Yokluk içinde mülteci bir yaşam
Bir umutla Çukurova’ya gelen mevsimlik tarım işçileri, sağlıksız koşullarda güvencesiz bir şekilde çalışıyor.
Bir umutla Çukurova’ya gelen mevsimlik tarım işçileri, sağlıksız koşullarda güvencesiz bir şekilde çalışıyor. Sait Dinç çalışma ve yaşam koşullarını, “Bizler yokluk içinde mülteci bir yaşam yaşıyoruz” diye anlatıyor.
Havaların ısınması ile birlikte Urfa, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman ve Şırnak gibi kentlerden Çukurova’ya gelen mevsimlik tarım işçileri, Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Kürkçüler ve Misis Mahallelerinin arasındaki yol kenarı veya su kanallarının başlarında kurdukları derme çatma çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Çocuklarıyla birlikte ekmek parası için yollara düşen mevsimlik tarım işçileri, sağlıksız koşullarda güvencesiz bir şekilde sömürü kıskacına alınıyor.
ELEKTRİK YOK, SU TANKERLE
Aile boyu çadırlarda kalan işçilerin, bunaltıcı havanın yanı sıra yağmurlu günlerde çamurdan ötürü yaşadıkları eziyet ikiye katlanıyor. Geçtiğimiz hafta kentte aralıklarla 3 gün boyunca etkili olan yağış nedeniyle çadırlar, adeta çamur deryasına döndü. Elektriklerin olmadığı çadırlara su ihtiyacı ise tankerlerle karşılanıyor. Suyun günlerce tankerde kalması ise birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bölgede havaların iyiden iyiye ısınması ile birlikte baş gösteren sivrisinekler de çadırları yaşanmaz hale getiriyor.
SABAH KARANLIĞINDAN AKŞAM KARANLIĞINA
Sabah saat 05.00’te kalkan işçiler, çadırların önüne gelen araçlarla tarlalara doğru yol alıyor. Kahvaltılarını yaptıktan sonra işe koyulan işçiler, öğle arası mola vererek çadırlardan getirdikleri yiyecekleri yine sıcağın altında yiyor.
Bir saatlik molanın ardından tekrar tarlalara dönen işçiler, akşam karanlığına kadar çalışıyor. Sabah karanlığında gelen işçiler, yine karanlıkta yorgun ve argın bir şekilde çadırlarına doğru yol alıyor.
‘TOPRAĞIMIZ OLSAYDI...’
10 yıldır mevsimlik işçi olarak Urfa’dan yola çıkarak Adana, Hatay, Ankara ve Amasya’da çadırlarda kaldıklarını belirten Ömer Kuhak, Urfa’da kendi toprakları olmadığı için yollara düştüklerini söyledi. Kuhak, “Bizler ağaların esirleriyiz. Urfa’da topraklarımız olsaydı, bizler bu eziyeti çekmezdik. Sabahtan akşama köle gibi çalışıyoruz. Hakkımızı bile alamıyoruz. Çalışıyoruz mal sahibi malını satmadan bizim paramızı vermiyor” dedi.
KÖYÜ YAKILINCA MEVSİMLİK YAŞAMAYA BAŞLADI
Diyarbakır’da askerler tarafından köylerinin yakılması ile Hatay’ın Dörtyol ilçesine göç ettiklerini ifade eden Sait Dinç adlı tarım işçisi de, o günden bu yana Adana, Hatay, Ankara ve Amasya’da tarlalarda çalıştıklarını ifade etti. “Hakkımızı alamıyoruz” diyen Dinç, aldıkları yevmiyenin ise kendilerine yetmediğini söyledi. Dinç, “Bak günde çift yevmiye alıyorum. Geçen gün yağmur yağdı 10 gün işe çıkamadık. Mal para edecek de biz para alacağız. Zaten paranın değeri kalmamış. Bizler yokluk içinde mülteci bir yaşam yaşıyoruz. Bir hastalansak, cebimizde para yoksa hastaneye gidemeyiz. Durumumuz bu işte. Umut için buralara geliyoruz. Ama umudumuzu bulamıyoruz” şeklinde yaşamlarını anlattı. Lavabo olmadığı için çocukların ve kendilerinin hastalandığını ifade eden Dinç, yağmur yağdığında çadırlardan çıkamadıklarını, sıcakta ise bunaltıcı havada çadırlarda duramadıklarını anlattı. (Adana/DİHABER)