CHP Üsküdar Gençlik Kolları:“tepkimiz CHP’deki bu zihniyete"
“Başka bir gelecek mümkün” sloganının da temsilcisi olacağız. İnsanlar bu referandumda da başka bir şeylerin mümkün olduğunu gördü artık.

Fotoğraf: DHA
CHP Üsküdar Gençlik Kolları, CHP Genel Merkezi’nin referandum sonuçlarıyla ilgili yaptığı açıklamayı eleştiren deklarasyonuyla gündem olmuştu. Daha sonra birçok gençlik kolundan da destek alan deklarasyonu ve referandum sürecini CHP Üsküdar Gençlik Kolları’ndan Ali Ağın, Mehmet Yıldız ve Üsküdar Gençlik Kolları Başkanı Mert Bahçetepe ile konuştuk.
Referandumu geride bıraktık. Referandum sürecini ve sonuçları değerlendirmekle başlayalım.
Ali: İlk olarak referandumda Üsküdar özelinde nasıl çalıştığımızdan bahsedelim. Sadece gençlik kolları olarak değil, Üsküdar’daki bütün “hayır” inisiyatifleriyle birlikte çalışmayı önümüze koyduk. Bu kapsamda Üsküdar Sivil Toplum Platformu, Hayır Üsküdar, Hak ve Adalet Platformu, Demokratik İtiraz Hareketi ile birlikte çalıştık. Çalışma sırasında hep “Biz buradan da Türkiye’den de ‘hayır’ı çıkaracağız” dedik. Çıkarttık da ama artık AKP’nin klasikleşmiş seçim hileleriyle kazandığımız seçimi kaybettirdiler bize. Kendi adımıza biz bu seçimi tanımıyoruz dedik. Üsküdar’da özellikle bu mücadeleyi devam ettireceğimizi söylüyoruz.
Onlar da biliyor kaybettiklerini, biz de biliyoruz kaybetmediğimizi. Şimdi bu süreçte “Aman kaybettik. Haydi 2019 adayımızı düşünelim.” demek AKP’nin bile kabul etmediği bu sonuçları AKP’ye vermektir. Bunun için bu sonuçları gayrimeşru olarak gördüğümüz için mücadelemizi sonuna kadar götüreceğiz.
“REFERANDUM ÇALIŞMASINDA İMKANLARIMIZ KISITLIYDI”
Mert: Çalışma sürecinde belediye birçok kere Üsküdar iskelede bulunan karavanımızın elektriğini kesti. Oradan geçen bir teyze “Sizin neden müziğiniz çalmıyor?” dedi. Elektriğimizi belediyenin kestiğini söyledik. Belediyeyle görüştük, bize olumsuz dönüş yaptılar. Teyze “bu böyle olmaz” dedi, gitti ve jeneratörüyle dedi. Bu gibi birçok olay yaşadık. Bizim imkanlarımız çok kısıtlıydı. Referandumdan sonrasıyla ilgili de Üsküdar’da öyle bir zafer havası yaşayamadık.
Referandum sonrasında CHP’den gelen açıklamaları eleştiren bir deklarasyon yayınladınız. Bu deklarasyon süreci nasıl gelişti? CHP Genel Merkezi’nin hangi tavrına karşı çıktınız. Sizce CHP nasıl bir tavır ortaya koymalıydı?
Ali: İlk gün biz buradaydık hep beraber, sonuçları bekliyorduk. Sonra Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını bekledik. Genel başkan çıktığında “Bu seçim gayrimeşrudur, bu seçimi tanımıyoruz.” demesini bekliyorduk. Onun yerine YSK’nın bir maddesini dört kere okudu. Dışarıdan çalıştığımız arkadaşlarımızı var, örgütlü değiller. Bu süreçte bizim yanımızdaydılar. O insanlar da “Ne yapalım?” diyordu bizlere. Bir şey diyemedik. Dört gün sonra hâlâ bir şeyler bekliyorduk partiden. O dört gün içinde “2019’da başkan adayıyım.” dedi Sinan Oğan. Deniz Baykal,“Görüşürüz 2019’da.” dedi. Yerel seçimler konuşulmaya başlandı. Biz de “Bu seçimi tanımıyoruz. 2019’a ne ara döndük?” diye düşünmeye başladık. Çok şaşırdık.
“DEKLARASYONUN SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ”
Yönetim toplantısında ya bir tavır koyalım, bu işin böyle yürümeyeceğini söyleyelim ya da biz de gidelim dedik. Daha sonra bu deklarasyonu yazmaya karar verdik. Bu deklarayonu da yazarken ne düşünüyorsak onu yazdık. Bundan dolayı hiç de pişman değiliz. Sonuna kadar arkasındayız. Eleştiriler de geldi. Belki ihraç da ediliriz ama pişman değiliz.
Sokağa çıkmış %49’luk kitleyi, 23 milyon “hayır” veren insanın o güvenini, çabasını, emeğini, biz sahiplenemiyorsak eğer ana muhalefet partisi olarak, güven veremiyorsak biz ne yapıyoruz? En başından beri şunu söylüyoruz:Kılıçdaroğlu’nun o gün çıktığında “Haydi herkes sokağa” demesi provokasyon sebebiydi. Ama bunu farklı bir şekilde söyleyebilirdi, parti içinde söyleyebilirdi. Sadece Kılıçdaroğlu değil genel bir zihniyetten bahsediyoruz. Sokaktaki kitle görünmüyor, biz bu insanların, parti içinde de kendimizin görülmesini istiyoruz.
TARİHSEL BİR HATA
Mert: Sandığa gelmeyecek olan seçmenlere bile “Sandığa gelin, gerisini bize bırakın.” dedik. Fakat YSK gözümüzün önünde oy çaldı. Buna karşı bizim açıklamamız, tavrımız kesinlikle somut bir adım olmadı. Biz parti olarak eskiden 4 kişiden biriyken şimdi hayır cephesi olarak 2 kişiden biriyiz. Böyle bir cephede “Siz sokağa çıkın biz gelmiyoruz, siz orda durun biz hukuksal işleri yapacağız.” demek tarihsel açıdan hatalı bir davranış. Mustafa Kemal Atatürk, hakkında idam kararı çıkarılınca bile Anadolu’da örgütlenmeye devam etmiş. Nelson Mandela, Martin Luther King de sokakta mücadele etmiş. Gezi’de en büyük problemin ben liderlik olduğunu düşünüyordum. Oraya gelecek tüm insanları kapsayacak bir liderlik misyonu olmadığı için Gezi kül oldu gitti. Gezi bizim umudumuzdu, bu ülkenin unutamayacağı bir halk hareketiydi. Buna liderlik yapılamadığı için Gezi’nin bu kadar söndüğünü düşünüyoruz. Burada da birileri liderlik misyonunu üstlenmeli.
“BİR ŞEY SÖYLEDİĞİMİZDE BAŞKALARININ BİZİ YÖNLENDİRDİĞİ DÜŞÜNÜLÜYOR”
Karşımızda AKP faşizmi var. Karşımızda kocaman bir devlet partisi var. Bunla mücadele etmek için bizim herkese ihtiyacımız var. Sadece “hayır” diyenlere değil AKP’li seçmenlere de ihtiyacımız var. Buna sahip çıkıyor olmak CHP’nin güvenilirliğini yükseltecekti. 2019 hesapları, referandumu meşru kılar sadece. Milletvekillerimiz bizden yaşça büyük onlar şunu anlamalı. Her yerde söylüyorlar 1980 öncesi siyasete gençler yön verirdi diye. Biz de bundan sonraki misyonumuzu hiçbir kaygı duymadan, koltuk ve diploma kaygısı duymadan 1980 öncesi gençlik gibi siyasetin yönünü değiştirmek istiyoruz. Biz gerekirse koltuğumuzu da partili kimliğimizden de feragat ederiz. Biz bu toplumun taleplerini yerine getirmek zorundayız.
Biz partinin üst kurullarına gittiğimiz zaman geri gönderiliyoruz ve mesajımız ulaşmıyor gerektiği yerlere. Bu yöntemin de mesajımızı ulaştırmak için doğru bir yöntem olduğunu düşünüyoruz. Bu şekilde olmasaydı genel başkanın önüne gitmeyecekti açıklamamız.Gençler bir şey söylediği zaman illa birinin bizi yönlendirdiği düşünülüyor. Toplumda da bizde de böyle bir düşünce var, çok enteresan. Biz genciz, yanlış bir şey görünce söylemeliyiz. Gençliğin verdiği duyguyla bunu yapmayı kendimize vazife gördük. Ne olursa olsun bunu yapmamız gerekiyordu.
SARI ÖKÜZ HİKAYESİ
CHP’nin AKP’yle uzlaştığı bazı noktalar oldu. Mesela dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi. Peki HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması CHP Gençliği’nin talebi miydi?
Mert: Dokunulmazlık konusunda da keşke bir deklarasyon yayınlasaydık. Çünkü örgüt toplantılarında konuştuğumuzda bunun bir Reichstag yangını olduğunu ve bunun sonucunda Türkiye’nin rejiminin değişeceğini öngörüp söyledik. Fakat bu deklarasyon kadar yankı uyandırmadığı için parti örgütümüz dikkate almadı. Aynı zamanda gençlik kolları il başkanlarının toplantısında çoğunluğun dokunulmazlıklar kalkmasın talebi vardı. Yine akıllara şu geldi: CHP’de gençler pankart asan, haydi oraya git dediğinde giden bir kol olarak görülüyor. Sarı öküz hikayesi bu durum aslında, sarı öküzü verdik dokunulmazlık meselesinde. Bizim düşüncemizi kesinlikle yansıtmıyordu, onu söyleyebiliriz.
Mehmet: Yenikapı’ya yapılan çağrıya bakıyoruz örgütler genelinde, sonra çıkıyoruz “20 Temmuz’da bir sivil darbe yapıldı.” diyoruz. Sonra bu sivil darbenin sonuçlarına katlanıyoruz. Bu kabul edilemez bir durumdur. Eğer Yenikapı’ya yapılan çağrının yarısı kadar referandum sonuçlarına çağrı yapılsaydı şu an cumhuriyetin temellerini savunan daha büyük kitleler olabilirdi.
“1 MAYIS’I SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ”
Peki 2017 1 Mayıs’ına giderken CHP Gençlik Kolları’nın talebi ne?
Mert: 1 Mayıs denilince akla Taksim geliyor. Taksim sembolik bir alan 1977’den beri. Bizim gönlümüzden geçen 1 Mayıs’ı taksimde kutlayabilmekti. AKP hükümeti, nasıl düşünmemiz gerektiğini, muhalefetin nasıl olacağını, neyi, nerede, nasıl kutlayacağımızı da seçiyor. Biz buna topyekun karşıyız. Burada sendikalar da devreye giriyor. Sendikalar karar vermeden CHP karar verseydi eğer o da ayrı bir tartışma olurdu. Partinin aldığı karara saygı duyarız fakat biz bireysel olarak bulunacağımız yeri biliyoruz.
Mehmet: Bu kararı alacak olan sendikalardır. Siyasi partiler ya da diğer sivil toplum kuruluşları alınan kararlara destek vermekle yükümlüdür. Eğer sendikalar 1 Mayıs’ta diretseydi taksim için biz partinin aldığı karar ne olursa olsun o gün Taksim’e çıkabilirdik. Kimse kusura bakmasın partinin genel merkezi gelip burada siyaset yapmıyor, burada siyaset yapan bizleriz.
Ali: Üsküdar özelinde şunu söyleyebiliriz, Üsküdar gençliği olarak emeğin ne olduğunu gerçekten bilen insanlarız. 1 Mayıs’ta sonuna kadar mücadele etmeye hazırız. Bakırköy’e şu an çeşitli sebeplerden dolayı gitmemiz lazım, oraya da bütün gücümüzle gideceğiz. 1 Mayıs’ın referandumun hilesine hurdasına karşı yapılabilecek en iyi şey olduğu ortada. 1 Mayıs’ı sonuna kadar savunacağız.
Önümüzdeki dönem açısından CHP Gençliği’nin talepleri ne? CHP Üsküdar Gençlik Kolları olarak nasıl bir tavır ortaya koymayı düşünüyorsunuz?
Ali: Üsküdar özelinden başlayayım. Genel merkeze somut adım atın diyoruz ama bizim de atmamız lazım. Biz de Üsküdar’da kazandığımız “hayır”ı daha da geliştirmek ve korumak zorundayız. Genel merkezin de böyle bir sorumluluğu var. Biz kendi adımıza ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Toplumsal muhalefeti Üsküdar’da nasıl geliştirebiliriz diye düşünüyoruz. Artık önümüzde bir diktatörlük var ve kendini bir şekilde meşru kılmaya çalışıyor. Buna karşı her şeyi yapıyoruz. Genel merkezden en başından beri talebimiz bu. Türkiye genelinden toplumsal muhalefeti geliştirmesini bekliyoruz CHP’nin. Kaybettik diye düşünmüyoruz, kaybetmediğimiz için de çabalayacağız.
Aslında en önemli konu yayınladığımız deklarasyonun her maddesinin sonuna kadar mücadelesini vermek. Bunun için de birçok şey yapabiliriz. Bunun arkasında duracağız. Deklarasyondan sonra kendimize daha önemli amaçlar hedefler koyduk. Biz bunu yapma cesareti gösterdiysek sokaktaki mücadelemiz de bu cesarette olmalı.
Mert: Gençlik örgütleri kapsamında söylersek eğer bundan önceki söylemimizde de “Daha fazla cesaret” şiarını öne çıkardık. Biz bu şiarın arkasındayız, “Daha fazla cesaret” diyoruz biz de. “Başka bir gelecek mümkün” sloganının da temsilcisi olacağız. İnsanlar bu referandumda da başka bir şeylerin mümkün olduğunu gördü artık. Üsküdar, Eyüp, Esenyurt, Küçükçekmece’de, İstanbul’da, Ankara’da hayır çıktı. İnsanlar AKP’nin kalesi olan yerlerde hayır çıkmasıyla umutlandı. Başka bir gelecek aslında böyle bir şey. İnsanları da bunun gerçekleşeceğine bizim inandırmamız lazım. Bizim inandırmamız için de parti yönetimimizin somut ve net kararlar alması gerekiyor. Toplumsal konularda topluma danışması gerekiyor. Gençlik örgütleri partinin yönetim kademesinde birçok noktada farklı düşünüyor ve bundan sonraki süreçlerde bu düşüncesini daha net gerekirse daha sert bir şekilde ileteceğini düşünüyorum.
“MEMLEKET ELDEN GİDİYOR, NE FENERBAHÇE’Sİ”
Ali: Seçimi zaten tiyatro oyunu haline getirmişler, 2019 konusu açılınca kimi aday göstereceksin ki. Aziz Yıldırım diyor ya “Memleket elden gidiyor ne Fenerbahçe’si”, aynen öyle bir durum var. Memleket elden gidiyor ne koltuğu yani. Biz bu zihniyeti kabul edemiyoruz. Ben de keşke “2019’da belediye başkan adayı olacağım.” diyebilsem. Doğu’da HDP belediyelerine kayyım atanmış, ne belediyesi.
“HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIK”
Mehmet: Bizim genel başkana ya da MYK üyelerine karşı bir tepki söz konusu değil bildiride. Bizim tepkimiz zihniyete karşı, kabullenmiş politikalara ve söylemlere karşı. Kaybettiğimiz bir cumhuriyet, ulusal egemenlik ve gazi meclisi söz konusu. Biz bu kaybettiklerimizi kazanmak için bir mücadele vereceğiz. “Mücadelemizi gerek hukuksal olarak gerekse sokakta vereceğiz.” demesini bekliyorduk genel merkezin. Genel merkezin tutumu bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bizi birtakım kesimlere mal etmeye çalışanlar var. Biz hiçbir kesimin emri altında değiliz, herhangi bir genel başkan adayının peşinde de değiliz. Biz kendi idaremizi ortaya koyduk. Sonuna kadar arkasında duracağız.
Evrensel'i Takip Et