27 Mayıs 2017 02:21

Patronların alkışladığı fon bizim yararımıza olabilir mi?

Dostel İşçisi
Gebze

Öyle görünüyor ki hükümet ve patronlar kıdem tazminatımızı bir fona aktararak ve giderek ortadan kaldırmak için kararlı ve sona geldiklerini açıklamış bulunuyorlar. 

Bakanlar biz işçilerin kafasını karıştırmak ve bizi bölmek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Bunda yer yer başarılı olduklarını fabrikamızdan görebiliyoruz. Örneğin bazı arkadaşlar artık kendimizde istifa etsek kıdem tazminatı alabileceğiz, fon ile tazminatlarımız güvencede olacakmış, 1 gün çalışsak bile kıdem hakkımız olacak gibi sözler söylüyor. 

Ancak şunu görmek ve anlatmak zorundayız. Patronların alkışladığı kıdem tazminatı fonu nasıl oluyor da biz işçilerin yararına olabilir. Ne diyor Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, “Kıdem tazminatı reel sektör üzerinde, firmalar üzerinde çok ciddi yük getiriyor, kıdem tazminatı firmalar üzerinde PRANGADIR.” Asıl hedef kıdem tazminatımızın ortadan kaldırılması yani. 

Gerçekten hükümet tüm işçilerin kıdem tazminatı almasını istiyorsa bunun için fona gerek var mı? Fon yerine kıdem tazminatı alabilmek için bugün zorunlu olan 1 yıllık süreyi kaldırır, kıdem tazminatı ödemeyen patronlara karşı önlemler alır, böylece 1 gün çalışan işçi bile kıdem hakkını elde eder, kıdem tazminatlarımız öncelikli alacak olur, iflas durumlarında devlet güvencesinde olur. Bunun için bir kararname bile yeter. Sorunun çözümü bu kadar basitken niçin fon diyorlar. Ayrıca kiralık işçilik yasasını neden çıkardılar bir düşünelim.

Ama hükümetin tüm işçilerin kıdem tazminatı alması gibi bir niyeti yoktur. Esas amaç söyledikleri gibi patronlar üzerinde pranga olan kıdem tazminatımızın gasbedilmesidir. Çünkü patronlar kıdem tazminatı engelinden kurtulup, istedikleri zaman, istediği kadar işçiyi kolayca işten atmayı hedefliyor. Böylece hem iş güvencemizi hem de daha ucuza işçi çalıştırmanın yolunu açmak istiyorlar. 

Bugün 30 günlük brüt ücret ve sosyal haklarla hesaplanan kıdem tazminatı fona devredilirse esas hedef 15 günlük net ücret üzerinden hesaplanmasıdır. Ancak ilk başta biz işçilerin tepkisini yatıştırmak için fonun 30 gün üzerinden olacağını söylüyorlar. Oysa böyle olsa bile gelin bir hesap yapalım. Unutmayalım hazırlanan kıdem tazminatı fonuna göre fondan en az 10 yıl geçmeden o da belli şartlarla ödeme yapılacağı belirtiliyor. 

2017 yılında brüt ücretimiz 3000 lira olsun ve her yıl için yüzde 10 zam alalım bakalım 10 yıl sonra ne oluyor: 2017’de 3000, 2018’de 3300, 2019’da 3630, 2020’de 3990, 2021’de 4390, 2022’de 4830, 2023’te 5310, 2024’te 5849, 2025’te 6430, 2026’da 7080 lira. Fon uygulamasın göre bu 10 yıllık süre sonunda fonda biriken para 47 bin 809 liradır. Bugünkü uygulamada ise kıdem tazminatımız son aldığımız ücret üzerinden hesaplanıyor. Buna göre son ücretimiz 7080 lira olduğunda tazminatımız 70 bin 800 lira olacaktı. Yani 22 bin 991 lira kaybımız olmayacak mı?

Kısaca kıdem tazminatı fonu her yönüyle kıdem tazminatımızın gaspından başka bir şey değildir. 

Kıdem tazminatından tüm işçilerin yararlanması için 1 yıllık süre kaldırılmalı, kendi isteği ile ayrılanlara kıdem hakkı sağlanmalı, kıdem tazminatında tavan kaldırılmalı ve ödenmeyen kıdem tazminatları devlet güvencesinde olmalıdır. Bunun için kendi fabrikalarımızdan başlayarak birleşelim ve kıdem tazminatımızı gasbettirmeyelim.


Mücadeleyi yükseltmekten başka çare yok

Mecaplast İşçileri
Gebze 

Saldırı politikaları hız kesmeden işçi sınıfımız üzerinde karabulut gibi dolaşmaya devam ediyor. Zorunlu BES, kiralık işçilik, memurların iş güvencesinin kaldırılması, istihdam seferberliği vs şimdide son bitirici hamle olarak kıdem tazminatının fon aracılığı ile ortadan kaldırılması gündemde. Sınıfa dönük saldırı politikaları tesadüf değil, öteden beri bizleri birbirimizden ayırma, kutuplaştırma söylemleri tabi referandumla birlikte daha da belirginleşti. Ocu bucu gibi ayrıştırma dili, işçiyi kendi sorunlarını bırakıp taraf tutar duruma düşürdü ve bunun üzerinden işçi sınıfı güçsüzleşip dağılırken, onlara geçmişte yapmak isteyip yapamadıkları yasal düzenlemeleri gündeme getirme fırsatı verdi. 
Bu süreçte OHAL ve KHK’lar çok iyi kullanıldı. Peki, bizler yaşantımızı zora sokacak ve geleceğimizi yok edecek yasal düzenlemelere nasıl karşı koyacağız? 
Bizim fabrikamız Petrol-İş’in örgütlü olduğu bir fabrika. Özellikle son dönemde sözleşmeli, kiralık işçilik ve istihdam seferberliği adına işçi sirkülasyonu çok fazla. İnsanları beş buçuk ay çalıştırıp çıkartıyorlar. Bu durumda güvencesiz işçilerde bir telaş, umutsuzluk söz konusu... Gidişatın hiç iyi olmadığını zaten yaşayarak görüyorlar ama bu kötü gidişatı kabullenme de var. Bugünkü durumundan yola çıkarak, az da olsa bir meblağ eline geçeceğini düşünerek fona karşı çıkmıyor. 
Bu arkadaşlara bizler bu tutumlarının yanlış olduğunu, fona gerek olmadığını anlatıyoruz. Mesela bir yıl şartının bir gün olması gibi kendi isteğimizle çıktığımızda da tazminatımızı alabilmemiz gibi, fabrikalar battığı zaman işçi alacaklarının öncelikli olması gibi talepleri konuşuyoruz.
Sendikalar bizce şu anda hiç bir şey yapmıyor. Gidişattan en çok zarar görecek sınıfın örgütleri neden sessiz kalırlar, doğrusu anlamak mümkün değil! Herkesin bir an önce harekete geçmesi, sınıfın acil taleplerini gündem yapıp mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor. Aksi halde biz sustukça, sendikalar sustukça en kırıntı sosyal haklara bile elveda diyebiliriz. Artık yeter! Gün mücadeleyi yükseltme günüdür... Başka çözüm yok.


Bizim artık masallara karnımız tok!

ZF Sachs İşçileri
Gebze

Evrensel gazetesinin kıdem tazminatıyla ilgili bir ek çıkaracağını söyleyen bir arkadaş benden yazı yazmamı istedi. Ben de tek başıma yazamayacağımı söyleyerek, birlikte bir şeyler yazalım dedim. Sağ olsun pazar günü oturduğum mahalleye geldi, buluştuk ve yazıyı yazmaya başladık. 

Fabrikamız metal işkoluna bağlı ve 800’e yakın işçi çalışıyor. 2015 Metal Fırtına sürecinde Türk Metal’den istifa edip iki yıl boyunca kendi iç dayanışmamızı ve birliğimizi sağladık, topluca Birleşik Metal-İş’e üye olduk. Şimdi hem TİS sürecini hem de yeni sendikamızın yetki almasını bekliyoruz. Bir yandan da fabrikamızda bu birliğimizin devamı için çalışmalar yürütüyoruz. Yeni işe giren işçilere, yaşadığımız süreci ve Türk Metal’in yıllardan beri biz işçilere neler yaptığını anlatarak onları da birliğimizin içerisine alıyoruz. 

Yıllardan beri biz işçileri hiçe sayan sendikalar ve patronlar, onların çıkarlarını hep el üstünde tutan siyasi iktidarlar şimdi ne hikmetse bizi düşünüp, bizim geleceğimiz, çocuklarımızın okul ihtiyaçlarında kullanacağımız olan kıdem tazminatımızı fon adı altında garantiye alacakmış. Devlet bunun garantisini veriyormuş. Şimdi epey bir süreç yaşamış ZF işçisi olarak şu soruyu soracağız; Bu zamana kadar işçilerin yaşamını kolaylaştıracak, insanca yaşayacak bir yasa çıkardınız mı?

Asgari ücreti açlık sınırının altında bıraktınız, hiç güvencemiz kalmadı. Her yerde taşeron sistemi ve kiralık işçilik arttı. İşçi ölümleri her geçen sene artmaya devam ediyor. Sendikaya üye olan veya başka bir sendika tercihi yapan işçilerin yasal haklarını tanımadınız, bu zamana kadar bizlerden kesip oluşturduğunuz fonlardan (işsizlik fonu, tasarruf teşvik fonu, konut edindirme fonu) kimlere kaynak aktardığınızı biliyoruz. Daha yeni insanca çalışmak ve yaşamak için çıktığımız grevleri yasakladığınızı unutmadık. 

Şimdi de bize aynı masalları anlatmaya kalkıyorsunuz. Artık bizim bunlara karnımız tok. Biz işçiler ‘her ayın başını nasıl getirebiliriz’in stresinden çıkmak istiyoruz. İnsanca yaşamak, yaşamımızı iyi şekilde sürdürebileceğimiz ücret, iş güvencesi istiyoruz. Fabrikalarda, inşaatlarda, atölyelerde artık ölmek istemiyoruz! Buralar için çözüm üretin, işçiyi bu kadar çok düşünüyorsanız. Kıdem tazminatı alamayan işçiler için patronlara ağır yaptırımlar uygulayın, yasalar çıkarın. İstedikleri gibi işçi çıkarmamaları için cezai işlemler uygulayın. Bizler de buradan görelim samimiyetinizi. 

Sendikaların henüz kıdem tazminatının fona devredilmesine karşı bir adım atmamaları, bu gelişmeleri örgütlü bulundukları fabrikadaki işçilere anlatmamaları ve bu sürece karşı güçlü bir karşı koyuşu örgütlememeleri ayrı bir tartışma konusu. Daha önce kıdem tazminatının kaldırılması gündeme geldiğinde hepsi birden kırmızı çizgimiz diyorlardı. Şimdi ne oldu da sesleri çıkmıyor? Geniş bir aydınlatma yaparak böyle bir fonun işçilerin yararına olmayacağını anlatmıyorlar, bu yasa karşısında güçlü bir birlikteliği örgütlemiyorlar. Çünkü bizler ne kadar tepkimizi koyarsak onlar da o rahat koltuklarında oturamayacaklar. Bütün her şey bizde, yani işçilerde bitiyor. Sendikalar şube yöneticilerinin ya da başkalarının değil, bizim. Ama bizler her şeyi onların eline bırakmışız.

Şimdiden fabrikalarımızda, işyerlerimizde arkadaşlarımızla konuşup, kıdem tazminatlarımıza dokundurmamak için sendikacıları da önümüze katarak güçlü bir birliktelik oluşturmalıyız. Yarın geç olmadan çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Buradan Evrensel gazetesi aracılığıyla tüm işçilere seslenmek istiyoruz. Gelin hep beraber başaralım. Birleşelim, kazanalım. 


Daha önce fonu istiyordum ama...

Artemis’ten Bir İşçi
Gebze

Ben 24 yaşında genç bir işçiyim. İşçilik hayatım boyunca değişik fabrikalarda çoğu sözleşmeli olarak 3, 6, 9, 11 aylık süreçlerle çalıştım. Meslek lisesi mezunuyum.

Askere gitmeden önce Soma madenlerinde bile çalıştım. Göz göre göre ölüme yollanan 301 madencinin yaşamını yitirdiği madeni de yakından biliyorum. Tütün ekiminin nasıl yasaklanıp tarımla uğraşan Somalı, Savaştepeli köylülerin hangi şartlarda madende çalışmaya mahkum edildiğini, seçim dönemlerinde dağıtılan kömürlerin nereden geldiğini, Soma madeninin nasıl peşkeş çekildiğini biliyorum.

Askerden geldikten sonra Bandırma’daki büyük piliç fabrikalarında, Banvit’te, en uzun 11 ay iflas ettiği söylenen Şeker Piliç’te çalıştım. Tüm bu çalışma dönemlerinde asgari ücrete çalıştım. Ve bu zamana kadar çalıştığım hiçbir fabrikada 1 yılı doldurmadığım için kıdem tazminatımı alamadım. Gebze’ye çalışmaya geldikten sonra da bu durum devam etti.

Şu an 6 aydır Gebze Organize’de bulunan bir fabrikada çalışıyorum. AGİ ile birlikte 1680 lira alıyorum. Gebze’de başka bir metal fabrikasında çalışan kardeşim ile birlikte kirada oturuyoruz. 600 TL kira ödüyoruz. Bekar olduğumuz için şimdilik geçinebiliyoruz. Ama bu 1680 TL ile evlenmekten çekiniyoruz. Üstelik sözlüyüm. İşimiz zor...

YILAN HEPİMİZE DOKUNUYOR

Emeklilik zaten bizim için hayalin ötesinde, mezarda oluruz herhalde. Emeklilik yaşının bu kadar yükseltilmesinde sessiz kalan orta yaştaki işçi arkadaşlara, sendikalara sitem ettiğimi de söylemek isterim. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın demekle olmuyor bu işler. Yılan hepimize dokunuyor. Bizim oralarda derler ki koyunun yalakası kasabın bıçağını yalarmış.

Ancak asıl söylemek istediğim şu an gündemde olan kıdem tazminatı fonu ile ilgili. Açıkçası ben Gebze’de DİSK/Gıda-İş’in düzenlediği bir panele katılana kadar kendi işçilik geçmişime de bakarak kıdem tazminatının fona devredilmesine sıcak bakıyordum. Kendimce diyordum ki hiç olmazsa fon sayesinde kıdem hakkım yanmaz. Fabrikada kıdem tazminatı hakkı olan eski işçi arkadaşların büyük bir kısmı fona karşı olurken ben ‘Onların tuzu kuru’ diye geçiriyordum içimden.

Panelde söz aldım, bu düşüncelerimi açıkça ifade ettim. Panele katılan işçi arkadaşların tümü ben hariç fona sıcak bakmıyordu. Ama beni dinlediler, düşüncelerimi aktarmama fırsat verdiler. Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Aslan, üstelik benim de bir süre çalıştığım Bandırma’daki piliç fabrikasından verdiği örneklerle kıdem tazminatı fonunun nasıl bir hak gasbına yol açacağını anlaşılır bir şekilde anlattı. Dediği gibi fonla benim gibi kıdem tazminatı alamayan işçileri, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlardı.

Panelden sonra da oturup konuştuk. Ben artık fonun kıdem tazminatını gasbetmeye yönelik bir girişim olduğunu düşünüyorum. Fabrikamızda kıdem tazminatının fona devredilerek gasbedilmesine karşı bugünkü kıdem hakkından daha ileri bir hak için konuşuyoruz tartışıyoruz.

Benim gibi sözleşmeli çalışan, taşeronda çalışan, tam 1 yılı dolduracağı zaman girdi-çıktı yapılıp kıdem hakkı elinden alınan özellikle genç işçiler için de talebimiz 1 gün bile çalışsa bile kıdem hakkı olmalıdır. Bunun için fona gerek olmadığını düşünüyorum.

Fabrikadaki her bir işçi arkadaşın fona karşı kaygısı ve beklentisi farklı, bunu da belirtmek gerekiyor. Bazı işçi ağabeylerimiz daha ileri bir kıdem tazminatı hakkı için 4-5 maddelik taleplerini dile getiriyorlar. Resimli el ilanlarını getirip bize ulaştırmaya çalışıyorlar. Ancak 40-50 kişilik bir fabrikadaki işçilerin bu talepleri kabul ettirmesinin imkansız olduğu bir gerçek. Sanırım bütün fabrikalardaki işçiler birleşirse bu iş durur. Yoksa emeklilik hakkımız gibi kıdem tazminatı hakkımızı da kaybedeceğiz.

Daha iyi bir kıdem tazminatı hakkı için önce herkes kendi fabrikasında bir şeyler yapmalı. Sonra da tüm fabrikalardaki işçiler birleşmeli diye düşünüyorum. Ben hayatında hiç kıdem tazminatı alamamış genç bir işçi olarak bu işe varım. Fabrikamızda da üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.

Evrensel'i Takip Et