizm işçisi işsiz kaldı. Çalışanlar birçok hakkını kaybetti. Zaten sorun yaşayan üreticiler ise adeta perişan oldu.
Son günlerde, ‘Antalya eski günlerine geri döndü’, ‘Turist sayısında patlama’ başlığıyla verilen haberler her şeyin düzeldiği havasını verse de kentte durum farklı.
RAKAMLAR KRİZ SÜRÜYOR DİYOR
Resmi rakamlara göre Antalya’ya 2017’nin ilk dört ayında 855 bin 23 turist geldi. Geçen yıl bu rakam 834 bin 517’ydi. Rusya uçağının düşürüldüğü 2015 yılında bile kente gelen turist sayısı 1 milyon 196 bin 900’dü. Krizin olmadığı 2014 yılında ise bu sayı 1 milyon 360 bin 992 olarak gerçekleşmişti.
Turist sayısı gelen uçak sayısına da yansıdı, 2014 yılının ilk dört ayında 4 bin 254 uçak gelirken, 2017 yılının aynı döneminde 3 bin 47 uçak Antalya Havalimanına iniş yaptı. Antalya Havalimanı dış hatlar terminalinde geçen yıl kapatılan bir terminal hâlâ kapalı. Sadece bir terminalle hizmet veriliyor. Geçen yıl kapanan terminal nedeniyle çok sayıda işçi işten atılmıştı.
RUSLAR GELDİ AVRUPALI GELMİYOR
Bu yıl Rusyalı turist yeniden Antalya’yı tercih etti. Ancak referandum sürecinde AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa ile yaşanan ‘polemikler’ nedeniyle geçen yıl gelen Avrupalı turist sayısında büyük düşüş yaşandı. Rusya ile görüşmeler sonucu Antalya’ya gelen Rus turist sayısı 2014 yılını yakalamış durumda. (186 bin).
AÇILAN OTELLERİN YARISI DOLU
Antalya Belek bölgesinde 13 önemli otelin verileri de durumu özetliyor. Mayıs ve haziran ayı rezervasyonlarında dolululuğun mayıs için yüzde 60, haziran içinse yüzde 54 olduğunu görüyoruz. Yaşananlar nedeniyle oda fiyatlarında eski yıllara göre odabaşına yüzde 30 ile 50 arasında indirim yapıldı. Bu turist sayısında rakam yükselmezken, kazançta büyük düşüş yaşanmasına sebep oldu.
FATURAYI İŞÇİLER ÖDÜYOR
AKP Hükümeti otel patronlarına çeşitli teşvikler vererek kayıplarını en aza indirmeye çalıştı. Bu teşvikler bu sene de devam ediyor. Ancak işçiler için aynı şeyi söylemek zor. Antalya genelinde turizm sektöründe çalışanların sayısının 500 bine yakın olduğu belirtiliyor. Geçen yıl yaşanan kriz nedeniyle 200 bine yakın turizm işçisi işsiz kaldı. Çalışanlara ise düşük ücret dayatıldı. İş bulanlar ise düşük geçen yıllara göre daha düşük ücretle çalıştırıldı. Açılan işletmeler de ‘az eleman, çok iş’ politikası uyguladı. İşletmeler maliyetleri azaltmak için daha çok stajyer ile çalışmaya başladılar.
PATRONLAR FIRSATA ÇEVİRDİ
Antalya’da yaşananları yakından takip eden DİSK/Devrimci Turizm-İş Genel Başkanı Mustafa Safvet Yahyaoğlu da 2 yıldır yaşanan krizin devam ettiğine dikkat çekiyor.
- Mustafa Safvet Yahyaoğlu
Yahyaoğlu’nun yaşananlarla ilgili değerlendirmesi şöyle: “2011 yılı turizmin zirve yaptığı bir yıldı. Her yıl gerilemeye devam ediyoruz. Geçen sene yüzde 30 oranında kapatıldığını gördük. Bu yıl aynı şeyi görüyoruz. Otellerin yarısı açılmadı. Bu sektörde çalışan emekçiler açısından işsizlik anlamına geliyor. Açık olan otellerde ise kadrolarını tamamlamıyorlar. İşsizlik sigortası fonundan karşılanmak sureti ile eski işçileri ya da stajyer işçileri işe alıyorlar. İşçi alacakları zaman, ise eksik kadro ile çalışacaklar. Şayet otellerde doluluk oranı yükselirse patronlar İŞKUR üzerinden işçi alacak. Sözde eğitim adı altında sigorta ve hakları olmayan bir biçimde çalıştırılarak işsizlik fonunu, istihdam adı altında kullanacak patronlar. Geçen sene birçok otel çalışanına ya parasını vermedi, ya da aylar sonra verdi. İşçiler buna zaman zaman iş bırakarak karşı koydu ve paralarını alabildi. Fakat halen geçen seneden maaşını alamayan birçok işçi maalesef bu yılda aynı yerde çalışmaya devam etmek zorunda kaldı. Sendika olarak işçilerin sendikaya üye olmaları için çalışmalar yapıyoruz, direnişe geçen, iş bırakan işçilerin yanında onlarla birlikte mücadele ediyoruz.”
DOMATES ÜRETİCİSİ DESTEK BEKLİYOR
- Antalya’da domates üreticileri yaşadıkları sorunların çözülmemesi üzerine hükümeti protesto eylemleri yapmıştı.
Antalya’da yaşanan krizden en çok etkilenenlerin başında üreticiler geliyor. Ürettiklerinin önemli bir bölümünü Rusya’ya ihraç eden üreticilerin geçen yıl yaşadığı mağduriyetler devam ediyor. Erdoğan ile Putin arasında yapılan son görüşmede anlaşılamayan tek konu olarak gündem olan ‘domates’ sorunu üreticinin belini bükmüş durumda.
Üretici için önemli gelir kaynağı olan turizm işletmelerindeki krizin de sürmesi sorunların büyümesine neden oluyor.
Antalyalı küçük domates üreticileri Rusya ile sorunun çözülmemesi halinde topraklarının büyük toprak sahiplerinin eline geçmesinden korkuyor. Görüştüğümüz üreticilerin sorunları aynı. Tarlada 1 liraya sattıkları domatesin markette 8 liraya 10 liraya satılmasının sorumlusu olarak gösterilmekten dertli olan üreticiler, fiyat pahalılığının asıl sorumlusu olarak aracıları ve Hükümetin tarım politikalarını görüyor.
HÜKÜMET ÜRÜTİCİYE DESTEK VERMELİ
Antalya Aksu bölgesinde 25 dönüm kapalı serası olan bir üretici yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Yükselen domates fiyatının nedeni yeni mahsulün çıkması, fakat fiyatlardaki bu artış bize yansımadı. Biz geçen hafta 2.80 liraya hale sattık. Domates bugün para ediyor nedeni üretim düşmesi. Rusya ile yaşanan kriz sonrası ihracat yarı yarıya düştü. Eğer ihracat olmazsa bu iş olmaz. Bu anda üretici domatesin yanında çeşit yapıyor. Kabak, patlıcan ekerek ayakta durmaya çalışıyor. Herkes başka mala dönerse bu kez fiyatlar tezgahta aşırı pahalı olur. Çünkü büyük sera sahipleri krizden etkilenmiyor. Hükümetin fide, odun, mazot, gübre fiyatlarını ayarlaması lazım. En önemlisi destek verilmesi lazım. En pahalı mazotu kullanıyoruz.”
BORÇLA YAŞIYORLAR
4 dönümlük serasında domates ürüten başka biriyle konuşuyoruz: “İki yıldır el emeği kazandık. Açlık sınırında yaşıyoruz. Bir kuruş kenara koyamadık. Biz malı veriyoruz ödemeyi 6 ay sonra alıyoruz. Komisyoncuya avans borcumuz var. İlaç, gübre ve fide için ileriye dönük borçlanıyoruz. Örneğin ben geçmiş borçlarım için bankadan kredi çekeceğim. Ben sigortamı yatıramadığım için hastaneden yararlanamıyorum. Çocuğum hasta ve hastaneye para vermem lazım mecbur borç alıyorum. Biz yılda iki ekim yapıyoruz. Petrole dövize zam geliyor hemen ilaç, fide ve gübreye fiyatı yüklüyorlar. Domatesin fiyatı 1.20. Taban olmalı bu fiyat olursa açlık sınırında yaşarız. 1.80 olursa para kazanabiliriz. Devlet çiftçinin ürettiği mala taban fiyat uygulamalı.”
TOPRAKLARINI KAYBETME ENDİŞESİ YAŞIYORLAR
Başka bir üreticiyle konuşuyoruz. Küçük üreticinin bu gidişle yok olacağı kaygısını yaşıyor: “Tarım alanlarına büyük şirketler girdi. Köylünün elinden topluyor araziyi. Devlette tanıdıkları var. Teşvik alıyorlar. Duyduğumuza göre uzun faizsiz kredi alıyorlarmış. Biz bunların karşısında nasıl dayanalım. Bizlerin yok olmasının en büyük nedenlerinden birisi de büyük tarım işletmeleri. 100-200 dönüm tarla alıyorlar bunun yarısından para kazanmasa da, kalan yarısından kazanıyor. Bu gidişle zaten küçük üretici yok olacak. Ben 40 senedir toprakla uğraşıyorum başka bir iş bilmem. Devlet elektriği özelleştirdi aydan aya paranı yatırmazsan elektriği kesiyor. Bir de açma kapama parası alıyor. Kışın don vakti bir saat uyursan ürünü dondurursun. Paramız olmadığı için serayı sigorta bile yaptıramıyoruz.”